| 1 |
perverse |
sapkın |
adj. |
|
- However, the Commission's proposal is perverse in its duplicity.
- Bununla birlikte, Komisyon'un önerisi ikiyüzlülük açısından sapkındır.
- So discussion of this amounts to something almost perverse.
- Dolayısıyla bu konunun tartışılması neredeyse sapkınlık anlamına geliyor.
- However, the Commission's proposal is perverse in its duplicity.
- Bununla birlikte, Komisyon'un önerisi iki yüzlülük açısından sapkındır.
- It is the same perverse and obscurantist logic which is at work.
- İş başında olan da aynı sapkın ve karanlıkçı mantıktır.
- That has everything to do with what I would call the perverse return of the warlords.
- Bu durum, askeri diktatörlerin sapkın dönüşü olarak adlandırdığım şeyle ilgilidir.
- In the event of conflict, it becomes totally brutal and perverse.
- Çatışma durumunda, tamamen acımasız ve sapkın bir hal alır.
- We see many cases of a perverse use of oil resources.
- Petrol kaynaklarının sapkın bir şekilde kullanıldığına dair pek çok vaka görüyoruz.
- It is the same perverse and obscurantist logic which is at work.
- İşte aynı sapkın ve karanlıkçı mantık iş başındadır.
- We see many cases of a perverse use of oil resources.
- Petrol kaynaklarının sapkın bir şekilde kullanıldığına dair birçok vaka görüyoruz.
- It would be perverse for Britain to go from a position of transparency to one of relative secrecy.
- İngiltere'nin şeffaflık konumundan göreceli bir gizlilik konumuna geçmesi sapkınlık olur.
- In the event of a conflict, it becomes totally brutal and perverse.
- Bir çatışma durumunda, ise tamamen acımasız ve sapkın bir hal alır.
- In the event of conflict, it becomes totally brutal and perverse.
- Bir çatışma durumunda bu durum tamamen acımasız ve sapkın bir hal alır.
- This is a perverse interpretation of ending discrimination.
- Bu, ayrımcılığa son vermenin sapkın bir yorumudur.
- Tom is perverse.
- Tom sapkındır.
Show More (11)
|
| 2 |
perverse |
sapık |
adj. |
|
- Layla was victim to Sami's every perverse whim.
- Layla, Sami'nin her sapık kaprisinin kurbanı oldu.
- Don't think I'm perverse, but I've seen several condoms in her purse.
- Sapık olduğumu düşünmeyin ama çantasında birkaç prezervatif gördüm.
- Don't think I'm perverse, but I've seen several condoms in her purse.
- Sapık olduğumu düşünme ama onun çantasında birkaç prezervatif gördüm.
- Don't be so perverse!
- Bu kadar sapık olma!
- Layla was victim to Sami's every perverse whim.
- Leyla, Sami'nin her sapık hevesinin kurbanıydı.
Show More (2)
|
| 3 |
perverse |
ters |
adj. |
|
- There could even be some perverse upward movement of prices in the short term.
- Kısa vadede fiyatlarda ters yönde yukarı doğru bir hareket bile olabilir.
- There could even be some perverse upward movement of prices in the short term.
- Hatta kısa vadede fiyatlarda ters yönde yukarı doğru bir hareket bile olabilir.
- Secondly, they very often act as a perverse incentive.
- İkinci olarak çoğu zaman ters bir teşvik işlevi görürler.
- The final vote, in fact, contains a perverse paradox.
- Son oylama aslında ters bir paradoks içeriyor.
Show More (1)
|
| 4 |
perverse |
aksi |
adj. |
|
- Don't be so perverse!
- O kadar aksi huylu olma!
Show More (-2)
|
