ordinary - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
ordinary sıradan adj.
  • She uses ordinary objects in her artwork.
  • Sanat eserlerinde sıradan nesneler kullanıyor.
  • Medicinal products are something quite ordinary and everyday.
  • Tıbbi ürünler oldukça sıradan ve gündelik bir şeydir.
  • In the eyes of many ordinary Arabs, he became a symbol of Arab opposition to American supremacy.
  • Birçok sıradan Arap'ın gözünde Amerikan üstünlüğüne karşı Arap muhalefetinin sembolü haline geldi.
Show More (94)
ordinary olağan adj.
  • The point must come when, again, it is the Treaty's ordinary instruments, rather than derogations, that take effect.
  • Mesele şudur ki, yeniden, etkili olacak olan derogasyonlar değil, Anlaşmanın olağan araçlarının devreye girmesidir.
  • The point must come when, again, it is the Treaty's ordinary instruments, rather than derogations, that take effect.
  • Derogasyonlardan ziyade Antlaşma'nın olağan araçlarının yürürlüğe gireceği bir noktaya gelinmelidir.
  • Tom didn't notice anything out of the ordinary.
  • Tom olağan dışı bir şey fark etmedi.
Show More (5)
ordinary alışılmış adj.
  • Her behaviour was out of the ordinary.
  • Davranışları alışılmışın dışındaydı.
  • You cannot solve this problem in an ordinary way.
  • Bu sorunu alışıldık bir yolla çözemezsin.
Show More (-1)
ordinary vasat adj.
  • The play was quite ordinary.
  • Oyun oldukça vasattı.
Show More (-2)
ordinary normal adj.
  • And we have to check out like ordinary people in the morning.
  • Sabahleyin normal insanlar gibi çıkış yapmamız lazım.
Show More (-2)
ordinary alelade adj.
  • The dragon cannot be harmed by ordinary weapons.
  • Ejderhaya alelade silahlarla hasar verilemez.
Show More (-2)