|
- We must be able to keep up with the global competition - not least in respect of the USA.
- Küresel rekabete ayak uydurabilmeliyiz; özellikle de ABD konusunda.
- If Slovakia is to keep up with the frontrunners, an extra effort will need to be made in this connection.
- Slovakya'nın önde gelen ülkelere ayak uydurabilmesi için bu konuda ekstra çaba sarf etmesi gerekecektir.
- Keeping up with changing technology will always be a challenge for us.
- Değişen teknolojiye ayak uydurmak bizim için her zaman bir zorluk olacaktır.
- Legislators cannot keep up with this technology even if they try to.
- Yasa koyucular ne kadar uğraşsalar da bu teknolojiye ayak uyduramazlar.
- It's impossible to keep up with all of the webinar invitations, trend reports and industry news.
- Tüm çevrimiçi seminer davetiyelerine, trend raporlarına ve sektörel haberlere ayak uydurmak imkansızdır.
- I hope I can keep up with you.
- Sana ayak uydurabileceğimi umuyorum.
- Tom couldn't keep up with his class.
- Tom sınıfına ayak uyduramadı.
- Tom tried to keep up with Mary.
- Tom, Mary'ye ayak uydurmaya çalıştı.
- You should read the newspapers in order to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.
- I can't keep up with her.
- Ona ayak uyduramıyorum.
- We couldn't keep up with the rest of the group.
- Grubun geri kalanına ayak uyduramadık.
- I have trouble keeping up with Tom.
- Tom'a ayak uydurmakta zorlanıyorum.
- Tom doesn't even try to keep up with fashion.
- Tom modaya ayak uydurmaya bile çalışmaz.
- I can't keep up with you.
- Sana ayak uyduramıyorum.
- I couldn't keep up with her.
- Ona ayak uyduramadım.
- I hope I can keep up with you.
- Umarım sana ayak uydurabilirim.
- It's hard for me to keep up with Tom.
- Tom'a ayak uydurmak benim için zor.
- Tom could barely keep up with Mary.
- Tom, Mary'ye zar zor ayak uydurabiliyordu.
- Tom hurried to keep up with Mary.
- Tom Mary'ye ayak uydurmak için acele etti.
- I'll try to keep up with Tom.
- Tom'a ayak uydurmaya çalışacağım.
- I want you to keep up with me.
- Bana ayak uydurmanı istiyorum.
- I'll try to keep up with him.
- Ona ayak uydurmaya çalışacağım.
- Mike could not keep up with his class.
- Mike, sınıfına ayak uyduramadı.
- It's hard to keep up with him.
- Ona ayak uydurmak zor.
- It's hard to keep up with Tom.
- Tom'a ayak uydurmak zor.
- We must keep up with the times.
- Çağa ayak uydurmalıyız.
- Tom decided to give up trying to keep up with Mary.
- Tom, Mary'ye ayak uydurmaya çalışmaktan vazgeçmeye karar verdi.
- Is your salary keeping up with inflation?
- Maaşınız enflasyona ayak uyduruyor mu?
- Tom finds it difficult to keep up with the rest of the class.
- Tom sınıfın geri kalanına ayak uydurmayı zor buluyor.
- It's hard to keep up with them.
- Onlara ayak uydurmak zor.
- I can't keep up with them.
- Onlara ayak uyduramıyorum.
- I can't keep up with the fashions of young girls these days.
- Bu günlerde genç kızların modasına ayak uyduramıyorum.
- Tom is never going to be able to keep up with us.
- Tom asla bize ayak uyduramayacak.
- I can't keep up with Tom.
- Tom'a ayak uyduramıyorum.
- I can't keep up with her.
- Ona ayak uyduramam.
- Tom has trouble keeping up with the rest of his class.
- Tom sınıfın geri kalanına ayak uydurmakta zorlanıyor.
- I'll never be able to keep up with Tom.
- Tom'a asla ayak uyduramam.
- I'll never be able to keep up with Tom.
- Ben asla Tom'a ayak uyduramayacağım.
- We must keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmalıyız.
- It is very expensive to keep up with the latest fashions.
- En son modalara ayak uydurmak çok pahalı.
- Tom is having trouble keeping up with the rest of the class.
- Tom sınıfın geri kalanına ayak uydurmakta zorlanıyor.
- I bought a new computer to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak için yeni bir bilgisayar aldım.
- He tries to keep up with his classmates.
- O, sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışıyor.
- Tom can't keep up with Mary.
- Tom, Mary'ye ayak uyduramıyor.
- Keep up with the times.
- Zamana ayak uydurun.
- Tom won't be able to keep up with you.
- Tom sana ayak uyduramayacak.
- Our son was unable to keep up with the class.
- Oğlumuz sınıfa ayak uyduramadı.
- Try to keep up with him.
- Ona ayak uydurmaya çalış.
- I couldn't keep up with him.
- Ona ayak uyduramadım.
- It's not easy to keep up with the times.
- Zamana ayak uydurmak kolay değil.
- I can barely keep up with the rest of the class.
- Sınıfın geri kalanına zar zor ayak uydurabiliyorum.
- It is rather difficult for an old man to keep up with the times.
- Yaşlı bir adamın zamana ayak uydurması oldukça zordur.
- Harry couldn't keep up with the class.
- Harry sınıfa ayak uyduramadı.
- Tom struggled to keep up with his classmates.
- Tom sınıf arkadaşlarına ayak uydurmakta zorlanırdı.
- I can't keep up with the fashions of young girls these days.
- Bugünlerde genç kızların modasına ayak uyduramıyorum.
- I can't keep up with Tom, but it's fun trying.
- Tom'a ayak uyduramıyorum ama denemek zevkli.
- I knew I wouldn't be able to keep up with Tom.
- Tom'a ayak uyduramayacağımı biliyordum.
- He tries to keep up with his classmates.
- Sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışıyor.
- Our son was unable to keep up with the class.
- Oğlumuz sınıfa ayak uyduramıyordu.
- I couldn't keep up with them.
- Onlara ayak uyduramadım.
- I can't keep up with them.
- Onlara ayak uyduramam.
- The question is can you keep up with me.
- Asıl soru, bana ayak uydurabilecek misin?
- It is rather difficult for an old man to keep up with the times.
- Yaşlı bir adam için zamana ayak uydurmak oldukça zordur.
- I'll try to keep up with you.
- Sana ayak uydurmaya çalışacağım.
- I wasn't able to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere ayak uyduramadım.
- The growth of wages does not keep up with inflation.
- Ücretlerdeki artış enflasyona ayak uyduramıyor.
- Try to keep up with Tom.
- Tom'a ayak uydurmaya çalış.
- He struggled to keep up with his classmates.
- Sınıf arkadaşlarına ayak uydurmak için mücadele etti.
- Tom tried to keep up with Mary.
- Tom Mary'ye ayak uydurmaya çalıştı.
- Tom has trouble keeping up with the rest of the class.
- Tom sınıfın geri kalanına ayak uydurmakta zorlanıyor.
- Tom doesn't even try to keep up with fashion.
- Tom modaya ayak uydurmaya bile çalışmıyor.
- Is your salary keeping up with inflation?
- Maaşın enflasyona ayak uyduruyor mu?
- I can't keep up with these changes in fashion.
- Modadaki bu değişikliklere ayak uyduramıyorum.
- It's hard to keep up with you.
- Sana ayak uydurmak zor.
- Tom wasn't keeping up with us.
- Tom bize ayak uydurmuyordu.
- I tried to keep up with them, but eventually I fell behind.
- Onlara ayak uydurmaya çalıştım ama sonunda geride kaldım.
- It's hard to keep up with her.
- Ona ayak uydurmak zor.
- Tom can't keep up with Mary.
- Tom Mary'ye ayak uyduramıyor.
- He finds it difficult to keep up with the rest of the class.
- Sınıfın geri kalanına ayak uydurmakta zorlanıyor.
- Because of inflation, salaries can't keep up with the high cost of living.
- Enflasyon nedeniyle maaşlar yüksek hayat pahalılığına ayak uyduramıyor.
- Tom wasn't keeping up with us.
- Tom bize ayak uyduramıyordu.
Show More (78)
|
|
- It's impossible to keep up with all of the webinar invitations, trend reports and industry news.
- İnternet ortamında seminer davetleri, trend raporları ve sektör haberlerinin tümüne yetişmek imkansız.
- Supplies cannot keep up with the demand.
- Tedarikçi firma talebe yetişemiyor.
- I wasn't able to keep up with the other students.
- Ben diğer öğrencilere yetişemedim.
- I tried to keep up with them, but eventually I fell behind.
- Onlara yetişmeye çalıştım ama sonunda geride kaldım.
- I have to study hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmak zorundayım.
- I must study hard in order to keep up with him.
- Ona yetişmek için çok çalışmalıyım.
- He ran too fast for me to keep up with him.
- Ona yetişemeyeceğim kadar hızlı koştu.
- He walked so fast that she couldn't keep up with him.
- O kadar hızlı yürüdü ki, kız ona yetişemedi.
- I have to study hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmalıyım.
- You walk too fast for me to keep up with you.
- Sana yetişemeyeceğim kadar hızlı yürüyorsun.
- Tom hurried to keep up with Mary.
- Tom, Mary'ye yetişmek için acele etti.
- I knew I wouldn't be able to keep up with Tom.
- Tom'a yetişemeyeceğimi biliyordum.
- I had to work hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmam gerekti.
- He ran too fast for me to keep up with him.
- O benim yetişebileceğimden çok hızlı koşuyordu.
- He walked so fast this I couldn't keep up with him.
- O kadar hızlı yürüdü ki ona yetişemedim.
- I had to work hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmem için çok çalışmam gerekiyordu.
- I can't keep up with you if you walk so fast.
- Bu kadar hızlı yürürsen sana yetişemem.
- Tom is never going to be able to keep up with us.
- Tom asla bize yetişemeyecek.
Show More (15)
|
