1 |
innate |
doğuştan |
adj. |
|
- She has an innate ability to sing and dance.
- Şarkı söyleme ve dans etme konusunda doğuştan bir yeteneği var.
- When a human being has an accident and the spinal cord is completely severed, it leaves the body innate.
- Bir insan kaza geçirdiğinde ve omuriliği tamamen koptuğunda, bedeni doğuştan terk eder.
- Generosity is innate in some people.
- Cömertlik bazı insanlarda doğuştan vardır.
- Generosity is innate in some people.
- Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır.
Show More (1)
|
2 |
innate |
özünde var olan |
adj. |
|
- The story captured the innate conservatism of the elderly.
- Hikaye, yaşlı insanların özünde var olan muhafazakarlığı yansıtıyordu.
Show More (-2)
|
3 |
innate |
doğuştan gelen |
adj. |
|
- Even small children have an innate sense of what's fair and what's not.
- Küçük çocukların bile neyin adil olup olmadığına dair doğuştan gelen bir hisleri vardır.
Show More (-2)
|