linger - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
linger oyalanmak v.
  • He let his eyes linger on the sparkling watches.
  • Bıraktı gözleri ışıltılı saatlerin üzerinde oyalansın.
  • He lingered in the classroom after school was over.
  • Okul bittikten sonra sınıfta oyalandı.
  • He lingered in the classroom after school was over.
  • O, okul bittikten sonra sınıfta oyalandı.
Show More (2)
linger durmak v.
  • The taste of the sour apple still lingers in my mouth.
  • Ekşi elmanın tadı hala ağzımda duruyor.
Show More (-2)
linger boş boş gezinmek v.
  • They lingered on well into the evening.
  • Akşamın ilerleyen saatlerine kadar boş boş gezindiler.
Show More (-2)
linger hayata tutunmak v.
  • Despite being diagnosed with lung cancer, Walt lingered on for two more years.
  • Akciğer kanseri teşhisine rağmen Walt iki yıl daha hayata tutundu.
Show More (-2)
linger kalmak v.
  • Lingering in refugee camps, their fate attracts no international attention.
  • Mülteci kamplarında kalan bu insanların kaderi uluslararası alanda ilgi görmüyor.
Show More (-2)