1 |
disappear |
kaybolmak |
v. |
|
- Indeed, it disappeared over the horizon more or less completely.
- Gerçekten de ufukta aşağı yukarı tamamen kayboldu.
- About three weeks ago, I received a telephone call from Brussels, telling me that Vlad Cubreacov had disappeared.
- Yaklaşık üç hafta önce Brüksel'den Vlad Cubreacov'un kaybolduğunu bildiren bir telefon aldım.
- My card has disappeared.
- Kartım kayboldu.
- As for the fourth part, though, where has it disappeared to?
- Dördüncü kısma gelince, o nereye kayboldu?
- More than 17 000 people have disappeared since the beginning of the Lebanese war.
- Lübnan savaşının başlangıcından bu yana 17.000'den fazla insan kayboldu.
- More than 17 000 people have disappeared since the beginning of the Lebanese war.
- Lübnan savaşının başlangıcından bu yana 17 000'den fazla insan kayboldu.
- Yesterday afternoon, a flash drive disappeared, according to our inventory.
- Dün öğleden sonra, envanterimize göre bir flash bellek kayboldu.
- When that flash drive disappeared, I panicked.
- O flaş bellek kaybolduğunda panikledim.
- Tom disappeared into the crowd.
- Tom kalabalığın içinde kayboldu.
- The kite disappeared into the sky.
- Uçurtma gökyüzünde kayboldu.
- The ship disappeared without a trace.
- Gemi iz bırakmadan kayboldu.
- Fadil was shot and his diamonds disappeared.
- Fadıl vuruldu ve elmasları kayboldu.
- Tom disappeared into the restaurant.
- Tom restoranda kayboldu.
- The pickpocket disappeared into the crowd.
- Yankesici kalabalıkta kayboldu.
- Sami's glasses disappeared.
- Sami'nin gözlükleri kayboldu.
- Tom was thirteen when he disappeared.
- Tom kaybolduğunda 13 yaşındaydı.
- Suddenly a huge wave came and the boat disappeared.
- Aniden büyük bir dalga geldi ve tekne kayboldu.
- The pickpocket disappeared into the crowd.
- Yankesici kalabalığın içinde kayboldu.
- The money disappeared.
- Para kayboldu.
- Tom disappeared into the jungle.
- Tom ormanda kayboldu.
- My dear little cat disappeared a week ago.
- Sevgili küçük kedim bir hafta önce kayboldu.
- A stocky man with a swarthy complexion snatched Mary's handbag and disappeared into the crowd.
- Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin çantasını kaptı ve kalabalığın içinde kayboldu.
- When I got home, I realized that one of my suitcases had disappeared.
- Eve geldiğimde bavullarımdan birinin kaybolduğunu fark ettim.
- The sun disappeared behind the clouds.
- Güneş, bulutların ardında kayboldu.
- Tom disappeared behind the house.
- Tom evin arkasında kayboldu.
- Summer is disappearing and winter approaches.
- Yaz kayboluyor ve kış yaklaşıyor.
- Elementary schools are gradually disappearing.
- İlköğretim okulları yavaş yavaş kayboluyor.
- Sami's money disappeared.
- Sami'nin parası kayboldu.
- He disappeared in the crowd.
- Kalabalığın içinde kayboldu.
- As the sun rose, the fog disappeared.
- Güneş yükselirken sis kayboldu.
- They disappeared.
- Onlar kayboldular.
- Tom disappeared three days ago.
- Tom üç gün önce kayboldu.
- The Jacksons just disappeared.
- Jacksonlar az önce kayboldu.
- She disappeared.
- O kayboldu.
- He disappeared.
- O kayboldu.
- Do you have any idea why Tom disappeared?
- Tom'un neden kaybolduğu hakkında bir fikriniz var mı?
- My coffee mug disappeared.
- Kahve bardağım kayboldu.
- Tom disappeared in 2003.
- Tom 2003'te kayboldu.
- Monarch butterflies are disappearing.
- Monark kelebeği kayboluyor.
- Dan took Linda's baby and disappeared into the night.
- Dan, Linda'nın bebeğini aldı ve gecenin içinde kayboldu.
- The jewels on display disappeared.
- Sergilenen mücevherler kayboldu.
- Tom disappeared in the crowd.
- Tom kalabalıkta kayboldu.
- Tom disappeared in the crowd.
- Tom kalabalığın içinde kayboldu.
- Tom has disappeared.
- Tom kayboldu.
- He disappeared without a trace.
- O hiçbir iz bırakmadan kayboldu.
- Tom disappeared into the forest.
- Tom ormanda kayboldu.
- It just disappeared.
- Sadece kayboldu.
- The boat floated away from the shore and soon disappeared into the fog.
- Tekne kıyıdan çıktı ve kısa sürede siste kayboldu.
- The full moon just disappeared behind the clouds.
- Dolunay az önce bulutların arkasında kayboldu.
- Tom disappeared in 2003.
- Tom 2003 yılında kayboldu.
- He disappeared off the face of the earth.
- Yeryüzünden kayboldu.
- Tom disappeared into the trees.
- Tom ağaçların arasında kayboldu.
- Old customs keep disappearing.
- Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
- Tom disappeared into the mist.
- Tom sisin içinde kayboldu.
- He disappeared into the crowd.
- Kalabalığın içinde kayboldu.
- Tom disappeared three weeks ago.
- Tom üç hafta önce kayboldu.
- Mary disappeared into the kitchen.
- Mary mutfakta kayboldu.
- Oddly, she had suddenly disappeared.
- Garip bir biçimde, o birden kayboldu.
- The bees are disappearing.
- Arılar kayboluyor.
- Tom disappeared into the shadows.
- Tom gölgelerin içinde kayboldu.
- The boat floated away from the shore and soon disappeared into the fog.
- Tekne kıyıdan uzaklaştı ve kısa süre sonra sisin içinde kayboldu.
- Now that Mary's disappeared with all the money, I'm screwed.
- Madem Mary bütün parayla birlikte kayboldu, ben mahvoldum.
- My notebook disappeared.
- Defterim kayboldu.
- Tom disappeared a year ago.
- Tom bir yıl önce kayboldu.
- Tom quickly disappeared in the crowd.
- Tom kalabalığın içinde hızla kayboldu.
- Tom disappeared into the fog.
- Tom sisin içinde kayboldu.
- My coffee mug disappeared.
- Kahve kupam kayboldu.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
- Dükkanın arka tarafındaki karanlık bir köşede kayboldu.
- Tom has disappeared without a trace.
- Tom iz bırakmadan kayboldu.
- My suitcase disappeared at the airport.
- Bavulum havaalanında kayboldu.
- When I got home, I realized that one of my suitcases had disappeared.
- Eve geldiğimde, benim bavullardan birinin kaybolduğunu fark ettim.
- The snow has disappeared.
- Kar kayboldu.
- The young woman, supported by Tom, remained a few moments without talking, looking at the island that was disappearing on the horizon.
- Tom'un desteklediği genç kadın birkaç dakika hiç konuşmadan ufukta kaybolmakta olan adaya baktı.
- Tom disappeared into one of the other rooms.
- Tom diğer odalardan birinde kayboldu.
- Tom was thirteen when he disappeared.
- Tom kaybolduğunda onüç yaşındaydı.
- The sun disappeared behind a cloud.
- Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
- The little boy disappeared down the road.
- Küçük çocuk yolun aşağısında kayboldu.
- We were in bed when my baby disappeared.
- Bebeğim kaybolduğunda biz yataktaydık.
- The little boat, tossed about by the angry waters, appeared and disappeared in the waves.
- Kızgın suların savurduğu küçük tekne, dalgaların arasında bir görünüp bir kayboluyordu.
- Tom disappeared into his room.
- Tom odasında kayboldu.
- Monkey bars are disappearing.
- Oyun parkı demirleri kayboluyor.
- The sun disappeared behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında kayboldu.
- Tom quickly disappeared in the crowd.
- Tom hızla kalabalıkta kayboldu.
- The wizard waved his magic wand and disappeared into thin air.
- Büyücü sihirli değneğini salladı ve havada kayboldu.
- They disappeared.
- Kayboldular.
- She slowly disappeared into the foggy forest.
- Yavaşça sisli ormanın içinde kayboldu.
- He disappeared into the crowd.
- O, kalabalığın içinde kayboldu.
- That old tradition has disappeared.
- O eski gelenek kayboldu.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
- Çoğu insan çok çabuk yedi ve yiyecekler kısa sürede kayboldu.
- We used to have a cat, but one day it disappeared.
- Eskiden bir kedimiz vardı, ancak bir gün kayboldu.
- All the apples disappeared.
- Bütün elmalar kayboldu.
- Sami's laptop disappeared.
- Sami'nin dizüstü bilgisayarı kayboldu.
- Tom disappeared into the night.
- Tom gecenin içinde kayboldu.
- That group of people almost disappeared.
- O grup insan neredeyse kayboluyordu.
- Dan took Linda's baby and disappeared into the night.
- Dan, Linda'nın bebeğini aldı ve gecenin karanlığında kayboldu.
- Tom disappeared into the tunnel.
- Tom tünelde kayboldu.
- Tom disappeared into his office.
- Tom ofisinde kayboldu.
- Tom disappeared.
- Tom kayboldu.
- The cutlery has disappeared.
- Çatal bıçak kayboldu.
- We're very close, and she disappeared all of a sudden.
- Biz çok yakındık ve o aniden kayboldu.
- Layla disappeared on July 3, 2004.
- Leyla 3 Temmuz 2004'te kayboldu.
- The jewels on display disappeared.
- Teşhirdeki mücevherler kayboldu.
- He disappeared again.
- O yine kayboldu.
- My coffee mug disappeared.
- Kahve fincanım kayboldu.
- Where were you when your wife disappeared, Tom?
- Karın kaybolduğunda neredeydin, Tom?
- Someone's dog disappeared.
- Birisinin köpeği kayboldu.
- Layla was shot and her diamonds disappeared.
- Layla vuruldu ve elmasları kayboldu.
- Layla was shot and her diamonds disappeared.
- Leyla silahla vuruldu ve elmasları kayboldu.
- Tom walked away and soon disappeared into the fog.
- Tom uzaklaştı ve kısa süre sonra sisin içinde kayboldu.
- The ship disappeared beyond the horizon.
- Gemi ufkun ötesinde kayboldu.
- Tom disappeared three months ago.
- Tom üç ay önce kayboldu.
- As the sun rose, the fog disappeared.
- Güneş doğarken, sis kayboldu.
- The sound became fainter and fainter, till at last it disappeared.
- Ses sonunda kayboluncaya kadar gittikçe zayıfladı.
- She disappeared in the dark.
- Karanlıkta kayboldu.
- Sami disappeared in 2006.
- Sami 2006'da kayboldu.
- All the apples disappeared.
- Tüm elmalar kayboldu.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Kaçak buradan 50 mil ötedeki küçük bir kasabada ortaya çıktı ama sonra tekrar kayboldu.
- What happened after Tom disappeared?
- Tom kaybolduktan sonra ne oldu?
- Many forms of life are disappearing.
- Birçok yaşam formu kayboluyor.
- Sami's dog disappeared in the woods.
- Sami'nin köpeği ormanda kayboldu.
- I have a son who disappeared.
- Kaybolan bir oğlum var.
- Sami has completely disappeared.
- Sami tamamen kayboldu.
- She disappeared in the dark.
- O, karanlıkta kayboldu.
- That newspaper disappeared after six years.
- O gazete altı yıl sonra kayboldu.
- Someone's dog disappeared.
- Birinin köpeği kayboldu.
- The sound became fainter and fainter, till at last it disappeared.
- Ses gittikçe azaldı, ta ki sonunda kaybolana kadar.
- Tom disappeared into his bedroom, slamming the door behind him.
- Tom kapıyı arkasından çarparak yatak odasında kayboldu.
- He's disappeared without a trace.
- O iz bırakmadan kayboldu.
- My friend disappeared like a grey mule in the fog.
- Arkadaşım sisteki bir gri katır gibi kayboldu.
- Layla disappeared on July 3, 2004.
- Layla 3 Temmuz 2004'te kayboldu.
- He quickly disappeared in the crowd.
- Kalabalığın içinde hızla kayboldu.
Show More (128)
|
2 |
disappear |
ortadan kaybolmak |
v. |
|
- My bike disappeared without a trace.
- Motosikletim hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostane bir şekilde konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- Money should not be able to disappear, as has been the case.
- Para, şimdiye kadar olduğu gibi ortadan kaybolamamalıdır.
- Some of them were threatened or assaulted before disappearing altogether.
- Bazıları tamamen ortadan kaybolmadan önce tehdit edilmiş veya saldırıya uğramıştır.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostça konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- He disappeared for five hours because he was being interrogated by the FBI.
- Beş saat boyunca ortadan kayboldu çünkü FBI tarafından sorgulanıyordu.
- I want to disappear.
- Ben ortadan kaybolmak istiyorum.
- You've blocked me on Facebook, and now you suddenly disappear.
- Beni Facebook'ta engelledin ve şimdi aniden ortadan kayboluyorsun.
- Tom wants to disappear.
- Tom ortadan kaybolmak istiyor.
- Tom disappeared without leaving a trace.
- Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Tom seems to have disappeared.
- Tom ortadan kaybolmuş gibi görünüyor.
- Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşalttı ve ortadan kayboldu.
- Fadil just disappeared.
- Fadıl az önce ortadan kayboldu.
- Sami disappeared again.
- Sami yine ortadan kayboldu.
- Tom disappeared a year ago.
- Tom bir yıl önce ortadan kayboldu.
- Tom just disappeared.
- Tom ortadan kayboldu.
- That newspaper disappeared after six years.
- Bu gazete altı yıl sonra ortadan kayboldu.
- I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
- It's not unusual that entire galaxies disappear all of the sudden.
- Tüm galaksilerin aniden ortadan kaybolması alışılmadık değil.
- He disappeared.
- Ortadan kayboldu.
- You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
- You need to disappear before they find you.
- Onlar seni bulmadan önce ortadan kaybolmalısın.
- He disappeared in an instant.
- Bir anda ortadan kayboldu.
- The problem disappeared as if by magic.
- Bu sorun sanki sihirle ortadan kayboldu.
- Tom disappeared after school.
- Tom okuldan sonra ortadan kayboldu.
- Sami disappeared before I went in there.
- Ben oraya girmeden önce Sami ortadan kayboldu.
- We used to have a cat, but one day it disappeared.
- Eskiden bir kedimiz vardı ama bir gün ortadan kayboldu.
- Oddly, she had suddenly disappeared.
- Garip bir şekilde, aniden ortadan kayboldu.
- Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
- This might sound strange, but he has suddenly disappeared.
- Bu garip gelebilir ama o aniden ortadan kayboldu.
- Tom disappeared three days ago.
- Tom üç gün önce ortadan kayboldu.
- Just don't disappear.
- Ortadan kaybolma.
- She disappeared.
- Ortadan kayboldu.
- Tom disappeared on October 20, 2013.
- Tom 20 Ekim 2013'te ortadan kayboldu.
- I want to disappear.
- Ortadan kaybolmak istiyorum.
- Sami's car suddenly disappeared.
- Sami'nin arabası birdenbire ortadan kayboldu.
- He disappeared without a trace.
- İz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Some day, the boy disappeared without a trace.
- Bir gün, çocuk iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- He disappeared, taking advantage of the confusion.
- Karışıklıktan yararlanarak ortadan kayboldu.
- Tom disappeared into thin air.
- Tom ortadan kayboldu.
- He did not pay the debt and disappeared.
- Borcunu ödemedi ve ortadan kayboldu.
- Sami's friends continued to disappear.
- Sami'nin arkadaşları ortadan kaybolup durdular.
- Tom disappeared.
- Tom ortadan kayboldu.
- Some day, the boy disappeared without a trace.
- Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- He disappeared, taking advantage of the confusion.
- O, karışıklıktan yararlanarak ortadan kayboldu.
- When Tom woke up, he found that Mary had disappeared.
- Tom uyandığında Mary'nin ortadan kaybolduğunu gördü.
- Fadil just disappeared.
- Fadil öylece ortadan kayboldu.
- We're very close, and she disappeared all of a sudden.
- Çok yakındık ve o bir anda ortadan kayboldu.
- When he got back up on his feet, the girl and the goat had disappeared.
- Tekrar ayağa kalktığında, kız ve keçi ortadan kaybolmuştu.
- Sami has completely disappeared.
- Sami tamamen ortadan kayboldu.
- The money disappeared.
- Para ortadan kayboldu.
- Now that Mary's disappeared with all the money, I'm screwed.
- Mary tüm parayla ortadan kaybolduğuna göre, mahvoldum.
- Sami's friends continued to disappear.
- Sami'nin arkadaşları devamlı ortadan kayboldu durdu.
- I gave him a deposit and then he disappeared.
- Ona bir depozito verdim ve sonra ortadan kayboldu.
- Sami disappeared to start a new life.
- Sami yeni bir hayata başlamak için ortadan kayboldu.
- He disappeared suddenly under very mysterious circumstances.
- Çok gizemli koşullar altında aniden ortadan kayboldu.
- Tom disappeared in 2013.
- Tom 2013'te ortadan kayboldu.
- The Jacksons just disappeared.
- Jackson'lar ortadan kayboldu.
- This might sound strange, but he has suddenly disappeared.
- Tuhaf gelebilir ama aniden ortadan kayboldu.
- I'm not going to disappear.
- Ortadan kaybolmayacağım.
- The following morning, Caroll Stadt had disappeared.
- Ertesi sabah, Caroll Stadt ortadan kaybolmuştu.
- Sami shot Layla then disappeared.
- Sami, Layla'yı vurdu ve ortadan kayboldu.
- He's disappeared without a trace.
- Hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Saddam Hussein had disappeared into hiding.
- Saddam Hüseyin saklanmak için ortadan kayboldu.
- Sami's car suddenly disappeared.
- Sami'nin arabası aniden ortadan kayboldu.
- Sami disappeared on June 6th, 2006.
- Sami 6 Haziran 2006'da ortadan kayboldu.
- It just disappeared.
- Ortadan kayboldu.
- Tom disappeared last month.
- Tom geçen ay ortadan kayboldu.
- The cutlery has disappeared.
- Çatal bıçak takımı ortadan kayboldu.
- Fadil just disappeared.
- Fadıl bir anda ortadan kayboldu.
- Tom wanted to disappear.
- Tom ortadan kaybolmak istedi.
- Fadil began to disappear for long periods of time.
- Fadıl uzun süreler boyunca ortadan kaybolmaya başladı.
- Tom disappeared without a trace.
- Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Sami disappeared before I went in there.
- Sami ben oraya gitmeden önce ortadan kayboldu.
- He disappeared again.
- Yine ortadan kayboldu.
- Tom disappeared without a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Tom has disappeared without a trace.
- Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Tom and Mary were here earlier, but now they've disappeared.
- Tom ve Mary daha önce buradaydılar ama şimdi ortadan kayboldular.
- Tom disappeared without leaving a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
Show More (76)
|
3 |
disappear |
yok olmak |
v. |
|
- Mammoths disappeared about 10,500 years ago.
- Mamutlar yaklaşık 10.500 yıl önce yok olmuştur.
- It is in our interest that this legacy should disappear.
- Bu mirasın yok olması bizim çıkarımıza olacaktır.
- The strong, broad-based peace camp there has not disappeared, but it has been reduced.
- Oradaki güçlü, geniş tabanlı barış kampı yok olmadı ama azaldı.
- If it had been a flesh and blood one, you would have been sorry to see it disappear.
- Eğer kanlı canlı biri olsaydı, yok olduğunu gördüğünüze üzülürdünüz.
- Some species, such as sawfish, have disappeared altogether.
- Testere balığı gibi bazı türler ise tamamen yok olmuştur.
- In a free, unprotected market, they are doomed to disappear.
- Serbest, korumasız bir pazarda yok olmaya mahkumdurlar.
- If we do so, it will not be only cod and hake that disappear, our fishing industry will disappear as well.
- Eğer böyle yaparsak, yok olan sadece morina ve berlam balığı olmayacak, balıkçılık endüstrimiz de yok olacak.
- A country that depends on slavery to exist should disappear.
- Varlığını sürdürmek için köleliğe bel bağlayan bir ülke yok olmalıdır.
- Heaven and earth have not disappeared.
- Gökyüzü ve yeryüzü yok olmadı.
- A country that depends on slavery to exist should disappear.
- Var olmak için köleliğe bel bağlayan bir ülke yok olmalı.
- Our opinions have no permanence; like autumn and winter, they gradually disappear.
- Fikirlerimizin kalıcılığı yoktur; sonbahar ve kış gibi yavaş yavaş yok olurlar.
- It's not unusual that entire galaxies disappear all of the sudden.
- Tüm galaksilerin aniden yok olması olağandışı bir durum değildir.
- It's feared that some low-lying Pacific Island nations will disappear as seas rise as a result of global warming.
- Pasifik'teki düşük rakımlı bazı ada ülkelerinin, deniz seviyesinin küresel ısınma sonucu yükselmesiyle yok olmasından korkuluyor.
- Etruscan language and culture disappeared rapidly during the 1st century; B.C.
- Etrüsk dili ve kültürü M.Ö. 1. yüzyılda hızla yok oldu.
- I wish school would disappear forever!
- Keşke okul sonsuza kadar yok olsa!
- He disappeared in an instant.
- Bir anda ortadan yok oldu.
- All the snow on the mountain has disappeared.
- Dağdaki bütün karlar yok oldu.
- All the snow on the mountain has disappeared.
- Dağdaki tüm kar yok olmuştu.
- Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijen olmasaydı, tüm hayvanlar uzun zaman önce yok olurdu.
- It's feared that some low-lying Pacific Island nations will disappear as seas rise as a result of global warming.
- Küresel ısınmanın bir sonucu olarak denizlerin yükselmesiyle bazı alçak Pasifik Ada ülkelerinin yok olmasından korkuluyor.
- Matter, you see, disappears, only the spirit remains.
- Madde, görüyorsunuz, yok oluyor, sadece ruh kalıyor.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
- Hayal kırıklığına uğradık, rüyalarımızın yok olduğunu gördük.
- That group of people almost disappeared.
- O grup insanlar neredeyse yok oldular.
- Even these words will someday disappear.
- Bu kelimeler bile bir gün yok olacak.
- The city was overtaken by the jungle and disappeared.
- Şehir orman tarafından ele geçirildi ve yok oldu.
- When a language dies, valuable scientific data disappears forever.
- Bir dil öldüğünde, değerli bilimsel veriler sonsuza dek yok olur.
- You need to disappear before they find you.
- Onlar seni bulmadan önce, yok olmalısın.
- That old tradition has disappeared.
- O eski gelenek yok oldu.
- The snow will soon disappear.
- Kar yakında yok olacak.
- Tom disappeared in 2013.
- Tom 2013 yılında ortalıktan yok oldu.
- Even the human race will disappear one day.
- İnsan ırkı bile bir gün yok olacak.
Show More (28)
|
4 |
disappear |
ortadan kalkmak |
v. |
|
- Politically speaking, they have always been considered transitory and due to disappear at a certain moment.
- Siyasi olarak konuşursak, her zaman geçici ve belirli bir anda ortadan kalkacakları düşünüldü.
- The ecological aspects will clearly disappear in the future.
- Ekolojik boyutların gelecekte ortadan kalkacağı açıktır.
- It has been calculated that 20% of distributors may disappear with associated job losses.
- Distribütörlerin %20'sinin ilgili iş kayıplarıyla birlikte ortadan kalkabileceği hesaplanmıştır.
- The essence of the definition in this text is identical, but the guarantees have disappeared.
- Bu metindeki tanımın özü aynıdır, ancak güvenceler ortadan kalkmıştır.
- Since the Commission has those three options I really think the word 'possibly' should disappear.
- Komisyon bu üç seçeneğe sahip olduğuna göre "muhtemelen" kelimesinin gerçekten ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum.
- If the experiment is discontinued, countless jobs will disappear in Europe, 8 500 of them in the Netherlands.
- Bu deney durdurulursa, Avrupa'da 8.500'ü Hollanda'da olmak üzere sayısız iş ortadan kalkacaktır.
- Can the reasons for our cautiousness have disappeared or become less pressing?
- Temkinli olmamızın nedenleri ortadan kalkmış ya da daha az acil hale gelmiş olabilir mi?
- After Austria, the Alps barrier is now also disappearing in Switzerland.
- Avusturya'dan sonra İsviçre'de de Alpler bariyeri ortadan kalkıyor.
- Politically speaking, they have always been considered transitory and due to disappear at a certain moment.
- Siyasi olarak konuşursak her zaman geçici ve belirli bir anda ortadan kalkacakları düşünüldü.
- If informal trade was taken into account, this deficit would disappear.
- Kayıt dışı ticaret dikkate alınırsa, bu açık ortadan kalkacaktır.
- I am glad that this passage, which was present in the first draft, has now disappeared.
- İlk taslakta yer alan bu pasajın şimdi ortadan kalkmış olmasından memnuniyet duyuyorum.
- Internal and external security policy must be connected; the difference between them, after all, has disappeared.
- İç ve dış güvenlik politikası birbirine bağlı olmalıdır; sonuçta aralarındaki fark ortadan kalkmıştır.
- That amendment has now disappeared.
- Bu değişiklik şimdi ortadan kalktı.
- Under those conditions, compulsory and non-compulsory expenditure would disappear.
- Bu koşullar altında zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar ortadan kalkacaktır.
- Mr Titley, the Iron Curtain is not disappearing.
- Bay Titley, Demir Perde ortadan kalkmıyor.
- The migraine will disappear because we will have lost our heads.
- Migren ortadan kalkacak çünkü kafamızı kaybetmiş olacağız.
- I fear that that will not entirely cause the noted lack of European commitment to disappear.
- Korkarım ki bu durum, Avrupa'nın belirtilen kararlılık eksikliğinin tamamen ortadan kalkmasına neden olmayacaktır.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Dünya barış ve huzurla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır.
- So basically, a lot of problems disappeared at once.
- Yani temel olarak, birçok sorun bir anda ortadan kalktı.
- Heaven and earth have not disappeared.
- Gök ve yer henüz ortadan kalkmadılar.
- So, a lot of problems disappeared at once.
- Böylece birçok sorun anında ortadan kalktı.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Dünya barış ve hoşnutlukla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Yeryüzü sulh ve selametle dolacak; mücadele ve kavga, harp ve saldırılar ortadan kalkacak.
- If only her husband helped her, most of her problems at home would disappear.
- Kocası ona yardım etse, evdeki sorunlarının çoğu ortadan kalkar.
- I wish school would disappear forever!
- Keşke okul sonsuza dek ortadan kalksa!
- The problem disappeared as if by magic.
- Sorun sihir gibi ortadan kalktı.
Show More (23)
|
5 |
disappear |
aniden kaybolmak |
v. |
|
- Emails have started suddenly disappearing from my inbox.
- Gelen kutumdaki e-postalar aniden kaybolmaya başladı.
- You've blocked me on Facebook, and now you suddenly disappear.
- Beni Facebook'ta engelledin ve şimdi aniden kayboluyorsun.
- He disappeared suddenly under very mysterious circumstances.
- O, çok gizemli şartlar altında aniden kayboldu.
- Tom suddenly disappeared.
- Tom aniden kayboldu.
Show More (1)
|
6 |
disappear |
ortalıktan kaybolmak |
v. |
|
- You have to disappear.
- Ortalıktan kaybolmalısın.
- Tom suddenly disappeared.
- Tom birden ortalıktan kayboldu.
Show More (-1)
|
7 |
disappear |
gözden kaybolmak |
v. |
|
- The cat disappeared behind the couch.
- Kedi kanepenin arkasında gözden kayboldu.
Show More (-2)
|
8 |
disappear |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- We know we shall not be able to make all the difficulties simply disappear by waving a magic wand.
- Sihirli bir değnek sallayarak tüm zorlukları ortadan kaldıramayacağımızı biliyoruz.
Show More (-2)
|
9 |
disappear |
kayıplara karışmak |
v. |
|
- Tom disappeared into thin air.
- Tom kayıplara karıştı.
Show More (-2)
|