Tureng - kilometre - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	kilometre	kilometre	n.
	So that, even thousands of kilometres away, they hear our voice in Luanda! Böylece binlerce kilometre ötede bile sesimizi Luanda'dan duyabilsinler! Finland has 314 000 kilometres of coastline, which is about eight times the earth's circumference. Finlandiya'nın 314.000 kilometrelik kıyı şeridi vardır, bu da dünyanın çevresinin yaklaşık sekiz katıdır. Margarethen, which involves a stretch of road of less than 15 kilometres, a very short distance. Margarethen, 15 kilometreden daha kısa bir yolu kapsamaktadır ki bu çok kısa bir mesafedir. The entire Galician coast, one thousand kilometres, is closed to fishing and shellfish-gathering. Galiçya kıyılarının tamamı, bin kilometre boyunca, balıkçılık ve kabuklu deniz canlılarının toplanmasına kapalı. After all, a lorry does around 150 000 kilometres a year. Sonuçta, bir kamyon yılda yaklaşık 150.000 kilometre yol yapıyor. The border will lengthen by hundreds of kilometres in 2004. Sınır 2004 yılında yüzlerce kilometre daha uzayacak. I wonder why they met in parallel, and thousands of kilometres apart, rather than together. Neden birlikte değil de paralel olarak ve binlerce kilometre uzakta bir araya geldiklerini merak ediyorum. The entire Galician coast, one thousand kilometres, is closed to fishing and shellfish-gathering. Bin kilometrelik Galiçya kıyılarının tamamı balıkçılık ve kabuklu deniz hayvanlarının yakalanmasına kapatılmıştır. At the moment we are only allowed to travel 20 kilometres, which equates to a 15 kilometre radius. Şu anda sadece 20 kilometre seyahat etmemize izin veriliyor, bu da 15 kilometrelik bir yarıçapa denk geliyor. So that, even thousands of kilometres away, they hear our voice in Luanda. Böylece binlerce kilometre ötede bile Luanda'da sesimizi duyabiliyorlar. When I was very small, we lived in a house in Utsunomiya, about a hundred kilometres north of Tokyo. Ben çok küçükken, biz Tokyo'nun yaklaşık yüz kilometre kuzeyinde Utsunomiya'da bir evde yaşıyorduk. The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh. Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'a sadece 115 kilometre uzaklıkta. They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun. Otobüsten indiler ve kızgın güneşin altında iki kilometre yürüdüler. It's still 50 kilometres to Paris. Paris'e hâlâ 50 kilometre var. Iceland has an area of about 103,000 square kilometres. İzlanda yaklaşık 103.000 kilometrekarelik bir alana sahiptir. When I was very small, we lived in a house in Utsunomiya, about a hundred kilometres north of Tokyo. Ben çok küçükken, Tokyo'nun yaklaşık yüz kilometre kuzeyinde, Utsunomiya'da bir evde yaşardık. Tom preferred to walk ten kilometres rather than pay money for a bus ticket. Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti. Norway has a total area of 385,252 square kilometres and a population of about 5 million. Norveç'in toplam yüzölçümü 385.252 kilometrekare ve nüfusu yaklaşık 5 milyon. The town is nearly fifteen kilometres from the village. Kasaba köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıktadır. My city is fifty kilometres from the capital. Benim şehrim başkente 50 kilometre uzaklıkta. It's still 50 kilometres to Paris. Paris'e daha 50 kilometre var. The town is nearly fifteen kilometres from the village. Kasaba, köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıkta. Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket. Tom bir otobüs bileti için para ödemektense on kilometre yürümeyi tercih etti. They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun. Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler. Balashikha is a nice city 20 kilometres east of Moscow. Balashikha, Moskova'nın 20 kilometre doğusunda güzel bir şehirdir. Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket. Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti. Show More (23)

	Englisch	Türkisch
1	kilometer	kilometre	n.
	They only managed to get over ten kilometers. Sadece on kilometreyi aşabildiler. I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit. Hız sınırını otuz kilometre aştığım için bir polis tarafından kenara çekildim. Tom told Mary that he thought a hippopotamus could run at a speed of about 30 kilometers per hour. Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi. He said he would run 200 kilometers in a day and he did. O günde 200 kilometre koşabilirim dedi ve yaptı. There is a village about three kilometers up the river from here. Buradan yaklaşık nehrin üç kilometre yukarısında bir köy var. It was less than one kilometer to the village post office. Köy postanesi bir kilometreden daha az mesafedeydi. I run ten kilometers a day. Günde on kilometre koşarım. It is about eight kilometers. Yaklaşık sekiz kilometredir. I try to walk at least a few kilometers every day. Her gün en az birkaç kilometre yürümeye çalışıyorum. A fast walker can walk six kilometers in an hour. Hızlı yürüyen biri bir saatte altı kilometre yürüyebilmektedir. I try to swim a kilometer a day. Günde bir kilometre yüzmeye çalışıyorum. Eris is about 2400 kilometers wide. Eris yaklaşık 2400 kilometre genişliğindedir. This river is two hundred kilometers long. Bu nehir iki yüz kilometre uzunluğunda. We live ten kilometers from Thessaloniki. Selanik'ten 10 kilometre uzakta yaşıyoruz. Her house is a few kilometers away from here. Evi buradan birkaç kilometre uzakta. A fast walker can walk six kilometers in an hour. Hızlı bir yürüyüşçü bir saatte altı kilometre yürüyebilir. Tom lives in a small town about three hundred kilometers from here. Tom buradan yaklaşık üç yüz kilometre uzakta küçük bir kasabada yaşıyor. Perhaps it's supposed to be kilometers. Belki de kilometrelerce olması gerekiyordu. This car can go thirteen kilometers for every liter of gasoline. Bu araba her litre benzinle on üç kilometre gidebilir. My car gets about 13 kilometers per liter. Arabam litre başına yaklaşık 13 kilometre yapıyor. I walk at least three kilometers a day. Günde en az üç kilometre yürüyorum. It is difficult to walk 60 kilometers a day. Günde 60 kilometre yürümek zor. This road follows the shoreline for the next thirty kilometers. Bu yol otuz kilometre boyunca kıyıyı izler. We walked as far as 6 kilometers. Biz 6 kilometre kadar yürüdük. I walked 10 kilometers today. Bugün 10 kilometre yürüdüm. This river is two hundred kilometers long. Bu nehir 200 kilometre uzunluğundadır. The house is nearly one kilometer from school. Ev okula nerdeyse bir kilometre uzaklıktadır. It's about 133 kilometers from London. Londra'dan yaklaşık 133 kilometredir. From here, it's about three kilometers to the coast. Buradan sahile yaklaşık üç kilometre var. It is 50 kilometers to Paris. Paris'e 50 kilometre var. How many meters are in a kilometer? Bir kilometrede kaç metre vardır? They were doing eighty kilometers and they passed us. Seksen kilometre yapıyorlardı ve bizi geçtiler. Voyager 2, a space probe, passed within 4900 kilometers of Neptune in 1989. Bir uzay sondası olan Voyager 2, 1989 yılında Neptün'ün 4900 kilometre yakınından geçmiştir. There is a gas station is one kilometer ahead. Bir kilometre ileride bir benzin istasyonu var. I run 10 kilometers every day. Her gün on kilometre koşarım. In the last typhoon, the wind blew at over 200 kilometers per hour! Son tayfunda rüzgar saatte 200 kilometreden fazla hızla esti! The station is 2 kilometers from my house. İstasyon evimden 2 kilometre uzaklıkta. This car is going 60 kilometers an hour. Bu araba saatte 60 kilometre hızla gidiyor. We are forty kilometers away from the capital city. Başkentten kırk kilometre uzaktayız. It was less than one kilometer to the village post office. Köy postanesine bir kilometreden daha az bir mesafe vardı. How many meters are in a kilometer? Bir kilometrede kaç metre var? It's about 133 kilometers from London. Londra'dan yaklaşık 133 kilometre uzakta. They were doing eighty kilometers and they passed us. Onlar seksen kilometre yapıyorlardı ve bizi geçtiler. You could hear the blast for kilometers. Patlamanın sesini kilometrelerce öteden duyabilirdiniz. You can go one hundred kilometers an hour on the highway. Otoyolda saatte yüz kilometre gidebilirsin. The station is three kilometers away from here. İstasyon, buradan üç kilometre uzakta. I walk at least three kilometers a day. Günde en az üç kilometre yürürüm. They got off the bus and walked two kilometers in the hot sun. Otobüsten indiler ve kızgın güneşin altında iki kilometre yürüdüler. Tom's house is just about three kilometers from here. Tom'un evi buradan hemen hemen üç kilometre uzakta. We walked for about 6 kilometers. Yaklaşık 6 kilometre yürüdük. My car gets about 13 kilometers per liter. Arabam litre başına yaklaşık 13 kilometre yol alır. Tom's house is just about three kilometers from here. Tom'un evi buradan yaklaşık üç kilometre uzakta. We are forty kilometers away from the capital city. Başkente kırk kilometre uzaklıktayız. The Moon orbits Earth at an average distance of 382,400 kilometers. Ay, Dünya'nın yörüngesinde ortalama 382.400 kilometre mesafede dönmektedir. It's thirty kilometers away. Otuz kilometre uzakta. He went ten kilometers. On kilometre gitti. There is a village about three kilometers up the river from here. Buradan nehrin yaklaşık üç kilometre yukarısında bir köy var. Saturn's atmosphere has winds which can blow at over 1800 kilometers per hour. Satürn'ün atmosferinde saatte 1800 kilometrenin üzerinde esebilen rüzgarlar vardır. There are a thousand meters in a kilometer. Bir kilometre bin metredir. This road follows the shoreline for the next thirty kilometers. Bu yol önümüzdeki otuz kilometre boyunca kıyı şeridini takip ediyor. It was a good five kilometers from the station to the school. İstasyondan okula en az beş kilometre idi. I try to walk at least a few kilometers every day. Her gün en azından beş kilometre yürümeye çalışıyorum. The sign said that we were thirty kilometers from the city. Tabelada şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuz yazıyordu. I was going 120 kilometers an hour when the police stopped me. Polis beni durdurduğunda saatte 120 kilometre hızla gidiyordum. The old man attempted to swim five kilometers. Yaşlı adam beş kilometre yüzmeyi denedi. Tom runs 10 kilometers a day. Tom günde 10 kilometre koşuyor. They got off the bus and walked two kilometers in the hot sun. Otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler. A storm turns into a hurricane when the wind speed reaches a hundred nineteen kilometers an hour. Rüzgar hızı saatte yüz on dokuz kilometreye ulaştığında fırtına kasırgaya dönüşür. Tom runs 10 kilometers every day. Tom her gün 10 kilometre koşar. The school is five kilometers from my home. Okul evimden beş kilometre uzaklıktadır. I'm going to run fifteen kilometers today! Bugün on beş kilometre koşacağım! We walked as far as 6 kilometers. Altı kilometre kadar yürüdük. It was a good five kilometers from the station to the school. İstasyonla okul arası beş kilometre vardı. How many meters are there in a kilometer? Bir kilometrede kaç metre vardır? It's more than three kilometers to the station. İstasyona üç kilometreden fazla var. I run 10 kilometers every day. Ben her gün 10 kilometre koşarım. You can go one hundred kilometers an hour on the highway. Otoyolda saatte yüz kilometre gidebilirsiniz. It's fifty kilometers to Paris. Paris'e elli kilometre var. Tom lives in a small town about three hundred kilometers from here. Tom buradan yaklaşık 300 kilometre uzakta küçük bir kasabada yaşıyor. A gas station is one kilometer ahead. Bir kilometre ileride bir benzin istasyonu var. The station is three kilometers from here. İstasyon buradan üç kilometre uzakta. The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers. Tayvan Adası'nın yüzölçümü otuz altı bin kilometrekaredir. Ceres is located 415 million kilometers from the Sun and revolves around the Sun in an orbit between Mars and Jupiter. Ceres Güneş'ten 415 milyon kilometre uzaklıkta yer alır ve Mars ile Jüpiter arasındaki bir yörüngede Güneş'in etrafında döner. It's about three kilometers up the road. Yolun yaklaşık üç kilometre yukarısında. It's about three kilometers up the road. O yaklaşık olarak yolun üç kilometre yukarısında. We're about three kilometers off shore. Kıyıdan yaklaşık üç kilometre açıktayız. It's about three kilometers from here to the coast. Buradan sahile kadar yaklaşık üç kilometre var. The distance from my home to yours is two kilometers. Benim evimden sizinkine olan uzaklık iki kilometredir. He walks about ten kilometers a day. Günde yaklaşık on kilometre yürür. This car can go thirteen kilometers for every liter of gasoline. Bu araba bir litre yakıt başına on üç kilometre gidebilir. The house is nearly one kilometer from school. Ev okuldan neredeyse bir kilometre uzakta. It's another five kilometers from here. Buradan beş kilometre daha uzakta. We ran for 10 kilometers. On kilometre koştuk. The station is three kilometers away from here. İstasyon buradan üç kilometre uzakta. Tom runs 10 kilometers every day. Tom her gün 10 kilometre koşuyor. He walks about ten kilometers a day. Günde yaklaşık on kilometre yürüyor. It is difficult to walk 60 kilometers a day. Bir günde 60 kilometre yürümek zordur. The station is 2 kilometers from my house. İstasyon evimden 2 kilometre uzaklıktadır. The school is two kilometers ahead. Okul iki kilometre ileride. From here to there there are only a few kilometers. Buradan oraya yalnızca birkaç kilometre var. It's about three kilometers from here to the coast. Buradan kıyıya yaklaşık üç kilometre var. Eris is about 2400 kilometers wide. Eris yakşalık 2400 kilometre genişliğinde. Tom followed the stream for a couple of kilometers. Tom dereyi birkaç kilometre boyunca takip etti. The villa is located several kilometers from the sea. Villa denizden birkaç kilometre uzaklıktadır. I live kilometers away from the nearest station. En yakın istasyondan kilometrelerce uzakta yaşıyorum. This car can go thirteen kilometers for every liter of gasoline. Bu araba her bir litre yakıt başına on üç kilometre gidebilir. I run ten kilometers a day. Günde on kilometre koşuyorum. The post office is a good five kilometers away from here. Postane buradan beş kilometre uzakta. We walked for about 6 kilometers. Yaklaşık altı kilometre yürüdük. He drove the car at eighty kilometers an hour. Arabayı saatte seksen kilometre hızla sürdü. We live ten kilometers from Thessaloniki. Biz Selanik'ten on kilometre uzakta yaşıyoruz. The sign said that we were thirty kilometers from the city. İşaret, şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuzu söyledi. From here to there there are only a few kilometers. Buradan oraya sadece birkaç kilometre var. I walked three kilometers today. Bugün üç kilometre yürüdüm. Today I'm going to run fifteen kilometers! Bugün on beş kilometre koşacağım! The Moon orbits Earth at an average distance of 382,400 kilometers. Ay ortalama 382.400 kilometrelik bir mesafede dünyanın etrafında döner. It is more than 3 kilometers to the station. İstasyona 3 kilometreden fazla var. He said he would run 200 kilometers in a day and he did. Bir günde 200 kilometre koşacağını söyledi ve koştu. Today I walked 10 kilometers. Bugün 10 kilometre yürüdüm. Follow the old river bed for two kilometers. İki kilometre boyunca eski nehir yatağını takip et. The school is two kilometers ahead. Okul iki kilometre ilerde. The school is five kilometers from my home. Okul evimden beş kilometre uzakta. The distance from my home to yours is two kilometers. Benim evimle sizinki arasındaki mesafe iki kilometre. I was pulled over by a policeman for going thirty kilometers over the speed limit. Hız limitinin otuz kilometre üzerinde gittiğim için bir polis tarafındn kenara çekildim. I run 10 kilometers every day. Her gün 10 kilometre koşuyorum. A storm turns into a hurricane when the wind speed goes over a hundred nineteen kilometers an hour. Rüzgar hızı saatte yüz on dokuz kilometreyi geçtiğinde fırtına kasırgaya dönüşür. Saturn's atmosphere has winds which can blow at over 1800 kilometers per hour. Satürn'ün atmosferinin saatte 1800 kilometrenin üzerinde esebilen rüzgarları var. It's fifty kilometers to Paris. Paris'e elli kilometre uzakta bulunuyor. There is a hostel two kilometers from the station. İstasyondan iki kilometre uzakta bir pansiyon var. The military engaged the enemy five kilometers south of the capital. Ordu, başkentin beş kilometre güneyinde düşmanla çatışmaya girdi. I'm going to run fifteen kilometers today! Bugün on beş kilometre koşacağım. Even a quarter kilometer away, the sound of the bomb was heard. Çeyrek kilometre öteden bile bombanın sesi duyuldu. Even a quarter kilometer away, the sound of the bomb was heard. Bombanın sesi çeyrek kilometre öteden bile duyuldu. There are a thousand meters in a kilometer. Bir kilometrede bin metre var. We ran for 10 kilometers. 10 kilometre boyunca koştuk. We ran three kilometers. Üç kilometre koştuk. It's another five kilometers from here. Orası buradan beş kilometre daha uzakta. I run ten kilometers daily. Her gün 10 kilometre koşuyorum. The distance from my house to your house is two kilometers. Benim evimle senin evin arasındaki mesafe iki kilometre. The villa is located several kilometers from the sea. Villa denizden birkaç kilometre uzakta. The post office is a good five kilometers away from here. Postane buradan en az beş kilometre uzakta. Show More (138)
2	kilometre	kilometre	n.
	So that, even thousands of kilometres away, they hear our voice in Luanda! Böylece binlerce kilometre ötede bile sesimizi Luanda'dan duyabilsinler! Finland has 314 000 kilometres of coastline, which is about eight times the earth's circumference. Finlandiya'nın 314.000 kilometrelik kıyı şeridi vardır, bu da dünyanın çevresinin yaklaşık sekiz katıdır. The entire Galician coast, one thousand kilometres, is closed to fishing and shellfish-gathering. Galiçya kıyılarının tamamı, bin kilometre boyunca, balıkçılık ve kabuklu deniz canlılarının toplanmasına kapalı. The entire Galician coast, one thousand kilometres, is closed to fishing and shellfish-gathering. Bin kilometrelik Galiçya kıyılarının tamamı balıkçılık ve kabuklu deniz hayvanlarının yakalanmasına kapatılmıştır. So that, even thousands of kilometres away, they hear our voice in Luanda. Böylece binlerce kilometre ötede bile Luanda'da sesimizi duyabiliyorlar. After all, a lorry does around 150 000 kilometres a year. Sonuçta, bir kamyon yılda yaklaşık 150.000 kilometre yol yapıyor. The border will lengthen by hundreds of kilometres in 2004. Sınır 2004 yılında yüzlerce kilometre daha uzayacak. Margarethen, which involves a stretch of road of less than 15 kilometres, a very short distance. Margarethen, 15 kilometreden daha kısa bir yolu kapsamaktadır ki bu çok kısa bir mesafedir. I wonder why they met in parallel, and thousands of kilometres apart, rather than together. Neden birlikte değil de paralel olarak ve binlerce kilometre uzakta bir araya geldiklerini merak ediyorum. At the moment we are only allowed to travel 20 kilometres, which equates to a 15 kilometre radius. Şu anda sadece 20 kilometre seyahat etmemize izin veriliyor, bu da 15 kilometrelik bir yarıçapa denk geliyor. The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh. Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'a sadece 115 kilometre uzaklıkta. It's still 50 kilometres to Paris. Paris'e daha 50 kilometre var. When I was very small, we lived in a house in Utsunomiya, about a hundred kilometres north of Tokyo. Ben çok küçükken, Tokyo'nun yaklaşık yüz kilometre kuzeyinde, Utsunomiya'da bir evde yaşardık. The town is nearly fifteen kilometres from the village. Kasaba, köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıkta. Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket. Tom bir otobüs bileti için para ödemektense on kilometre yürümeyi tercih etti. My city is fifty kilometres from the capital. Benim şehrim başkente 50 kilometre uzaklıkta. They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun. Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler. Balashikha is a nice city 20 kilometres east of Moscow. Balashikha, Moskova'nın 20 kilometre doğusunda güzel bir şehirdir. Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket. Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti. When I was very small, we lived in a house in Utsunomiya, about a hundred kilometres north of Tokyo. Ben çok küçükken, biz Tokyo'nun yaklaşık yüz kilometre kuzeyinde Utsunomiya'da bir evde yaşıyorduk. Tom preferred to walk ten kilometres rather than pay money for a bus ticket. Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti. Norway has a total area of 385,252 square kilometres and a population of about 5 million. Norveç'in toplam yüzölçümü 385.252 kilometrekare ve nüfusu yaklaşık 5 milyon. It's still 50 kilometres to Paris. Paris'e hâlâ 50 kilometre var. The town is nearly fifteen kilometres from the village. Kasaba köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıktadır. Iceland has an area of about 103,000 square kilometres. İzlanda yaklaşık 103.000 kilometrekarelik bir alana sahiptir. They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun. Otobüsten indiler ve kızgın güneşin altında iki kilometre yürüdüler. Show More (23)
3	km	kilometre	n.
	Turkey has 8 333 km of coastline and a well-established fishing industry. Türkiye, 8 333 kilometre uzunluğunda kıyılara ve hayli gelişmiş bir balıkçılık sektörüne sahiptir. I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km. Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum. Plovdiv is about 130 km south-east of Sofia. Filibe, Sofya'nın yaklaşık 130 kilometre güneydoğusundadır. The radius of the Earth is 6400 km. Dünyanın yarıçapı 6400 kilometredir. Genoa is about 120 km south of Milan. Cenova, Milano'nun yaklaşık 120 kilometre güneyindedir. Caribou migrate up to 5000 km each year. Karibu her yıl 5000 kilometreye kadar göç eder. I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km. Tokyo ve Osaka arasındaki mesafenin yaklaşık on kilometre olduğunu duydum. Show More (4)