|
- I guess men who eat breakfast only exist in myths or fairy tales.
- Sanırım kahvaltı eden erkekler sadece efsanelerde ya da masallarda var.
- Drink plenty of water, eat breakfast and let your body move.
- Bol su için, kahvaltı edin ve vücudunuzu hareket ettirin.
- I don't know how it works, 'cause I never eat breakfast.
- Nasıl işliyor bilmiyorum, çünkü ben hiç kahvaltı etmem.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Akşam yemeğinde kahvaltı eden insanları anlamıyorum.
- Many people don't eat breakfast because they don't have time.
- Birçok insan vakti olmadığı için kahvaltı etmiyor.
- You should eat breakfast at least three times a day.
- Günde en az üç kez kahvaltı etmelisin.
- We always eat breakfast in the kitchen.
- Biz her zaman mutfakta kahvaltı ederiz.
- We eat breakfast together and take the kids to school.
- Sonra hep beraber kahvaltı ediyoruz ve çocukları okula bırakıyoruz.
- Tom usually reads the newspapers while he's eating breakfast.
- Tom genellikle kahvaltı ederken gazete okur.
- Tom thought that Mary had eaten breakfast.
- Tom, Mary'nin kahvaltı ettiğini düşündü.
- You ate breakfast, didn't you?
- Kahvaltı ettin, değil mi?
- He often eats breakfast there.
- Sık sık orada kahvaltı eder.
- Tom listens to the radio while eating breakfast.
- Tom kahvaltı ederken radyo dinliyordu.
- I'd like to eat breakfast with you.
- Ben de seninle kahvaltı etmek istiyorum.
- I wasn't the only one who didn't eat breakfast.
- Kahvaltı etmeyen tek kişi ben değildim.
- Tom eats breakfast every morning at six o'clock.
- Tom her sabah saat altıda kahvaltı eder.
- When do you eat breakfast?
- Ne zaman kahvaltı edersin?
- I often don't have time to eat breakfast.
- Genelde kahvaltı edecek zamanım olmuyor.
- I always eat breakfast.
- Ben hep kahvaltı ederim.
- We are eating breakfast indoors.
- Biz içeride kahvaltı ediyoruz.
- I often eat breakfast here.
- Sık sık burada kahvaltı ederim.
- The family eats breakfast on the balcony.
- Aile, balkonda kahvaltı ediyor.
- My father reads the newspaper while he eats breakfast.
- Babam kahvaltı ederken gazete okur.
- Where does Tom eat breakfast?
- Tom nerede kahvaltı ediyor?
- Tom is eating breakfast alone in the kitchen.
- Tom mutfakta tek başına kahvaltı ediyor.
- I ate breakfast in my pajamas.
- Pijamalarımla kahvaltı ettim.
- At what time do you eat breakfast?
- Saat kaçta kahvaltı ediyorsun?
- I really should've eaten breakfast.
- Gerçekten kahvaltı etmeliydim.
- She often eats breakfast there.
- Sık sık orada kahvaltı eder.
- I should've eaten breakfast.
- Kahvaltı etmeliydim.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Ben akşam yemeği için kahvaltı eden insanları anlamıyorum.
- I'd like to eat breakfast with you.
- Seninle kahvaltı etmek istiyorum.
- I want to eat breakfast outside.
- Dışarıda kahvaltı etmek istiyorum.
- I ate breakfast all by myself.
- Tek başıma kahvaltı ettim.
- Tom is eating breakfast.
- Tom kahvaltı ediyor.
- Tom often eats breakfast with us.
- Tom sık sık bizimle kahvaltı eder.
- Tom, Mary and John are eating breakfast.
- Tom, Mary ve John kahvaltı ediyor.
- Tom didn't eat breakfast.
- Tom kahvaltı etmedi.
- I still haven't finished eating breakfast.
- Ben hala kahvaltı etmeyi bitirmedim.
- The next morning, we ate breakfast together.
- Ertesi sabah birlikte kahvaltı ettik.
- Tom doesn't usually eat breakfast.
- Tom genelde kahvaltı etmez.
- I would want to eat breakfast.
- Kahvaltı etmek isterdim.
- Tom and Mary know John didn't eat breakfast this morning.
- Tom ve Mary, John'un bu sabah kahvaltı etmediğini biliyorlar.
- I almost never eat breakfast.
- Hemen hemen hiç kahvaltı etmem.
- He listens to the radio while eating breakfast.
- Kahvaltı ederken radyo dinliyor.
- Tom always listens to the news on the radio while he's eating breakfast.
- Tom her zaman kahvaltı ederken radyoda haberleri dinler.
- Sami came to the bar to eat breakfast.
- Sami kahvaltı etmek için bara geldi.
- Tom is eating breakfast right now.
- Tom şu anda kahvaltı ediyor.
- I eat breakfast every morning.
- Her sabah kahvaltı ederim.
- I ate breakfast on my balcony.
- Ben balkonumda kahvaltı ettim.
- Tom is eating breakfast inside.
- Tom içeride kahvaltı ediyor.
- Tom always eats breakfast, but Mary hardly ever does.
- Tom her zaman kahvaltı eder ama Mary neredeyse hiç etmez.
- I'm hungry because I didn't eat breakfast.
- Açım çünkü kahvaltı etmedim.
- We're eating breakfast.
- Kahvaltı ediyoruz.
- The family is eating breakfast outdoors.
- Aile dışarıda kahvaltı ediyor.
- I almost always eat breakfast by myself.
- Neredeyse her zaman tek başıma kahvaltı ederim.
- I very seldom eat breakfast.
- Ben çok nadiren kahvaltı ederim.
- Tom should definitely eat breakfast before he leaves.
- Tom gitmeden önce kesinlikle kahvaltı etmeli.
- She should eat breakfast.
- Kahvaltı etmeli.
- I eat breakfast here normally.
- Normalde burada kahvaltı ederim.
- Before I had eaten breakfast, I had run five miles.
- Ben kahvaltı etmeden önce beş mil koşmuştum.
- Tom and Mary are eating breakfast.
- Tom ve Mary kahvaltı ediyorlar.
- We often eat breakfast in the kitchen.
- Genellikle mutfakta kahvaltı ederiz.
- He's eating breakfast in the cafe.
- Kafede kahvaltı ediyor.
- I don't usually eat breakfast.
- Genelde kahvaltı etmem.
- We're eating breakfast.
- Biz kahvaltı ediyoruz.
- If I had eaten breakfast this morning, I would not be hungry now.
- Bu sabah kahvaltı etmiş olsaydım, şu anda aç olmazdım.
- I often eat breakfast here.
- Sıklıkla burada kahvaltı ederim.
- Tom, Mary and John are eating breakfast.
- Tom, Mary ve John kahvaltı ediyorlar.
- Did you eat breakfast this morning?
- Bu sabah kahvaltı ettin mi?
- Do you eat breakfast every day?
- Her gün kahvaltı eder misin?
- We often watch TV while we're eating breakfast.
- Kahvaltı ederken sık sık televizyon izleriz.
- I am hungry because I did not eat breakfast.
- Açım çünkü kahvaltı etmedim.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Akşam yemeği için kahvaltı eden insanları anlamıyorum.
- Tom is eating breakfast with his family.
- Tom ailesiyle kahvaltı ediyor.
- I usually don't eat breakfast.
- Genelde kahvaltı etmem.
- I ate breakfast by myself.
- Tek başıma kahvaltı ettim.
- When does Tom eat breakfast?
- Tom ne zaman kahvaltı ediyor?
- I didn't have time to eat breakfast this morning.
- Bu sabah kahvaltı edecek vaktim olmadı.
- Tom didn't eat breakfast, did he?
- Tom kahvaltı etmedi, değil mi?
- He's eating breakfast now.
- Şu anda kahvaltı ediyor.
- Tom ate breakfast.
- Tom kahvaltı etti.
- My husband reads the newspaper while eating breakfast.
- Kocam kahvaltı ederken gazete okuyor.
- I wish I had eaten breakfast.
- Keşke kahvaltı etseydim.
- Tom often eats breakfast here.
- Tom sık sık burada kahvaltı eder.
- The family is eating breakfast on the balcony.
- Aile balkonda kahvaltı ediyor.
- We are eating breakfast inside.
- İçeride kahvaltı ediyoruz.
- I seldom eat breakfast.
- Ben nadiren kahvaltı ederim.
- Tom should've eaten breakfast.
- Tom kahvaltı etmeliydi.
- Tom usually reads the newspaper while eating breakfast.
- Tom genellikle kahvaltı ederken gazete okur.
- I almost never eat breakfast.
- Ben neredeyse hiç kahvaltı etmem.
- I almost never eat breakfast.
- Neredeyse hiç kahvaltı etmem.
- What time did you eat breakfast?
- Saat kaçta kahvaltı ettin?
- Tom often eats breakfast at a diner.
- Tom sık sık bir lokantada kahvaltı eder.
- We just have enough time to eat breakfast.
- Anca kahvaltı etmeye vaktimiz var.
- Tom eats breakfast every morning.
- Tom her sabah kahvaltı ediyor.
- I very seldom eat breakfast.
- Nadiren kahvaltı ederim.
- Tom should eat breakfast.
- Tom kahvaltı etmeli.
- I ate breakfast on my balcony.
- Balkonumda kahvaltı ettim.
- Tom seldom eats breakfast.
- Tom nadiren kahvaltı eder.
- I would like to eat breakfast with you.
- Seninle kahvaltı etmek istiyorum.
- I eat breakfast before work.
- İşten önce kahvaltı ederim.
- We just have enough time to eat breakfast.
- Sadece kahvaltı edecek kadar zamanımız var.
- Tom almost never eats breakfast.
- Tom neredeyse hiç kahvaltı etmez.
- Water the flowers before you eat breakfast.
- Kahvaltı etmeden önce çiçekleri sula.
- He often eats breakfast here.
- Sık sık burada kahvaltı eder.
- Tom rarely eats breakfast with us.
- Tom nadiren bizimle kahvaltı ediyor.
- Tom should definitely eat breakfast before he leaves.
- Gitmeden önce Tom'un kesinlikle kahvaltı etmesi gerekir.
Show More (105)
|