|
- The compromise text of last December and nothing but the compromise text.
- Geçen Aralık ayındaki uzlaşma metni, sadece ve sadece uzlaşma metni.
- Saddam Hussein is required by UN resolution 1441 to tell the truth, the whole truth and nothing but the truth.
- Saddam Hüseyin'in BM'nin 1441 sayılı kararı uyarınca gerçeği, tüm gerçeği ve sadece gerçeği söylemesi gerekmektedir.
- He is nothing but a businessman.
- O sadece bir iş adamıdır.
- It was nothing but a joke.
- O, sadece bir şakaydı.
- Tom is nothing but a child.
- Tom sadece bir çocuk.
- He is nothing but a student.
- O, sadece bir öğrenci.
- He is nothing but a minor composer.
- Sadece küçük bir bestecidir.
- She likes nothing but the best.
- O sadece en iyileri sever.
- You are nothing but a student.
- Sen sadece bir öğrencisin.
- Do you swear to tell the truth and nothing but the truth?
- Sadece ama sadece doğruyu söyleyeceğine yemin eder misin?
Show More (7)
|
