|
- More than forty projects will be implemented within a budget of EUR 230 million.
- Kırktan fazla proje 230 milyon Euro'luk bir bütçe dahilinde uygulanacaktır.
- Forty thousand jobs have been destroyed but, for all that, there has been no restocking.
- Kırk bin istihdam yok edildi, ancak tüm bunlara rağmen yeniden stoklama yapılmadı.
- After almost forty years of being in force, these rules were beginning to show signs of exhaustion.
- Yaklaşık kırk yıl yürürlükte kaldıktan sonra bu kurallar tükenme belirtileri göstermeye başlıyordu.
- Forty thousand animals annually are forty thousand animals too many.
- Yılda kırk bin hayvan, kırk bin hayvandan çok daha fazla.
- The problem has been its maintenance for almost forty years, during which conditions had changed radically.
- Sorun, koşulların kökten değiştiği neredeyse kırk yıl boyunca bakımının yapılması olmuştur.
- To date forty customs officials and forty-seven police officers have been sacked.
- Bugüne kadar kırk gümrük memuru ve kırk yedi polis memuru görevden alındı.
- Second births at forty weeks are often quick, if not reckless.
- Kırk haftalık ikinci doğumlar dikkatsizce olmasa da genellikle hızlıdır.
- Professor Kay has been studying insects for forty years.
- Profesör Kay kırk yıldır böcekler üzerinde çalışıyor.
- He started his job in his early forties.
- İşe kırklı yaşlarının başında başladı.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci vardır.
- He may be under forty.
- Yaşı kırkın altında olabilir.
- She is clearly over forty.
- Kırkını aştığı kesin.
- Fadil was just forty years old.
- Fadıl sadece kırk yaşındaydı.
- There is nothing abnormal in having a child around forty.
- Kırk yaşlarında çocuk sahibi olmakta anormal bir şey yoktur.
- This class consists of forty pupils.
- Bu sınıf kırk öğrenciden oluşuyor.
- You can speak roughly forty different languages.
- Yaklaşık kırk farklı dil konuşabiliyorsun.
- Life begins when you are forty.
- Hayat kırkında başlar.
- Tom thinks Mary is over forty.
- Tom, Mary'nin kırkını aştığını düşünüyor.
- I think he is forty years old.
- Sanırım kırk yaşında.
- He is near forty.
- Yaklaşık olarak kırk yaşında.
- There were forty people present.
- Mevcut kırk kişi vardı.
- He is past forty.
- O kırkı geçmiş.
- She's probably over forty.
- Muhtemelen kırkını geçmiştir.
- Their company created forty new jobs.
- Şirketleri kırk yeni iş yarattı.
- Today he turned forty.
- Bugün kırk yaşına girdi.
- He began to reign at the age of forty.
- Kırk yaşında hükümdarlığa başladı.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- Computers were invented forty years earlier.
- Bilgisayarlar kırk yıl önce icat edildi.
- Forty people can't fit in here.
- Kırk kişi buraya sığmaz.
- This class consists of forty pupils.
- Bu sınıf kırk öğrenciden oluşur.
- No one who works forty hours a week should live in poverty.
- Haftada kırk saat çalışan hiç kimse yoksulluk içinde yaşamamalı.
- He is a little over forty.
- Kırkını biraz geçti.
- When he was forty years old, he could speak sixteen languages.
- O kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
- Professor Kay has been studying insects for forty years.
- Profesör Kay kırk yıldır böcekleri araştırmaktadır.
- It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- Bir insanın on yaşında bir hayvan, yirmi yaşında bir deli, otuz yaşında bir başarısızlık, kırk yaşında bir sahtekâr ve elli yaşında bir suçlu olduğu söylenir.
- I think she's forty.
- Sanırım kırk yaşında.
- This book contains forty photographs.
- Bu kitap kırk fotoğraf içeriyor.
- She is certainly over forty.
- O, kesinlikle kırk yaşın üzerindedir.
- She must be forty or so.
- Kırk yaşında falan olmalı.
- Nobody who works forty hours a week should be living in poverty.
- Haftada kırk saat çalışan hiç kimse yoksulluk içinde yaşamamalı.
- I am nearly forty and still not married.
- Neredeyse kırk yaşındayım ve hala evlenmedim.
- Life begins when you are forty.
- Hayat kırk yaşında başlar.
- She is certainly over forty.
- Kesinlikle kırkının üzerinde.
- This book contains forty photographs.
- Bu kitapta kırk fotoğraf var.
- He is about forty.
- Yaklaşık kırk yaşında.
- She's probably over forty.
- Yaşı muhtemelen kırkın üzerinde.
- The temperature is forty below.
- Sıcaklık kırk derecenin altında.
- We are forty kilometers away from the capital city.
- Başkente kırk kilometre uzaklıktayız.
- My father will soon be forty years old.
- Babam yakında kırk yaşına basacak.
- Sami was just forty years old.
- Sami daha kırk yaşındaydı.
- He is about forty.
- Kırk yaşlarında.
- Forty years passed.
- Kırk yıl geçti.
- Forty percent of food in the United States is wasted.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde gıdaların yüzde kırkı israf ediliyor.
- I think she's over forty.
- Sanırım kırkını geçti.
- Forty people were present.
- Kırk kişi mevcuttu.
- He started his job in his early forties.
- Kırklı yaşlarının başlarında işine başladı.
- Every day has one-thousand four-hundred and forty minutes.
- Her günün bin dört yüz kırk dakikası vardır.
- Fadil was just forty years old.
- Fadıl henüz kırk yaşındaydı.
- Tom thinks Mary is over forty.
- Tom Mary'nin kırk yaşın üzerinde olduğunu düşünüyor.
- He is near forty.
- Kırkına yaklaştı.
- Forty people were present.
- Kırk kişi vardı.
- She is probably over forty.
- Muhtemelen o kırk yaşının üstünde.
- Life begins at forty.
- Hayat kırkında başlar.
- I think she's over forty.
- Onun kırk yaşının üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- I'm forty years old.
- Kırk yaşındayım.
- The king reigned over his people for forty years.
- Kral, halkı üzerinde kırk yıl hüküm sürdü.
- There are forty thousand cameras in Urumqi.
- Urumçi'de kırk bin kamera var.
- The population of the world is increasing so rapidly that it will be doubled within forty years.
- Dünya nüfusu o kadar hızlı bir şekilde artıyor ki, kırk yıl içerisinde ikiye katlanmış olacak.
- I am nearly forty and still unmarried.
- Ben yaklaşık kırk yaşındayım ve hâlâ bekarım.
- He looks young, but actually he is over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kendisi kırkın üzerinde.
- He must be over forty by now.
- Şimdi kırkını geçmiş olmalı.
- In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yaz aylarında sıcaklık otuz ila kırk santigrat derece arasında değişir.
- There are about forty students in her class.
- Sınıfında yaklaşık kırk öğrenci var.
- Forty people can't fit in here.
- Kırk kişi buraya sığamaz.
- The bus can carry a maximum of forty people.
- Otobüs en fazla kırk kişi taşıyabilir.
- He looks young, but actually he is over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırk yaşının üzerinde.
- He's over forty.
- Kırkını geçti.
- The king reigned over his people for forty years.
- Kral, kırk yıl boyunca halkı üzerinde hüküm sürdü.
- I think he is forty years old.
- Sanırım o kırk yaşında.
- One cup of coffee commits one to forty years of friendship.
- Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
- He said he had lost his vigor at forty.
- O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.
- He said he had lost his vigor at forty.
- Kırk yaşında dinçliğini kaybettiğini söyledi.
- My father was completely bald by the time he was forty.
- Babam kırk yaşına geldiğinde tamamen keldi.
- He may be under forty.
- Kırk yaşın altında olabilir.
- There were forty people present.
- Kırk kişi mevcuttu.
- One cup of coffee commits one to forty years of friendship.
- Bir fincan kahve kırk yıllık dostluk demektir.
- When she was forty, she could speak sixteen languages.
- O, kırk yaşındayken on altı tane dili konuşabilirdi.
- She was forty, but she appeared older.
- Kırk yaşındaydı, fakat daha yaşlı görünüyordu.
- They had not fought for more than forty years.
- Onlar kırk yıldan fazla bir süre savaşmadı.
- My father will be forty soon.
- Babam yakında kırk yaşına basacak.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- It's been forty years since I began to study Japanese.
- Japonca öğrenmeye başlayalı kırk yıl oldu.
- She may be under forty.
- Yaşı kırktan küçük olabilir.
- And Cainan lived after he begot Malaleel, eight hundred and forty years, and begot sons and daughters.
- Kaynan Malaleel'i doğurduktan sonra sekiz yüz kırk yıl yaşadı, oğullar ve kızlar doğurdu.
- A sneeze leaves your body at forty miles an hour.
- Bir hapşırık saatte kırk mil hızla vücudunuzu terk eder.
- He is a little over forty.
- O, kırk yaşını biraz geçti.
- He must be over forty by now.
- Şimdiye kadar kırkını aşmış olmalı.
- I am nearly forty and still unmarried.
- Neredeyse kırk yaşındayım ve hala evlenmedim.
- She is certainly above forty.
- Kırkının üzerinde olduğu kesin.
- When he was forty years old, he could speak sixteen languages.
- Kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
- Sami was just forty years old.
- Sami sadece kırk yaşındaydı.
- Twenty dollars are one hundred and forty yuan.
- Yirmi dolar yüz kırk yuan eder.
- It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca çalışmaya başlayalı kırk yıl oldu.
- They had not fought for more than forty years.
- Kırk yıldan fazla süredir savaşmamışlardı.
- They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içinde dersten çıkacaklar.
- It's been forty years since I began to study Japanese.
- Japonca okumaya başlayalı kırk yıl oldu.
- He must be at least forty years old.
- Yaşı en az kırk olmalı.
- And Cainan lived after he begot Malaleel, eight hundred and forty years, and begot sons and daughters.
- Mahalalel'in doğumundan sonra Kenan sekiz yüz kırk yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
- There are about forty students in her class.
- Sınıfında kırk civarında öğrenci var.
- Every day has one-thousand four-hundred and forty minutes.
- Her gün bir bin dört yüz kırk dakikadır.
- When she was forty, she could speak sixteen languages.
- O kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
- Forty people attended.
- Kırk kişi katıldı.
- The lady is forty years old at most.
- Hanımefendi en fazla kırk yaşında.
- I bought forty dollars' worth of gasoline today.
- Bugün kırk dolarlık benzin aldım.
- She is certainly above forty.
- O kesinlikle kırkın yukarısındadır.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci var.
- He is near forty.
- Takriben kırk yaşında.
- The population of the world is increasing so rapidly that it will be doubled within forty years.
- Dünya nüfusu o kadar hızlı artıyor ki, kırk yıl içinde iki katına çıkacak.
- The temperature is forty below.
- Sıcaklık sıfırın altında kırk derece.
- She looks young, but she's actually over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırkın üzerinde.
- They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.
- There was enough food for forty days.
- Kırk gün yetecek kadar yiyecek vardı.
- I think she is over forty years old.
- Sanırım kırk yaşından büyük.
- She looks young, but she's actually over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırkının üzerinde.
- I think she's forty.
- Sanırım o kırk yaşında.
- It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca öğrenmeye başlayalı kırk yıl oldu.
- We are forty kilometers away from the capital city.
- Başkentten kırk kilometre uzaktayız.
- She may be under forty.
- Kırk yaşın altında olabilir.
- In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
- Today he turned forty.
- O bugün kırk yaşına girdi.
- He said he had lost his vigor at forty.
- Kırk yaşında gücünü kaybettiğini söyledi.
- And the rain fell upon the earth forty days and forty nights.
- Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.
- Computers were invented forty years earlier.
- Bilgisayarlar kırk yıl önce icat edilmişti.
- My father was completely bald by the time he was forty.
- Babam kırkına geldiği zaman tamamen keldi.
- He began to reign at the age of forty.
- O kırk yaşında saltanat sürmeye başladı.
- She was forty, but she appeared older.
- Kırk yaşındaydı ama daha yaşlı görünüyordu.
- She is about forty.
- Kırk yaşlarında.
- He must be forty or so.
- Yaşı kırk civarı olmalı.
- I am nearly forty and still not married.
- Ben yaklaşık kırk yaşındayım ve hâlâ evli değilim.
- He is past forty.
- Kırkını geçti.
Show More (137)
|