perishable - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
perishable çabuk bozulan (yiyecek) adj.
  • Mr. Halls isn't willing to invest money on perishable agricultural commodities.
  • Bay Halls çabuk bozulabilen tarım ürünlerine yatırım yapmak istemiyor.
  • It is right that perishable goods, and foodstuffs in particular, should be excluded from the restrictions.
  • Çabuk bozulabilen malların ve özellikle de gıda maddelerinin kısıtlamaların dışında tutulması doğrudur.
  • Has the Commission ever been forced to restrict the concentration of ownership in the trade in perishables in Europe?
  • Komisyon, Avrupa'da çabuk bozulan malların ticaretinde mülkiyetin yoğunlaşmasını kısıtlamak zorunda kaldı mı?
Show More (0)