1 |
nicely |
güzel |
adv. |
|
- I hope we shall come nicely to an agreement tomorrow in the vote.
- Yarın yapılacak oylamada güzel bir anlaşmaya varacağımızı umuyorum.
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzel yazarsan baban sana şirin bir at verecek.
- Tom was nicely dressed.
- Tom güzel giyinmişti.
- It's going nicely!
- Güzel gidiyor!
- Tom is dressed nicely.
- Tom güzel giyinmiş.
- That'll do nicely.
- Bu güzel olacak.
- Tom is dressed very nicely.
- Tom çok güzel giyinmiş.
- You should write as nicely as you always do.
- Her zamanki gibi güzel yazmalısın.
- Layla dressed nicely.
- Layla güzel giyinmişti.
Show More (6)
|
2 |
nicely |
iyi |
adv. |
|
- I think this will do nicely.
- Sanırım bu iyi olacak.
- It has worked out nicely.
- İyi iş çıkardı.
- Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom, Mary'ye pek iyi davranmıyor.
- Please treat me nicely now.
- Lütfen şimdi bana iyi davran.
- This will do nicely.
- Bu iyi olur.
- Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye pek iyi davranmadı.
Show More (3)
|
3 |
nicely |
güzel bir şekilde |
adv. |
|
- We can live with it quite nicely and, more to the point, it is a report which is conducive to consensus.
- Bununla gayet güzel bir şekilde yaşayabiliriz ve daha da önemlisi, uzlaşmaya elverişli bir rapordur.
- The logo and slogan should also sync nicely with one another.
- Logo ve slogan da birbiriyle güzel bir şekilde uyumlu olmalıdır.
- Layla dressed nicely.
- Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
- Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin organizasyon yeteneklerini güzel bir şekilde tamamlıyordu.
Show More (1)
|
4 |
nicely |
güzelce |
adv. |
|
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzelce yazarsan babacık sana şirin bir at verecek.
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzelce yazarsan, baban sana şirin bir at verecek.
- The fire's blazing nicely now.
- Yangın şimdi güzelce yanıyor.
- The fire's blazing nicely now.
- Ateş artık güzelce yanıyor.
Show More (1)
|
5 |
nicely |
kibarca |
adv. |
|
- Please treat me nicely now.
- Lütfen şimdi bana kibarca davran.
- That's not a very nicely asked question.
- Bu pek kibarca sorulmuş bir soru değil.
Show More (-1)
|
6 |
nicely |
çok iyi |
adv. |
|
- Tom did very nicely.
- Tom çok iyi iş çıkardı.
Show More (-2)
|
7 |
nicely |
tam olarak |
adv. |
|
- Tom's vacation plans dovetail nicely with Mary's.
- Tom'un tatil planları Mary'ninkilerle tam olarak örtüşüyor.
Show More (-2)
|