discipline - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
discipline disiplin n.
  • The child has some problems caused by poor discipline.
  • Çocuğun yetersiz disiplinden kaynaklanan bazı sorunları vardır.
  • Being a leader requires lots of discipline.
  • Lider olmak çok fazla disiplin gerektirir.
  • After all, ICT, being a horizontal technology, makes a huge contribution to innovation within all other disciplines.
  • Sonuçta, yatay bir teknoloji olan ICT, diğer tüm disiplinlerdeki yeniliklere büyük katkı sağlamaktadır.
Show More (29)
discipline disipline etmek v.
  • He was strict in disciplining his children.
  • Çocuklarını disipline ederken çok katıydı.
  • I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
  • Çinli kadın arkadaşlarımın onları disipline etmemden hoşlandıklarını biliyorum.
  • Children need to be disciplined.
  • Çocukların disipline edilmesi gerekir.
Show More (2)
discipline bilim dalı n.
  • The college gives education in many disciplines.
  • Kolej birçok bilim dalı üzerine eğitim vermektedir.
  • Linguistics is the discipline which aims to describe language.
  • Dilbilim dili tanımlamayı amaçlayan bilim dalıdır.
Show More (-1)
discipline disipline sokmak v.
  • I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
  • Çinli kadın arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
  • I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them.
  • Çinli bayan arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum.
Show More (-1)
discipline cezalandırmak v.
  • All the troop members will be disciplined.
  • Tüm birlik üyeleri cezalandırılacaktır.
Show More (-2)
discipline terbiye n.
  • Yoga offers a good discipline for both your body and mind.
  • Yoga hem bedeniniz hem de zihniniz için iyi bir terbiye metodudur.
Show More (-2)
discipline terbiye etmek v.
  • Some parents overshoot themselves in disciplining their children.
  • Bazı ebeveynler çocuklarını terbiye etme konusunda aşırıya kaçıyor.
Show More (-2)
discipline yetiştirmek v.
  • He was strict in disciplining his children.
  • Çocuklarını yetiştirmede otoriterdi.
Show More (-2)