go for - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
go for gitmek v.
  • The question is no longer whether exceptions should be made, but how far they go for the United States.
  • Soru artık istisnaların yapılıp yapılmaması değil, ABD için ne kadar ileri gidilebileceğidir.
  • Her advice that we should go for a European tax is premature and unnecessary.
  • Avrupa vergisine gitmemiz gerektiği yönündeki tavsiyesi erken ve gereksizdir.
  • Furthermore, it is far from the intention of the Commission to go for an increase in taxes.
  • Ayrıca, vergilerde bir artışa gitmek Komisyonun niyeti olmaktan uzaktır.
Show More (166)
go for çıkmak v.
  • We won't go for a walk if the weather's bad.
  • Hava kötüyse yürüyüşe çıkmayacağız.
  • Tom and I are going for a walk.
  • Tom ve ben yürüyüşe çıkacağız.
  • Tom is going for a walk.
  • Tom yürüyüşe çıkıyor.
Show More (142)
go for tercih etmek v.
  • Let us go for rail rather than for lorries!
  • Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim!
  • Let us go for rail rather than for lorries.
  • Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim.
  • Even the home of liberalism did not go for this option.
  • Liberalizmin evi bile bu seçeneği tercih etmedi.
Show More (5)
go for geçerli olmak v.
  • The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
  • Aynı şey, geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
  • The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
  • Aynı şey, yalnızca geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
Show More (-1)
go for sevmek v.
  • I don't go for men of his type.
  • Onun tipindeki insanları sevmem.
  • Women seem to go for Tom.
  • Kadınlar Tom'u seviyor gibi görünüyor.
Show More (-1)
go for almaya gitmek v.
  • Did you get what you went for?
  • Almaya gittiği şeyi aldın mı?
  • I'm going for help.
  • Yardım almaya gidiyorum.
Show More (-1)
go for keyif almak v.
  • Tom enjoyed going for walks with Mary.
  • Tom Mary ile yürüyüşe çıkmaktan keyif alırdı.
  • Tom enjoyed going for walks with Mary.
  • Tom, Mary ile yürüyüşe çıkmaktan keyif aldı.
Show More (-1)
go for ulaşmak v.
  • Our policy is now clear we want to go for the big solution on this issue.
  • Politikamız artık nettir, bu konuda büyük çözüme ulaşmak istiyoruz.
Show More (-2)
go for çağırmak v.
  • Go for help.
  • Yardım çağır.
Show More (-2)
go for beğenmek v.
  • He didn't go for the idea.
  • O, fikri beğenmedi.
Show More (-2)
go for hoşlanmak v.
  • I don't go for men of his type.
  • Onun tipindeki erkeklerden hoşlanmam.
Show More (-2)