| 1 |
onto |
üzerine |
prep. |
|
- The cat jumped onto the desk.
- Kedi masanın üzerine atladı.
- Put it onto the table.
- Masanın üzerine koy.
- Tom stepped onto the bathroom scales.
- Tom banyo tartısı üzerine çıktı.
- A cat jumped onto the chair and lay motionless.
- Bir kedi sandalyenin üzerine atladı ve hareketsiz yattı.
- He jumped onto the table.
- Masanın üzerine atladı.
- Tom emptied the contents of the sack onto the table.
- Tom çuvalın içindekileri masanın üzerine boşalttı.
- He is just passing the blame onto others.
- Suçu başkalarının üzerine atıyor sadece.
- The cat jumped onto the table.
- Kedi masanın üzerine atladı.
- He folded the papers and threw them onto the table.
- O, kağıtları katladı ve masanın üzerine attı.
- He folded the papers and threw them onto the table.
- Kağıtları katladı ve masanın üzerine attı.
Show More (7)
|
| 2 |
onto |
üstüne |
prep. |
|
- Tom emptied the contents of the sack onto the table.
- Tom torbanın içindekileri masanın üstüne boşalttı.
- Remember to put the chairs onto the tables after the lesson.
- Dersten sonra sandalyeleri masaların üstüne koymayı unutmayın.
Show More (-1)
|
| 3 |
onto |
görecek şekilde |
prep. |
|
- The hall looks onto the dining room.
- Salon yemek odasını görecek şekilde yapılmış.
Show More (-2)
|
