|
- What is not, however, good enough is that three men are being employed to head up this work.
- Ancak yeterince iyi olmayan şey, bu işi yürütmek üzere üç kişinin istihdam ediliyor olmasıdır.
- That is not good enough.
- Bu yeterince iyi değil.
- President Prodi, that is not good enough!
- Başkan Prodi, bu yeterince iyi değil!
- That really is not good enough.
- Bu gerçekten yeterince iyi değil.
- I do not consider that 2005 is remotely good enough.
- Ben 2005 yılının yeterince iyi olduğunu düşünmüyorum.
- Ninety-nine percent of the truth is not honest; it is not good enough; it is not the necessary 100%.
- Gerçeğin yüzde doksan dokuzu dürüst değildir; yeterince iyi değildir; gerekli olan %100 değildir.
- Ninety-nine percent of the truth is not honest; it is not good enough; it is not the necessary 100%.
- Gerçeğin yüzde doksan dokuzu dürüst değildir; yeterince iyi değildir; gerekli olan yüzde yüz değildir.
- We learned from that programme that implementation was not good enough.
- O programdan uygulamanın yeterince iyi olmadığını öğrendik.
- The objective of coming up with one half of the 0.7% established by the UN is not nearly good enough.
- BM tarafından belirlenen %0,7'lik oranın yarısını bulma hedefi yeterince iyi değildir.
- In this climate this is simply not good enough.
- Bu iklimde bu yeterince iyi değil.
- However, the others simply are not good enough.
- Ancak, diğerleri yeterince iyi değil.
- If the Council is not good enough to be here then we should finally reject it now.
- Eğer Konsey burada olmak için yeterince iyi değilse, o zaman onu şimdi reddetmeliyiz.
- That would have meant that my report was not good enough.
- Bu da raporumun yeterince iyi olmadığı anlamına gelirdi.
- You live down by the beach, you have a beautiful wife, and nothing's ever good enough.
- Sahilde yaşıyorsun, güzel bir karın var ve hiçbir şey yeterince iyi değil.
- It's good, but not good enough.
- İyi ama yeterince iyi değil.
- We feel we're good enough.
- Yeterince iyi olduğumuzu düşünüyoruz.
- What you did wasn't good enough.
- Yaptığın şey yeterince iyi değildi.
- In my opinion, my German is not good enough.
- Bence Almancam yeterince iyi değil.
- Is that good enough?
- O yeterince iyi mi?
- Sometimes trying your best isn't good enough.
- Bazen elinden gelenin en iyisini yapmak yeterince iyi değildir.
- Your French is good enough.
- Fransızcan yeterince iyi.
- That's not good enough.
- O yeterince iyi değil.
- Tom said I wasn't good enough.
- Tom yeterince iyi olmadığımı söyledi.
- I know I'm not good enough.
- Yeterince iyi olmadığımı biliyorum.
- Tom's good, but not good enough.
- Tom iyi ama yeterince iyi değil.
- Twitter is not good enough.
- Twitter yeterince iyi değil.
- Our performance wasn't good enough.
- Performansımız yeterince iyi değildi.
- Isn't that good enough?
- Bu yeterince iyi değil mi?
- Tom isn't good enough, is he?
- Tom yeterince iyi değil, değil mi?
- It wasn't good enough.
- O yeterince iyi değildi.
- The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey senin öğretmeninin senin raporunun yeterince iyi olup olmadığını düşünmesidir.
- I do not know who is good enough for him.
- Onun için kimin yeterince iyi olduğunu bilmiyorum.
- I'm afraid that's not good enough.
- Korkarım bu yeterince iyi değil.
- They're good enough.
- Yeterince iyiler.
- Tom isn't good enough.
- Tom yeterince iyi değil.
- Perfection isn't good enough.
- Mükemmellik yeterince iyi değildir.
- None of these are good enough.
- Bunlardan hiçbiri yeterince iyi değil.
- We're not good enough.
- Biz yeterince iyi değiliz.
- Is your French good enough to explain how to do it?
- Senin Fransızcan bunu nasıl yapacağını açıklamak için yeterince iyi mi?
- Sometimes trying your best isn't good enough.
- Bazen elinden geleni yapmaya çalışmak yeterince iyi değildir.
- My French wasn't good enough to make myself understood.
- Fransızcam derdimi anlatmak için yeterince iyi değildi.
- Tom is pretty good at baseball, but he's not good enough to play on our team.
- Tom beyzbolda oldukça iyi ancak takımımızda oynamak için yeterince iyi değil.
- Tom's good, but not good enough.
- Tom iyi; ama yeterince iyi değil.
- Do you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanın sorunu açıklamak için yeterince iyi olduğunu düşünüyor musun?
- I think it's good enough.
- Bence yeterince iyi.
- That's not good enough.
- Bu yeterince iyi değil.
- Isn't that good enough?
- Yeterince iyi değil mi?
- My German is not good enough.
- Almancam yeterince iyi değil.
- I don't know if it's good enough.
- Bunun yeterince iyi olup olmadığını bilmiyorum.
- Only the best is good enough.
- Sadece en iyi yeterince iyidir.
- That isn't really good enough.
- Bu yeterince iyi değil.
- We just weren't good enough.
- Biz sadece yeterince iyi değildik.
- Tom isn't a good enough swimmer to swim across the river.
- Tom nehri yüzerek geçmek için yeterince iyi bir yüzücü değil.
- I never thought I was a good enough baseball player to make the team.
- Takıma girmek için yeterince iyi bir beyzbol oyuncusu olduğumu hiç düşünmedim.
- Only your best is good enough.
- Sadece senin en iyin yeterince iyi.
- We're good enough.
- Biz yeterince iyiyiz.
- That's not a good enough answer.
- Bu yeterince iyi bir cevap değil.
- It's good, but it's not good enough.
- Bu iyi ama yeterince iyi değil.
- It was good enough.
- O yeterince iyiydi.
- I want to make sure it's good enough.
- Yeterince iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
- This is still not good enough.
- Bu hala yeterince iyi değil.
- It's good enough.
- Bu yeterince iyi.
- It wasn't good enough.
- Yeterince iyi değildi.
- Guys, that just wasn't good enough.
- Çocuklar, bu yeterince iyi değildi.
- Don't you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanın sorunu açıklamak için yeterince iyi olduğunu düşünmüyor musun?
- We feel we're good enough.
- Yeterince iyi olduğumuzu hissediyoruz.
- We did our best, but it wasn't good enough.
- Elimizden geleni yaptık ama yeterince iyi değildi.
- If any of these were good enough, I would have told you by now.
- Bunlardan herhangi biri yeterince iyi olsaydı, ben şimdiye kadar size söylerdim.
- Don't you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanızın problemi açıklamak için yeterince iyi olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Your French isn't good enough to get that job.
- Fransızcan bu işi almak için yeterince iyi değil.
- Tom is good enough.
- Tom yeterince iyi.
- Perfection isn't good enough.
- Mükemmellik yeterince iyi değil.
- I hope that's good enough.
- Umarım bu yeterince iyidir.
- It's good enough.
- Yeterince iyi.
- That looks good enough to eat.
- Bu yemek için yeterince iyi görünüyor.
- That looks good enough.
- O yeterince iyi görünüyor.
- Tom said that's not good enough.
- Tom bunun yeterince iyi olmadığını söyledi.
- The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey, öğretmeninizin raporunuzun yeterince iyi olduğunu düşünüp düşünmediğidir.
- My French isn't good enough.
- Fransızcam yeterince iyi değil.
- I think you're good enough.
- Bence yeterince iyisin.
- That's not a good enough answer.
- O yeterince iyi bir cevap değil.
- They're good enough.
- Onlar yeterince iyi.
- It's just not good enough.
- Bu sadece yeterince iyi değil.
- In my opinion, my German is not good enough.
- Bence, benim Almancam yeterince iyi değil.
- If any of these were good enough, I would have told you by now.
- Bunlardan herhangi biri yeterince iyi olsaydı, şimdiye kadar size söylerdim.
- That's good enough.
- Bu yeterince iyi.
- I wasn't good enough.
- Yeterince iyi değildim.
- My French isn't good enough.
- Benim Fransızcam yeterince iyi değil.
- My car wasn't good enough.
- Arabam yeterince iyi değildi.
- This ought to be good enough.
- Bu yeterince iyi olmalı.
- You're not a good enough pilot to be able to land there.
- Oraya inebilmek için yeterince iyi bir pilot değilsin.
- Tom is pretty good at baseball, but he isn't good enough to play on our team.
- Tom beyzbolda oldukça iyi ama takımımızda oynamak için yeterince iyi değil.
- None of these are good enough.
- Bunların hiçbiri yeterince iyi değil.
- I think it's good enough.
- Bunun yeterince iyi olduğunu düşünüyorum.
- Tom thinks that's good enough.
- Tom onun yeterince iyi olduğunu düşünüyor.
- I want to make sure it's good enough.
- Bunun yeterince iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
- That looks good enough.
- Bu yeterince iyi görünüyor.
- When you're good enough to join the team, we'll let you join.
- Takıma katılmak için yeterince iyi olduğunda katılmana izin vereceğiz.
- That's not nearly good enough.
- Bu yeterince iyi değil.
- I never felt I was good enough.
- Ben yeterince iyi olduğumu hiç hissetmemiştim.
- Only the best is good enough.
- Sadece en iyisi yeterince iyidir.
- This is still not good enough.
- Bu hâlâ yeterince iyi değil.
- That won't be good enough.
- O yeterince iyi olmayacak.
- I know it's not good enough.
- Bunun yeterince iyi olmadığını biliyorum.
- Is that good enough?
- Yeterince iyi mi?
- I know it's not good enough.
- Yeterince iyi olmadığını biliyorum.
- It's never good enough.
- Hiçbir zaman yeterince iyi değil.
- It's never good enough.
- Asla yeterince iyi değil.
- I never felt I was good enough.
- Kendimi hiç yeterince iyi hissetmedim.
- We're not good enough.
- Yeterince iyi değiliz.
- I just don't know if I'm good enough.
- Yeterince iyi miyim bilmiyorum.
- I don't know if it's good enough.
- Yeterince iyi mi bilmiyorum.
- Tom thinks that's good enough.
- Tom bunun yeterince iyi olduğunu düşünüyor.
- It's just not good enough.
- Yeterince iyi değil.
- It was good enough.
- Yeterince iyiydi.
- We just weren't good enough.
- Yeterince iyi değildik.
- I'm just not good enough.
- Yeterince iyi değilim işte.
- I know I'm good enough.
- Yeterince iyi olduğumu biliyorum.
- That won't be good enough.
- Bu yeterince iyi olmayacak.
Show More (116)
|
