|
- In my own country, the Netherlands, potatoes are irradiated but I have never seen this displayed on the label.
- Kendi ülkem Hollanda'da patatesler ışınlanıyor ancak bunun etikette gösterildiğini hiç görmedim.
- It found that too much of a hot potato.
- Bunu çok fazla sıcak patates olarak buldu.
- Who, nowadays, peels their carrots and potatoes themselves?
- Bugünlerde kim havuç ve patateslerini kendisi soyuyor?
- Exports of onions, tomatoes, potatoes, apples and citrus fruits are subsidised.
- Soğan, domates, patates, elma ve turunçgiller ihracatına devlet desteği verilmektedir.
- That is a hot potato, which everyone, including Parliament, has preferred to avoid.
- Bu, Parlamento da dahil olmak üzere herkesin kaçınmayı tercih ettiği sıcak bir patates.
- Pass me the potatoes.
- Bana patatesleri uzat.
- I'm sure the potatoes are in the cupboard.
- Patateslerin dolapta olduğuna eminim.
- Tom sold some of the potatoes he had bought to Mary.
- Tom aldığı patateslerin bir kısmını Mary'ye sattı.
- We don't have any potatoes any more.
- Artık hiç patatesimiz yok.
- I want a sack of potatoes.
- Bir çuval patates istiyorum.
- Many farmers in Hokkaido grow potatoes.
- Hokkaido'da birçok çiftçi patates yetiştirir.
- We unearth potatoes.
- Patatesleri çıkaralım.
- They live on potatoes around here.
- Buralarda patatesle yaşıyorlar.
- I don't put potatoes in the refrigerator.
- Ben buzdolabına patates koymam.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- Patatesler on dakika içinde hazır olacak.
- If you don't want to eat potatoes, then sit hungry.
- Patates yemek istemiyorsan, aç otur.
- Joanna washed the potatoes.
- Joanna patatesleri yıkadı.
- A devastating potato blight and famine struck in Ireland in the 1840's.
- 1840'larda İrlanda'da yıkıcı bir patates yanıklığı ve kıtlık baş gösterdi.
- Potatoes, figs, and coffee are my favorite foods.
- Patates, incir ve kahve en sevdiğim yiyeceklerdir.
- Tell her that I am peeling the potatoes.
- Ona patatesleri soyduğumu söyle.
- Have you dug up the potatoes?
- Patatesleri topladınız mı?
- Did you cook the potatoes in their jackets?
- Patatesleri ceketlerinde mi pişirdiniz?
- He was mashing potatoes.
- Patates eziyordu.
- I had steak and potatoes last night.
- Dün gece biftek ve patates yedim.
- Could you please pass the potatoes?
- Lütfen patatesleri verir misin?
- Tom wouldn't mind eating meat and potatoes every day of the week.
- Tom haftanın her günü et ve patates yemekten rahatsız olmaz.
- We have squash, tomatoes, cucumbers, carrots, okra and potatoes.
- Kabak, domates, salatalık, havuç, bamya ve patatesimiz var.
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynar suda 20 dakika pişirin.
- He peels the potatoes and divides them into pieces.
- Patatesleri soyup parçalara ayırıyor.
- Can you pass me the potatoes?
- Patatesleri uzatabilir misin?
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
- Memleketim Bolu'da patatesli köy ekmeği yedim.
- Potatoes are vegetables.
- Patates sebzedir.
- What are some tasty foods that would go well with potatoes?
- Patatesle iyi gidebilecek lezzetli yiyecekler nelerdir?
- Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
- Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.
- Sıra sıra patatesler topraktan çıkarılır ve bir çapayla toplanır.
- What goes well with potatoes?
- Patatesle ne iyi gider?
- I'm sure the potatoes are in the cupboard.
- Patateslerin dolapta olduğundan eminim.
- Tom peeled the potatoes and then boiled them.
- Tom patatesleri soydu ve sonra haşladı.
- The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
- We ate some Swedish meatballs with gravy, potatoes, and lingonberry jam.
- Biz biraz soslu, patatesli ve kırmızı yaban mersinli reçelli İsveç köfteleri yedik.
- They live on potatoes around here.
- Buralarda patatesle besleniyorlar.
- We have squash, tomatoes, cucumbers, carrots, okra and potatoes.
- Bizim kabak, domates, salatalık, havuç, bamya ve patatesimiz var.
- The poor peasants ate potatoes.
- Yoksul köylüler patates yediler.
- Medium-rare and a potato, please.
- Az-orta pişmiş ve patates lütfen.
- Idaho is famous for potatoes.
- Idaho patatesleri ile ünlüdür.
- To make the dish of dry potatoes and onions , you will need a quarter kilogram of small potatoes.
- Kuru patates ve soğan yemeği yapmak için 250 gram küçük patatese ihtiyacınız olacak.
- Cook the potatoes!
- Patatesleri pişir!
- She peeled a potato.
- Patates soydu.
- I like potatoes.
- Patates severim.
- She steamed a potato.
- Patatesi buharda pişirdi.
- Tom peeled the potatoes and cooked them.
- Tom patatesleri soydu ve onları pişirdi.
- I'm peeling the celery and the potatoes.
- Kerevizi ve patatesleri soyuyorum.
- The potato ricer, similar to the garlic press, is essential to making lefse.
- Sarımsak ezicisine benzeyen patates ezici, lefse yapmak için çok önemlidir.
- Don't feed the potatoes.
- Patatesleri beslemeyin.
- Tom is peeling the potatoes.
- Tom patatesleri soyuyor.
- I want to eat purple potatoes.
- Mor patatesler yemek istiyorum.
- I would like steak with a baked potato.
- Fırınlanmış patatesle biftek istiyorum.
- You wash the potatoes.
- Patatesleri sen yıka.
- Our potato crop is very good this year.
- Patates mahsulümüz bu yıl çok iyi.
- He wouldn't mind eating meat and potatoes every day of the week.
- Etli patatesi haftanın her günü severek yiyebilir.
- You cooked the potatoes too long.
- Patatesleri çok pişirdin.
- I like potatoes.
- Ben patatesi severim.
- I don't know anything about potatoes.
- Patates hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- Tom loves potatoes.
- Tom patatese bayılır.
- Is eating potatoes fattening?
- Patates yemek şişmanlatır mı?
- Please peel the potatoes.
- Lütfen patatesleri soy.
- Tom loves potatoes.
- Tom patates sever.
- I peeled the potatoes.
- Patatesleri soydum.
- Potatoes don't eat people!
- Patatesler insan yemez!
- Do you have any new potatoes?
- Yeni patatesiniz var mı?
- Tom mashed the potatoes with a large fork.
- Tom patatesleri büyük bir çatalla ezdi.
- Wild boar have eaten up all of our potatoes.
- Yaban domuzu bütün patateslerimizi yedi.
- My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesi çok iyi pişirdi.
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynayan su içinde 20 dakika pişir.
- Where are the potatoes?
- Patatesler nerede?
- I'll boil you the potatoes.
- Size patatesleri haşlayacağım.
- Russian salad is made with potatoes, olives, tuna, and other vegetables.
- Rus salatası patates, zeytin, ton balığı ve diğer sebzelerle yapılır.
- My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesleri çok iyi pişirdi.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- On dakika içinde patatesler bitmiş olacak.
- What's your favorite way to cook potatoes?
- Patates pişirmek için favori tarzınız nedir?
- When Mary went to cook dinner, she found that her potatoes had sprouted in the cupboard.
- Mary yemek pişirmeye gittiğinde, patateslerin dolapta filizlendiğini gördü.
- Tom's farts always smell like potatoes.
- Tom'un osuruğu hep patates gibi kokar.
- Onions cook more quickly than potatoes.
- Soğan patatesten daha çabuk pişer.
- Tom likes potatoes.
- Tom patates sever.
- Tom bought some potatoes.
- Tom biraz patates aldı.
- Pass me the potatoes.
- Patatesleri uzat.
- Buy four big potatoes for me.
- Benim için dört tane büyük patates satın al.
- We need more potatoes.
- Daha fazla patatese ihtiyacımız var.
- If you don't want to eat potatoes, then sit hungry.
- Patates yemek istemiyorsan, o zaman aç otur.
- Onions cook more quickly than potatoes.
- Soğanlar, patateslerden daha çabuk pişer.
- Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.
- Sıra sıra patatesler ortaya çıkarılıyor ve çapayla toplanıyor.
- Tell her that I am peeling the potatoes.
- Patatesleri soyduğumu ona söyle.
- Boil those potatoes.
- Patatesleri haşla.
- Would you please pass the potatoes?
- Patatesleri uzatır mısın lütfen?
- I don't dig up their potatoes.
- Patateslerini kazmıyorum.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.
- Patronun maaşına kıyasla senin kazandığın küçük patatesler.
- Tom dug up the potatoes.
- Tom patatesleri kazdı.
- I want some potatoes.
- Birkaç patates istiyorum.
- How would you like potatoes?
- Patatesi nasıl istersiniz?
- Tom sliced the potatoes.
- Tom patatesleri dilimledi.
- Could you please pass the potatoes?
- Patatesleri uzatır mısın lütfen?
- How much are these potatoes?
- Bu patates ne kadar?
- All revolutionaries live on coffee and potatoes.
- Bütün devrimciler kahve ve patatesle yaşar.
- Did you buy some potatoes?
- Biraz patates aldın mı?
- Tom peeled the potatoes and cooked them.
- Tom patatesleri soydu ve pişirdi.
- Would you please pass the potatoes?
- Lütfen patatesleri uzatır mısın?
- How do you cook potatoes?
- Patatesleri nasıl pişirirsiniz?
- Tom is peeling the potatoes, isn't he?
- Tom patatesleri soyuyor, değil mi?
- You cooked the potatoes too long.
- Patatesleri çok uzun süre pişirmişsin.
- To make the dish of dry potatoes and onions , you will need a quarter kilogram of small potatoes.
- Kuru patates ve soğan yemeği yapmak için çeyrek kilogram küçük patatese ihtiyacınız olacak.
- Why does nobody eat my potatoes?
- Neden kimse patateslerimi yemiyor?
- He peels the potatoes and divides them into pieces.
- O patatesleri soyar ve parçalara böler.
- The box Tom gave me contained potatoes.
- Tom'un bana verdiği kutunun içinde patates vardı.
- Potatoes, tomatoes, and peppers originated in the Americas.
- Patates, domates ve biber Amerika kökenlidir.
- I don't know anything about potatoes.
- Patatesler hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I want some potatoes.
- Biraz patates istiyorum.
- When were potatoes introduced into Japan?
- Patates Japonya'ya ne zaman girdi?
- I'm peeling the celery and the potatoes.
- Kereviz ve patatesleri soyuyorum.
- Cook the potatoes!
- Patatesleri pişirin!
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- When did they introduce potatoes to Japan?
- Onlar patatesi Japonya'ya ne zaman tanıttılar?
- I'll boil the potatoes for you.
- Patatesleri senin için haşlayayım.
- Buy four big potatoes for me.
- Benim için dört büyük patates al.
- I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
- Tom was a potato farmer.
- Tom bir patates çiftçisiydi.
- Medium-rare and a potato, please.
- Az-orta pişmiş et ve bir patates, lütfen.
- I eat red potatoes while drinking tea.
- Çay içerken kırmızı patates yerim.
- She steamed a potato.
- O bir patates buğuladı.
- I wash the potatoes.
- Ben patatesleri yıkarım.
- He grew potatoes in his garden.
- Bahçesinde patates yetiştirdi.
- Don't feed the potatoes.
- Patatesleri besleme.
- I love potatoes.
- Patatese bayılırım.
- What's your favorite way to cook potatoes?
- Patates pişirmenin en sevdiğin yolu nedir?
- Rice, noodles, and potatoes are typical side dishes.
- Pirinç, erişte ve patates tipik garnitürlerdir.
- Tom is going to have steak and potatoes for dinner.
- Tom akşam yemeğinde biftek ve patates yiyecek.
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
- Memleketim Bolu'da patates aromalı köy ekmeği yedim.
- The box Tom gave me contained potatoes.
- Tom'un bana verdiği kutuda patates vardı.
- Tom washed the potatoes.
- Tom patatesleri yıkadı.
- What are some good foods to eat with potatoes?
- Patatesle birlikte yenebilecek iyi yiyecekler nelerdir?
- Tom mashed the potatoes.
- Tom patatesleri ezdi.
- Tom dug up the potatoes.
- Tom patatesleri kazıp çıkardı.
- How do you cook potatoes?
- Patatesleri nasıl pişiriyorsun?
- Tom boiled the potatoes.
- Tom patatesleri kaynattı.
- Would you like another helping of potatoes?
- Bir porsiyon daha patates ister misiniz?
- Have you dug up the potatoes?
- Patatesleri çıkardın mı?
- Peel the potatoes and carrots.
- Patatesleri ve havuçları soy.
- When did they introduce potatoes to Japan?
- Japonya'ya patatesi ne zaman getirdiler?
- Many farmers in Hokkaido grow potatoes.
- Hokkaido'daki birçok çiftçi patates yetiştirir.
- Today we ate potato dumplings.
- Bugün patates köftesi yedik.
- He wouldn't mind eating meat and potatoes every day of the week.
- Haftanın her günü et ve patates yemekten rahatsız olmaz.
- Potatoes give me wind.
- Patatesler bana gaz yapar.
- The introduction of the potato into Nepal doubled the population in a generation.
- Patatesin Nepal'e girişi nüfusu bir nesil içinde ikiye katladı.
- Boil the potatoes until they are tender.
- Patatesleri yumuşayana kadar haşlayın.
- Wild boars have eaten all of our potatoes.
- Yaban domuzları bütün patateslerimizi yedi.
- Frederick the Great introduced the potato to Prussia.
- Büyük Frederick patatesi Prusya'ya tanıttı.
- What are some tasty foods that would go well with potatoes?
- Patatesle iyi gidecek bazı lezzetli besinler nelerdir?
- Tom bought some of the potatoes that Mary was selling.
- Tom, Mary'nin sattığı patateslerden aldı.
- This year I think I'll grow corn instead of potatoes.
- Bu yıl patates yerine mısır yetiştirmeyi düşünüyorum.
- All revolutionaries live on coffee and potatoes.
- Bütün devrimciler kahve ve patatesle yaşıyorlar.
- I don't put potatoes in the refrigerator.
- Patatesleri buzdolabına koymuyorum.
- Our potato crop is very good this year.
- Patates hasatımız bu yıl çok iyi.
- To make the dish of dry potatoes and onions , you will need a quarter kilogram of small potatoes.
- Kuru patates ve soğan yemeği yapmak için, çeyrek kilogram küçük patatese ihtiyacın olacak.
- We need more potatoes.
- Bize daha fazla patates lazım.
- Tom's farts always smell like potatoes.
- Tom'un osurukları her zaman patates gibi kokar.
- Idaho is famous for potatoes.
- Idaho patatesleriyle ünlüdür.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça tavuk, bir patates ve biraz bezelye vardı.
- We unearth potatoes.
- Biz patatesleri topraktan çıkardık.
- Potatoes are very cheap.
- Patates çok ucuz.
- They live on potatoes around here.
- Onlar bu çevrede patatesle beslenirler.
- It is the steamed potato!
- Buharda pişmiş patates!
- I love potatoes.
- Patatesleri severim.
- How would you like potatoes?
- Patatesleri nasıl istersiniz?
- I want to eat purple potatoes.
- Mor patates yemek istiyorum.
- Please don't feed the potatoes.
- Lütfen patatesleri beslemeyin.
- Tom peeled the potatoes.
- Tom patatesleri soydu.
- How much are these potatoes?
- Bu patatesler ne kadar?
- The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci yemekte nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
- Why does nobody eat my potatoes?
- Neden kimse benim patateslerimi yemiyor?
- Put three peeled potatoes into the pot.
- Tencereye üç tane soyulmuş patates koy.
- Can you pass me the potatoes?
- Bana patatesleri uzatır mısın?
- I just added some potatoes to the stew.
- Güvece biraz patates ekledim.
- Potatoes don't eat people!
- Patatesler insanları yemezler!
- Potatoes give me wind.
- Patates bende gaz yapıyor.
- What goes well with potatoes?
- Ne patatesle iyi gider?
- Potatoes are very cheap.
- Patates çok ucuzdur.
- Cut the potatoes.
- Patatesleri kes.
- When was the potato introduced in Japan?
- Patates Japonya'da ne zaman tanıtıldı?
- Please give me the plate of potatoes.
- Lütfen patates tabağını bana ver.
- Please peel the potatoes.
- Lütfen patatesleri soyun.
- The farm grows potatoes.
- Çiftlikte patates yetiştiriliyor.
- She peeled a potato.
- O bir patates soydu.
- We ate some Swedish meatballs with gravy, potatoes, and lingonberry jam.
- Soslu İsveç köftesi, patates ve İsveç kirazı reçeli yedik.
- Tom often eats beans, rice, potatoes or pasta.
- Tom genellikle fasulye, pirinç, patates ya da makarna yer.
- Please don't feed the potatoes.
- Lütfen patatesleri besleme.
- Would you like another helping of potatoes?
- Bir porsiyon patates daha ister misin?
- The potatoes stayed hot.
- Patatesler sıcak kaldı.
- Did you buy potatoes, too?
- Sen de patates aldın mı?
- Benjamin has a sack of potatoes.
- Benjamin'in bir çuval patatesi var.
- Tom had lamb chops, potatoes and mushroom soup for dinner.
- Tom akşam yemeğinde kuzu pirzolası, patates ve mantar çorbası yedi.
- They live on potatoes around here.
- Onlar bu çevrede patatesle yaşarlar.
- I'll boil you the potatoes.
- Sana patatesleri haşlayacağım.
- I'll boil you the potatoes.
- Patatesleri senin için haşlayacağım.
- The poor peasants ate potatoes.
- Fakir köylüler patates yerdi.
Show More (200)
|
