legally - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
legally yasal olarak adv.
  • Support for Amendment No 76 means yes to a simple, clear and, so too, legally certain definition.
  • 76 No'lu Değişikliğe verilen destek, basit, açık ve yasal olarak da kesin bir tanıma evet anlamına gelmektedir.
  • No alternative remedy is available legally in the EU, either as a feed additive or as a veterinary medicine.
  • AB'de yem katkı maddesi ya da veteriner ilacı olarak alternatif bir ilaç yasal olarak mevcut değildir.
  • Currently they may normally be legally sold as foods and that position would not change.
  • Şu anda normalde yasal olarak gıda olarak satılabilirler ve bu durum değişmeyecektir.
Show More (46)
legally yasal açıdan adv.
  • Both sides are now committed to continuing their discussions in order to find a more legally secure solution.
  • Şimdi her iki taraf da yasal açıdan daha güvenli bir çözüm bulmak amacıyla görüşmelerini sürdürmeye kararlıdır.
  • They would also be less legally certain without the backing of the Court of Justice for their adoption.
  • Ayrıca, Adalet Divanı'nın desteği olmadan kabul edilmelerinin yasal açıdan kesinliği de daha az olacaktır.
  • That is something we propose on the grounds that the process must become still more legally certain.
  • Bu, sürecin yasal açıdan daha da kesinleşmesi gerektiği gerekçesiyle önerdiğimiz bir şeydir.
Show More (3)
legally hukuki açıdan adv.
  • One could say in legal terms that it is an anticipated form of reinforced co-operation among a few.
  • Hukuki açıdan birkaç kişi arasında güçlendirilmiş bir iş birliğinin öngörülen bir biçimi olduğu söylenebilir.
  • The assignment was to round this off in a legally conclusive text.
  • Bize verilen görev, bunu hukuki açıdan nihai bir metinle tamamlamaktı.
  • Perhaps there are points that can be brought up to date in legal terms.
  • Belki de hukuki açıdan güncel hale getirilebilecek noktalar vardır.
Show More (1)
legally hukuken adv.
  • The recommendations of the NSC are not legally binding, but have a strong influence on government policy.
  • MGK'nin tavsiyeleri, hukuken bağlayıcı değildir, fakat hükümetin siyaseti üzerinde çok etkilidir.
  • Monopolies are not a good thing for the economy, nor are they a good thing legally speaking.
  • Tekeller ekonomi için iyi bir şey olmadığı gibi hukuken de iyi bir şey değildir.
  • Tom is still legally married.
  • Tom hâlâ hukuken evli.
Show More (0)
legally kanunen adv.
  • That is legal mumbo jumbo.
  • Bu kanunen saçmalıktır.
  • Fadil is legally responsible for what he did.
  • Fadıl yaptıklarından kanunen sorumludur.
  • I drove as fast as I legally could.
  • Kanunen mümkün olduğunca hızlı sürdüm.
Show More (0)