|
- It is a neighbour of Latvia, Lithuania and Poland, of the enlarged EU.
- Avrupa Birliği Letonya, Litvanya ve Polonya'nın, genişlemiş AB'nin komşusudur.
- Russia is now our neighbour.
- Rusya artık bizim komşumuz.
- Our other neighbour, Russia, has many problems that threaten our wellbeing and security.
- Diğer komşumuz Rusya'nın, refahımızı ve güvenliğimizi tehdit eden pek çok sorunu var.
- The Baltic States are small coastal States bordering on a powerful neighbour.
- Baltık Devletleri güçlü bir komşuya sınırı olan küçük kıyı devletleridir.
- It is a neighbour of Latvia, Lithuania and Poland, of the enlarged EU.
- Letonya, Litvanya ve Polonya'nın, genişlemiş AB'nin komşusudur.
- Russia is now our neighbour.
- Rusya artık bizim komşumuzdur.
- Our other neighbour, Russia, has many problems that threaten our wellbeing and security.
- Diğer komşumuz Rusya'nın refahımızı ve güvenliğimizi tehdit eden pek çok sorunu var.
- You will never see development and progress, if your neighbour refuses to be your partner in trade and commerce.
- Komşunuz ticaret ve alışverişte işbirliği yapmayı reddederse asla gelişme ve ilerleme göremezsiniz.
- You will never see development and progress, if your neighbour refuses to be your partner in trade and commerce.
- Komşunuz ticarette ve alışverişte ortağınız olmayı reddederse, hiçbir zaman gelişme ve ilerleme göremezsiniz.
- It's hard for us to think of a planet as a neighbour.
- Bir gezegeni komşumuz olarak görmemiz zor.
- It's hard for us to think of a planet as a neighbour.
- Bir gezegeni komşumuz olarak düşünmek bizim için zor.
- You will never see development and progress, if your neighbour refuses to be your partner in trade and commerce.
- Eğer komşularınız alışveriş ve ticarette işbirliğini reddederse asla gelişme ve ilerleme görmeyeceksiniz.
- Even though he is my neighbour, I did not know him well.
- Komşum olsa da onu iyi tanımıyordum.
- That is our neighbour.
- Bu bizim komşumuz.
- Tom's neighbour is a bit of a curtain twitcher.
- Tom'un komşusu meraklı Melahat gibi.
- Even though he is my neighbour, I did not know him well.
- Komşum olmasına rağmen onu iyi tanımıyordum.
- Love your neighbour.
- Komşunu sev.
- Luckily, my neighbour was able to jump-start my car.
- Neyse ki komşum arabama takviye yapabildi.
- Mary spent a couple of hours chinwagging with her neighbour over the fence.
- Mary birkaç saatini çitin üzerinden komşusuyla çene çalarak geçirdi.
- I heard about it directly from my neighbour.
- Bunu doğrudan komşumdan duydum.
- Tom is a good neighbour.
- Tom iyi bir komşudur.
- Wow, your neighbour is an anatomic bomb!
- Vay canına, komşun tam bir atom bombası!
- They set fire to their neighbour's house in revenge.
- İntikam için komşularının evini ateşe verdiler.
- The neighbour's dog constantly barks.
- Komşunun köpeği sürekli havlıyor.
- Luckily, my neighbour was able to jump-start my car.
- Neyse ki, komşum arabamı takviye kablosuyla çalştırmayı başardı.
- My neighbour is a doctor.
- Benim komşum bir doktor.
- My neighbour's dog barks.
- Komşumun köpeği havlıyor.
- They set fire to their neighbour's house in revenge.
- Onlar intikam için komşularının evini ateşe verdi.
- Our new neighbour is always there whenever we need help with anything.
- Yeni komşumuz herhangi bir konuda yardıma ihtiyacımız olduğunda her zaman yanımızda.
- The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün şehirdeki eski komşumla karşılaştım.
- Is your neighbour sexy?
- Komşun seksi mi?
- Our neighbour bought himself a charming horse.
- Komşumuz kendine güzel bir at aldı.
- Mary spent a couple of hours chinwagging with her neighbour over the fence.
- Mary çit konusunda komşusu ile çene çalarak birkaç saat geçirdi.
- My neighbour's name is Deng Daping.
- Komşumun adı Deng Daping.
- My neighbour's daughter is an aerospace engineer.
- Komşumun kızı havacılık ve uzay mühendisi.
- My neighbour's name is Tom.
- Komşumun adı Tom.
- We have a new neighbour.
- Yeni bir komşumuz var.
- He hates his neighbour.
- Komşusundan nefret ediyor.
- Tom complained to the authorities about the constant barking of his neighbour's dog.
- Tom, komşusunun köpeğinin sürekli havlamasını yetkililere şikayet etti.
- Our new neighbour is always there if we need help with anything.
- Yeni komşumuz herhangi bir konuda yardıma ihtiyacımız olduğunda her zaman yanımızda.
- I hate my neighbour.
- Komşumdan nefret ediyorum.
- My neighbour totally renovated his house.
- Komşum evini tamamen yeniledi.
- My neighbour is a doctor.
- Komşum bir doktor.
- Our neighbour has been at the hairdresser’s again.
- Komşumuz yine kuaföre gitmiş.
- My neighbour's name is Tom.
- Benim komşumun adı Tom'dur.
- My neighbour's name is Deng Daping.
- Komşumun adı Deng Daping'tir.
- Even though he's my neighbour, I don't know him very well.
- Komşum olmasına rağmen onu çok iyi tanımıyorum.
- He's my neighbour, but I don't know him that well.
- O benim komşum, ama onu o kadar iyi tanımıyorum.
- My neighbour's daughter is an aerospace engineer.
- Benim komşumun kızı bir uzay mühendisidir.
- You will love your neighbour as you love yourself.
- Kendini sevdiğin gibi komşunu da seveceksin.
- Wow, your neighbour is an anatomic bomb!
- Vay, senin komşun anatomik bir bomba!
- My neighbour is annoyed with me because he could not convince me to buy his old car from him.
- Komşum beni eski arabasını ondan almama ikna edemediği için bana kızdı.
- The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.
- I heard about it directly from my neighbour.
- Ben doğrudan komşumdan duydum.
- Our neighbour bought himself a charming horse.
- Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
- Tom's neighbour said he would keep an eye on Tom's place for him while he was away.
- Tom'un komşusu, o yokken Tom'un evine göz kulak olacağını söyledi.
- That is our neighbour.
- O bizim komşumuzdur.
- Thou shalt love thy neighbour as thyself.
- Komşunu kendin gibi sevmelisin.
- My neighbour is annoyed with me because he could not convince me to buy his old car from him.
- Komşum bana kızgın çünkü eski arabasını ondan almam için beni ikna edemedi.
- Our new neighbour plays the violin.
- Bizim yeni komşumuz keman çalıyor.
- Don't have a house, have a neighbour.
- Evin yok, komşun var.
- Our new neighbour plays the violin.
- Yeni komşumuz keman çalıyor.
- Tom's neighbour is a bit of a curtain twitcher.
- Tom'un komşusu biraz perdeci.
Show More (60)
|
|
- Russia has not become a new neighbour with enlargement, but an incomparably more important one none the less.
- Rusya genişlemeyle birlikte yeni bir komşu haline gelmedi ama kıyaslanamayacak kadar önemli bir komşu haline geldi.
- Russia has not become a new neighbour with enlargement, but an incomparably more important one none the less.
- Rusya genişlemeyle birlikte yeni bir komşu haline gelmedi, ancak kıyaslanamayacak kadar önemli bir komşu haline geldi.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu onu çöp kanalına itmiştir.
- It's hard for us to think of a planet as a neighbour.
- Bizim için bir gezegeni komşu olarak görmek güç.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki iyi bir komşu onu çöp kanalından aşağıya itmiştir.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu, onu çöp kanalından aşağı itmiştir.
- Tom is a good neighbour.
- Tom, iyi bir komşu.
- Don't have a house, have a neighbour.
- Ev alma, komşu al.
Show More (5)
|
