|
- We have attempted to maintain contact with the party, but recently, of course, that has not been possible.
- Parti ile temasımızı sürdürmeye çalıştık, ancak son zamanlarda elbette bu mümkün olmadı.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party makes the same proposal in Amendment No 3.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu, 3 No.lu Değişiklik'te de aynı öneride bulunmaktadır.
- The Belgian Prime Minister and President-in-Office of the Council does not belong to my party.
- Belçika Başbakanı ve Konsey Dönem Başkanı benim partime mensup değildir.
- The Pensioners' Party is opposed to this labour cost index.
- Emekliler Partisi bu işgücü maliyeti endeksine karşıdır.
- A new party surprisingly came to power in Turkey last year.
- Geçtiğimiz yıl Türkiye'de sürpriz bir şekilde yeni bir parti iktidara geldi.
- We have seen that the Secretary-General of the Meretz Party has tendered his resignation.
- Meretz Partisi Genel Sekreterinin istifasını sunduğunu gördük.
- These are drugs that are mainly used by young people at discos, concerts and parties.
- Bunlar çoğunlukla gençler tarafından diskolarda, konserlerde ve partilerde kullanılan uyuşturuculardır.
- Accordingly, as is becoming traditional on these occasions, my party will be abstaining.
- Buna göre, bu gibi durumlarda geleneksel hale geldiği üzere, partim çekimser kalacaktır.
- This has also been agreed with the Group of the Party of European Socialists.
- Bu konuda Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu ile de mutabakata varılmıştır.
- We in the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party wish to highlight a number of these problems.
- Bizler Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu olarak bu sorunlardan bazılarının altını çizmek istiyoruz.
- Parliament must be able to verify whether all of these conditions are met before registering a party.
- Parlamento, bir partiyi tescil etmeden önce tüm bu koşulların yerine getirilip getirilmediğini doğrulayabilmelidir.
- I would like, on behalf of all of us, to congratulate him on his victory and the victory of his party.
- Hepimiz adına kendisini ve partisinin zaferini kutlamak istiyorum.
- It was because of the discredited policies of his own Conservative Party.
- Bunun nedeni kendi Muhafazakâr Partisinin gözden düşmüş politikalarıydı.
- My party, the Socialist Party in the Netherlands, considers this a mistaken development.
- Partim Hollanda Sosyalist Partisi bunu yanlış bir gelişme olarak değerlendiriyor.
- Nevertheless I will take this opportunity to put on record my party's opposition to this measure.
- Yine de bu vesileyle partimin bu tedbire karşı olduğunu kayda geçirmek istiyorum.
- In general we have, over the years, managed to build up a global position as a quality electoral observation party.
- Genel olarak yıllar içinde kaliteli bir seçim gözlem partisi olarak küresel bir konum oluşturmayı başardık.
- They offer the citizen the opportunity to vote for a party directly.
- Vatandaşa doğrudan bir partiye oy verme fırsatı sunarlar.
- I spoke for the Group of the Party of European Socialists, and what I said applies to our group.
- Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu adına konuştum ve söylediklerim grubumuz için de geçerlidir.
- Finally, I would like to say something about the members of the Swedish Moderate Party who will soon be speaking here.
- Son olarak, birazdan burada konuşacak olan İsveç Ilımlı Parti üyeleri hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
- That is the message of the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubunun mesajı budur.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party will endorse this report.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu bu raporu destekleyecektir.
- The banning of the Fazilet party last year was a poor signal.
- Geçen yıl Fazilet partisinin yasaklanması kötü bir sinyaldi.
- People who criticise your party are not disparaging Austria as a whole.
- Partinizi eleştiren insanlar Avusturya'yı bir bütün olarak küçümsemiyor.
- In that way, the weakest party is put at a disadvantage.
- Bu şekilde en zayıf parti dezavantajlı duruma düşürülmüş olur.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenlemiştir.
- I would be pleased if the members of the Group of the Party of European Socialists could agree to this.
- Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu üyeleri bu konuda mutabık kalırlarsa memnun olurum.
- I would like, on behalf of all of us, to congratulate him on his victory and the victory of his party.
- Hepimiz adına kendisini ve partisinin zaferini kutlamak isterim.
- On behalf of the Group of the Party of European Socialists, I would like to congratulate the rapporteur on his report.
- Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu adına raportörü raporu dolayısıyla tebrik etmek isterim.
- Having said that, with all respect to the report, the Pensioners' Party and I are in favour of GMOs.
- Bununla birlikte, rapora tüm saygımla, Emekliler Partisi ve ben GDO'lardan yanayız.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party supports the report.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu raporu desteklemektedir.
- Minister, you know our party's position on the accession of Cyprus to the European Union.
- Sayın Bakan, partimizin Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne katılımı konusundaki tutumunu biliyorsunuz.
- We call on the European Union, across the party political divide, to offer its services as mediator.
- Avrupa Birliği'ni, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, arabulucu olarak hizmetlerini sunmaya çağırıyoruz.
- The party of Allah has been lord and master ever since Israel's military withdrawal from the border area in May 2000.
- İsrail ordusunun Mayıs 2000'de sınır bölgesinden çekilmesinden bu yana Allah'ın partisi efendi ve efendi olmuştur.
- As a result of these elections, the DSP and the centre-right party MHP became the two biggest parties of the country.
- Bu seçimlerin sonucunda, DSP ve merkez sağ parti MHP, ülkenin en büyük iki partisi haline gelmiştir.
- The Pensioners' Party voted for the Jensen report.
- Emekliler Partisi Jensen raporu için oy kullandı.
- Nothing could be more laudable for the Group of the European Peoples' Party than the defence of freedom and consumers.
- Avrupa Halk Partisi Grubu için hiçbir şey özgürlüklerin ve tüketicilerin savunulmasından daha övgüye değer olamaz.
- Some in her party have asked why that should be there.
- Partisinden bazıları bunun neden orada olması gerektiğini sordu.
- The draft budget meets most of the demands of the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Taslak bütçe Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubunun taleplerinin çoğunu karşılamaktadır.
- I congratulate his party on securing a victory in this by-election.
- Partisini bu ara seçimde elde ettiği zaferden dolayı kutluyorum.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party makes the same proposal in Amendment No 3.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu da 3 No'lu değişiklik önergesinde aynı öneride bulunmaktadır.
- My party will continue to oppose tax harmonisation.
- Partim vergi uyumlaştırmasına karşı çıkmaya devam edecektir.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party will support most of the amendments.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu değişikliklerin çoğunu destekleyecektir.
- That is a proposal from those of us in the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Bu, Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubunda yer alan bizlerin bir önerisidir.
- The Group of the Party of European Socialists also has an objection of principle, however.
- Ancak Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu'nun da ilkesel bir itirazı var.
- For what is a European party?
- Avrupa partisi ne içindir?
- I shall now put to the vote the request by the Group of the Party of European Socialists.
- Şimdi Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu'nun talebini oylarınıza sunacağım.
- As in any other party manifesto, it is full of contradictions.
- Diğer tüm parti manifestolarında olduğu gibi bu da çelişkilerle doludur.
- One of the teachers accompanying the party lost an arm.
- Partiye eşlik eden öğretmenlerden biri kolunu kaybetti.
- I simply wanted to thank the Group of the Party of European Socialists for this gesture.
- Ben sadece Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubuna bu jesti için teşekkür etmek istedim.
- We in the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party wish to highlight a number of these problems.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu olarak bu sorunlardan bazılarının altını çizmek istiyoruz.
- One point has always taken priority in my party, the Dutch Labour Party, and that is our minimum.
- Partim Hollanda İşçi Partisi'nde her zaman öncelikli olan bir nokta vardır ve bu da minimumumuzdur.
- We need a Commission – this is not party polemics, but my profound conviction ...
- Bir Komisyona ihtiyacımız var - bu parti polemiği değil, benim derin inancım ...
- That is a proposal from those of us in the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Bu, Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu'nda yer alan bizlerin bir önerisidir.
- The banning of the Fazilet party last year was a poor signal.
- Fazilet partisinin geçen yıl yasaklanması kötü bir sinyaldi.
- We cannot expect the Likud Party to applaud the immediate creation of a Palestinian State.
- Likud Partisi'nin derhal bir Filistin Devleti kurulmasını alkışlamasını bekleyemeyiz.
- My party warmly welcomes this.
- Partim bunu memnuniyetle karşılamaktadır.
- Amendment No 49 from the Group of the Party of European Socialists is very clear in this regard.
- Avrupa Sosyalistler Partisi Grubu'nun 49 No'lu Değişikliği bu konuda çok nettir.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party is particularly concerned about the human rights situation.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu özellikle insan hakları konusunda endişe duymaktadır.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party is particularly concerned about the human rights situation.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu insan hakları konusunda özellikle endişe duymaktadır.
- The party of Allah has been lord and master ever since Israel's military withdrawal from the border area in May 2000.
- Allah'ın partisi, İsrail'in Mayıs 2000'deki sınır bölgesinden askeri çekilmesinden bu yana bölgenin tek hakimi olmuştur.
- The Socialist Power Party of Turkey was founded in 1993 and operates legally.
- Türkiye Sosyalist İktidar Partisi 1993 yılında kurulmuştur ve yasal olarak faaliyet göstermektedir.
- They are increasingly allying themselves with the Eurosceptic Tory Party.
- Avrupa şüphecisi Muhafazakâr Parti ile giderek daha fazla ittifak kuruyorlar.
- We would, though, not wish to suggest that liberalisation is in itself bad, as a party of the Left thinks.
- Bununla birlikte bir sol partinin düşündüğü gibi liberalleşmenin kendi içinde kötü olduğunu söylemek istemeyiz.
- We see how seriously my Party takes matters in this House.
- Partimin bu Mecliste meseleleri ne kadar ciddiye aldığını görüyoruz.
- This shows that on certain major questions a general view predominates over party lines.
- Bu durum, bazı önemli konularda genel bir görüşün parti çizgilerinden daha baskın olduğunu göstermektedir.
- You can count on the support of the Group of the Party of European Socialists in this House.
- Bu Meclis'teki Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu'nun desteğine güvenebilirsiniz.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenledi.
- The Group of the Party of European Socialists does not agree to that omission.
- Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu bu ihmali kabul etmemektedir.
- Amendment No 14 was tabled by the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- 14 No'lu Değişiklik Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu tarafından sunulmuştur.
- You just mentioned the European party statute in connection with the European arrest warrant.
- Az önce Avrupa tutuklama emri ile bağlantılı olarak Avrupa parti tüzüğünden bahsettiniz.
- The party of Allah is simply not mentioned.
- Allah'ın partisinden basitçe bahsedilmemektedir.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party welcomes the White Paper on Reform of European Governance.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu, Avrupa Yönetişimi Reformu Beyaz Kitabını memnuniyetle karşılamaktadır.
- That is why we in the Freedom Party have voted against it.
- Bu nedenle Özgürlük Partisi olarak biz buna karşı oy kullandık.
- The Freedom Party delegation has therefore voted in favour of the report.
- Bu nedenle Özgürlük Partisi delegasyonu rapor lehinde oy kullanmıştır.
- This is the amendment by the European Liberal and Democratic Party group concerning rejection of the common position.
- Bu, Avrupa Liberal ve Demokrat Parti grubunun ortak pozisyonun reddine ilişkin değişiklik önergesidir.
- The Pensioners' Party and the pensioners expect a great deal from biotechnology.
- Emekliler Partisi ve emekliler biyoteknolojiden çok şey bekliyor.
- My party, the Dutch Socialist Party, has always striven to achieve just such a reversal.
- Partim Hollanda Sosyalist Partisi her zaman böyle bir geri dönüşü sağlamak için çaba göstermiştir.
- The Pensioners Party is totally in favour of regulating blood donation and the movement of blood.
- Emekliler Partisi kan bağışı ve kan dolaşımının düzenlenmesinden yanadır.
- We call on the European Union, across the party political divide, to offer its services as mediator.
- Avrupa Birliği'ni, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, arabulucu olarak hizmet sunmaya çağırıyoruz.
- On behalf of my party, may I offer my deepest condolences to the people of the United States.
- Partim adına Birleşik Devletler halkına en derin taziyelerimi sunuyorum.
- I vote for this report on financial services, both on my own behalf and as representative of the Pensioners' Party.
- Hem kendi adıma hem de Emekliler Partisi'nin temsilcisi olarak finansal hizmetlerle ilgili bu rapora oy veriyorum.
- There was not a single vote against and there was therefore no distinction of a party political nature.
- Tek bir aleyhte oy bile çıkmamıştır ve bu nedenle parti politikasına dayalı bir ayrım söz konusu değildir.
- It is an historic day too for the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Bugün Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu için de tarihi bir gün.
- In this way, new international party structures and European parties gradually developed.
- Bu şekilde, yeni uluslararası parti yapıları ve Avrupa partileri yavaş yavaş gelişti.
- The report reflects options selected on a party political basis and misuses the concept of human rights.
- Rapor, parti politikaları temelinde seçilen seçenekleri yansıtmakta ve insan hakları kavramını yanlış kullanmaktadır.
- Such decisions, of course, are party political in nature.
- Elbette bu tür kararlar doğası gereği parti politikalarıdır.
- This is hardly a speech by the opposition, as I am a member of the party in government in Finland.
- Finlandiya'da hükümet partisinin bir üyesi olduğum için bu, muhalefetin yaptığı bir konuşma değil.
- For these reasons the Freedom Party is rejecting this report.
- Bu nedenlerden dolayı Özgürlük Partisi bu raporu reddetmektedir.
- We take note, in this regard, of the commitment of the Group of the Party of European Socialists.
- Bu bağlamda, Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubunun kararlılığını not ediyoruz.
- This is why my party, the Dutch Socialist Party, rejects that part of the proposals.
- İşte bu nedenle partim Hollanda Sosyalist Partisi önerilerin bu kısmını reddetmektedir.
- This is hardly a speech by the opposition, as I am a member of the party in government in Finland.
- Finlandiya'da iktidarda olan partinin bir üyesi olduğum için bu pek de muhalefete ait bir konuşma değil.
- Mr Jonckheer, a compatriot of mine but from a different party, has denied that, saying that the future is uncertain.
- Yurttaşım olan ancak farklı bir partiden olan Bay Jonckheer, geleceğin belirsiz olduğunu söyleyerek bunu reddetti.
- This is why the Group of the Party of European Socialists did not want to increase the number of obstacles.
- Bu nedenle Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu engellerin sayısını arttırmak istemedi.
- A party has validity at European and international level when it is strong in its own country.
- Bir parti kendi ülkesinde güçlü olduğunda Avrupa ve uluslararası düzeyde geçerliliğe sahip olur.
- We voted in favour of Amendment No 3 by the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu'nun 3 No'lu Değişikliği lehinde oy kullandık.
- Like the Swedish Parliament, the Moderate Party opposes a permanent Presidency of the Council.
- İsveç Parlamentosu gibi Ilımlı Birlik Partisi de daimi bir Konsey Başkanlığına karşı çıkmaktadır.
- It is an historic day too for the Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu için de tarihi bir gün.
- You can count on the support of the Group of the Party of European Socialists in this House!
- Bu Mecliste Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubunun desteğine güvenebilirsiniz!
- The vast majority of them are not members of any party.
- Bunların büyük çoğunluğu herhangi bir partinin üyesi değildir.
- Yesterday, my party in the UK launched a petition to our parliament demanding it.
- Dün Birleşik Krallık'taki partim parlamentomuza bu yönde bir talep içeren bir dilekçe sundu.
- The Group of the Party of European Socialists welcomes the Commission's mid-term review of the Daphne programme.
- Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu, Komisyon'un Daphne programını orta vadede gözden geçirmesini memnuniyetle karşılar.
- The Dutch D'66 party sees these last shortcomings as even more serious than the economic ones.
- Hollandalı D'66 partisi bu son eksiklikleri ekonomik olanlardan daha da ciddi olarak görmektedir.
- I know this is a national event, but all of us are members or one party or another at home.
- Bunun ulusal bir olay olduğunu biliyorum ama hepimiz kendi ülkemizde şu ya da bu partinin üyesiyiz.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party proposes that we vote on the original version.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu orijinal versiyonun oylanmasını önermektedir.
- The Freedom Party delegation has therefore voted in favour of the report.
- Bu nedenle Özgürlük Partisi heyeti rapor lehinde oy kullanmıştır.
- But we should not make party political capital out of his statement.
- Ancak bu açıklamayı parti politikasına malzeme yapmamalıyız.
- What advice did Parliament's President give the member of his own party in Denmark?
- Danimarka'da Meclis Başkanı kendi partisinin üyesine ne tavsiye etti?
- I know this is a national event, but all of us are members or one party or another at home.
- Bunun ulusal bir etkinlik olduğunu biliyorum ancak hepimiz kendi ülkemizde şu ya da bu partinin üyesiyiz.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party proposes that we vote on the original version.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu, orijinal versiyonun oylanmasını önermektedir.
- Needless to say, the report receives the full backing of the Group of the Party of European Socialists.
- Raporun Avrupa Sosyalistler Partisi Grubunun tam desteğini aldığını söylemeye gerek yok.
- Will a car be waiting for us when we come out of the party?
- Partiden çıktığımızda bir araba bizi bekliyor olacak mı?
- And now we are hearing from the Freedom Democratic Party representatives of Mississippi.
- Ve şimdi Mississippi'den gelen Özgürlükçü Demokrat Parti temsilcilerini dinliyoruz.
- And now we are hearing from the Freedom Democratic Party representatives of Mississippi.
- Şimdi de Mississippi'den Özgürlükçü Demokrat Parti temsilcilerini dinliyoruz.
- Because the party is not only about the choice of space.
- Çünkü parti sadece mekân seçiminden ibaret değildir.
- Because the party is not only about the choice of space.
- Çünkü parti sadece mekan seçimiyle ilgili değil.
- Because the party is not only about the choice of space.
- Çünkü parti konusunda mesele sadece mekân seçimi değildir.
- We have a new president from a different party.
- Farklı bir partiden yeni bir başkanımız var.
- And now we are hearing from the Freedom Democratic Party representatives of Mississippi.
- Ve şimdi Mississippi Özgürlük Demokrat Partisi temsilcilerine kulak veriyoruz.
- We have a new president from a different party.
- Farklı bir partiden yeni bir cumhurbaşkanımız var.
- Are you going to be at the party tonight?
- Bu akşam partide olacak mısın?
- Are you going to invite her to the party?
- Onu partiye davet edecek misin?
- I like to party.
- Partilemeyi severim.
- Are you and Tom going to the party tonight?
- Sen ve Tom bu gece partiye gidiyor musunuz?
- Are you going to invite her to the party?
- Partiye onu davet edecek misin?
- Tom doesn't know whether he should go to the party or not.
- Tom partiye gidip gitmemesi gerektiğini bilmiyor.
- Tom might not go to tonight's party.
- Tom bu geceki partiye gitmeyebilir.
- I love a good party.
- İyi bir partiyi severim.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Parti hakkında konuşarak sürprizi mahvetti.
- Tom invited Mary and her sister to his party.
- Tom, Mary ve kız kardeşini partisine davet etti.
- During the party, alcohol flowed like water.
- Partide içki su gibi aktı.
- Tom and Mary attended the party together.
- Tom ve Mary partiye birlikte katıldılar.
- Tom invited too many people to his party.
- Tom partisine çok fazla insan davet etti.
- The party is over.
- Parti sona erdi.
- We want to keep the party small.
- Partiyi küçük tutmak istiyoruz.
- Many people showed up for the party.
- Partiye birçok kişi geldi.
- More people came to the party than I had bargained for.
- Partiye beklediğimden daha fazla insan geldi.
- We should go to a party together.
- Birlikte bir partiye gitmeliyiz.
- You have to go to the party.
- Partiye gitmek zorundasın.
- I don't want a party.
- Parti istemiyorum.
- Fadil was at a party.
- Fadıl bir partideydi.
- Would it be OK if Tom comes with me to your party?
- Tom benimle partine gelse sorun olur mu?
- He was at a party.
- O partideydi.
- She didn't arrive at the party, but nobody knows why.
- O, partiye gelmedi ama hiç kimse nedenini bilmiyor.
- I once sat at the same table with him at a dinner party.
- Bir zamanlar bir akşam yemeği partisinde onunla aynı masaya oturdum.
- The party was awful.
- Parti korkunçtu.
- I don't remember seeing Tom at the party.
- Tom'u partide gördüğümü hatırlamıyorum.
- I hear that you felt ill at ease at the party.
- Partide huzursuz hissettiğini duydum.
- She was invited to a party.
- Bir partiye davet edilmişti.
- Though I've decided to go to the party, I'm not looking forward to it.
- Partiye gitmeye karar vermiş olsam da, gitmeyi dört gözle beklemiyorum.
- Tom is almost certainly going to be at the party tonight.
- Tom neredeyse kesin olarak bu akşamki partide olacak.
- The party tickets go for ten dollars and upward.
- Parti biletleri on dolar ve üzerine gidiyor.
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istememesine rağmen, Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar çok kibardı.
- Tom was the one who organized the party.
- Partiyi organize eden Tom'du.
- She cannot have seen me at the party.
- O, partide beni görmüş olamaz.
- Tom didn't want Mary to sing at his party.
- Tom, Mary'nin onun partisinde şarkı söylemesini istemedi.
- I asked twenty friends to the party.
- Yirmi arkadaşımı partiye davet ettim.
- The party lasted more than three hours.
- Parti, üç saatten daha fazla sürdü.
- Would you call me for your wedding party?
- Düğün partin için beni çağırır mısın?
- I'm going to another party after this one.
- Bundan sonra başka bir partiye gideceğim.
- Tom doesn't know how long the party is going to last.
- Tom partinin ne kadar süreceğini bilmiyor.
- There will be a party at Tom's on Monday.
- Pazartesi günü Tom'un evinde bir parti olacak.
- I'm so busy I can't attend the party.
- Çok meşgulüm, partiye katılamayacağım.
- I heard you crashed Tom's party.
- Tom'un partisini bastığını duydum.
- Tom had a lot of fun at the party.
- Tom Partide çok eğlendi.
- It was a pity that Tom couldn't come to our party.
- Tom'un partimize gelememesi ne kadar kötü.
- Tom decided not to go to the party.
- Tom partiye gitmemeye karar verdi.
- I ate too much at the party last night.
- Dün geceki partide çok fazla yedim.
- The party was more fun than I expected it to be.
- Parti beklediğimden daha eğlenceliydi.
- Tom said that he could make it to the party.
- Tom partiye yetişebileceğini söyledi.
- I didn't want to attend the party.
- Partiye katılmak istemedim.
- The party's going to start soon.
- Parti yakında başlayacak.
- The party ended up with great revelry.
- Parti, büyük şenlikle sona erdi.
- I enjoyed every minute of the party.
- Ben partinin her dakikasından keyif aldım.
- I think we invited too many people to our party.
- Sanırım partimize çok fazla insan davet ettik.
- Would you like to come to Tom's costume party next week?
- Önümüzdeki hafta Tom'un kostüm partisine gelmek ister misin?
- Tom ought to be allowed to go to Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gitmesine izin verilmeli.
- Tom wants me to go to another party after this one.
- Tom bu partiden sonra başka bir partiye gitmemi istiyor.
- We went to the party and had a pleasant time.
- Partiye gittik ve hoş vakit geçirdik.
- She was invited to a party.
- Partiye davet edildi.
- Tom said he hoped that Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini umduğunu söyledi.
- Thanks for inviting us to the party.
- Bizi partiye davet ettiğin için teşekkürler.
- It's time to party.
- Parti zamanı.
- I will be happy to attend your party.
- Partinize katılmaktan mutluluk duyacağım.
- That's a party.
- Bu bir parti.
- Aren't you going to Tom's party?
- Tom'un partisine gitmiyor musun?
- I am grateful to you for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğin için minnettarım.
- He dressed himself like a hermit for the party last night.
- Dün geceki parti için münzevi gibi giyinmiş.
- Tom didn't want to attend the party.
- Tom partiye katılmak istemedi.
- Are you going to wear a costume to the party?
- Parti için bir kostüm giyecek misin?
- Jane appears to be enjoying the party.
- Jane partiden hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom wasn't at the party.
- Tom partide değildi.
- To our surprise, he came to our party with her.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- I'm very happy to hear about the party.
- Partiyi duyduğuma çok sevindim.
- I knew that Tom wouldn't have any fun at the party.
- Tom'un partide hiç eğlenmeyeceğini biliyordum.
- A party is a good place to make friends with other people.
- Parti, diğer insanlarla arkadaş olmak için iyi bir yerdir.
- Tom and I weren't the only ones who wanted to leave the party early.
- Partiden erken ayrılmak isteyen sadece Tom ve ben değildik.
- I told you that I didn't want a party.
- Sana parti istemediğimi söylemiştim.
- Must we really go to this party?
- Gerçekten bu partiye gitmek zorunda mıyız?
- We would have had fun if we had gone to the party.
- Partiye gitseydik eğlenirdik.
- Are you saying you don't want to go to Tom's party?
- Tom'un partisine gitmek istemediğini mi söylüyorsun?
- Why wouldn't Tom want me at his party?
- Tom neden beni partisinde istemesin ki?
- Were you at the party?
- Partide miydin?
- I hope Tom will be at the party.
- Umarım Tom partide olur.
- I'm not going to go to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmeyeceğim.
- Tom is at a party.
- Tom bir partide.
- We're having an office party tomorrow.
- Yarın bir ofis partisi veriyoruz.
- Of course I'm going to the party.
- Tabii ki partiye gideceğim.
- Tom and Mary are having a dinner party Friday evening.
- Tom ve Mary cuma akşamı bir akşam yemeği partisi veriyor.
- Tom went to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitti.
- Tom just wanted to let Mary know that he wouldn't be able to attend her party.
- Tom sadece Mary'ye partisine katılamayacağını bildirmek istedi.
- Tom assumed that Mary wouldn't be at the party.
- Tom, Mary'nin partiye gelmeyeceğini düşündü.
- Tom is going to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gidecek.
- Tom threw a big party at his house while his parents were on vacation.
- Tom ebeveynleri tatildeyken evinde büyük bir parti verdi.
- He said that he could make it to the party.
- Partiye yetiştiğini söyledi.
- The king invited everyone to a party.
- Kral herkesi bir partiye davet etti.
- I was at Tom's party last weekend.
- Geçen hafta Tom'un partisindeydim.
- Have you decided who you'll invite to the party?
- Partiye kimi davet edeceğine karar verdin mi?
- Tom's behavior at the party was inexcusable.
- Tom'un partideki davranışı affedilmezdi.
- Come to the party.
- Partiye gelin.
- Neither Tom nor Mary was at the party.
- Ne Tom ne de Mary partideydi.
- Which party does she belong to?
- Hangi partiden?
- Tom didn't expect to be invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmeyi beklemiyordu.
- We invited him to the dinner party.
- Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.
- You really know how to party.
- Nasıl parti yapılacağını gerçekten biliyorsun.
- I'll try to make it to your party.
- Partinize gelmeye çalışacağım.
- I won't go to tonight's party if Tom is going to be there.
- Tom orada olacaksa bu akşamki partiye gitmeyeceğim.
- He supports the Democratic Party.
- Demokrat Parti'yi destekliyor.
- I met him last year at a party.
- Onunla geçen yıl bir partide tanıştım.
- Tom didn't come to the party.
- Tom partiye gelmedi.
- Tom can't go to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine gidemez.
- Mary wore a witch costume to the party.
- Mary partide cadı kostümü giydi.
- That was the most successful party we've ever had.
- Bu şimdiye kadar yaptığımız en başarılı partiydi.
- Why did you invite Tom to the party?
- Niçin Tom'u partiye davet ettin?
- I enjoyed myself very much at the party last night.
- Dün gece partide çok eğlendim.
- He was present at the party.
- O, partide vardı.
- I didn't see you at Tom's party last night.
- Dün gece Tom'un partisinde seni görmedim.
- Tom had a hunch that Mary would bring her new boyfriend to the party.
- Tom'un Mary'nin yeni erkek arkadaşını partiye getireceğine dair bir önsezisi vardı.
- Tom wasn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değildi.
- I won't attend the party.
- Partiye katılmayacağım.
- Don't you want all your friends to come to your party and celebrate with you?
- Tüm arkadaşlarınızın partinize gelip sizinle kutlama yapmasını istemez misiniz?
- She dressed up for the party.
- Parti için giyinmişti.
- I called a few friends and we had an impromptu party.
- Birkaç arkadaşımı aradım ve doğaçlama bir parti yaptık.
- Tom doesn't really want me at his party.
- Tom beni partisinde istemiyor.
- We have a party tonight.
- Bu gece bir partimiz var.
- She loves to party.
- Partileri sever.
- Tom said he didn't want a party on his birthday.
- Tom doğum gününde parti istemediğini söyledi.
- Tom didn't want Mary to sing at his party.
- Tom, Mary'nin partisinde şarkı söylemesini istemedi.
- Three of Tom's friends went to Mary's party.
- Tom'un arkadaşlarından üçü Mary'nin partisine gitti.
- Tom said he'd rather not go to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmemeyi tercih ettiğini söyledi.
- Tom and Mary agreed to postpone the party for a week.
- Tom ve Mary partiyi bir hafta ertelemeye karar verdiler.
- Tom and I went to the party together.
- Tom ve ben birlikte partiye gittik.
- Tom refused to allow Mary to go to the party.
- Tom, Mary'nin partiye gitmesine izin vermeyi reddetti.
- We were all present at the party.
- Hepimiz partide hazır bulunduk.
- He said he wouldn't go to the party because he had to study.
- Çalışmak zorunda olduğu için partiye gidemediğini söyledi.
- Aren't you the one who organized this party?
- Bu partiyi düzenleyen siz değil misiniz?
- He is one of the up and coming young men of the party.
- Kendisi partinin gelecek vaadeden genç insanlarından birisidir.
- I don't want to invite Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmek istemiyorum.
- How was the party yesterday?
- Dün parti nasıldı?
- We are giving Tom a party on his birthday.
- Tom'a doğum gününde bir parti veriyoruz.
- He introduced me to her at the party.
- Partide beni onunla tanıştırdı.
- With the exception of him, nobody else came to the party.
- Onun dışında kimse partiye gelmedi.
- I planned a party for her.
- Onun için bir parti planladım.
- He was sick, so he couldn't attend the party.
- Hastaydı, o yüzden partiye katılamadı.
- How come you didn't come to the party?
- Nasıl oldu da partiye gelmedin?
- I really had a good time at her party.
- Onun partisinde gerçekten iyi vakit geçirdim.
- Both of us plan to attend your party.
- Her ikimiz de partinize katılmayı planlıyoruz.
- That party was a disaster!
- Parti tam bir felaketti!
- Why didn't he come to the party?
- Neden partiye gelmedi?
- Tom persuaded Mary to go to the party.
- Tom Mary'i partiye gitmeye ikna etti.
- It is a pity that you cannot come to the party.
- Partiye gelemeyecek olman çok üzücü.
- I don't think we're going to be able to be at your party tonight.
- Bu gece partide olabileceğimizi sanmıyorum.
- Tom and Mary attended a costume party.
- Tom ve Mary bir kostüm partisine katıldılar.
- They are going to throw a party for Sam.
- Onlar Sam için bir parti verecekler.
- When he got to the party, Sam made a bee line for the food.
- Partiye geldiğinde, Sam yhemen yemeğe koştu.
- Everyone except Tom went to the party.
- Tom dışında herkes partiye gitti.
- Why don't you invite some friends over for a party?
- Neden birkaç arkadaşını partiye davet etmiyorsun?
- We had fun at the party.
- Partide eğlendik.
- Tom asked Mary to help him organize the party.
- Tom, Mary'den partiyi düzenlemesine yardım etmesini istedi.
- Ana will not come to our party.
- Ana partimize gelmeyecek.
- How was Tom's dinner party?
- Tom'un akşam yemeği partisi nasıldı?
- I'm having a big party tonight.
- Bu gece büyük bir parti veriyorum.
- Tom showed up at the party dressed as a pirate.
- Tom partiye bir korsan gibi giyinerek geldi.
- His behavior at the party was so humorous that I could not help laughing.
- Onun partideki davranışı o kadar komikti ki kendimi gülmekten alamadım.
- Don't you want to go to the party?
- Partiye gitmek istemiyor musun?
- The party won't start until Tom gets here.
- Tom buraya gelinceye kadar parti başlamayacak.
- The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
- Yemekler çok lezzetli değildi ama onun dışında parti başarılı geçti.
- He invited me to a party.
- Beni bir partiye davet etti.
- Tom left the party drunk.
- Tom partiden sarhoş ayrıldı.
- He was the only one not invited to the party.
- O, partiye çağrılmayan tek kişiydi.
- Tom was enjoying the party.
- Tom partinin tadını çıkarıyordu.
- I told Tom that the party wouldn't be much fun.
- Tom'a partinin pek eğlenceli olmayacağını söyledim.
- Due to unforeseen circumstances, the party will now take place at 9pm.
- Öngörülemeyen koşullar nedeniyle, parti artık akşam 9'da gerçekleşecek.
- The party ended up with great revelry.
- Parti, büyük bir şenlikle sona erdi.
- I didn't tell Tom why I wasn't going to be at his party.
- Tom'a neden partisine gelmeyeceğimi söylemedim.
- Would you like to come to Tom's costume party next week?
- Gelecek hafta Tom'un kostüm partisine gelmek ister misin?
- Tom baked a cake for the party.
- Tom parti için bir pasta pişirdi.
- Tom didn't talk to Mary at the party.
- Tom partide Mary ile konuşmadı.
- It's too bad you can't come to the party.
- Partiye gelememen çok kötü.
- I had to call off the party.
- Partiyi iptal etmek zorunda kaldım.
- Are you and Tom coming to the party tonight?
- Sen ve Tom bu gece partiye geliyor musunuz?
- I went to that party by myself.
- O partiye tek başıma gittim.
- Tom must've known Mary wouldn't want him at her party.
- Tom Mary'nin onu partisinde istemeyeceğini bilmiş olmalı.
- I didn't expect Tom to be at the party.
- Tom'un partiye gelmesini beklemiyordum.
- I don't want him at my party.
- Onu partimde istemiyorum.
- I'm sure that Tom will be at the party.
- Tom'un partide olacağından eminim.
- Was the party fun?
- Parti eğlenceli miydi?
- Will you please come to my party?
- Lütfen partime gelir misin?
- Why didn't you show up at the party last night?
- Dün geceki partiye neden gelmedin?
- The food at the party wasn't very good, was it?
- Partideki yemekler pek iyi değildi, değil mi?
- Tom would be terribly disappointed if we didn't go to his party.
- Partisine gitmezsek Tom büyük hayal kırıklığına uğrar.
- The party set out regardless of the bad weather.
- Parti kötü hava koşullarına aldırmadan başladı.
- We are giving him a party on his birthday.
- Ona doğum gününde parti veriyoruz.
- She was at a party.
- O partideydi.
- Is it necessary for me to attend the party?
- Benim partiye katılmam gerekli midir?
- I thought you guys had a big party tonight.
- Bu gece büyük bir parti verdiğinizi sanıyordum.
- Tom was the only one who wasn't at the party.
- Partide olmayan tek kişi Tom'du.
- Tom crashed Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisini bastı.
- Who wants to party?
- Kim parti yapmak ister?
- Are you coming to the party or not?
- Partiye geliyor musun yoksa gelmiyor musun?
- I don't want to go to Tom's stupid party.
- Tom'un aptal partisine gitmek istemiyorum.
- Tom has already told Mary what to bring to the party.
- Tom, Mary'ye partiye ne getireceğini çoktan söyledi.
- It was a pity that Tom couldn't come to our party.
- Tom'un partimize gelememesi çok yazık oldu.
- Tom invited Mary to a party at his house.
- Tom, Mary'yi evindeki partiye davet etti.
- She had no dress to attend the party in.
- Onun partiye katılmak için giysisi yoktu.
- He was kicked out of the party.
- Partiden atıldı.
- We met last Christmas at the office party.
- Geçen Noel'de ofis partisinde tanışmıştık.
- I assume your party was a success.
- Ben senin partinin başarılı olduğunu farz ediyorum.
- The attendance at the party was larger than had been expected.
- Partiye katılım beklenenden daha büyüktü.
- I think it's unlikely that Tom will come to the party alone.
- Sanırım Tom'un partiye yalnız gelmesi mümkün değil.
- She had no dress to attend the party in.
- Partiye katılacak elbisesi yoktu.
- We have to rent a room for our party.
- Partimiz için bir oda kiralamalıyız.
- The party's on Tuesday.
- Parti salı günü.
- Enjoy yourself at the party, John.
- Partinin tadını çıkar, John.
- I didn't want Tom at my party.
- Tom'u partimde istemedim.
- I'm sorry I ruined your party.
- Partini mahvettiğim için üzgünüm.
- We enjoyed every minute of the party.
- Partinin her dakikasından keyif aldık.
- I talked Tom into going to the party.
- Tom'u partiye gitmesi için ikna ettim.
- I think you'll have fun at Tom's party.
- Bence Tom'un partisinde eğleneceksiniz.
- Tom promised Mary he'd come to her party.
- Tom, Mary'ye partisine geleceğine söz verdi.
- I'm a party animal.
- Ben bir parti meraklısıyım.
- What's Tom going to wear to the party?
- Tom partide ne giyecek?
- The party won't be much fun without Tom.
- Parti Tom olmadan çok eğlenceli olmayacak.
- Both Tom and Mary said that they had fun at your party.
- Hem Tom hem de Mary partinde eğlendiklerini söylediler.
- Mary invited all the popular guys to her party.
- Mary tüm popüler adamları partisine davet etti.
- She insisted that he be invited to the party.
- Partiye davet edilmesi için ısrar etti.
- I didn't get an invitation to Tom's party.
- Ben Tom'un partisi için bir davet almadım.
- Tom didn't want Mary to come to his party.
- Tom partisine Mary'nin gelmesini istemiyordu.
- I think he will come to our party.
- Bence partimize gelecek.
- She didn't come to the party, but nobody knows why.
- O partiye gelmedi ama kimse nedenini bilmiyor.
- I attended a costume party.
- Bir kostüm partisine katıldım.
- He is a prestigious and influential member of the Democratic Party.
- Demokrat Parti'nin prestijli ve etkili bir üyesi.
- I invited some friends for a party.
- Bazı arkadaşlarımı partiye davet ettim.
- She loves to party.
- O parti yapmayı seviyor.
- Tom drank too much at the party last night.
- Tom dün geceki partide çok içti.
- You're not going to the party like that, are you?
- Partiye böyle gitmiyorsun, değil mi?
- The party's Friday.
- Parti cuma.
- I've decided to let Tom go to Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gitmesine izin vermeye karar verdim.
- How many people are in your party?
- Partinde kaç kişi var?
- Tell Tom we don't plan go to his party.
- Tom'a onun partisine gitmeyi planlamadığımızı söyle.
- There's a party going on in the next room.
- Yan odada bir parti var.
- You need to take a shower before you go to the party.
- Partiye gitmeden önce duş alman lazım.
- I wanted to tell you how much I enjoyed your party.
- Partinden ne kadar keyif aldığımı söylemek istedim.
- I was at the party.
- Partideydim.
- I need to buy some food for tonight's party.
- Bu geceki parti için biraz yiyecek almam gerekiyor.
- They'll be coming to the party too.
- Onlar da partiye gelecekler.
- Not only she but also her parents were invited to the party.
- Sadece o değil aynı zamanda ebeveynleri de partiye davet edildi.
- You're no longer invited to my party.
- Artık partime davetli değilsin.
- This party is dull.
- Bu parti sıkıcı.
- Tom is planning a surprise party for Mary.
- Tom, Mary için sürpriz bir parti planlıyor.
- The party went off beautifully.
- Parti çok güzel geçti.
- I heard that Tom won't be at your party tonight.
- Bu gece Tom'un partinde olmayacağını duydum.
- There were no students who went to the party.
- Partiye giden öğrenci yok.
- Tom told me to invite you to his party.
- Tom bana seni partisine davet etmemi söyledi.
- We'll have a goodbye party for Nancy tomorrow.
- Yarın Nancy için bir veda partisi vereceğiz.
- I haven't been invited to Tom's party yet.
- Tom'un partisine henüz davet edilmedim.
- Tom wished Mary had told him that she wasn't going to the party.
- Tom, Mary'nin ona partiye gitmeyeceğini söylemesini diledi.
- I'd like to invite you to the party.
- Sizi partiye davet etmek istiyorum.
- He was at a party.
- Bir partideydi.
- Are you ready to party?
- Partiye hazır mısınız?
- The Party is always right.
- Parti her zaman haklıdır.
- They celebrated his birthday with a big party.
- Doğum gününü büyük bir partiyle kutladılar.
- Tom was the one who planned the party.
- Partiyi planlayan Tom'du.
- We celebrated the New Year with a party.
- Yeni yılı bir partiyle kutladık.
- Her illness kept her from attending the party.
- Onun hastalığı onun partiye katılmasını engelledi.
- He gave a minute description of the dinner party.
- Akşam yemeği partisinin kısa bir açıklamasını yaptı.
- The party began shortly after midnight.
- Parti gece yarısından hemen sonra başladı.
- She invited him and me to the party.
- Onu ve beni partiye davet etti.
- I will be happy to attend your party.
- Ben partine katılmaktan mutlu olacağım.
- Are you going to Tom's party?
- Tom'un partisine gidiyor musun?
- We celebrated his birthday with a party.
- Onun doğum gününü bir partiyle kutladık.
- They invited me to the party.
- Onlar beni partiye davet ettiler.
- We enjoyed ourselves at a sukiyaki party.
- Biz bir sukiyaki partisinde eğlendik.
- We should go to the party.
- Biz partiye gitmeliyiz.
- The party doesn't start for another hour.
- Parti bir saat daha başlamayacak.
- The party was held on May 22.
- Parti, 22 Mayısta düzenlendi.
- He invited me to the party.
- Beni partiye davet etti.
- I'm glad you could come to the party.
- Partiye gelebildiğine sevindim.
- They were at a party.
- Partideydiler.
- The party's Tuesday.
- Parti salı.
- It is a pity that you cannot come to the party.
- Partiye gelememen üzücü bir durum.
- I haven't had the chance to tell you how much I enjoyed your party.
- Partinden ne kadar zevk aldığımı söyleme fırsatım olmadı.
- I knew Tom would enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanacağını biliyordum.
- Tom is having a Super Bowl party at his house.
- Tom evinde bir Super Bowl partisi verecek.
- Tom certainly cut loose at that party.
- Tom o partide kesinlikle kendini kaybetti.
- I'm not in the mood to go to a party.
- Partiye gidecek havada değilim.
- I didn't really want to leave the party early, but I had to go home to help my wife.
- Partiden erken ayrılmak istemedim ama karıma yardım etmek için eve gitmem gerekiyordu.
- How about inviting Tom to our party?
- Tom'u partimize davet etmeye ne dersin?
- Tom came to the party with a girl half his age.
- Tom partiye yarı yaşında bir kızla geldi.
- Tom is helping Mary get ready for the party.
- Tom Mary'nin parti için hazırlanmasına yardım ediyor.
- Tom was the life of the party.
- Tom partinin hayatıydı.
- Everybody else at the party was much younger than me.
- Partideki diğer herkes benden çok daha gençti.
- Tom came to the party with a girl half his age.
- Tom yarı yaşında bir kızla partiye geldi.
- I thought it was strange that Tom wasn't at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmamasının tuhaf olduğunu düşündüm.
- Are you the one who organized this party?
- Bu partiyi düzenleyen kişi sen misin?
- I'm very busy getting ready for the party.
- Parti için hazırlanmakla çok meşguldüm.
- I didn't really want to leave the party early, but I had to go home to help my wife.
- Partiyi erkenden terk etmek istemiyordum, fakat karıma yardım etmek için eve gitmek zorunda kaldım.
- Tom expected Mary to be at his party.
- Tom Mary'nin partisinde olmasını bekliyordu.
- It looks like the party in power will win the upcoming election.
- İktidar partisi yaklaşan seçimi kazanacak gibi görünüyor.
- I'm sure you'll enjoy the party.
- Partiden hoşlanacağına eminim.
- Tom likes to party.
- Tom parti yapmayı sever.
- Tom said he would've come to the party if he'd been invited.
- Tom davet edilseydi partiye geleceğini söyledi.
- I may not come to your party.
- Ben senin partine gelmeyebilirim.
- Tom didn't want to go to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine gitmek istemiyordu.
- Tom didn't seem surprised when I told him where the party was going to be.
- Partinin nerede olacağını söylediğimde Tom şaşırmış gibi görünmedi.
- I think I forgot to tell Tom about the party.
- Sanırım Tom'a partiden söz etmeyi unuttum.
- Tom was surprised when Mary showed up at his party.
- Tom Mary partisine geldiğinde şaşırdı.
- Tom said the party was fun.
- Tom partinin eğlenceli olduğunu söyledi.
- Tom couldn't attend the party because he was sick.
- Tom hasta olduğu için partiye katılamadı.
- The party was a huge success.
- Parti büyük bir başarıydı.
- I don't want her at my party.
- Onu partimde istemiyorum.
- It is possible that he will come to our party.
- Onun bizim partiye gelmesi olasıdır.
- The party finished at nine.
- Parti 9'da bitti.
- Tom wished he hadn't gone to the party.
- Tom partiye gitmemiş olmayı diledi.
- I didn't enjoy the party at all.
- Ben partiden hiç hoşlanmadım.
- Tom convinced Mary to go to the party with him.
- Tom Mary'yi kendisiyle partiye gitmeye ikna etti.
- Tom is often the first one to arrive at a party and the last one to leave.
- Tom genellikle bir partiye ilk gelen ve en son ayrılan kişidir.
- I met him at a dinner party.
- Onunla bir akşam yemeği partisinde tanıştım.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Bir de baktık ki partimize onunla birlikte gelmiş.
- This party is boring.
- Bu parti çok sıkıcı.
- Layla decided to go to the party.
- Leyla partiye gitmeye karar verdi.
- Were you drunk at the party?
- Partide sarhoş muydun?
- I like to party.
- Parti yapmayı severim.
- Who invited you to the party?
- Sen partiye kim davet etti.
- I want to come to your party.
- Partine gelmek istiyorum.
- What time does the party start?
- Parti ne zaman başlar?
- None of you are invited to my party.
- Hiçbiriniz partime davetli değilsiniz.
- This project grew out of a sketch I made on a napkin at a party last year.
- Bu proje, geçen yıl bir partide peçete üzerine yaptığım bir taslaktan doğdu.
- Tom is going to be at the party tonight.
- Tom bu gece partide olacak.
- Tom saw the party as a good networking opportunity.
- Tom partiyi iyi bir ağ kurma fırsatı olarak gördü.
- Is it OK if I invite Tom to your party?
- Tom'u partinize davet etsem sorun olur mu?
- Tom gave Mary a ride home after the party.
- Tom partiden sonra Mary'yi eve bıraktı.
- Tom won't be at our party.
- Tom bizim partimizde olmayacak.
- Tom doesn't want me to come to his party.
- Tom onun partisine gelmemi istemiyor.
- I'm sure Tom will enjoy the party.
- Tom'un partiyi beğeneceğinden eminim.
- He spoke of party unity.
- O, parti birliği hakkında konuştu.
- Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanında kim vardı?
- We won't be going to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmeyeceğiz.
- The party is in full swing.
- Parti en civcivli döneminde.
- Paul went to the party in place of his father.
- Paul partiye babasının yerine gitti.
- Even though I was tired, I went to the party.
- Yorulmuş olmama rağmen partiye gittim.
- Tom loves to party.
- Tom partiyi sever.
- I hope you come to my party.
- Umarım partime gelirsin.
- No one came to the party except John and Dick.
- Partiye John ve Dick dışında kimse gelmedi.
- She didn't talk to me at the party.
- Partide benimle konuşmadı.
- Both Tom and Mary were at the party.
- Hem Tom hem de Mary partideydi.
- You have joined the party.
- Partiye katılmışsın.
- Who was in charge of today's party?
- Bugünkü partiden kim sorumluydu?
- One thousand dollars will cover all the expenses for the party.
- Bin dolar partinin tüm masraflarını karşılayacaktır.
- We're going to the party in eighteenth century costumes.
- On sekizinci yüzyıl kostümleriyle partiye gidiyoruz.
- I was the only one not invited to the party.
- Ben partiye davet edilmeyen tek kişiydim.
- We missed you very much at the party yesterday.
- Dün partide gözümüz seni aradı.
- Are you coming to the party?
- Partiye geliyor musun?
- Tom is having a Super Bowl party at his house.
- Tom evinde bir Super Bowl partisi veriyor.
- We should've stayed till the end of the party.
- Partinin sonuna kadar kalmalıydık.
- Are you going to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gidecek misin?
- Who crashed the party?
- Partiyi kim bastı?
- Tom said he enjoyed the party.
- Tom partiden hoşlandığını söyledi.
- I'd like to attend the party.
- Ben partiye katılmak istiyorum.
- Which party won the last election?
- Son seçimi hangi parti kazandı?
- Tom threw a big party at his house while his parents were on vacation.
- Ailesi tatildeyken Tom evinde büyük bir parti verdi.
- He met a pretty brunette at the evening party.
- Akşam partisinde güzel bir esmerle tanıştı.
- Among the guests invited to the party were two foreign ladies.
- Partiye davet edilmiş konuklar arasında iki yabancı kadın vardı.
- I enjoyed myself at the party last night.
- Dün gece partide eğlendim.
- All in all, this was a nice party.
- Sonuç olarak, güzel bir partiydi.
- I'm sure Tom will be at the party tonight.
- Tom'un bu akşam partide olacağına eminim.
- I hope Tom can come to my party.
- Umarım Tom partime gelir.
- I don't like being the first one to show up at any party.
- Bir partiye ilk gelen kişi olmaktan hoşlanmıyorum.
- He took a taxi so as not to be late for the party.
- Partiye geç kalmamak için taksiye bindi.
- The party was hosted by Dan.
- Partiye Dan ev sahipliği yaptı.
- Tom doesn't want a party.
- Tom parti istemiyor.
- The party's just getting started.
- Parti daha yeni başlıyor.
- Tom wasn't able to attend the party.
- Tom partiye katılamadı.
- Tom persuaded Mary to go to the party with him.
- Tom Mary'yi kendisiyle partiye gitmesi için ikna etti.
- Tom won't be going to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmeyecek.
- I'm pretty sure Tom isn't going to be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmayacağından oldukça eminim.
- He came to the party last night with Jane.
- Jane ile dün gece partiye geldi.
- I understand how much you want to go to the party, but I can't let you go.
- Partiye gitmeyi ne kadar istediğini anlıyorum ama gitmene izin veremem.
- I wish Tom had come to our party last night.
- Keşke Tom dün gece partimize gelseydi.
- The party was a complete disaster.
- Parti tam bir felaketti.
- She has to change clothes before tonight's party.
- Bu geceki partiden önce kıyafetlerini değiştirmesi gerekiyor.
- Tom invited Mary to a party he was hosting.
- Tom, Mary'yi kendi ev sahipliği yaptığı bir partiye davet etti.
- This isn't a party.
- Bu bir parti değil.
- We enjoyed ourselves at Tom's party.
- Tom'un partisinde çok eğlendik.
- You don't have to go to the party if you don't want to.
- İstemiyorsan partiye gitmek zorunda değilsin.
- Tom invited Mary to a party at the country club.
- Tom, Mary'yi şehir kulübündeki bir partiye davet etti.
- At the party the other night, my brother drank a bit too much and passed out.
- Geçen geceki partide kardeşim biraz fazla içerek sızdı.
- I went to that party by myself.
- Ben o partiye tek başıma gittim.
- Now what I had to do was figure out what to wear for tonight's party.
- Şimdi yapmam gereken bu akşamki parti için ne giyeceğime karar vermekti.
- The party's Thursday.
- Parti perşembe.
- I don't want Tom to sing at my party.
- Tom'un partimde şarkı söylemesini istemiyorum.
- Tom told Mary why he couldn't go to her party.
- Tom Mary'ye neden onun partisine gidemediğini söyledi.
- Tom wanted to give you a surprise party, but I knew you'd hate it, so I told him not to.
- Tom sana sürpriz bir parti vermek istedi ama senin bundan nefret edeceğini biliyordum, bu yüzden ona vermemesini söyledim.
- She has consented to take the leadership of the party.
- Partinin liderliğini almaya razı oldu.
- You're not wearing that to the party, are you?
- Bunu partide giymeyeceksin, değil mi?
- Tom assumed that Mary wouldn't be at the party.
- Tom Mary'nin partide olmayacağını tahmin etti.
- Bill didn't turn up at the party.
- Bill partiye gelmedi.
- I'm not in the mood to go to a party.
- Bir partiye gitme havasında değilim.
- Her dress attracted everyone's attention at the party.
- Elbisesi partide herkesin dikkatini çekti.
- We didn't go to the party because we weren't invited.
- Davet edilmediğimiz için partiye gitmedik.
- Tom is the one who planned the party.
- Partiyi planlayan Tom'du.
- Tom escorted Mary to the party.
- Tom, Mary'ye partiye kadar eşlik etti.
- How many people did you invite to your party?
- Partine kaç kişi davet ettin?
- The leader of the party is a famous scientist.
- Partinin lideri ünlü bir bilim adamıdır.
- Tom is able to come to our party tomorrow.
- Tom yarınki partimize gelebilir.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Partiden bahsederek sürprizi bozdu.
- Tom asked me if I could stay and help him clean up after the party.
- Tom bana kalıp partiden sonra temizlik yapmasına yardım edip edemeyeceğimi sordu.
- I'm at an office party.
- Ben bir ofis partisindeyim.
- What are you going to wear to the party tonight?
- Bu gece parti için ne giyeceksin?
- Why didn't he come to the party?
- O, niçin partiye gelmedi?
- Are you saying you don't want Tom to come to your party?
- Tom'un partine gelmesini istemediğini mi söylüyorsun?
- I'll see you at the party.
- Partide görüşürüz.
- Will you come to my party?
- Partime gelir misin?
- Who else is going to be at the party?
- Başka kim partide olacak?
- Do you like to party?
- Parti yapmayı sever misin?
- Jim is coming to the party, too.
- Jim de partiye geliyor.
- It wasn't a party.
- O bir parti değildi.
- I'm afraid Tom will show up and ruin my party.
- Ne yazık ki Tom ortaya çıkacak ve partimi mahvedecek.
- Tom and Mary went to a stargazing party.
- Tom ve Mary bir yıldız gözlem partisine gittiler.
- Tom has postponed the party.
- Tom partiyi erteledi.
- Aren't you going back to the party?
- Partiye geri dönmeyecek misin?
- Yesterday's party was an unforgettable one.
- Dünkü parti unutulmazdı.
- Don't tell him about the party.
- Ona partiden bahsetme.
- The party won't be much fun without Tom.
- Parti Tom'suz pek eğlenceli olmayacak.
- Tom doesn't like being the first one to show up at any party.
- Tom herhangi bir partiye gelen ilk kişi olmayı sevmez.
- I'm fairly certain Tom isn't planning to be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmayı planlamadığından oldukça eminim.
- Enjoy yourself at the party.
- Partide iyi eğlenceler.
- Nobody at the party knew that Tom had just gotten out of prison.
- Partideki hiç kimse Tom'un hapisten yeni çıktığını bilmiyordu.
- Tom hopes you're able to attend his party.
- Tom partisine katılabilmenizi umuyor.
- Tom was asked to the party.
- Tom partiye davet edildi.
- Everyone at the party was drinking wine.
- Partideki herkes şarap içiyordu.
- When will the party take place?
- Parti ne zaman olacak?
- His behavior at the party was so humorous that I could not help laughing.
- Partideki davranışları o kadar komikti ki gülmekten kendimi alamadım.
- I'll be wearing a white sports jacket to the party tonight.
- Bu akşamki partide beyaz bir spor ceket giyeceğim.
- I'm coming to your party and bringing you an unusual present.
- Partine geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum.
- We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.
- The party for Tom has been canceled.
- Tom'un partisi iptal edildi.
- He didn't show up at the party last night.
- Dün gece partide görünmedi.
- I recognized my former music professor at the party.
- Ben partide eski müzik öğretmenimi tanıdım.
- I enjoyed every minute of the party.
- Partinin her dakikasından zevk aldım.
- Let's buy something for you to wear to the party.
- Partide giymen için bir şey alalım.
- Tom baked Mary a cake for her party.
- Tom Mary'ye partisi için bir kek pişirdi.
- They declined the invitation to our party.
- Partimize daveti reddettiler.
- I party too much.
- Çok fazla parti yapıyorum.
- I only knew some of the people at Tom's party.
- Tom'un partisindeki bazı insanları tanıyordum sadece.
- It is possible that he will come to our party.
- Partimize gelmesi mümkün.
- Tom suspected that Mary came to the party to steal something.
- Tom, Mary'nin partiye bir şey çalmak için geldiğinden şüphelendi.
- Tom and Mary are having a house-warming party this coming Friday evening.
- Tom ve Mary önümüzdeki Cuma akşamı bir ev partisi veriyorlar.
- The party's back on.
- Parti tekrar başladı.
- At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide, siyasi rakiplerinden biri, birçok davetlinin huzurunda onu küçük düşürdü.
- I enjoyed the party.
- Ben partiden hoşlandım.
- Let's get back to the party.
- Partiye geri dönelim.
- Tom will be at tonight's party.
- Tom bu akşamki partide olacak.
- For the party I bought a dozen wine glasses and two dozen cups for juice.
- Parti için bir düzine şarap bardağı ve meyve suyu için iki düzine bardak aldım.
- I'll probably be able to come to your party.
- Muhtemelen partinize gelebileceğim.
- Tom decided to throw a party for Mary.
- Tom, Mary için bir parti vermeye karar verdi.
- Tom sure knows how to party.
- Tom kesinlikle nasıl parti yapılacağını biliyor.
- Tom knew that Mary was throwing a party.
- Tom, Mary'nin bir parti verdiğini biliyordu.
- It was a party to celebrate her birthday.
- Doğum gününü kutlamak için bir partiydi.
- They seemed to enjoy themselves at the party last night.
- Dün geceki partide eğleniyor gibi görünüyorlardı.
- Tom was at a party three nights ago.
- Tom üç gece önce bir partideydi.
- Mary was definitely the prettiest girl at the party.
- Partideki en güzel kız kesinlikle Mary'ydi.
- Tom invited Mary to a party he was hosting.
- Tom düzenlediği bir partiye Mary'yi davet etti.
- Tom didn't want a party.
- Tom parti istemedi.
- That was the most successful party we've ever had.
- Bu şimdiye kadar verdiğimiz en başarılı partiydi.
- Tom showed up at the party wearing a suit and tie.
- Tom bir takım elbise ve kravat giyerek partiye geldi.
- Tom bought a bottle of champagne for the party.
- Tom parti için bir şişe şampanya satın aldı.
- What people are coming to the party?
- Partiye hangi insanlar geliyor?
- Of course, I will be at the party.
- Elbette, ben partide olacağım.
- I saw Tom kissing another girl at the party.
- Tom'u partide başka bir kızı öperken gördüm.
- We're going to invite Tom and Mary to our party.
- Tom ve Mary'yi partimize çağıracağız.
- How long were you at the party?
- Partide ne kadar kaldın?
- He thanked the host for the very enjoyable party.
- Çok keyifli parti için ev sahibine teşekkür etti.
- Are you going to tell Tom about the party?
- Tom'a partiden bahsedecek misin?
- Tom and I weren't invited to Mary's party.
- Tom ve ben Mary'nin partisine davet edilmedik.
- He persuaded his daughter into going to the party with him.
- Kızını onunla partiye gitmeye ikna etti.
- Tom didn't enjoy the party.
- Tom partiden hoşlanmadı.
- I was the only one not invited to the party.
- Partiye davet edilmeyen tek kişi bendim.
- Tom and Mary won't want me at their party.
- Tom ve Mary beni partilerinde istemeyecekler.
- I should cancel my party.
- Partimi iptal etmeliyim.
- Tom postponed his party until Mary got out of the hospital.
- Tom, Mary hastaneden çıkana kadar partisini erteledi.
- Twenty people attended the party.
- Yirmi kişi partiye katıldı.
- Maybe I shouldn't have told Tom about the party.
- Belki de Tom'a partiyi anlatmamalıydım.
- Who else was at Tom's party?
- Tom'un partisinde başka kim vardı?
- The party wasn't much fun.
- Parti pek eğlenceli değildi.
- Sami was at a party.
- Sami bir partideydi.
- I asked twenty people to my party but not all of them came.
- Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.
- Tom was only at Mary's party for a few minutes.
- Tom, Mary'nin partisinde sadece birkaç dakika kaldı.
- This is the best party I've been to all year.
- Bu, tüm yıl boyunca katıldığım en iyi parti.
- Tom went to a costume party last weekend.
- Tom geçen hafta sonu bir kostüm partisine gitti.
- Mary invited my best friend to a party, but not me.
- Mary en iyi arkadaşımı partiye davet etti ama beni etmedi.
- I want to dance and party tonight.
- Bu gece dans etmek ve parti yapmak istiyorum.
- It's too bad she can't come to the party.
- Partiye gelememesi çok kötü.
- Is there someone you want to invite to my party?
- Partime davet etmek istediğin birisi var mı?
- I asked Tom what I should bring to the party.
- Tom'a partiye ne getirmem gerektiğini sordum.
- The party's Saturday.
- Parti cumartesi.
- I thought you were going to be at the party last night.
- Dün geceki partide olacağını düşünmüştüm.
- Why don't we throw a party?
- Neden parti vermiyoruz?
- The party was totally awful.
- Parti tamamen korkunçtu.
- Tom is the one who planned the party.
- Partiyi planlayan kişi Tom'dur..
- He's a party animal.
- O, bir parti düşkünüdür.
- Fadil was very alive at the party.
- Fadıl partide çok canlıydı.
- We all went to the party except Joe.
- Joe hariç hepimiz partiye gittik.
- Are you going to go to the party tonight?
- Bu gece partiye gidecek misin?
- It's about time for us to have another party.
- Başka bir parti vermenin zamanı geldi.
- Tom isn't the only one who left the party early.
- Partiden erken ayrılan tek kişi Tom değildi.
- How many people were at your party?
- Senin partinde kaç kişi vardı?
- He, as well as his sister, are invited to the party.
- O ve kız kardeşi partiye davetliler.
- Tom will be at the party, but Mary won't.
- Tom partide olacak ama Mary olmayacak.
- It took me three trips to the supermarket to buy everything we needed for tonight's party.
- Bu akşamki parti için gereken her şeyi almak için süpermarkete üç kez gitmem gerekti.
- I took part in the company party.
- Şirket partisine katıldım.
- Mary wore a witch costume to the party.
- Mary parti için bir cadı kostümü giydi.
- I am grateful to you for inviting me to the party.
- Beni partiye davet ettiğiniz için size minnettarım.
- Now we party.
- Şimdi parti yapıyoruz.
- I'm quite sure that Tom is planning on being at your party.
- Tom'un partinde olmayı planladığından oldukça eminim.
- You're not going to the party like that, are you?
- Partiye bu şekilde gitmeyeceksin, değil mi?
- Aren't you going to Mary's party?
- Mary'nin partisine gitmiyor musun?
- I will see to it that you meet her at the party.
- Onunla partide buluşmanı sağlayacağım.
- It's probably a good thing that Tom wasn't at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmaması muhtemelen iyi bir şeydi.
- Don't tell Tom about the party.
- Tom'a partiden bahsetme.
- Thanks again for inviting us to your party.
- Bizi partine davet ettiğin için tekrar teşekkürler.
- He entered the Democratic Party but soon left it.
- Demokrat Parti'ye girdi ama kısa süre sonra ayrıldı.
- The party is still going on.
- Parti hala devam ediyor.
- Aren't you coming to the party tomorrow?
- Yarın partiye gelmiyor musun?
- I wouldn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemedim.
- I won't go to the party unless Tom goes.
- Tom gitmezse partiye gitmem.
- Will you come to the party tomorrow?
- Yarınki partiye gelir misin?
- I never thought I would meet her at that party.
- Onunla o partide tanışacağımı hiç düşünmemiştim.
- Tom was the only child at the party.
- Tom partideki tek çocuktu.
- Tom is helping Mary get ready for the party.
- Tom, Mary'nin parti için hazırlanmasına yardım ediyor.
- I can't believe you're going to Tom's party.
- Tom'un partisine gideceğine inanamıyorum.
- She has consented to take the leadership of the party.
- Partinin liderliğini almayı kabul etti.
- Tom didn't think Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin, partisine geleceğini düşünmüyordu.
- Nancy invited him to a party.
- Nancy onu bir partiye davet etti.
- We're having a surprise party for Tom tonight at my place.
- Bu gece evimde Tom için sürpriz bir parti veriyoruz.
- I promise I'll come to your party.
- Partine geleceğine söz veriyorum.
- What are you going to wear to the party?
- Partide ne giyeceksin?
- I didn't come here to party.
- Buraya parti yapmaya gelmedim.
- Are you going to the party?
- Partiye gidiyor musunuz?
- The party was a bit of a letdown.
- Parti biraz hayal kırıklığıydı.
- When's the party?
- Parti ne zaman?
- We're having a housewarming party this evening.
- Bu akşam yeni eve taşınma partisi veriyoruz.
- The party was a big success.
- Parti büyük bir başarıydı.
- Tom isn't sure what time the party starts.
- Tom partinin ne zaman başladığından emin değil.
- I met Tom at Mary's party.
- Tom'la Mary'nin partisinde tanıştım.
- I hope you're not planning on wearing that to the party.
- Umarım partide bunu giymeyi planlamıyorsundur.
- I bought a pendant to wear to the party.
- Partide takmak için bir kolye aldım.
- I feel bad about ruining your party.
- Partini mahvettiğim için kendimi kötü hissediyorum.
- Anne won't be coming to our party.
- Anne partimize gelmeyecek.
- It took me three trips to the supermarket to buy everything we needed for tonight's party.
- Bu geceki parti için ihtiyacımız olan her şeyi satın almak için üç kez markete gittim.
- I received an email notification of his upcoming party.
- Yaklaşan partisiyle ilgili bir e-posta bildirimi aldım.
- Did you invite him to the party?
- Onu partiye davet ettin mi?
- So tell me, how many people were at your party?
- Söyle bana, partinde kaç kişi vardı?
- Some of us will be at your party.
- Bazılarımız partinizde olacağız.
- I saw Tom kissing another girl at the party.
- Tom'u partide başka bir kızla öpüşürken gördüm.
- Tom and Mary weren't invited to John's party.
- Tom ve Mary, John'un partisine davet edilmedi.
- They enjoyed themselves at the party.
- Partide çok eğlendiler.
- The party's on Thursday.
- Parti perşembe günü.
- Where's the party going to be?
- Parti nerede olacak?
- I asked twenty people to my party but not all of them came.
- Yirmi kişiyi partime davet ettim ama hepsi gelmedi.
- No one told me that it was a costume party.
- Hiç kimse bana bunun bir kostüm partisi olduğunu söylemedi.
- That party is always pandering to the middle class.
- O parti her zaman orta sınıfı sömürüyor.
- Tell Tom he can't go to Mary's party.
- Tom'a Mary'nin partisine gidemeyeceğini söyle.
- Tom didn't drink much at the party last night.
- Tom dün geceki partide fazla içmedi.
- Aren't you going to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gitmeyecek misin?
- Everyone made it to the party.
- Herkes partiye zamanında geldi.
- Tom is expecting Mary to be at his party.
- Tom, Mary'nin, partisinde olmasını bekliyor.
- Tom accepted the invitation to attend Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine katılma davetini kabul etti.
- Few people noticed her absence from the party.
- Partide olmadığını çok az kişi fark etti.
- Tom dressed up for the party.
- Tom parti için giyinmiş.
- The party's on Monday.
- Parti pazartesi günü.
- Tom gave Mary a ride home after the party.
- Tom partiden sonra Mary'yi eve götürdü.
- Mary bought herself a dress for the party.
- Mary parti için kendine bir elbise aldı.
- Tom should cancel his party.
- Tom partisini iptal etmeli.
- The party was a great success.
- Parti büyük bir başarıydı.
- His appearance animated the party.
- O göründüğünde parti canlandı.
- You're not going to the party dressed like that, are you?
- Partiye böyle giyinmiş gitmiyorsun, değil mi?
- I didn't invite Tom to my party.
- Tom'u partime çağırmadım.
- All but Mike were present at the party.
- Partide Mike hariç herkes vardı.
- Tom didn't let his children go to Mary's party.
- Tom çocuklarının Mary'nin partisine gitmelerine izin vermedi.
- We need to rent a room for our party.
- Bizim parti için bir yer kiralamalıyız.
- I don't want Tom to come to my party.
- Tom'un partime gelmesini istemiyorum.
- I don't want you at my party.
- Seni partimde istemiyorum.
- Tom says he'll come to the party.
- Tom partiye geleceğini söylüyor.
- She made him a cake for his party.
- Partisi için ona pasta yaptı.
- Tom and Mary met at a New Year's party.
- Tom ve Mary bir yeni yıl partisinde tanıştılar.
- They became inseparable after that party.
- Onlar o partiden sonra ayrılmaz oldular.
- You sure know how to party.
- Sen kesinlikle parti yapmayı biliyorsun.
- It's a great party.
- Bu harika bir parti.
- I will see to it that you meet her at the party.
- Partide onunla tanışmanı sağlayacağım.
- We invited him to the party, but he did not show up.
- Onu partiye davet ettik ama gelmedi.
- We invited ten couples to the party.
- On çifti partiye davet ettik.
- I want to know what I need to buy for the party.
- Parti için ne almam gerektiğini bilmek istiyorum.
- Tom said Mary was enjoying the party.
- Tom, Mary'nin partinin tadını çıkardığını söyledi.
- We probably should've gone to Tom's party.
- Muhtemelen Tom'un partisine gitmemiz gerekiyordu.
- I wonder how many people will be at Tom's party.
- Tom'un partisinde kaç kişi olacağını merak ediyorum.
- The party is today.
- Parti bugün.
- I saw Tom and Mary dancing together at John's party.
- Tom ve Mary'nin John'un partisinde birlikte dans ettiğini gördüm.
- He kissed every pretty girl at the party.
- O, partideki her güzel kızı öptü.
- Tom invited me to his party, but I'm not going.
- Tom beni partisine davet etti ama ben gitmiyorum.
- He cooked up a good excuse for not going to the party.
- Partiye gitmemek için iyi bir bahane uydurdu.
- This is the best party ever.
- Bu şimdiye kadarki en iyi parti.
- I will not attend the party.
- Partiye gitmeyeceğim.
- I knew that Tom wouldn't have any fun at the party.
- Tom'un partide eğlenmeyeceğini biliyordum.
- Tom said that he and Mary can't come to our party.
- Tom, Mary ve kendisinin partimize gelemeyeceğini söyledi.
- Tom talked Mary into inviting John to the party.
- Tom Mary'yi John'u partiye davet etmesi için ikna etti.
- That was the worst party I've ever been to.
- Bu şimdiye kadar katıldığım en kötü partiydi.
- Why don't you call Tom and remind him about the party on Friday?
- Niçin Tom'u aramıyorsun ve ona cuma günkü partiyi hatırlatmıyorsun?
- Tom wanted to attend the party.
- Tom partiye katılmak istedi.
- Tom asked Mary when the party started.
- Tom, Mary'ye partinin ne zaman başlayacağını sordu.
- There's a party after work.
- İşten sonra bir parti var.
- Tom wasn't surprised when Mary showed up at his party.
- Tom Mary'nin onun partisine geldiğine şaşırmadı.
- I'm sure that he'll come to the party.
- Eminim partiye gelecektir.
- We're having a sukiyaki party this Sunday.
- Bu Pazar bir sukiyaki partisi veriyoruz.
- Tom invited Mary to a party at the country club.
- Tom Mary'yi golf kulübündeki bir partiye davet etti.
- Tom wants you to ask him to your party.
- Tom onu partiye davet etmeni istiyor.
- Tom loves a good party.
- Tom iyi bir partiyi sever.
- Tom asked Mary how many people had come to her party.
- Tom, Mary'ye partisine kaç kişinin geldiğini sordu.
- Maybe I shouldn't invite Tom to the party.
- Belki de Tom'u partiye davet etmemeliyim.
- I don't think I'm going to like this party.
- Bu partiden hoşlanacağımı sanmıyorum.
- I saw her kissing another guy at the party.
- Onu partide başka bir erkekle öpüşürken gördüm.
- Tom didn't want to come to our party.
- Tom partimize gelmek istemedi.
- The party was fun.
- Parti eğlenceliydi.
- Have you ever been to a costume party?
- Hiç kostüm partisine gittin mi?
- I didn't know anyone at the party.
- Partide hiç kimseyi tanımıyordum.
- Tom wanted Mary to invite him to her party.
- Tom, Mary'nin onu partisine davet etmesini istedi.
- There were only six people at the party.
- Partide sadece altı kişi vardı.
- Don't invite him to the party.
- Sakın onu partiye çağırma.
- Ask Tom if he's going to the party tonight.
- Tom'a bu akşam partiye gidip gitmeyeceğini sor.
- I didn't expect to see Tom at the party.
- Tom'u partide görmeyi beklemiyordum.
- We organized a huge party.
- Büyük bir parti organize ettik.
- She was supposed to attend the party with him.
- Onunla birlikte partiye katılması gerekiyordu.
- They enjoyed themselves at the party.
- Onlar partide eğlendiler.
- Don't forget to invite Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmeyi unutma.
- Tom was late to the party.
- Tom partiye geç kaldı.
- There were a lot of girls at the party.
- Partide bir sürü kız vardı.
- We are not a party!
- Biz bir parti değiliz!
- Aren't you coming to the party?
- Partiye gelmiyor musun?
- You can come to my party, but you have to bring me a gift.
- Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmek zorundasın.
- My sister dressed herself for the party in a hurry.
- Kız kardeşim parti için aceleyle giyindi.
- Tom didn't get to eat any ice cream at the party.
- Tom partide hiç dondurma yemedi.
- He will be coming to the party.
- Partiye gelecek.
- How was the party yesterday?
- Dünkü parti nasıldı?
- I wasn't surprised when Tom showed up at my party because Mary told me he'd be coming.
- Mary bana onun geleceğini söylediği için Tom benim partime geldiğinde şaşırmadım.
- Tom had a hunch that Mary would bring her new boyfriend to the party.
- Tom, Mary'nin partiye yeni erkek arkadaşını getireceğini sezdi.
- The party was my idea.
- Parti benim fikrimdi.
- She was dressed in white at the party.
- Partide beyaz giyinmişti.
- I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemeyeceğim ama yine de beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.
- Tom told Mary that John would be at the party.
- Tom Mary'ye John'un partide olacağını söyledi.
- It wasn't much of a party.
- Büyük bir parti değildi.
- Don't call him for the party.
- Sakın onu partiye çağırma.
- I ate too much at the party last night.
- Dün gece partide çok fazla yedim.
- I told Tom that I wouldn't be at his party.
- Tom'a partisinde olmayacağımı söyledim.
- Let's start the party.
- Partiyi başlatalım.
- Tom showed up at the party wearing a suit and tie.
- Tom partiye takım elbise giyip kravat takarak geldi.
- The party was a lot of fun.
- Parti çok eğlenceliydi.
- Three of Tom's friends went to Mary's party.
- Tom'un üç arkadaşı Mary'nin partisine gitti.
- I shouldn't have invited Tom to the party.
- Tom'u partiye davet etmemeliydim.
- Tom wanted to give you a surprise party, but I knew you'd hate it, so I told him not to.
- Tom sana sürpriz bir parti vermek istedi ama bundan nefret edeceğini bildiğim için ona yapmamasını söyledim.
- I didn't meet anyone new at the party.
- Partide yeni biriyle karşılaşmadım.
- It would hurt your reputation if you went to the party with Tom.
- Tom'la partiye gidersen itibarın zedelenir.
- Tom doesn't want me to come to his party.
- Tom partisine gelmemi istemiyor.
- Tom might not be at Mary's party tonight.
- Tom bu gece Mary'nin partisinde olmayabilir.
- Some of us will be at your party.
- Bazılarımız partinize katılacak.
- I can't wear this old suit to that party.
- Bu eski takımı o partide giyemem.
- I wish you were coming to my party.
- Keşke partime geliyor olsan.
- I'd like to attend the party.
- Partiye katılmak istiyorum.
- I'm sorry I ruined your party.
- Partini mahvettiğim için özür dilerim.
- I'd be happy to attend your party.
- Partine katılmaktan mutluluk duyarım.
- Did you invite them to the party?
- Onları partiye davet ettin mi?
- I didn't think Tom would show up at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine geleceğini düşünmüyordum.
- There were a great many people at the party.
- Partide çok fazla insan vardı.
- Are you going to the party tonight?
- Bu akşam partiye gidiyor musun?
- Tom knew why Mary didn't want him at her party.
- Tom, Mary'nin onu neden partide istemediğini biliyordu.
- I drank too much at the party last night.
- Dün geceki partide çok fazla içtim.
- I'm going to a party Friday evening.
- Cuma akşamı bir partiye gidiyorum.
- Let's start the party when he comes.
- O geldiğinde partiyi başlatalım.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
- Tom made potato salad for the party.
- Tom, parti için patates salatası hazırladı.
- We have to rent a room to hold the party in.
- Biz, partiyi düzenlemek için bir oda kiralamak zorundayız.
- I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
- I had a good time at the party.
- Partide iyi vakit geçirdim.
- Tom was afraid that no one would show up for the party.
- Tom partiye kimsenin gelmeyeceğinden korkuyordu.
- Tom enjoyed the party.
- Tom partiden zevk aldı.
- Did you invite her to the party?
- Onu partiye davet ettin mi?
- Tom wanted Mary to be at his party.
- Tom Mary'nin partisinde olmasını istedi.
- How many people in your party?
- Partinde kaç kişi var?
- I think you'll know everybody at the party.
- Sanırım partideki herkesi tanıyacaksın.
- Tom is a party boy.
- Tom bir parti çocuğu.
- Tom was disappointed that Mary didn't come to his party.
- Mary partisine gelmediği için Tom hayal kırıklığına uğradı.
- This is a private party.
- Bu özel bir parti.
- Tom wasn't the only one who wasn't at the party.
- Tom partide olmayan tek kişi değildi.
- He arrived in the middle of the party.
- Partinin ortasında geldi.
- I have no clothes to go to the party.
- Benim partiye gitmek için hiçbir elbisem yok.
- Who's going to the party?
- Kim partiye gidiyor?
- Will there be any food at the party?
- Partide yemek olacak mı?
- Tom brought a date to the party.
- Tom partiye bir kız getirdi.
- Tom wasn't the only one at the party who fell asleep.
- Partide uykuya dalmış tek kişi Tom değildi.
- Where's the party?
- Parti nerede?
- You should polish your shoes before you go to the party.
- Partiye gitmeden önce ayakkabılarınızı boyamalısınız.
- Tom and Mary agreed to leave the party before midnight.
- Tom ve Mary partiden gece yarısından önce ayrılmayı kabul ettiler.
- Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
- Tom partide ne giyeceğine karar vermekte zorlanıyor.
- I still need to buy food for the party.
- Parti için hâlâ yiyecek almam gerekiyor.
- Layla showed up at Sami's party.
- Leyla, Sami'nin partisine geldi.
- Jim's coming to the party, too.
- Jim de partiye geliyor.
- The party ended at nine.
- Parti saat dokuzda sona erdi.
- Are you going to the party tonight?
- Bu gece partiye gidiyor musun?
- How many people came to the party?
- Partiye kaç kişi geldi?
- I don't want to go to much expense for this party.
- Bu parti için fazla masraf yapmak istemiyorum.
- Are you going back to the party?
- Partiye geri mi dönüyorsun?
- I invited twelve people to my party, but one person could not come.
- Partime on iki kişiyi davet ettim ama bir kişi gelemedi.
- It's a good thing you didn't go to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmemen iyi oldu.
- No one told me that it was a costume party.
- Kimse bana bunun bir kostüm partisi olduğunu söylemedi.
- I ran into Mary at the party last week.
- Geçen hafta partide Mary'ye rastladım.
- Paul went to party in place of his father.
- Paul babasının evindeki partiye gitti.
- I love a good party.
- İyi partileri severim.
- The party won't start until Tom gets here.
- Tom gelene kadar parti başlamayacak.
- I wonder whether or not Tom will be at Mary's party tonight.
- Acaba Tom bu gece Mary'nin partisinde olacak mı?
- Tom would like to know whether you would like to come to his party.
- Tom onun partisine gelmek isteyip istemediğini bilmek istiyor.
- Tom made it clear that he didn't want Mary at his party.
- Tom, Mary'yi partisinde istemediğini açıkça belirtti.
- Can I wear a mask at this party?
- Bu partide maske takabilir miyim?
- The party was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
- I wish you were coming to my party.
- Keşke partime gelseydin.
- Tom and Mary left the party together.
- Tom ve Mary partiden beraber ayrıldı.
- Ana will not come to our party.
- Ana, partimize gelmeyecek.
- Tom was not invited to the party.
- Tom partiye davet edilmedi.
- Will we be in time for the beginning of the party?
- Partinin başlangıcına yetişecek miyiz?
- Tom wants to party all the time.
- Tom her zaman parti yapmak istiyor.
- Aren't you going back to the party?
- Partiye geri dönmeyecek misiniz?
- We do not know what she did at the party.
- Partide ne yaptığını bilmiyoruz.
- We invited ten couples to the party.
- Partiye on çift davet ettik.
- I told Tom I'd invite Mary to my party.
- Mary'yi partime davet etmek istediğimi Tom'a söyledim.
- Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Tom said that he could make it to the party.
- Tom partiye gelebileceğini söyledi.
- Tom's the life of the party.
- Tom partinin hayatıdır.
- I invited her to the party.
- Onu partiye çağırdım.
- I have to buy food and drinks for the party we're giving this evening.
- Bu akşam verdiğimiz parti için yiyecek ve içecekler almak zorundayım.
- We had a very good time at a New Year's party.
- Yeni yıl partisinde çok iyi vakit geçirdik.
- My roommate, who can't hold his liquor, came home after the party and barfed all over my new shoes!
- İçkiyi tutamayan ev arkadaşım partiden sonra eve geldi ve yeni ayakkabılarımın üzerine kustu!
- Tom has canceled his party.
- Tom partisini iptal etti.
- The party was a flop.
- Parti fiyaskoydu.
- Tom enjoyed himself at the party.
- Tom partide eğlendi.
- Tom didn't say anything about how the party went.
- Tom partinin nasıl geçtiği hakkında bir şey söylemedi.
- Ann won't be coming to our party.
- Ann partimize gelmeyecek.
- There was a lot of food left over from the party.
- Partiden arta kalan bir sürü yemek vardı.
- I met Tom at a party last week.
- Geçen hafta bir partide Tom'la tanıştım.
- Who else is going to be at the party?
- Partide başka kimler olacak?
- Tom appears to be enjoying the party.
- Tom partiden keyif alıyor gibi görünüyor.
- He didn't show up at the party.
- Partiye gelmedi.
- Are you going back to the party?
- Partiye geri dönüyor musunuz?
- Tom said he wouldn't have gone to Mary's party even if she'd invited him.
- Tom, Mary onu davet etse bile partiye gitmeyeceğini söyledi.
- Are we too late for the party?
- Parti için çok geç kaldık mı?
- The party went on for three hours.
- Parti, üç saat boyunca devam etti.
- Mary put on her new dress for the party.
- Mary parti için yeni elbisesini giydi.
- She was at a party.
- O bir partideydi.
- Tom should be getting ready for the party.
- Tom parti için hazırlanıyor olmalı.
- I was at Tom's party.
- Tom'un partisindeydim.
- I don't know whether to go to the party or not.
- Partiye gidip gitmeyeceğimi bilmiyorum.
- Tom thought Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini düşündü.
- Mary was definitely the prettiest girl at the party.
- Mary kesinlikle partide en güzel kızdı.
- Tom didn't want Mary to come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmesini istemedi.
- She was present at the party.
- O partide mevcuttu.
- I saw Tom and Mary dancing together at John's party.
- John'un partisinde Tom ve Mary'yi birlikte dans ederken gördüm.
- Aren't you going to Tom's party?
- Tom'un partisine gitmeyecek misin?
- I want to invite you to a party.
- Sizi bir partiye davet etmek istiyorum.
- I will not attend the party.
- Ben partiye katılmayacağım.
- Tom showed up at the party by himself, just like I knew he would.
- Tom partiye tek başına geldi, tıpkı geleceğini bildiğim gibi.
- I've already told Tom what to bring to the party.
- Tom'a partiye ne getireceğini söyledim.
- Who should I go with to the party?
- Partiye kiminle gideyim?
- I hope you'll come to my party.
- Umarım partime gelirsin.
- It was Tom who wanted to have the party here.
- Partiyi burada yapmak isteyen Tom'du.
- I wonder if Tom will be at Mary's party.
- Acaba Tom Mary'nin partisinde olacak mı?
- Tom wasn't able to come to our party.
- Tom partimize gelemedi.
- I enjoyed myself at your party last weekend.
- Geçen hafta sonu partinizde çok eğlendim.
- Tom drank three glasses of wine at the party.
- Tom partide üç kadeh şarap içti.
- Aren't you the one who organized this party?
- Bu partiyi organize eden sen değil misin?
- Only ten people showed up for the party.
- Sadece on kişi partiye geldi.
- The attendance at the party was larger than had been expected.
- Partiye katılım beklenenden daha fazla oldu.
- Are you guys planning to go to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gitmeyi planlıyor musunuz?
- She explained to him why she was late for his party.
- Ona partisine neden geç kaldığını açıkladı.
- I don't think we're going to make it to your party.
- Partine yetişebileceğimizi sanmıyorum.
- Mary invited my best friend to her party, but she hasn't invited me.
- Mary en iyi arkadaşımı partisine davet etti ama beni davet etmedi.
- They were at a party.
- Onlar bir partideydiler.
- You need to change clothes before we go to the party.
- Partiye gitmeden önce kıyafetlerini değiştirmelisin.
- Tom didn't seem to enjoy the party very much.
- Tom partiden pek hoşlanmışa benzemiyordu.
- I'm sorry, this is a private party.
- Üzgünüm, bu özel bir parti.
- After Tom had drunk quite a bit of beer at the party, he imitated Chewbacca's voice.
- Tom partide biraz bira içtikten sonra Chewbacca'nın sesini taklit etti.
- Where will your party be?
- Partiniz nerede olacak?
- It looks like the party in power will win the upcoming election.
- Yaklaşan seçimleri iktidar partisi kazanacak gibi görünüyor.
- Tom is the only Canadian that I invited to my party.
- Tom partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- Unfortunately, Tom won't be able to attend your party.
- Ne yazık ki Tom partinize katılamayacak.
- It appears that she had a nice time at the party.
- Görünüşe göre partide iyi vakit geçirmiş.
- I assume Tom and Mary weren't at your party.
- Sanırım Tom ve Mary senin partinde değildi.
- Tom tried to persuade Mary to come to his party.
- Tom, Mary'yi partisine gelmesi için ikna etmeye çalıştı.
- Tom doesn't doubt that Mary will come to the party.
- Tom'un Mary'nin partiye geleceğinden şüphesi yok.
- Tom didn't drink beer at the party.
- Tom partide bira içmedi.
- All the students attended the party.
- Tüm öğrenciler partiye katıldı.
- I asked Tom to help me clean up after the party.
- Tom'dan partiden sonra temizlik için bana yardım etmesini istedim.
- I certainly hope you're planning to come to my party.
- Umarım partime gelmeyi planlıyorsundur.
- I want to invite you to the party.
- Seni partiye davet etmek istiyorum.
- The party was almost over.
- Parti, neredeyse bitmek üzereydi.
- Tom came to the party last night with Mary.
- Tom dün gece Mary ile partiye geldi.
- Tom and I enjoyed ourselves at the party.
- Tom ve ben partide çok eğlendik.
- I knew that Tom wouldn't enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- I heard about your party.
- Partini duydum.
- I have to go to a stupid party with Tom and his stupid friends.
- Tom ve aptal arkadaşlarıyla aptal bir partiye gitmek zorundayım.
- She was present at the party.
- Partide hazır bulundu.
- Is there someone you want to invite to my party?
- Partime davet etmek istediğin biri var mı?
- Mary got her first Botox injection at a Botox party.
- Mary ilk Botox enjeksiyonunu bir Botox partisinde yaptırdı.
- I didn't enjoy the party at all.
- Partiden hiç keyif almadım.
- Tom invited Mary to the party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etti.
- You don't have to go to the party unless you want to.
- İstemiyorsan partiye gitmek zorunda değilsin.
- Tom wants to know if you're planning to come to his party.
- Tom partisine gelip gelmeyeceğini bilmek istiyor.
- Tom headed back to the party.
- Tom partiye geri döndü.
- I hope you can make it to our party.
- Umarım partimize gelebilirsiniz.
- Enjoy yourself at the party, John.
- Partide iyi eğlenceler, John.
- I think it's highly unlikely that Tom will take Mary to the party.
- Bence Tom'un Mary'yi partiye götürmesi pek olası değil.
- Tom and Mary threw a big party.
- Tom ve Mary büyük bir parti verdi.
- This party is great.
- Bu parti harika.
- It was the best party ever.
- Şimdiye kadarki en iyi partiydi.
- The party won't start until Tom shows up.
- Tom gelene kadar parti başlamayacak.
- You have joined the party.
- Partiye katıldın.
- It's going to be a great party.
- Bu harika bir parti olacak.
- Why wouldn't you let me go to Tom's party?
- Neden Tom'un partisine gitmeme izin vermedin?
- Are you going to wear that dress to the party?
- Partide o elbiseyi giyecek misin?
- I have no idea why Tom doesn't want to go to Mary's party.
- Tom'un neden Mary'nin partisine gitmek istemediği hakkında hiçbir fikrim yok.
- We enjoyed ourselves at Tom's party.
- Biz Tom'un partisinde eğlendik.
- I'm glad the two of you could come to our party.
- Siz ikinizin partimize gelebildiğine sevindim.
- Tom hosted a party on the weekend.
- Tom hafta sonu bir partiye ev sahipliği yaptı.
- We are giving a small party this evening.
- Bu akşam küçük bir parti veriyoruz.
- Tom was enjoying the party.
- Tom partiden hoşlanıyordu.
- Tom knows how to party.
- Tom nasıl parti verileceğini bilir.
- Tom said he didn't want a party.
- Tom parti istemediğini söyledi.
- Are you coming to the party or not?
- Partiye geliyor musun, gelmiyor musun?
- Tom said he didn't invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmediğini söyledi.
- The party's on Sunday.
- Parti pazar günü.
- Tom doesn't really expect me to be at his party, does he?
- Tom partisine gelmemi beklemiyor, değil mi?
- Tom doesn't like being the first one to show up at any party.
- Tom herhangi bir partide ilk ortaya çıkan kişi olmaktan hoşlanmaz.
- Tom could tell by the smile on Mary's face that she had had a good time at the party.
- Tom, Mary'nin yüzündeki gülümsemeden partide iyi vakit geçirdiğini anlayabiliyordu.
- I saw Tom at the party, but I didn't speak to him.
- Tom'u partide gördüm ama onunla konuşmadım.
- I'm not going to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmeyeceğim.
- Layla made a potato salad for the party.
- Layla parti için patates salatası yaptı.
- The party was successful.
- Parti başarılı oldu.
- Tom didn't want a party.
- Tom bir parti istemedi.
- Tom left thirty minutes before the party ended.
- Tom parti bitmeden 30 dakika önce ayrıldı.
- I hope you enjoyed yourself at the party.
- Umarım partide eğlenmişsindir.
- Do you know why Tom didn't invite Mary to his party?
- Tom'un neden Mary'yi partisine davet etmediğini biliyor musun?
- A lot of people were at Tom's party.
- Bir sürü insan Tom'un partisindeydi.
- He was very kind to me at the party.
- Partide bana karşı çok nazikti.
- Tom didn't invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmedi.
- Quite a few people came to the party.
- Partiye epeyce insan geldi.
- I told Tom about the party.
- Tom'a partiden bahsettim.
- That party was great, Dude.
- Parti harikaydı, Dude.
- The party is dying down.
- Parti sönüyor.
- About twenty people came to the party.
- Yaklaşık yirmi kişi partiye geldi.
- The party was very interesting.
- Parti çok ilginçti.
- If you learn how to do card tricks you'll always be the life of the party.
- Kart numaraları yapmayı öğrenirsen her zaman partinin neşesi olursun.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Önümüzdeki Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- Tom doesn't remember seeing Mary at the party.
- Tom partide Mary'yi gördüğünü hatırlamıyor.
- You should've come to the party.
- Partiye gelmeliydin.
- Have you told Tom when the party starts?
- Tom'a partinin ne zaman başlayacağını söyledin mi?
- We can't come to the party.
- Partiye gelemeyiz.
- Tom didn't want me to tell you about the party.
- Tom sana partiden bahsetmemi istemedi.
- I wonder whether or not Tom will be at Mary's party tonight.
- Tom'un bu akşam Mary'nin partisinde olup olmayacağını merak ediyorum.
- At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
- Partide herkes güzel kıyafetler giyiyordu.
- I find it difficult to believe that you'd rather stay home than go to a party.
- Partiye gitmektense evde kalmayı tercih edeceğine inanmayı zor buluyorum.
- I thought you wanted to go to the party with Tom.
- Tom'la partiye gitmek istediğini sanıyordum.
- We are giving him a party on his birthday.
- Doğum gününde ona bir parti veriyoruz.
- Tom persuaded Mary to go to the party.
- Tom Mary'yi partiye gitmesi için ikna etti.
- Tom said he wasn't going to be at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmeyeceğini söyledi.
- I'd like to invite you to the party.
- Seni partiye davet etmek isterim.
- Don't be such a party pooper.
- Partiyi bu kadar berbat etme.
- The party has been canceled due to a lack of interest.
- İlgisizlik nedeniyle parti iptal edildi.
- Tom arrived at the party with Mary.
- Tom Mary ile partiye geldi.
- Why don't you go buy yourself something pretty to wear to the party?
- Neden gidip partide giymek için kendine güzel bir şeyler almıyorsun?
- The party was, on the whole, successful.
- Her şey hesaba katılırsa, parti, başarılıydı.
- The party was a complete disaster.
- Parti tamamen bir felaketti.
- Tom was the only boy invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilen tek erkek çocuğuydu.
- Her party was really quite fun.
- Onun partisi gerçekten oldukça eğlenceliydi.
- I think Tom didn't go to the party with Mary.
- Sanırım Tom, Mary ile partiye gitmedi.
- He knows how to party.
- O nasıl parti yapılacağını bilir.
- Does Tom really want me to come to his party?
- Tom gerçekten partisine gelmemi istiyor mu?
- Unfortunately, Tom won't be able to attend your party.
- Ne yazık ki Tom partine katılamayacak.
- She wants to attend the party.
- O, partiye katılmak istiyor.
- You should've been at our party last night.
- Dün gece bizim partide olmalıydın.
- I'm not going to let you go to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmene izin vermeyeceğim.
- Thanks again for inviting us to your party.
- Bizi partinize davet ettiğiniz için tekrar teşekkürler.
- I wonder why Tom didn't want Mary at his party.
- Tom'un Mary'yi neden partisinde istemediğini merak ediyorum.
- I really wanted to go to the party, but I couldn't.
- Partiye gitmeyi çok istedim ama gidemedim.
- Tom was upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmediği için üzgündü.
- Tom cancelled his party because something came up.
- Tom partisini iptal etti çünkü bir iş çıktı.
- I hope Tom will be at the party.
- Tom'un partide olacağını umuyorum.
- She bought a shirt for him to wear to the party.
- Partide giymesi için ona bir gömlek aldı.
- Tom asked Mary if she had enjoyed herself at the party.
- Tom Mary'ye partide eğlenip eğlenmediğini sordu.
- We need to buy some food for our party.
- Partimiz için biraz yiyecek almamız gerekiyor.
- Tom won't be coming to our party.
- Tom partimize gelmeyecek.
- She made elaborate preparations for the party.
- Parti için özenli hazırlıklar yaptı.
- Nobody came to the party.
- Kimse partiye gelmedi.
- I hoped to have joined the party.
- Partiye katılmayı umuyordum.
- Will you please come to my party?
- Lütfen partime gelir misiniz?
- He wasn't able to attend the party.
- Partiye katılamadı.
- Tom made a motion that the class should have a party.
- Tom, sınıfta bir parti olması için teklifte bulundu.
- I met Tom at a party last week.
- Tom'la geçen hafta bir partide tanıştım.
- Tom knows why nobody came to his party.
- Tom partisine neden kimsenin gelmediğini biliyor.
- Everything is ready now for the party.
- Parti için her şey hazır.
- At the party the other night, my brother drank a bit too much and passed out.
- Geçen geceki partide kardeşim biraz fazla içti ve kendinden geçti.
- I wonder why he did not come to the party.
- Partiye niçin gelmediğini merak ediyorum.
- It was only an informal party.
- Bu sadece gayri resmi bir partiydi.
- Tom looks like he's enjoying the party.
- Tom partinin tadını çıkarıyor gibi görünüyor.
- Don't you want all your friends to come to your party and celebrate with you?
- Bütün arkadaşlarınızın partinize gelmesini ve sizi kutlamasını istemiyor musunuz?
- Where's the party going to be held?
- Parti nerede yapılacak?
- Who was invited to the party?
- Partiye kim davet edildi?
- Tom decided to go to the party.
- Tom partiye gitmeye karar verdi.
- Tom won't be at our party.
- Tom partimize gelmeyecek.
- Tom knew that Mary was throwing a party.
- Tom, Mary'nin bir parti vereceğini biliyordu.
- I don't know anyone at the party.
- Partideki kimseyi tanımıyorum.
- The restaurant billed me 250,000 yen for the party.
- Restoran bana parti için 250.000 yenlik bir fatura çıkardı.
- His appearance animated the party.
- Onun görünmesi partiyi canlandırdı.
- The party was such a great success.
- Parti, büyük bir başarıydı.
- Tom promised me he'd come to my party.
- Tom partime geleceğine söz verdi.
- I invited Tom and his wife to our party.
- Tom ve karısını partimize davet ettim.
- Tom took heart and, sure enough, on New Year's Eve he was able to hobble along to a party.
- Tom cesaretini topladı ve yılbaşı gecesi bir partiye topallayarak gidebildi.
- We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi iple çekiyoruz.
- Tom was the one who organized the party.
- Partiyi düzenleyen Tom'du.
- I thought it was strange that Tom wasn't at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmamasını garip buldum.
- It was a pretty normal party.
- Oldukça normal bir partiydi.
- I'm surprised Tom didn't show up at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gelmemesine şaşırdım.
- I didn't know about the party.
- Partiden haberim yoktu.
- Maybe I shouldn't have told Tom about the party.
- Belki Tom'a partiden bahsetmemeliydim.
- Almost everyone in the class voted in favor of having a thank-you party for the teachers.
- Sınıftaki hemen hemen herkes öğretmenler için bir teşekkür partisi düzenlenmesi yönünde oy kullandı.
- Why didn't you show up at the party last night?
- Dün gece partiye niçin gelmedin?
- Tom probably doesn't know why Mary wasn't at his party.
- Tom muhtemelen Mary'nin neden partiye gelmediğini bilmiyordur.
- Tom took a lot of pictures at the party.
- Tom partide bir sürü fotoğraf çekti.
- Let's go to the party.
- Partiye gidelim.
- Tom was angry because he hadn't been invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilmediği için kızgındı.
- I'm sure that you'll have fun at Tom's party.
- Tom'un partisinde eğleneceğinden eminim.
- Tom doesn't want Mary to sing at his party.
- Tom Mary'nin onun partisinde şarkı söylemesini istemiyor.
- I shouldn't have invited Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmemeliydim.
- Tom wished he'd been invited to the party.
- Tom partiye davet edilmiş olmayı diledi.
- Tom couldn't come to our party.
- Tom partimize gelemedi.
- She dressed up for the party.
- O, parti için giyindi.
- Tom invited us to his party, but we're not going.
- Tom bizi partisine davet etti ama biz gitmiyoruz.
- Tom's the only one who wasn't at Mary's party.
- Mary'nin partisinde olmayan tek kişi Tom.
- Was it a good party?
- İyi bir parti miydi?
- He will be coming to the party.
- O, partiye geliyor olacak.
- How about inviting Tom to our party?
- Tom'u partimize davet edelim mi?
- Let's buy something for you to wear to the party.
- Partide giymen için bir şeyler alalım.
- There's a party tonight.
- Bu gece bir parti var.
- Tom wasn't the only one at the party who fell asleep.
- Partide uyuyakalan tek kişi Tom değildi.
- We had a very good time at a New Year's party.
- Yeni yıl partisinde çok eğlendik.
- Tom asked if I wanted to go to a party and I said yes.
- Tom partiye gitmek isteyip istemediğimi sordu, ben de evet dedim.
- Were you at Tom's party?
- Tom'un partisinde miydiniz?
- Paul went to the party in place of his father.
- Paul babasının yerine partiye gitti.
- The party began shortly after midnight.
- Parti gece yarısından kısa bir süre sonra başlamış.
- I still need to buy stuff for the party.
- Parti için hala bir şeyler almam gerekiyor.
- Are you going to wear a costume to the party?
- Partide kostüm giyecek misin?
- Her party was really fun.
- Onun partisi gerçekten eğlenceliydi.
- I made a list of people I wanted to invite to my party.
- Partime davet etmek istediğim insanların bir listesini yaptım.
- I don't know how long the party will last.
- Partinin ne kadar süreceğini bilmiyorum.
- Is there any chance that Tom will be at tonight's party?
- Tom'un bu akşamki partiye gelme ihtimali var mı?
- There were more than a hundred people at the party.
- Partide yüzden fazla kişi vardı.
- I have to buy food and drinks for the party we're giving this evening.
- Bu akşam vereceğimiz parti için yiyecek ve içecek almak zorundayım.
- I thought Tom would end up going to the party with Mary.
- Tom'un sonunda Mary ile partiye gideceğini düşünmüştüm.
- What's the real reason Tom didn't want to go to the party?
- Tom'un partiye gitmek istememesinin gerçek sebebi neydi?
- Tom seemed to enjoy himself yesterday at the party.
- Tom dün partide eğleniyor gibi görünüyordu.
- Tom's a party animal.
- Tom bir parti hayvanı.
- Will we be in time for the beginning of the party?
- Partinin başlangıcına vaktinde yetişecek miyiz?
- Aren't you going to be at the party tonight?
- Bu akşam partide olmayacak mısın?
- I think we invited too many people to our party.
- Bence partimize çok fazla insanı davet ettik.
- Tom seemed to enjoy himself yesterday at the party.
- Tom dün partide eğleniyor gibiydi.
- The party wasn't much fun.
- Parti çok eğlenceli değildi.
- Some kind of party upstairs kept me up until one last night.
- Üst kattaki bir tür parti beni dün gece bire kadar uyanık tuttu.
- She invited him to her party.
- Onu partisine davet etti.
- Bob suggested that the party be put off till Wednesday.
- Bob partinin Çarşamba gününe ertelenmesini önerdi.
- Tom was upset because he wasn't invited to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine davet edilmediğinden dolayı üzgündü.
- Only six people were present at the party.
- Partide yalnızca altı kişi vardı.
- I'm not going to go to Tom's party.
- Ben Tom'un partisine gitmeyeceğim.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe hariç herkes partiye gitti.
- I still need to buy food for the party.
- Parti için hala yiyecek almam gerekiyor.
- I wasn't at the party.
- Partide değildim.
- Why don't we cancel the party?
- Neden partiyi iptal etmiyoruz?
- I'm pretty sure Tom won't be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmayacağından oldukça eminim.
- The party was held on May 22nd.
- Parti 22 Mayıs'ta yapıldı.
- Are you the one who organized this party?
- Bu partiyi düzenleyen sen misin?
- Tom will take his sister to the party.
- Tom kız kardeşini partiye götürecek.
- Tom thought that Mary would be at John's party.
- Tom, Mary'nin John'un partisinde olacağını düşünüyordu.
- You should invite Tom to your party, but I doubt that he'll come.
- Tom'u partinize davet etmeniz gerekir ama geleceğinden şüpheliyim.
- I don't want you to tell Tom about the party.
- Tom'a partiden bahsetmeni istemiyorum.
- Tom invited Mary to his party.
- Tom Mary'yi partisine davet etti.
- Aren't you going to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gitmiyor musun?
- I almost forgot to tell Tom about the party.
- Tom'a partiyi söylemeyi neredeyse unutuyordum.
- Tom didn't expect to see Mary at the party.
- Tom, Mary'yi partide görmeyi beklemiyordu.
- The party's Sunday.
- Parti, pazar günü.
- Tom didn't see any familiar faces at the party.
- Tom partide tanıdık yüzler görmedi.
- Did you find out who Tom is going to invite to his party?
- Tom'un partisine kimi davet edeceğini öğrendin mi?
- We need a few volunteers to help clean up after the party.
- Partiden sonra temizliğe yardımcı olmak için birkaç gönüllüye ihtiyacımız var.
- Tom expected Mary to be at his party.
- Tom, Mary'nin partiye gelmesini bekliyordu.
- Tom decided to go to the party.
- Tom partiye gitme kararı aldı.
- I forgot to tell you where the party is.
- Sana partinin nerede olduğunu söylemeyi unuttum.
- Tom may have to cancel the party.
- Tom partiyi iptal etmek zorunda kalabilir.
- Are you seriously suggesting that we don't invite Tom to our party?
- Cidden Tom'u partimize davet etmememizi mi öneriyorsun?
- It's too bad you can't come to the party.
- Partiye gelemeyecek olman çok kötü.
- Tom didn't show up at the party.
- Tom partiye gelmedi.
- Tom went straight home after the party.
- Tom partiden sonra doğruca eve gitti.
- Let's party.
- Hadi parti yapalım.
- Tom never had the chance to talk to Mary at the party.
- Tom partide Mary ile hiç konuşma fırsatı bulamadı.
- Instead of going back to the party, why don't we go to my place?
- Partiye geri dönmek yerine, neden benim evime gitmiyoruz?
- Tom missed the party.
- Tom partiyi kaçırdı.
- Tom baked a cake for the party.
- Tom parti için pasta yaptı.
- She insisted that he be invited to the party.
- Onun partiye davet edilmesi konusunda ısrar etti.
- I'm not in a party mood.
- Parti havasında değilim.
- When is the party?
- Parti ne zaman?
- It turned out everybody in the party was a vampire.
- Partideki herkesin bir vampir olduğu ortaya çıktı.
- She tried on the party dress.
- O, parti elbisesini denedi.
- I invited you to the party.
- Seni partiye davet ettim.
- Tom and Mary both stayed until the end of the party.
- Tom ve Mary partinin sonuna kadar kaldılar.
- I didn't know about the party.
- Partiyi bilmiyordum.
- Twenty people attended the party.
- Partiye yirmi kişi katıldı.
- Tom is getting ready for the party.
- Tom parti için hazırlanıyor.
- My friends and I want to throw you a goodbye party.
- Arkadaşlarım ve ben sana bir veda partisi vermek istiyoruz.
- I didn't expect Tom to be at the party.
- Tom'un partide olmasını beklemiyordum.
- Tom and Mary both stayed until the end of the party.
- Tom ve Mary ikisi de partinin sonuna kadar kaldılar.
- Are you still planning to come to the party?
- Hala partiye gelmeyi planlıyor musun?
- The party was perfectly deadly.
- Parti çok sıkıcıydı.
- Both he and his sister are invited to the party.
- O da kız kardeşi de partiye davetlidir.
- Tom didn't think Mary would enjoy his party, so he didn't invite her.
- Tom, Mary'nin partiden hoşlanmayacağını düşündüğü için onu davet etmedi.
- If he had attended the party, they would have been encouraged.
- Eğer o partiye katılmış olsaydı, cesaret bulmuş olacaklardı.
- I attended the party.
- Ben partiye katıldım.
- Are you guys planning to go to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gitmeyi düşünüyor musunuz?
- She has to change clothes before tonight's party.
- Bu geceki partiden önce elbise değiştirmek zorunda.
- Tom persuaded Mary to go to the party.
- Tom, Mary'i partiye gitmeye ikna etti.
- Tom saw Mary at the party.
- Tom Mary'i partide gördü.
- Let's throw a party for them.
- Hadi onlar için bir parti verelim.
- Tom asked if I wanted to go to a party and I said yes.
- Tom partiye gitmek isteyip istemediğimi sordu ve ben evet dedim.
- Let's go to the party.
- Hadi partiye gidelim.
- I didn't go to the party.
- Partiye gitmedim.
- I hear that you felt ill at ease at the party.
- Partide kendini kötü hissettiğini duydum.
- Tom baked a couple of pies for the party.
- Tom parti için birkaç turta pişirdi.
- Did you bake a cake for the party tonight?
- Bu akşamki parti için pasta yaptın mı?
- Tom invited me to his party.
- Tom beni partisine davet etti.
- Tom certainly helped make our party more fun.
- Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
- I felt a bit uncomfortable at Tom's party.
- Tom'un partisinde kendimi biraz rahatsız hissettim.
- Tom organized this party.
- Tom bu partiyi organize etti.
- Tom will be at tonight's party.
- Tom bu geceki partide olacak.
- It's your party.
- Bu senin partin.
- Let's throw a party for her.
- Hadi onun için bir parti verelim.
- The party had no sooner started than it began to rain.
- Parti daha başlamamıştı ki yağmur yağmaya başladı.
- Tom left the party early.
- Tom partiyi erken terk etti.
- The inflation issue split the party.
- Enflasyon sorunu partiyi böldü.
- Tom certainly made it clear that he didn't want Mary to attend the party.
- Tom kesinlikle Mary'nin partiye katılmasını istemediğini netleştirdi.
- I'm sorry I missed your party last Friday.
- Geçen cuma partini kaçırdığım için üzgünüm.
- I met Tom at a party.
- Tom'la bir partide tanıştım.
- Tom isn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değil.
- Tom doesn't want Mary to sing at his party.
- Tom, Mary'nin partisinde şarkı söylemesini istemiyor.
- We need to buy some food for our party.
- Bizim, partimiz için biraz yiyecek satın almamız gerekir.
- She tried on the party dress.
- Parti elbisesini denedi.
- I didn't see you at Tom's party last night.
- Dün gece seni Tom'un partisinde görmedim.
- He said that he could make it to the party.
- Partiye gidebileceğini söyledi.
- I'm pretty sure Tom's will be at the party.
- Tom'un partide olacağından oldukça eminim.
- Jim's coming to the party, too.
- Partiye Jim de geliyor.
- I'm sure you're going to enjoy yourself at the party.
- Partide eğleneceğinizden eminim.
- We'd both really like to go to your party.
- İkimiz de gerçekten partinize gelmek istiyoruz.
- I don't think we're going to be able to be at your party tonight.
- Bu akşam partine gelebileceğimizi sanmıyorum.
- Dan didn't even come to the party.
- Dan partiye bile gelmedi.
- Tom didn't know why Mary didn't want him at her party.
- Tom neden Mary'nin onu partisinde istemediğini bilmiyordu.
- Tom couldn't make it to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gelemedi.
- Tom and Mary left the party together.
- Tom ve Mary partiden birlikte ayrıldılar.
- She doesn't have a babysitter, so she can't go to the party.
- Bebek bakıcısı yok, bu yüzden partiye gidemiyor.
- Tom was afraid that no one would come to his party.
- Tom partisine kimsenin gelmeyeceğinden korkuyordu.
- Aren't you coming to my party?
- Partime gelmiyor musun?
- We had a pumpkin-carving party.
- Balkabağı oyma partisi yaptık.
- We enjoyed singing songs at the party.
- Partide şarkılar söyleyerek eğlendik.
- I had to beg my friends to come to my party.
- Partime gelmeleri için arkadaşlarıma yalvarmak zorunda kaldım.
- To our surprise, Tom came to our party with Mary.
- Şu işe bak ki Tom bizim partiye Mary'yle geldi.
- Tom hosted a party on the weekend.
- Tom haftasonunda bir partiye ev sahipliği yaptı.
- The party's Sunday.
- Parti pazar günü.
- She enjoyed herself a lot at the party.
- Partide çok eğlendi.
- Tom assured Mary that he wouldn't be late for the party.
- Tom Mary'ye partiye geç kalmayacağına dair güvence verdi.
- I told you that I didn't want a party.
- Bir parti istemediğimi sana söyledim.
- I'm so busy I can't attend the party.
- O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.
- Tom was sad because he was the only one not invited to the party.
- Tom üzgündü çünkü partiye davet edilmeyen tek kişi oydu.
- We all participated at the party.
- Hepimiz partiye katıldık.
- I had a fantastic time at your party.
- Partinizde harika vakit geçirdim.
- The party was held on May 22.
- Parti, 22 Mayıs'ta yapıldı.
- He could not attend the party because of illness.
- Hastalık nedeniyle partiye katılamadı.
- Tom wasn't surprised when Mary showed up at his party.
- Mary partiye geldiğinde Tom şaşırmadı.
- Tom organized this party.
- Bu partiyi Tom düzenledi.
- We're getting ready for the party.
- Partiye hazırlanıyoruz.
- I wonder if Tom will be at Mary's party tonight.
- Tom'un bu gece Mary'nin partisinde olup olmayacağını merak ediyorum.
- You're not invited to my party.
- Partime davet edilmiyorsun.
- We met each other at a party.
- Biz birbirimizle bir partide tanıştık.
- What kind of things are we going to be doing at the party?
- Partide ne tür şeyler yapacağız?
- Hopefully, everyone can make it to my party.
- Umarım herkes partime gelebilir.
- Though I have decided to go to the party, I'm not looking forward to it.
- Partiye gitmeye karar vermiş olmama rağmen, gitmeyi dört gözle beklemiyorum.
- We're going to have a nice party.
- Güzel bir parti vereceğiz.
- Are you saying you don't want Tom to come to your party?
- Tom'un partinize gelmesini istemediğinizi mi söylüyorsunuz?
- The party ended at nine.
- Parti dokuzda bitti.
- Tom certainly seemed to enjoy the party last Friday night.
- Tom kesinlikle geçen Cuma gecesi partiden hoşlanmış görünüyordu.
- Tomoko asked her friends to come to her party.
- Tomoko arkadaşlarının partisine gelmesini istedi.
- Illness prevented him from attending the party.
- Hastalığı partiye katılmasını engelledi.
- Tom told me to invite you to his party.
- Tom seni partisine davet etmemi söyledi.
- We shouldn't have told Tom about the party.
- Tom'a partiden bahsetmemeliydik.
- Who will give the party?
- Partiyi kim verecek?
- We still need to buy food for tonight's party.
- Bizim hala bu geceki parti için yiyecek almamız gerekiyor.
- Are you going to Tom's party tomorrow?
- Yarın Tom'un partisine gidiyor musun?
- Are you coming to the party tonight?
- Bu gece partiye geliyor musun?
- I'm sure Tom told you Mary wanted to come to the party, too.
- Tom'un, Mary'nin de partiye gelmek istediğini sana söylediğinden eminim.
- Tom said Mary was enjoying the party.
- Tom Mary'nin partiden zevk aldığını söyledi.
- I heard you're not coming to our party.
- Partimize gelmeyeceğini duydum.
- Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında kimse partiye gelmedi.
- Tom explained to Mary why he couldn't go to her party.
- Tom, Mary'ye onun partisine neden gidemediğini açıkladı.
- We're having a housewarming party this evening.
- Biz bu akşam yeni eve taşınma partisi veriyoruz.
- Why wouldn't you let me go to Tom's party?
- Neden Tom'un partisine gitmeme izin vermeyesin ki?
- A party is a good place to make friends with other people.
- Parti, başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
- Everyone had a good time at the party.
- Herkes partide iyi vakit geçirdi.
- Tom would like to know whether you would like to come to his party.
- Tom partisine gelmek isteyip istemediğinizi bilmek istiyor.
- There are five Russians among the party.
- Parti içinde beş Rus var.
- Who else came to the party?
- Partiye başka kim geldi?
- He added that he had a wonderful time at the party.
- Partide harika bir zaman geçirdiğini sözlerine ekledi.
- They want me to organize the party.
- Partiyi benim organize etmemi istiyorlar.
- Last night he came to the party with Jane.
- Dün gece Jane ile partiye geldi.
- Tom hoped Mary would make it to his party.
- Tom Mary'nin partisine geleceğini umuyordu.
- What was served in the party?
- Partide ne servis edildi?
- Sami threw a party in his new house.
- Sami yeni evinde bir parti verdi.
- Tom assured Mary that he wouldn't be late for the party.
- Tom, Mary'ye partiye geç kalmayacağına dair güvence verdi.
- We had already sent the letters of invitation to the party.
- Partiye davet mektuplarını çoktan göndermiştik.
- Her party was really quite fun.
- Partisi gerçekten çok eğlenceliydi.
- Tom was surprised when Mary showed up at his party.
- Mary partisine geldiğinde Tom şaşırdı.
- We both like to party.
- İkimiz parti yapmayı severiz.
- Let's party forever.
- Sonsuza kadar parti yapalım.
- I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'a gidip parti için hazırlanmasına yardım etmeyi öneriyorum.
- That was just another party.
- O, sıradan bir partiydi.
- Don't call him for the party.
- Onu partiye çağırma.
- I suggest that your son come to our party.
- Oğlunuzun partimize gelmesini öneririz.
- Tom saw Mary at the party.
- Tom partide Mary'yi gördü.
- Tom and I went to the party together.
- Tom ve ben partiye birlikte gittik.
- You're not wearing that to the party, are you?
- Partide bunu giymeyeceksin, değil mi?
- I'm the one who organized the party.
- Partiyi organize eden bendim.
- She wasn't at all interested in the party.
- Partiyle hiç ilgilenmiyordu.
- You missed out on a great party!
- Harika bir partiyi kaçırmışsın!
- There were more than a hundred people at the party.
- Partide yüzden fazla insan vardı.
- Tom meant to tell Mary about the party.
- Tom'un amacı Mary'ye partiden bahsetmekti.
- I think we should let Tom go to the party.
- Bence Tom'un partiye gitmesine izin vermeliyiz.
- I want to party with you.
- Seninle parti yapmak istiyorum.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe dışında herkes partiye gitti.
- Tom meant to tell Mary about the party.
- Tom Mary'ye partiden bahsetmek istedi.
- I have to go to a stupid party with Tom and his stupid friends.
- Tom ve onun aptal arkadaşlarıyla birlikte aptalca bir partiye gitmek zorundayım.
- I am sorry I am unable to attend your party.
- Partinize katılamadığım için üzgünüm.
- They will get up a party for Tom's birthday.
- Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyecekler.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar keyif aldığından emin değilim.
- The party's on Saturday.
- Parti cumartesi günü.
- Tom is not very likely to be at tonight's party.
- Tom'un bu akşamki partide olması pek olası değil.
- Tom will almost certainly be at the party tonight.
- Tom'un bu akşam partide olacağı neredeyse kesin.
- Over 100 people were present at the party.
- Partide 100'den fazla kişi vardı.
- The party is over.
- Parti bitti.
- I only knew some of the people at Tom's party.
- Tom'un partisinde sadece bazı insanları tanıyordum.
- Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up.
- Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.
- I want to know how many people will be at the party.
- Partide kaç kişi olacağını bilmek istiyorum.
- Tom isn't likely to be at tonight's party.
- Tom'un bu akşamki partiye katılma ihtimali yok.
- Tom wasn't at the party last night.
- Tom dün gece partide değildi.
- I invited Tom to the party.
- Tom'u partiye davet ettim.
- She put on her new dress for the party.
- Parti için yeni elbisesini giydi.
- We organized a huge party.
- Büyük bir parti düzenledik.
- I enjoyed the party a lot.
- Ben partiden çok hoşlandım.
- The party is still going on.
- Parti hâlâ devam ediyor.
- Mary wanted to have the best looking Halloween costume at the party.
- Mary partide en güzel Cadılar Bayramı kostümüne sahip olmak istiyordu.
- You were the most beautiful woman at the party tonight.
- Bu gece partideki en güzel kadın sendin.
- We met each other at a party.
- Birbirimizle bir partide tanıştık.
- I want to give Tom a party.
- Tom'a bir parti vermek istiyorum.
- I thought Tom would enjoy the party.
- Tom'un partiden keyif alacağını düşünmüştüm.
- I'm not going to allow Tom to go to Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gitmesine izin vermeyeceğim.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar çok zevk aldığından emin değilim.
- It wasn't a party.
- Bu bir parti değildi.
- Are you seriously suggesting that we don't invite Tom to our party?
- Tom'u partimize davet etmememizi ciddi olarak öneriyor musun?
- The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery.
- Partiye getirdiğim şişe biralar gereksizdi; ev sahibinin ailesinin bir bira fabrikası varmış.
- I'm not affiliated with any party.
- Ben herhangi bir partiye bağlı değilim.
- Tom brought a bottle of champagne to the party.
- Tom partiye bir şişe şampanya getirdi.
- I'm looking forward to your party.
- Partini dört gözle bekliyorum.
- Was Tom at the party?
- Tom partide miydi?
- I can't make it to your party next weekend.
- Gelecek hafta sonu partine gelemiyorum.
- Mary likes to party.
- Mary parti yapmayı seviyor.
- Tom wasn't at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisinde değildi.
- Now that Tom is here, we can start the party.
- Mademki Tom burada, partiye başlayabiliriz.
- Tom said that Mary had fun at your party.
- Tom, Mary'nin partinizde eğlendiğini söyledi.
- What's the real reason Tom didn't want to go to the party?
- Tom'un partiye gitmek istememesinin gerçek nedeni nedir?
- I was the only one drunk at the party.
- Partide sarhoş olan tek kişi bendim.
- Maybe we shouldn't have gone to Tom's party last night.
- Belki de dün gece Tom'un partisine gitmemeliydik.
- I knew Tom wouldn't enjoy the party.
- Tom'un partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- Who should I go with to the party?
- Partiye kiminle gitmem gerekir?
- Tomoko asked her friends to come to her party.
- Tomoko arkadaşlarından partisine gelmelerini istedi.
- I hope that Tom isn't at the party.
- Umarım Tom partide değildir.
- I'm not affiliated with any party.
- Hiçbir partiye bağlı değilim.
- Tom enjoyed the party.
- Tom partiden keyif aldı.
- Tom wasn't invited to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine davet edilmedi.
- I hope you had a good time at the party.
- Partide eğlendiğinizi umuyorum.
- The party is just getting started.
- Parti daha yeni başlıyor.
- I was at a party.
- Ben bir partideydim.
- We should go to the party together.
- Partiye birlikte gitmeliyiz.
- Tom assumed Mary wouldn't be at the party.
- Tom, Mary'nin partiye gelmeyeceğini düşündü.
- What a wonderful party!
- Ne harika bir parti!
- Illness prevented her from attending the party.
- Hastalık onun partiye katılmasını engelledi.
- I will leave everything about the party up to you.
- Partiyle ilgili her şeyi sana bırakacağım.
- No student went to the party.
- Hiçbir öğrenci partiye gitmedi.
- The party's on Sunday.
- Parti, pazar günü.
- Tom drank too much at the party last night.
- Tom dün geceki partide çok fazla içti.
- We had a very good time at the party.
- Partide çok iyi vakit geçirdik.
- Dan invited Linda to a student party.
- Dan Linda'yı bir öğrenci partisine davet etti.
- We went to the party and had a pleasant time.
- Partiye gittik ve hoş zaman geçirdik.
- Her application to join the party was rejected.
- Partiye katılmak için yaptığı başvuru reddedildi.
- Tom invited me to a party at his home.
- O beni evindeki bir partiye davet etti.
- How about inviting Meg to the party?
- Meg'i partiye davet etmeye ne dersin?
- That party is always pandering to the middle class.
- O parti her zaman orta sınıfı kullanıyor.
- Why are you canceling the party?
- Neden partiyi iptal ediyorsun?
- I never imagined so many people would come to my party.
- Partime bu kadar çok insanın geleceğini hiç düşünmemiştim.
- During the party, alcohol flowed like water.
- Parti boyunca alkol su gibi aktı.
- Tom didn't expect a surprise party.
- Tom sürpriz bir parti beklemiyordu.
- Tom said he liked the party.
- Tom partiden hoşlandığını söyledi.
- I took it for granted that you would come to my party.
- Partime geleceğine kesin gözüyle baktım.
- I met them at a dinner party.
- Onlarla bir akşam yemeği partisinde tanıştım.
- I need to buy some food for tonight's party.
- Bu akşamki parti için biraz yiyecek almam lazım.
- Tom was the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek çocuk Tom'du.
- Tom was the only one drunk at the party.
- Tom partideki tek sarhoş kişiydi.
- Everyone except Tom went to the party.
- Tom hariç herkes partiye gitti.
- We enjoyed the party very much.
- Partiden çok keyif aldık.
- Tom said he didn't want a party.
- Tom bir parti istemediğini söyledi.
- Everybody except the Anderson family is going to the party next Thursday evening.
- Anderson ailesi dışında herkes gelecek Perşembe akşamı partiye gidiyor.
- Tom seemed to be enjoying the party.
- Tom partiden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- After the concert the performers celebrated with a party at a nearby restaurant.
- Sanatçılar konserden sonra yakındaki bir restoranda bir parti ile kutlama yaptılar.
- We enjoyed ourselves at the party.
- Biz partiden zevk aldık.
- Dan apologized to his daughter, Linda, for not letting her go to the party.
- Dan partiye gitmesine izin vermediği için kızı Linda'dan özür diledi.
- No one showed up at Tom's party.
- Hiç kimse Tom'un partisine gelmedi.
- Tom had a hunch that Mary would bring her new boyfriend to the party.
- Mary'nin yeni erkek arkadaşını partiye getireceği Tom'un içine doğdu.
- Who will host the party?
- Partiye kim ev sahipliği yapacak?
- Tom may not come to the party tonight.
- Tom bu gece partiye gelmeyebilir.
- We're going to the party in eighteenth century costumes.
- Partiye on sekizinci yüzyıl kostümleriyle gideceğiz.
- Everyone was dressed in a beautiful kimono at the party.
- Partide herkes güzel bir kimono giymişti.
- We enjoyed every minute of the party.
- Partinin her dakikasından zevk aldık.
- Tom wasn't the only boy invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilen tek çocuk Tom değildi.
- She liked to party and meet boys.
- Partileri ve erkeklerle tanışmayı seviyordu.
- I can't wear this old suit to that party.
- O partide bu eski takımı giyemem.
- I didn't want a party.
- Ben bir parti istemedim.
- I don't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemiyorum.
- Tom was the last person Mary expected to see at John's party.
- Tom Mary'nin John'un partisinde görmeyi umduğu son kişiydi.
- Who else will you invite to your party?
- Partine başka kimi davet edeceksin?
- Of course, I will be at the party.
- Tabii ki, partide olacağım.
- I was at Tom's party last weekend.
- Ben geçen hafta sonu Tom'un partisindeydim.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
- Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- I'm very busy getting ready for the party.
- Partiye hazırlanmakla çok meşgulüm.
- They want me to organize the party.
- Onlar partiyi organize etmemi istiyorlar.
- Tom met a pretty girl at the party.
- Tom partide güzel bir kızla tanıştı.
- Tom says he's not going to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmeyeceğini söylüyor.
- This is a great party.
- Bu harika bir parti.
- I had already eaten before I arrived at the party.
- Partiye gelmeden önce çoktan yemiştim.
- She can't go to the party because she doesn't have a babysitter.
- O partiye gidemiyor çünkü bakıcısı yok.
- We were not invited to the party.
- Partiye davet edilmedik.
- Tom told Mary why he was late for her party.
- Tom Mary'ye partiye neden geç kaldığını anlattı.
- I know all about the party.
- Parti hakkında her şeyi biliyorum.
- Was Tom invited to the party?
- Tom partiye davet edildi mi?
- I met Tom last year at a party.
- Tom'la geçen sene bir partide tanışmıştım.
- It's your party.
- Senin partin.
- I think you shouldn't invite Tom to your party.
- Bence Tom'u partinize davet etmemelisiniz.
- Tom showed up at the party with his girlfriend.
- Tom partiye kız arkadaşıyla geldi.
- Tom tried to persuade Mary to come to his party.
- Tom partisine gelmesi için Mary'yi ikna etmeye çalıştı.
- Tom partied with his friends last night.
- Tom dün gece arkadaşları ile parti yaptı.
- Tom is the only Canadian that I invited to my party.
- Tom, partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- I invited her to the party.
- Onu partiye davet ettim.
- I can't go to Tom's party.
- Tom'un partisine gidemem.
- By and by the party ended and everyone went home.
- Yavaş yavaş parti sona erdi ve herkes eve gitti.
- I'm coming to your party.
- Partine geliyorum.
- I am sorry I am unable to attend your party.
- Partine katılamadığım için üzgünüm.
- He was the only one who came to the party.
- O, partiye gelen tek kişiydi.
- I have no idea why Tom doesn't want to go to Mary's party.
- Tom'un neden Mary'nin partisine gitmek istemediğine dair hiçbir fikrim yok.
- Tom really knows how to party.
- Tom nasıl parti vereceğini gerçekten bilir.
- She was supposed to attend the party with him.
- Onunla partiye katılması gerekiyordu.
- He, as well as his sister, are invited to the party.
- Hem o hem de kız kardeşi partiye davetliler.
- We had a party in the open.
- Bizim açık havada bir partimiz vardı.
- I'm glad you enjoyed the party.
- Partiden hoşlanmana sevindim.
- I've already told Tom what to bring to the party.
- Tom'a partiye ne getireceğini çoktan söyledim.
- Tom left the party with Mary.
- Tom Mary ile partiden ayrıldı.
- We're having a surprise party for Tom tonight at my place.
- Bu gece benim evimde Tom için sürpriz bir parti veriyoruz.
- I didn't know anyone at the party.
- Partide kimseyi tanımıyordum.
- Will I be the only one going to the party?
- Partiye giden tek kişi ben mi olacağım?
- I thought it might be fun, so I went to Tom's party.
- Eğlenceli olur diye düşündüm ve Tom'un partisine gittim.
- I thought you might like to know who's coming to our party.
- Partimize kimlerin geleceğini bilmek istersin diye düşündüm.
- Now that Tom is here, we can start the party.
- Tom burada olduğuna göre partiye başlayabiliriz.
- He was the only one who came to the party.
- Partiye gelen tek kişi oydu.
- Tom ran into one of his ex-girlfriends at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisinde eski kız arkadaşlarından birine rastladı.
- He came to the party last night with Jane.
- Dün gece partiye Jane ile geldi.
- Whether he comes or not, we'll begin the party on time.
- Gelse de gelmese de partiye zamanında başlayacağız.
- If you don't want to go to that party, you don't have to.
- Eğer o partiye gitmek istemiyorsan, gitmek zorunda değilsin.
- We're both planning to be at your party.
- İkimiz de partinize gelmeyi planlıyoruz.
- We did a lot of singing and dancing at the party.
- Partide, bir sürü şarkı söyledik ve dans ettik.
- We can't come to the party.
- Biz partiye gelemeyiz.
- This party is boring.
- Bu parti sıkıcı.
- I don't know why Tom doesn't want Mary at his party.
- Tom'un neden Mary'yi partisinde istemediğini bilmiyorum.
- I didn't want Tom at my party.
- Tom'u partimde istemiyorum.
- She was the only one not invited to the party.
- O, partiye davet edilmeyen tek kişiydi.
- This party is awesome.
- Bu parti harika.
- All in all, we had a good time at the party.
- Sonuç olarak, partide iyi vakit geçirdik.
- I told Tom I'd invite Mary to my party.
- Tom'a Mary'yi partime davet edeceğimi söyledim.
- Anne will not come to our party.
- Anne partimize gelmeyecek.
- Tom was at the party last night.
- Tom dün gece partideydi.
- You have our party's undivided support.
- Partimizin bölünmez desteğine sahipsiniz.
- I didn't want a party.
- Ben parti istemedim.
- Nobody brought eating utensils to the party.
- Hiç kimse çatal-bıçak takımlarını partiye getirmedi.
- She cannot have seen me at the party.
- Beni partide görmüş olamaz.
- Tom invited Mary to the party.
- Tom, Mary'i partiye davet etti.
- Please say hello to Nancy if you see her at the party.
- Nancy'yi partide görürseniz, lütfen ona selam söyleyin.
- I didn't know anybody at the party.
- Ben partide hiç kimseyi tanımıyordum.
- Are you going to come to Tom's party this weekend?
- Bu hafta sonu Tom'un partisine gelecek misin?
- Tom is almost certainly going to be at the party tonight.
- Tom bu akşam neredeyse kesinlikle partide olacak.
- Tom certainly helped make our party more fun.
- Tom kesinlikle partimizin daha eğlenceli olmasına yardımcı oldu.
- She made friends with him at the party.
- Onunla partide arkadaş oldu.
- Does she still want to take part in the party?
- Hala partiye katılmak istiyor mu?
- We're getting ready for the party.
- Biz parti için hazırlanıyoruz.
- Tom seemed to be having a good time at the party.
- Tom partide iyi vakit geçiriyor gibiydi.
- Let's get the party started.
- Hadi parti başlasın.
- We would like you to come to our party.
- Partimize gelmenizi istiyoruz.
- Who's coming to our party?
- Kim partimize geliyor?
- Some of you will attend the party.
- Bazılarınız partiye katılacaksınız.
- We want you to come to our party.
- Partimize gelmenizi istiyoruz.
- Tom thought he was going to enjoy the party.
- Tom partide eğleneceğini düşündü.
- Tom is the only boy that Mary has invited to her party.
- Mary'nin, partisine davet ettiği tek çocuk Tom'dur.
- You missed out on a great party!
- Harika bir partiyi kaçırdın!
- Tom did a good job planning the party.
- Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
- He added that he had a wonderful time at the party.
- Partide harika vakit geçirdiğini ekledi.
- Tom invited Mary to a party at his house.
- Tom, Mary'yi evindeki bir partiye davet etti.
- There were many delicious snacks at the party.
- Partide birçok lezzetli atıştırmalıklar vardı.
- I don't know why Tom doesn't want Mary at his party.
- Tom'un Mary'yi neden partisinde istemediğini bilmiyorum.
- Tom was invited to the party.
- Tom partiye davet edildi.
- Tom was not invited to the party.
- Tom partiye çağrılmadı.
- I didn't talk to Tom at the party.
- Partide Tom'la konuşmadım.
- I'm kind of hoping Tom doesn't come to the party.
- Tom'un partiye gelmemesini umuyorum.
- I invited him to the party and he accepted.
- Onu partiye davet ettim ve o da kabul etti.
- She didn't show up at the party, but nobody knows why.
- O, partide görünmedi fakat sebebini kimse bilmiyor.
- He was present at the party.
- Partide o, vardı.
- I thought you'd enjoy the party.
- Partiden zevk alacağını düşünmüştüm.
- Tom invited Mary to a party.
- Tom, Mary'yi bir partiye davet etti.
- Tom and Mary cleaned up after the party.
- Tom ve Mary partiden sonra ortalığı temizlediler.
- Tom baked three dozen cookies for Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.
- Are you upset that you weren't invited to Tom's party?
- Tom'un partisine davet edilmediğine üzgün müsün?
- Tom didn't want the party to end.
- Tom partinin bitmesini istemedi.
- The party's on Wednesday.
- Parti çarşamba günü.
- Aren't you going to come to Tom's party tonight?
- Bu gece Tom'un partisine gelmeyecek misin?
- I'm pretty sure Tom won't be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gelmeyeceğinden eminim.
- Tom invited us to a costume party.
- Tom bizi kostüm partisine davet etti.
- I'm sure you're going to enjoy yourself at the party.
- Partide eğleneceğinize eminim.
- Mary met Tom at a dinner party.
- Mary, Tom'la bir akşam yemeği partisinde tanıştı.
- I was on my way to the party.
- Ben partiye gidiyordum.
- I wasn't surprised when Tom showed up at the party because Mary told me he'd be coming.
- Tom partiye geldiğinde şaşırmadım çünkü Mary bana geleceğini söylemişti.
- I talked Tom into going to the party.
- Tom'u partiye gitmeye ikna ettim.
- I didn't meet anyone new at the party.
- Partide yeni biriye tanışmadım.
- I'm pretty sure Tom isn't going to be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine gelmeyeceğinden eminim.
- Are you having a Valentine's Day party at your house again this year?
- Bu yıl da evinizde Sevgililer Günü partisi mi veriyorsunuz?
- Tom didn't make it to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmedi.
- Tom is going to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet edecek.
- I hope you enjoyed the party more than I did.
- Umarım partiyi benim sevdiğimden daha fazla sevdin.
- Both of us plan to be at your party.
- İkimiz de partinize gelmeyi planlıyoruz.
- Tom can't figure out how Mary was able to plan a surprise party without him knowing about it.
- Tom, Mary'nin kendisinin haberi olmadan nasıl sürpriz bir parti planlayabildiğini anlayamıyor.
- The party's on Friday.
- Parti cuma günü.
- All but Mike were present at the party.
- Mike'dan başka herkes partide idi.
- I planned a party for him.
- Onun için bir parti planladım.
- I really wanted to go to the party, but I couldn't.
- Gerçekten partiye gitmek istedim ama gidemedim.
- I went to that party.
- O partiye gittim.
- Nobody invited me to the party.
- Kimse beni partiye davet etmedi.
- She didn't talk to me at the party.
- O, partide benimle konuşmadı.
- You need to take a shower before you go to the party.
- Partiye gitmeden önce duş almalısın.
- Tell all your friends about the party we're having.
- Verdiğimiz partiden bütün arkadaşlarına bahset.
- The party was pretty wild.
- Parti oldukça çılgındı.
- Why don't you join the party?
- Neden partiye katılmıyorsun?
- Tom invited me to a party at his house.
- Tom beni evindeki bir partiye davet etti.
- I saw her kissing another guy at the party.
- Onu partide başka bir adamla öpüşürken gördüm.
- We're having a bachelor party for Tom at my place tonight.
- Bu gece benim evimde Tom için bekârlığa veda partisi veriyoruz.
- We're going to another party after this one.
- Bundan sonra başka bir partiye gideceğiz.
- Tom was planning a party.
- Tom bir parti planlıyordu.
- Tom was the last one to leave the party.
- Tom partiden ayrılan son kişiydi.
- We met last Christmas at the office party.
- Geçen Noel ofis partisinde tanıştık.
- How many are in your party?
- Partinizde kaç kişi var?
- Tom forgot to tell Mary about the party.
- Tom, Mary'ye partiden bahsetmeyi unuttu.
- I don't want Tom at my party.
- Tom'u partimde istemiyorum.
- Tom asked Mary what he should bring to the party.
- Tom Mary'ye partiye ne getirmesi gerektiğini sordu.
- Are you going to the party today?
- Bugün partiye gidecek misin?
- Come back to the party.
- Partiye geri dön.
- The party's tomorrow.
- Parti yarın.
- Rika had a good time singing at the party.
- Rika partide şarkı söyleyerek iyi vakit geçirdi.
- There's party at Tom's tonight.
- Bu gece Tom'un evinde parti var.
- Tom was the only one not invited to Mary's party.
- Mary'nin partisine davet edilmeyen tek kişi Tom'du.
- Illness prevented me from going to the party.
- Hastalık partiye gitmemi engelledi.
- Why don't you come along with us to the party?
- Neden bizimle partiye gelmiyorsun?
- Tom forgot to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet etmeyi unuttu.
- Tom told me the party was tonight.
- Tom bana partinin bu gece olduğunu söyledi.
- I almost forgot to tell Tom about the party.
- Tom'a partiden bahsetmeyi neredeyse unutuyordum.
- It appears that she had a nice time at the party.
- O, partide hoşça vakit geçirmiş gibi görünüyor.
- I understand how much you want to go to the party, but I can't let you go.
- Partiye gitmeyi ne kadar çok istediğini anlıyorum ama gitmene izin veremem.
- I'll bring my sister to the party.
- Partiye kız kardeşimi getireceğim.
- Tom didn't know anyone at the party.
- Tom partideki kimseyi tanımıyordu.
- How was the party?
- Parti nasıldı?
- I'm sorry I didn't make it to your party.
- Partine gelmediğim için üzgünüm.
- The party wasn't much fun.
- Parti pek de eğlenceli değildi.
- Tom doesn't know why Mary didn't come to the party.
- Tom, Mary'nin partiye neden gelmediğini bilmiyor.
- Do you want to know why I wasn't at Tom's party?
- Tom'un partisinde neden olmadığımı bilmek ister misin?
- Tom said he'd rather not go to Mary's party.
- Tom Mary'nin partisine gitmemeyi tercih ettiğini söyledi.
- You and I should go to the party together.
- Sen ve ben partiye birlikte gitmeliyiz.
- I don't feel like going to the party.
- Partiye gitmek istemiyorum.
- I knew you wouldn't enjoy the party.
- Partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- When was the last time you went to a party?
- En son ne zaman bir partiye gittin?
- Tom persuaded Mary to go to the party with him.
- Tom, Mary'yi partiye onunla gitmeye ikna etti.
- I'm really glad you decided to come to our party instead of staying at home.
- Evde kalmak yerine partimize gelmeye karar vermene çok sevindim.
- Tom and I met at a New Year's Eve party.
- Tom ve ben bir yılbaşı partisinde tanıştık.
- They will get up a party for Tom's birthday.
- Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.
- I'm afraid Tom will show up and ruin my party.
- Tom'un gelip partimi mahvetmesinden korkuyorum.
- I didn't go to the party because I was sick.
- Hasta olduğum için partiye gitmedim.
- Tom isn't sure what time the party starts.
- Tom partinin ne zaman başlayacağından emin değil.
- Tom let Mary take the credit for organizing the party.
- Tom partiyi organize etme işini Mary'nin üstlenmesine izin verdi.
- Tom didn't have a good time at the party.
- Tom partide iyi vakit geçirmedi.
- Tom wasn't the only one who wasn't at the party.
- Partide olmayan tek kişi Tom değildi.
- I knew you wouldn't like the party.
- Partiden hoşlanmayacağını biliyordum.
- Who else will you invite to your party?
- Partinize başka kimi davet edecekiniz?
- Tom canceled his party.
- Tom partisini iptal etti.
- We would like you to come to our party.
- Partimize gelmenizi çok isteriz.
- Tom turned up at Mary's party even though he wasn't invited.
- Tom davet edilmediği halde Mary'nin partisine geldi.
- Who was in charge of today's party?
- Bugünkü partinin sorumlusu kimdi?
- Tom couldn't talk Mary out of going to the party.
- Tom Mary'yi partiye gitmekten vazgçiremedi.
- The party was pretty boring at first.
- Parti ilk başta oldukça sıkıcıydı.
- The party was almost over.
- Parti, neredeyse bitti.
- I'm sorry, but I can't come to your party next weekend.
- Üzgünüm ama gelecek hafta sonu partinize gelemeyeceğim.
- I haven't decided yet whether I will attend the party.
- Partiye katılıp katılmayacağıma henüz karar vermedim.
- Are you going to tell Tom about the party?
- Tom'a partiden söz edecek misin?
- You'll never make it to Tom's party.
- Tom'un partisine asla gelemezsin.
- Tom never had the chance to talk to Mary at the party.
- Tom'un partide Mary ile konuşma fırsatı hiç olmadı.
- Everyone but Mike was at the party.
- Mike dışında herkes partideydi.
- Someone invited me to a party, but I was too scared to go.
- Birisi beni bir partiye davet etti ama gidemeyecek kadar çok korkmuştum.
- If you don't do anything about it, the party will be a flop.
- Eğer bu konuda bir şey yapmazsan, parti fiyasko olacak.
- I'm going to a party.
- Bir partiye gidiyorum.
- Tom cancelled his party because something came up.
- Bir şey çıktığı için Tom partisini iptal etti.
- I hope Tom can come to my party.
- Tom'un partime gelebileceğini umuyorum.
- Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- I wonder if Tom will be at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olup olmayacağını merak ediyorum.
- You're not invited to my party.
- Partime davetli değilsin.
- Tom's a party animal.
- Tom bir parti hayvanıdır.
- Tom is going to go to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gidecek.
- I don't mind helping you clean up after the party.
- Partiden sonra temizlik yapmana yardım etmeyi umursamıyorum.
- With the exception of Mike, everyone was at the party.
- Mike hariç, herkes partideydi.
- I'm coming to your party and bringing you an unusual present.
- Partinize geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum.
- She wants to attend the party.
- Partiye katılmak istiyor.
- I wonder who's going to be at the party.
- Partide kimlerin olacağını çok merak ediyorum.
- I recognized my former music professor at the party.
- Partide eski müzik profesörümü tanıdım.
- The party won't start until he shows up.
- O gelene kadar parti başlamayacak.
- I promised Tom that we'd be at his party.
- Tom'a partisinde olacağımıza söz verdim.
- He was the only one not invited to the party.
- Partiye davet edilmeyen tek kişi oydu.
- I'm the one who told Tom about your party.
- Tom'a partinizden bahseden bendim.
- Jane appears to be enjoying the party.
- Jane partiden keyif alıyor gibi görünüyor.
- It turned out everybody in the party was a vampire.
- Partideki herkesin vampir olduğu ortaya çıktı.
- I invited Tom to the party.
- Tom'u partiye ben davet ettim.
- She introduced me to her friends at the party.
- Partide beni arkadaşları ile tanıştırdı.
- If you don't do anything about it, the party will be a flop.
- Eğer bu konuda hiçbir şey yapmazsan, parti bir fiyasko olacak.
- I'm invited to Claudia's party tonight.
- Bu gece Claudia'nın partisine davetliyim.
- I think I forgot to tell Tom about the party.
- Sanırım Tom'a partiden bahsetmeyi unuttum.
- Aren't you going to the party tonight?
- Bu gece partiye gitmiyor musun?
- Why can't I go to Tom's party?
- Neden Tom'un partisine gidemiyorum?
- Tom didn't expect to see Mary at the party.
- Tom partide Mary'yi görmeyi beklemiyordu.
- I wonder why Tom wasn't at Mary's party.
- Tom'un neden Mary'nin partisinde olmadığını merak ediyorum.
- Tom saw the party as a good networking opportunity.
- Tom partiyi iyi bir networking fırsatı olarak gördü.
- We'd both really like to go to your party.
- İkimiz de partinize gitmeyi çok isteriz.
- Tom and I met at a New Year's Eve party.
- Tom ve ben bir yılbaşı partisinde buluştuk.
- They became inseparable after that party.
- O partiden sonra ayrılmaz oldular.
- Why don't you join our party?
- Sen neden bizim partimize katılmıyorsun?
- I enjoyed myself very much at the party last evening.
- Dün akşamki partide çok eğlendim.
- Aren't you going to the party?
- Partiye gitmiyor musun?
- The date of the party is still up in the air.
- Partinin tarihi, hala belirsiz.
- I wasn't surprised when Tom showed up at the party because Mary told me he'd be coming.
- Mary bana onun geleceğini söylediği için Tom partiye geldiğinde şaşırmadım.
- We all went to the party except Joe.
- Joe dışında hepimiz partiye gittik.
- Tom had a party at his place Monday evening.
- Tom'un pazartesi akşamı evinde bir parti vardı.
- Hopefully he'll come to the party.
- İnşallah partiye gelir.
- He didn't show up at the party last night.
- Dün geceki partiye gelmedi.
- I suggest that your son come to our party.
- Oğlunun partimize gelmesini öneririm.
- Will you go to the party tonight?
- Bu gece partiye gidecek misin?
- There's a party going on in the next room.
- Bitişik odada devam eden bir parti var.
- I hope you enjoyed yourselves at the party.
- Umarım partide eğlenmişsinizdir.
- No one's coming to our party tonight.
- Bu gece partimize hiç kimse gelmiyor.
- Over 100 people were present at the party.
- Partide 100'ün üzerinde kişi vardı.
- I think Tom should wear a tie to the party.
- Bence Tom partide kravat takmalı.
- Tom and Mary went to a stargazing party.
- Tom ve Mary bir yıldız izleme partisine gitti.
- Tom organized this party.
- Tom bu partiyi düzenledi.
- Tom showed up at the party with his new girlfriend.
- Tom partiye yeni kız arkadaşıyla geldi.
- Let's give Tom a surprise welcome party.
- Tom'a sürpriz bir karşılama partisi yapalım.
- Does Tom know why you weren't at his party?
- Tom partiye neden gelmediğini biliyor mu?
- Tell all your friends about the party we're having.
- Bütün arkadaşlarına vereceğimiz partiden bahset.
- Tom discreetly left the party early.
- Tom ihtiyatlı bir şekilde partiden erken ayrıldı.
- Mary got her first Botox injection at a Botox party.
- Mary bir botoks partisinde ilk Botox enjeksiyonunu yaptırdı.
- She had a blue dress on at the party yesterday.
- Dün partide onun üzerinde mavi bir elbise vardı.
- The party opened with his speech.
- Parti, onun konuşmasıyla açıldı.
- Tom's behavior at the party was inexcusable.
- Tom'un partideki davranışı affedilemezdi.
- After he came, the party started.
- O geldikten sonra parti başladı.
- We're both planning to be at your party.
- İkimiz de partinizde olmayı planlıyoruz.
- The party was all but over when I arrived.
- Ben geldiğimde parti bitmişti.
- Let's party!
- Hadi parti yapalım!
- The party's just getting started.
- Parti daha yeni başlıyordu.
- Though I have decided to go to the party, I'm not looking forward to it.
- Partiye gitmeye karar vermeme rağmen, bunu dört gözle beklemiyorum.
- The party was totally awful.
- Parti tamamen berbattı.
- I met a Smith at the party.
- Partide Smith diye biriyle tanıştım.
- I could kick myself for not inviting Tom and Mary to my party.
- Tom ve Mary'yi partime davet etmediğim için kendime kızabilirim.
- I didn't want to miss the party.
- Partiyi kaçırmak istemedim.
- It was a pity that he couldn't come to our party.
- Ne yazık ki partimize gelemedi.
- Thanks for the party.
- Parti için teşekkürler.
- I didn't talk to Tom at the party.
- Tom'la partide konuşmadım.
- We attended the party last evening.
- Dün akşam partiye katıldık.
- I went to a party last night.
- Dün gece bir partiye gittim.
- I saw Tom at the party.
- Tom'u partide gördüm.
- There were no students who went to the party.
- Partiye giden hiçbir öğrenci yoktu.
- Their party won the most votes in the election.
- Onların partisi seçimlerde en fazla oyu aldı.
- Tom didn't seem surprised when I told him where the party was going to be.
- Tom, partinin nerede olacağını söylediğimde şaşırmadı.
- I'm quite sure that Tom is planning on being at your party.
- Tom'un partinizde bulunmayı planladığından eminim.
- Tom probably doesn't know why Mary wasn't at his party.
- Tom muhtemelen Mary'nin neden onun partisinde olmadığını bilmiyor.
- I enjoyed myself at Tom's party.
- Tom'un partisinde çok eğlendim.
- I suppose you want to ask me why I didn't go to your party last night.
- Sanıyorum sen bana dün geceki partine niçin gitmediğimi sormak istiyorsun.
- Tom said he didn't know what time the party was going to start.
- Tom partinin ne zaman başlayacağını bilmediğini söyledi.
- Tom told me that you told him that I wouldn't go to his party.
- Tom bana, partisine gitmeyeceğimi ona senin söylediğini söyledi.
- Are you going to Tom's party?
- Tom'un partisine mi gidiyorsun?
- I wonder when the party's going to start.
- Partinin ne zaman başlayacağını merak ediyorum.
- She had a blue dress on at the party yesterday.
- Dünkü partide üzerinde mavi bir elbise vardı.
- How many people came to your party?
- Partine kaç kişi geldi?
- I shouldn't have invited Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmemem gerekirdi.
- You should polish your shoes before you go to the party.
- Partiye gitmeden önce ayakkabılarını cilalamalısın.
- Mary baked three dozen cookies for Tom's party.
- Mary, Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.
- I met her at a party.
- Kızla bir partide tanıştım.
- There was enough food at the party for everyone to have some.
- Partide herkese yetecek kadar yiyecek vardı.
- I'll see to the arrangements for the party.
- Parti için gerekli düzenlemeleri yapacağım.
- It's a good thing you didn't go to Tom's party.
- İyi ki Tom'un partisine gitmediniz.
- I'm looking forward to the party.
- Partiyi dört gözle bekliyorum.
- Tom was at the party, wasn't he?
- Tom partideydi, değil mi?
- Let's get this party started.
- Bu partiyi başlatalım.
- I don't want them at my party.
- Onları partimde istemiyorum.
- How much is this party going to cost?
- Bu parti ne kadara mal olacak?
- We will begin the party when he comes.
- O geldiğinde, partiye başlayacağız.
- Tom is the only Canadian I invited to my party.
- Tom partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- I just can't wait for the party.
- Parti için sabırsızlanıyorum.
- I suggest that your son come to our party.
- Çocuğunun partimize gelmesini tavsiye ederim.
- My friends and I went to a party yesterday.
- Arkadaşlarım ve ben dün bir partiye gittik.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
- Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
- I told Tom I'd invite Mary to my party.
- Tom'a Mary'yi partime çağıracağımı söyledim.
- We're throwing a party Friday evening at our place.
- Cuma akşamı bizim evde bir parti veriyoruz.
- I'd have loved to see you at the party I organised yesterday.
- Dün düzenlediğim partide seni görmeyi çok isterdim.
- Tom didn't drink much at the party last night.
- Tom dün gece partide çok içki içmedi.
- Get ready to party.
- Partiye hazır olun.
- I had already eaten before I arrived at the party.
- Partiye gitmeden önce zaten yemeğimi yemiştim.
- I'm sure Tom will be at the party.
- Tom'un partide olacağından eminim.
- What's the real reason that Tom didn't want to go to the party?
- Tom'un partiye gitmek istememesinin gerçek sebebi neydi?
- We need more than ten cases of beer for our party.
- Partimiz için on kasadan fazla biraya ihtiyacımız var.
- Tom didn't say anything about how the party went.
- Tom partinin nasıl gittiği hakkında bir şey söylemedi.
- I saw her at the party.
- Onu partide gördüm.
- Tom said he would try to make it to our party tonight.
- Tom bu akşamki partimize gelmeye çalışacağını söyledi.
- Who's the party for?
- Parti kimin için?
- I really had a good time at her party.
- Düzenlediği partide gerçekten güzel zaman geçirdim.
- I'm going to throw a party.
- Bir parti vereceğim.
- Did you tell Tom about tonight's party?
- Tom'a bu geceki partiden söz ettin mi?
- I find it difficult to believe that you'd rather stay home than go to a party.
- Partiye gitmektense evde kalmayı tercih ettiğine inanmakta güçlük çekiyorum.
- Tom hosted an extravagant party at his mansion.
- Tom malikanesinde abartılı bir parti verdi.
- This party is kind of boring, don't you think?
- Bu parti biraz sıkıcı, öyle değil mi?
- I'll bring my sister to the party.
- Kız kardeşimi partiye getireceğim.
- The party finished at nine.
- Parti dokuzda bitti.
- We were expecting Tom to be at the party, but he didn't show up.
- Biz Tom'un partide olmasını bekliyorduk, ama o görünmedi.
- You should be getting ready for the party.
- Parti için hazırlanıyor olmalısın.
- Tom doesn't know why Mary didn't come to the party.
- Tom neden Mary'nin partiye gelmediğini bilmiyor.
- Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
- Tom partiye hazırlanmak için Mary'nin yardımına güveniyordu.
- I bought a lot of food for the party.
- Parti için bir sürü yiyecek aldım.
- The only reason Tom went to the party was that he expected Mary to be there.
- Tom'un partiye gitmesinin tek nedeni Mary'nin orada olmasını beklemesiydi.
- When is the party going to be?
- Parti ne zaman olacak?
- Don't forget about the party next week.
- Gelecek hafta partiyi unutma.
- I enjoyed myself a lot at your party.
- Partinizde çok eğlendim.
- I'm the one who organized the party.
- Partiyi organize eden kişi benim.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
- Partideki tavırlarından memnun değilim.
- I'm sure you'll enjoy the party.
- Eminim partiden keyif alacaksın.
- Tom wished he'd been invited to the party.
- Tom partiye davet edilmeyi diledi.
- She didn't show up at the party yesterday.
- Dün partiye gelmedi.
- Of course I'm going to the party.
- Elbette partiye gidiyorum.
- He dressed himself like a hermit for the party last night.
- O dün geceki parti için bir keşiş gibi giyinmiş.
- I thought you guys were planning on coming to my party.
- Partime gelmeyi planladığınızı sanıyordum.
- Which party does she belong to?
- O hangi partiye üye?
- Are you going to the party?
- Sen partiye gidiyor musun?
- The party was awfully boring.
- Parti çok sıkıcıydı.
- You may go to the party, but you must be home by midnight.
- Partiye gidebilirsin ama gece yarısına kadar evde olmalısın.
- Today's party is informal.
- Bugünkü parti gayri resmi.
- Everybody at the party was charmed by her grace.
- Partideki herkes onun zarafetinden etkilendi.
- Don't count me in for the party.
- Beni parti için sayma.
- I didn't think Tom would show up at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisine geleceğini düşünmemiştim.
- Is there going to be a party tonight?
- Bu akşam bir parti olacak mı?
- Tom told everybody in his class to come to his party.
- Tom sınıftaki herkese partisine gelmelerini söyledi.
- I convinced Tom to go to the party.
- Tom'u partiye gitmeye ikna ettim.
- How was Tom's party?
- Tom'un partisi nasıldı?
- I persuaded him to go to the party.
- Onu partiye gitmeye ikna ettim.
- Don't tell me you're not going to Tom's party?
- Bana Tom'un partisine gitmediğini söyleme.
- Tom and Mary met at a party.
- Tom ve Mary bir partide tanıştılar.
- Tom didn't expect Mary to be at his party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmesini beklemiyordu.
- Don't invite him to the party.
- Onu partiye davet etme.
- Tom thought what Mary was wearing wasn't appropriate for a formal party.
- Tom Mary'nin giydiğinin resmî bir parti için uygun olmadığını düşünüyordu.
- Tom invited Mary to the party, didn't he?
- Tom Mary'yi partiye davet etti, değil mi?
- You party too much.
- Çok fazla parti yapıyorsun.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- Partide o kadar komikti ki kahkahalarımı tutamadım.
- She made a point of my attending the party.
- Partiye katılmamı çok önemsedi.
- He suggested that I accompany him to the party.
- Partide ona eşlik etmemi önerdi.
- I didn't know anybody at the party.
- Partide kimseyi tanımıyordum.
- I may not come to your party.
- Partinize gelmeyebilirim.
- Tom said he wasn't going to be at Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisinde olmayacağını söyledi.
- I don't want Tom to come to our party.
- Tom'un partimize gelmesini istemiyorum.
- I met them at a party.
- Onlarla bir partide buluştum.
- We still need to buy food for tonight's party.
- Bu akşamki parti için hâlâ yiyecek almamız gerekiyor.
- She called everybody together for another party.
- Herkesi başka bir parti için bir araya çağırdı.
- Her illness kept her from attending the party.
- Hastalığı onun partiye katılmasını engelledi.
- When shall we have the party?
- Partiyi ne zaman yapalım?
- Tom didn't notice that Mary wasn't at the party.
- Tom Mary'nin partide olmadığını fark etmedi.
- We don't know what he did at the party.
- Partide ne yaptığını bilmiyoruz.
- I didn't see you at the party the other night.
- Geçen geceki partide seni görmedim.
- Every boy is supposed to wear a tie at the party.
- Partide erkek çocuklarının kravat takması gerekiyor.
- Tom didn't get to eat any ice cream at the party.
- Tom partide hiç dondurma yiyemedi.
- Do you think Tom will invite me to his party?
- Sence Tom beni partisine davet edecek mi?
- Tom may not come to our party tonight.
- Tom bu gece partimize gelmeyebilir.
- I met Tom at the party.
- Tom'la partide tanıştım.
- We both like to party.
- İkimiz de partileri severiz.
- I wonder how many people will be at Tom's party.
- Tom'un partisinde kaç kişi olacak merak ediyorum.
- I was invited to Tom's party.
- Tom'un partisine davet edildim.
- I'm sure you'll have a good time at Tom's party.
- Tom'un partisinde iyi vakit geçireceğinize eminim.
- Who did you think Tom would invite to his party?
- Tom'un, partisine kimi davet edeceğini düşündün?
- Tom and Mary met at a New Year's party.
- Tom ve Mary Yılbaşı partisinde tanıştı.
- No one showed up at Tom's party.
- Tom'un partisine kimse gelmedi.
- Tom enjoyed himself at the party.
- Tom partide çok eğlendi.
- Tom certainly knows how to party.
- Tom kesinlikle nasıl parti vereceğini biliyor.
- He didn't show up at the party yesterday evening.
- Dün akşam partiye gelmedi.
- Why were you thrown out of the party?
- Neden partiden atıldın?
- I don't know when the party will begin.
- Partinin ne zaman başlayacağını bilmiyorum.
- At the end of the party, only two guests remained.
- Partinin sonunda sadece iki konuk kaldı.
- Tom told everybody in his class to come to his party.
- Tom sınıftaki herkese partisine gelmesini söyledi.
- Tom is coming to the party, too.
- Tom da partiye geliyor.
- I haven't been invited to the party.
- Partiye davet edilmedim.
- It seemed that Tom wanted to attend the party.
- Görünüşe göre Tom partiye katılmak istemiş.
- The restaurant billed me 250,000 yen for the party.
- Restoran bana parti için 250,000 yen fatura kesti.
- The party for Tom has been canceled.
- Tom için yapılan parti iptal edildi.
- The party was really great.
- Parti gerçekten harikaydı.
- I want to give her a party.
- Ben ona bir parti vermek istiyorum.
- Does Tom know why Mary didn't invite him to her party?
- Tom neden Mary'nin onu partisine davet etmediğini biliyor mu?
- She didn't show up at the party, but nobody knows why.
- Partiye gelmedi ama kimse nedenini bilmiyor.
- I asked twenty friends to the party.
- Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.
- He met her at a party, and it was love at first sight.
- Onunla bir partide tanışıp ilk görüşte aşık olmuştu.
- Let the party begin.
- Parti başlasın.
- By and by the party ended and everyone went home.
- Çok geçmeden parti sona erdi ve herkes evine gitti.
- There was a party last night.
- Dün gece bir parti vardı.
- It is very kind of you to invite me to the party.
- Beni partiye davet etmeniz büyük nezaket.
- You should be getting ready for the party.
- Senin parti için hazırlanıyor olman gerek.
- The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery.
- Partiye getirdiğim bira şişeleri gereksizdi; ev sahibinin ailesinin bir bira fabrikası varmış.
- The inflation issue split the party.
- Enflasyon meselesi partiyi böldü.
- The party gained ground rapidly.
- Parti hızla yer edindi.
- The party's Wednesday.
- Parti çarşamba.
- I met a lot of interesting people at the party last night.
- Dün geceki partide bir sürü ilginç insanla tanıştım.
- There were more than fifty girls at the party.
- Partide elliden fazla kız vardı.
- Tom might not like it if we didn't come to his party.
- Onun partisine gelmezsek Tom bundan hoşlanmayabilir.
- They gave a big party for me.
- Onlar benim için büyük bir parti verdiler.
- Tom couldn't talk Mary out of going to the party.
- Tom, Mary'yi partiye gitmekten vazgeçiremedi.
- Not only she but also her parents were invited to the party.
- Partiye sadece o değil, ailesi de davetliydi.
- Aside from him, nobody else came to the party.
- Ondan başka kimse partiye gelmedi.
- Tom said he liked the party.
- Tom partiyi beğendiğini söyledi.
- It's going to be a great party.
- Harika bir parti olacak.
- We're going to Tom's party.
- Tom'un partisine gidiyoruz.
- It's too bad she can't come to the party.
- Onun partiye gelememesi çok kötü.
- Tom isn't going to let Mary go to the party.
- Tom, Mary'nin partiye gitmesine izin vermeyecek.
- He entered the Democratic Party but soon left it.
- Demokrat Parti'ye girdi ama oradan çok geçmeden ayrıldı.
- I met Tom at Mary's party.
- Mary'nin partisinde Tom'la tanıştım.
- Tom is the only boy that Mary has invited to her party.
- Tom, Mary'nin partisine davet ettiği tek çocuk.
- I know you're not coming to my party, but I wish you were.
- Partime gelmeyeceğini biliyorum ama keşke gelseydin.
- I certainly hope that you're planning to come to my party.
- Umarım partime gelmeyi düşünüyorsundur.
- Tom came home drunk from a party.
- Tom partiden eve sarhoş geldi.
- They seemed to enjoy themselves at the party last night.
- Dün geceki partide eğleniyor gibiydiler.
- The party was a marked success.
- Parti, çok başarılıydı.
- Last night you were talking to someone at the party.
- Dün gece partide birisiyle konuşuyordun.
- Come to the party, will you?
- Partiye gel, olur mu?
- Tom is going to be at the party tonight.
- Tom bu akşam partide olacak.
- He met a pretty brunette at the evening party.
- Akşam partide güzel bir esmerle tanıştı.
- I arrived to the party, but as soon as I finished the meal, I left.
- Partiye geldim ama yemeği bitirir bitirmez ayrıldım.
- Tom seemed to know a lot of people at the party.
- Tom partideki pek çok kişiyi tanıyor gibiydi.
- I enjoyed myself very much at the party last evening.
- Dün akşam partide hoşça vakit geçirdim.
- Tom forgot to tell Mary about the party.
- Tom Mary'ye partiden bahsetmeyi unuttu.
- Tom must've known Mary wouldn't want him at her party.
- Tom, Mary'nin onu partide istemeyeceğini biliyor olmalıydı.
- Tom met a pretty girl at the party.
- Tom partide hoş bir kızla tanıştı.
- All of us went to Tom's party except for Mary.
- Mary'nin haricinde hepimiz Tom'un partisine gittik.
- I hope you will be able to come to this party.
- Umarım bu partiye gelebilirsin.
- We really hope you can be at our party.
- Gerçekten partimizde olabileceğini düşünüyoruz.
- Tom invited me to a party at his home.
- Tom beni evindeki bir partiye davet etti.
- Can you help us decorate for the party?
- Parti için süslememize yardım eder misin?
- Who will give the party?
- Partiyi kim veriyor?
- All the students attended the party.
- Bütün öğrenciler partiye katıldı.
- Tom hoped that Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine geleceğini umuyordu.
- The party gained ground rapidly.
- Parti hızla ilerleme kaydetti.
- The party was awful.
- Parti berbattı.
- A few people at the party were Canadians.
- Partideki birkaç kişi Kanadalıydı.
- About twenty people came to the party.
- Partiye yaklaşık yirmi kişi geldi.
- Anne will not come to our party.
- Anne partimize gelmeyecektir.
- How many people were at your party?
- Partinde kaç kişi vardı?
- We had a party outside.
- Dışarıda bir partimiz vardı.
- Layla decided to go to the party.
- Layla partiye gitmeye karar verdi.
- Tom hoped Mary would be at the party.
- Tom, Mary'nin de partide olmasını umuyordu.
- Have you ever decorated your house for a party?
- Hiç evinizi bir parti için dekore ettiniz mi?
- I didn't really want to leave the party early, but something came up.
- Aslında partiden erken ayrılmak istemiyordum ama bir işim çıktı.
- Tom met Mary at a dinner party.
- Tom bir akşam yemeği partisinde Mary ile tanıştı.
- Their party won the most votes in the election.
- Onların partisi seçimlerde en çok oyu aldı.
- Everything is ready now for the party.
- Artık parti için her şey hazır.
- Even though Tom didn't want to go to the party, he went because he thought he'd see Mary there.
- Tom partiye gitmek istememesine rağmen, Mary'yi orada göreceğini düşündüğü için gitti.
- Why are you canceling the party?
- Partiyi niye iptal ediyorsunuz?
- Aren't you going to come to Tom's party tonight?
- Bu akşam Tom'un partisine gelmeyecek misin?
- We want you to come to our party.
- Partimize gelmeni istiyoruz.
- I'm sorry I missed your party.
- Partini kaçırdığım için üzgünüm.
- Tom didn't think Mary would come to his party.
- Tom, Mary'nin partiye geleceğini düşünmemişti.
- I invited twelve people to my party, but one of them couldn't come.
- Partime on iki kişiyi davet ettim ama biri gelemedi.
- Tom is the only Canadian I invited to my party.
- Tom, partime davet ettiğim tek Kanadalı.
- I ran into Mary at the party last week.
- Geçen hafta partide Mary ile karşılaştım.
- You don't have to go to the party if you don't want to.
- İstemiyorsan, partiye gitmek zorunda değilsin.
- The party started soon after his arrival.
- Parti onun gelişinden kısa bir süre sonra başladı.
- We called the party a great success.
- Partiyi, büyük bir başarı olarak nitelendirdik.
- Tom invited Mary to a party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etti.
- I'm not going to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmiyorum.
- Love to party!
- Partiyi seviyorum!
- Mary invited my best friend to her party, but she hasn't invited me.
- Mary en iyi arkadaşımı partiye davet etti ama beni davet etmedi.
- Could you stick around after the party and help me clean up?
- Partiden sonra etrafı temizlememe yardım eder misin?
- I'm sure you'll have a good time at Tom's party.
- Tom'un partisinde eğleneceğinden eminim.
- Ask Tom if he's going to the party tonight.
- Tom'un bu gece partiye gidip gitmeyeceğini sor.
- Will there be any food at the party?
- Partide hiç yiyecek olacak mı?
- Love to party!
- Parti yapmayı seviyorum!
- I think Tom should wear a tie to the party.
- Bence Tom partide bir kravat takmalı.
- She made friends with him at the party.
- Partide onunla arkadaş oldu.
- This is the best party ever.
- Bu gelmiş geçmiş en iyi parti.
- Tom doesn't seem to be enjoying the party.
- Tom partiden pek hoşlanmamış gibi görünüyor.
- I asked her if she could go to the party.
- Ona partiye gidip gidemeyeceğini sordum.
- Everyone at the party was drunk except for Tom.
- Tom hariç partideki herkes sarhoştu.
- The party ended at ten o'clock.
- Parti saat onda sona erdi.
- Tom and Mary attended the party together.
- Tom ve Mary birlikte partiye katıldılar.
- The party is dying down.
- Parti bitiyor.
- Tom wants to know whether you plan to come to his party or not.
- Tom partisine gelip gelmeyeceğini bilmek istiyor.
- We're not going to let Tom go to the party.
- Tom'un partiye gitmesine izin vermeyeceğiz.
- The party was boring, so I decided to leave.
- Parti sıkıcıydı, ben de gitmeye karar verdim.
- Are you going to go to the party tonight?
- Bu akşam partiye gidecek misin?
- I heard that Tom crashed the party.
- Tom'un partiyi bastığını duydum.
- Nobody wants to come to your party.
- Hiç kimse partine gelmek istemiyor.
- I hope you and your wife can make it to our party.
- Umarım sen ve karın partimize gelebilirsiniz.
- All in all, we had a good time at the party.
- Her şeyi hesaba katarsak, partide iyi bir zaman geçirdik.
- We called the party a great success.
- Partinin, büyük bir başarı olduğunu düşündük.
- We will welcome whoever wants to come to the party.
- Partiye gelmek isteyen herkesi memnuniyetle karşılayacağız.
- Tom was late to the party.
- Tom partiye geç kalmıştı.
- The issue split the party.
- Konu partiyi böldü.
- Tom said he hopes you'll be at the party.
- Tom partide olmanı umduğunu söyledi.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla geldi.
- What are you going to wear to the party?
- Partide ne giyeceksiniz?
- Tom wants to know if you're planning to come to his party.
- Tom onun partisine gelmeyi planlayıp planlamadığını bilmek istiyor.
- Now we've got ourselves a party.
- Şimdi kendimize bir parti bulduk.
- I told Tom that I wouldn't be at his party.
- Tom'a partisine gelmeyeceğimi söyledim.
- Tom left the party with Mary.
- Tom partiden Mary ile ayrıldı.
- More people came to my party than I expected.
- Partime beklediğimden daha fazla insan geldi.
- Both Tom and Mary said that they had fun at your party.
- Hem Tom hem de Mary partinizde eğlendiklerini söylediler.
- Tom and Mary exchanged numbers at the party.
- Tom ve Mary partide sayıları değiştirdiler.
- Tom doesn't doubt that Mary will come to the party.
- Tom, Mary'nin partiye geleceğinden şüphe duymuyor.
- Tom thought Mary would likely come to his party.
- Tom Mary'nin muhtemelen onun partisine geleceğini düşündü.
- I'm invited to Tom's party tonight.
- Bu gece Tom'un partisine davetliyim.
- Tom suspected that Mary came to the party to steal something.
- Tom, Mary'nin partiye bir şey çalmak için geldiğinden şüpheleniyordu.
- Does she still want to take part in the party?
- O hala partiye katılmak istiyor mu?
- Tom said he invited Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partisine davet ettiğini söyledi.
- Are you going to be at the party tonight?
- Bu gece partide olacak mısın?
- Tom's the life of the party.
- Tom partinin can damarı.
- I suppose you want to ask me why I didn't go to your party last night.
- Sanırım bana dün geceki partinize neden gitmediğimi sormak istiyorsunuz.
- The party is tomorrow.
- Parti yarın.
- I will be coming to the party too.
- Ben de partiye geleceğim.
- I'm not going to let you go to Tom's party.
- Tom'un partisine gitmenize izin vermeyeceğim.
- We went ahead with the plan for the party.
- Parti için yaptığımız planı uyguladık.
- I thought it might be fun, so I went to Tom's party.
- Eğlenceli olabileceğini düşündüm, bu yüzden Tom'un partisine gittim.
- Tom emailed Mary the pictures he took at her party.
- Tom, Mary'nin partisinde çektiği resimleri e-postayla gönderdi.
- The Indian National Congress and the Bharatiya Janata Party are the most prominent political parties in India.
- Hindistan Ulusal Kongresi ve Bharatiya Janata Partisi Hindistan'ın en önde gelen siyasi partileridir.
- The party was boring, so I decided to leave.
- Parti sıkıcı olduğundan ayrılmaya karar verdim.
- Paul went to party in place of his father.
- Paul babasının yerine partiye gitti.
- I couldn't attend that party because I was sick.
- O partiye katılamadım çünkü hastaydım.
- Tom doesn't want Mary to come to his party.
- Tom, Mary'nin partisine gelmesini istemiyor.
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istemediği halde Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar kibardı.
- It seemed that Tom wanted to attend the party.
- Tom partiye katılmak istiyor gibi görünüyordu.
- Tom hoped Mary would be at the party.
- Tom Mary'nin partide olacağını umuyordu.
- Tom shouldn't have left the party so early.
- Tom partiden bu kadar erken ayrılmamalıydı.
- We always have a party on his birthday.
- Onun doğum gününde her zaman parti yaparız.
- We partied together.
- Birlikte parti yaptık.
- The party was a success.
- Parti başarılı oldu.
- I saw Tom and Mary at a party together.
- Tom ve Mary'yi bir partide birlikte gördüm.
- I met her at a party.
- Onunla bir partide buluştum.
- She may not come to the party tonight.
- Bu gece partiye gelmeyebilir.
- How was last night's party?
- Dün geceki parti nasıldı?
- He postponed the party.
- O, partiyi erteledi.
- We enjoyed ourselves at the party.
- Partide çok eğlendik.
- Tom explained to Mary why he couldn't go to her party.
- Tom, Mary'ye partisine neden gidemeyeceğini açıkladı.
- The party host had a Portuguese accent.
- Partinin ev sahibinin Portekiz aksanı vardı.
- Tom didn't want to go to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmek istemedi.
- How many people are at your party?
- Partinde kaç kişi var?
- I didn't get an invitation to Tom's party.
- Tom'un partisine davet edilmedim.
- Tom had lots of fun at the party.
- Tom partide çok eğlendi.
- Thanks for inviting us to the party.
- Bizi partiye davet ettiğiniz için teşekkürler.
- I heard about your party.
- Partinizi duydum.
- Tom and Mary should tell John that they won't be at his party.
- Tom ve Mary, John'a partisinde olmayacaklarını söylemeli.
- I only went to the party to fulfill my societal obligations.
- Partiye sadece toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için gittim.
- Tom didn't have to go to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmek zorunda değildi.
- The party was held on May 22nd.
- Parti 22 Mayısta düzenlendi.
- The issue split the party.
- Bu konu partiyi böldü.
- Tom is at a dinner party.
- Tom bir akşam yemeği partisinde.
- He knows how to party.
- Nasıl parti yapılacağını biliyor.
- She couldn't attend that party because she was sick.
- O partiye katılamadı çünkü hastaydı.
- Tom wasn't able to come to our party.
- Tom bizim partimize gelemedi.
- How many people did you invite to your party?
- Partinize kaç kişi davet ettiniz?
- I love to party.
- Parti vermeyi seviyorum.
- What are you going to wear to the party tonight?
- Bu geceki partide ne giyeceksin?
- I hope we can make it to your party.
- Umarım partinize gelebiliriz.
- We met at a party.
- Bir partide tanıştık.
- The party was a flop.
- Parti bir fiyaskoydu.
- Who will host the party?
- Partiyi kim düzenleyecek?
- He thanked the host for the very enjoyable party.
- O, çok eğlenceli parti için ev sahibine teşekkür etti.
- I've been planning this party for days.
- Günlerdir bu partiyi planlıyorum.
- The party started soon after his arrival.
- Parti o geldikten kısa bir süre sonra başladı.
- Will you come to my party?
- Partime gelecek misin?
- Who did you think Tom would invite to his party?
- Tom'un partisine kimi davet edeceğini sanıyordun?
- Tom wished he'd known about the party.
- Tom partiyi tanımayı diledi.
- I wanted to take part in the party but I couldn't.
- Partiye katılmak istedim ama katılamadım.
- Mary invited my best friend to a party, but not me.
- Mary en iyi arkadaşımı bir partiye davet etti ama beni etmedi.
- Tom is planning a party.
- Tom bir parti planlıyor.
- Tom didn't mention anything about the party.
- Tom parti hakkında hiçbir şeyden bahsetmedi.
- This is the biggest party I've ever been to.
- Bu şimdiye kadar bulunduğum en büyük parti.
- Today's party is informal.
- Bugünkü parti resmî değil.
- I was invited to Sachiko's party.
- Sachiko'nun partisine davet edildim.
- Is it necessary for me to attend the party?
- Partiye katılmak benim için gerekli mi?
- I heard you crashed Tom's party.
- Tom'un partisine davetsiz katıldığını duydum.
- All but Mike were present at the party.
- Mike hariç herkes partideydi.
- I assume Tom and Mary weren't at your party.
- Tom ve Mary'nin partinizde olmadığını varsayıyorum.
- Few people noticed her absence from the party.
- Çok az kişi onun partideki yokluğunu fark etti.
- You should invite Tom to your party, but I doubt that he'll come.
- Tom'u partinize davet etmelisiniz ama geleceğinden şüpheliyim.
- Today's party was really lively, wasn't it?
- Bugünkü parti çok hareketliydi, değil mi?
- I'm sure you'll have fun at Tom's party.
- Tom'un partisinde eğleneceğinize eminim.
- The party was great.
- Parti harikaydı.
- Tom said he won't come to our party.
- Tom partimize gelmeyeceğini söyledi.
- We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
- Mary started to date a man she met at a dinner party.
- Mary bir akşam yemeği partisinde tanıştığı bir adamla çıkmaya başladı.
- We should go to the party.
- Partiye gitmeliyiz.
- She was the last woman that I expected to see at the party.
- O, partide görmeyi beklediğim son kadındı.
- Can you come to the party?
- Partiye gelebilir misin?
- He thanked his host for a most enjoyable party.
- Ev sahibine çok keyifli bir parti için teşekkür etti.
- I really enjoyed myself at the party.
- Partide gerçekten eğlendim.
- I have no clothes to go to the party.
- Partiye gidecek kıyafetim yok.
- I wonder why Tom didn't want Mary at his party.
- Acaba Tom neden Mary'yi partisinde istemedi?
- She drank two glasses of wine at the party.
- Partide iki kadeh şarap içti.
- Tom wants to party all the time.
- Tom sürekli parti yapmak istiyor.
- Tom is helping Mary decorate for her party.
- Tom, Mary'nin parti için süsleme yapmasına yardım ediyor.
- He is one of the up and coming young men of the party.
- Partinin gelecek vaat eden genç adamlarından biri.
- He was kicked out of the party.
- Partiden kovuldu.
- She bought a shirt for him to wear to the party.
- Partide onun giymesi için bir gömlek satın aldı.
- Tom and Mary weren't invited to John's party.
- Tom ve Mary, John'un partisine davet edilmemişlerdi.
- Due to my lumbago, I won't be able to attend Koizumi's party.
- Belim ağrıdığı için Koizumi'nin partisine katılamayacağım.
- I've been invited to a party tomorrow.
- Yarın bir partiye davet edildim.
- Even though I was tired, I went to the party.
- Yorgun olmama rağmen, partiye gittim.
- The party has started.
- Parti başladı.
- Who invited Tom to the party?
- Tom'u partiye kim davet etti?
- I assume Tom won't be at tonight's party.
- Tom'un bu akşamki partiye gelmeyeceğini varsayıyorum.
- I didn't invite Tom to my party.
- Tom'u partime davet etmedim.
- The party was so good.
- Parti çok güzeldi.
- We really hope you can be at our party.
- Gerçekten partimizde olabileceğinizi umuyoruz.
- Tom said he isn't going to Mary's party.
- Tom, Mary'nin partisine gitmeyeceğini söyledi.
- Tom partied with his friends last night.
- Tom dün gece arkadaşlarıyla parti yaptı.
- Don't tell me you're not going to Tom's party?
- Tom'un partisine gitmeyeceğini söyleme bana?
- The party set out regardless of the bad weather.
- Parti kötü havaya bakılmaksızın düzenlendi.
- The children were so excited after the party that they couldn't sleep.
- Çocuklar partiden sonra o kadar heyecanlıydılar ki, uyuyamadılar.
- Tom wanted everybody to come to his party.
- Tom herkesin partisine gelmesini istiyordu.
- Tom postponed the party.
- Tom partiyi erteledi.
- I think you'll have fun at Tom's party.
- Tom'un partisinde eğleneceğini düşünüyorum.
- Tom didn't show up at the party yesterday.
- Tom dün partiye gelmedi.
- Were there any kids at your party?
- Partinde hiç çocuk var mıydı?
- I've decided that I won't go to the party.
- Partiye gitmemeye karar verdim.
- Is it OK if I invite Tom to your party?
- Tom'u partinize davet etmemin bir sakıncası var mı?
- Tom invited me to a party.
- Tom beni bir partiye davet etti.
- The party was boring, so I left early.
- Parti sıkıcıydı, o yüzden erken ayrıldım.
Show More (1991)
|
