|
- I am puzzled by the Council's excessive caution.
- Konsey'in aşırı ihtiyatlı tutumu karşısında şaşkınım.
- Tom looked very puzzled.
- Tom çok şaşkın görünüyordu.
- You seem a little puzzled.
- Biraz şaşkın görünüyorsun.
- She looked puzzled at the abrupt question posed by a reporter.
- Bir muhabirin sorduğu ani soru karşısında şaşkın görünüyordu.
- Tom is puzzled.
- Tom şaşkın.
- Tom looked a bit puzzled.
- Tom biraz şaşkın görünüyordu.
- He was very puzzled.
- O çok şaşkındı.
- Tom looks like he's puzzled.
- Tom şaşkın gibi görünüyor.
- You seem a little puzzled.
- Sen biraz şaşkın gibi görünüyorsun.
- Tom is still puzzled.
- Tom hala şaşkın.
- Tom didn't seem to be as puzzled as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar şaşkın görünmüyordu.
- Tom said Mary is puzzled.
- Tom Mary'nin şaşkın olduğunu söyledi.
- Tom knew that I was puzzled.
- Tom şaşkın olduğumu biliyordu.
- Tom said Mary is probably still puzzled.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala şaşkın olduğunu söyledi.
- Tom was a bit puzzled by Mary's answer.
- Tom, Mary'nin cevabı karşısında biraz şaşkındı.
- Tom looks slightly puzzled.
- Tom biraz şaşkın görünüyor.
- Tom said Mary was likely to be puzzled.
- Tom Mary'nin muhtemelen şaşkın olacağını söyledi.
- Tom told Mary that he was puzzled.
- Tom, Mary'ye şaşkın olduğunu söyledi.
- Tom is still puzzled.
- Tom hâlâ şaşkın.
- Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
- Tom ve Mary kokunun ne olduğunu merak ederek birbirlerine şaşkın şaşkın baktılar.
- Tom said he's puzzled.
- Tom şaşkın olduğunu söyledi.
- I was totally puzzled.
- Ben tamamen şaşkındım.
- Tom seems puzzled.
- Tom şaşkın görünüyor.
- Tom was both puzzled and concerned.
- Tom hem şaşkın hem de endişeliydi.
- Tom is probably still puzzled.
- Tom muhtemelen hâlâ şaşkın.
- Tom said that he was puzzled.
- Tom şaşkın olduğunu söyledi.
- Tom still looks puzzled.
- Tom hala şaşkın görünüyor.
- Tom said Mary is probably still puzzled.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ şaşkın olduğunu söyledi.
- Everyone looked puzzled.
- Herkes şaşkın görünüyordu.
- Tom looked puzzled.
- Tom şaşkın görünüyordu.
- I was very puzzled.
- Çok şaşkındım.
- Tom seemed to be puzzled.
- Tom şaşkın görünüyordu.
- I suspect Tom and Mary are puzzled.
- Tom ve Mary'nin şaşkın olduklarından şüpheleniyorum.
- Tom is likely to be puzzled.
- Tom muhtemelen şaşkın olacak.
- I know that Tom is puzzled.
- Tom'un şaşkın olduğunu biliyorum.
- Tom said I looked puzzled.
- Tom şaşkın göründüğümü söyledi.
- Tom seemed puzzled.
- Tom şaşkın görünüyordu.
- They said they were puzzled.
- Şaşkın olduklarını söylediler.
- He was very puzzled.
- Çok şaşkındı.
- The murder of Fadil Sadiq puzzled the investigators.
- Fadıl Sadık'ın öldürülmesi müfettişleri şaşkına çevirdi.
- Tom still looks puzzled.
- Tom hâlâ şaşkın görünüyor.
- Tom said I seemed puzzled.
- Tom şaşkın göründüğümü söyledi.
- You still look puzzled.
- Hâlâ şaşkın görünüyorsun.
- Tom still looked puzzled.
- Tom hala şaşkın görünüyordu.
- Tom was genuinely puzzled.
- Tom gerçekten şaşkındı.
- You look puzzled.
- Şaşkın görünüyorsunuz.
- You still look puzzled.
- Sen hâlâ şaşkın görünüyorsun.
- Tom looks puzzled.
- Tom şaşkın görünüyor.
- Tom had a puzzled look on his face.
- Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
- Tom told me that he thought Mary was puzzled.
- Tom bana Mary'nin şaşkın olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom must be puzzled.
- Tom şaşkın olmalı.
- Tom told me he was puzzled.
- Tom bana şaşkın olduğunu söyledi.
- At first, I was puzzled.
- İlk başta, ben şaşkındım.
- He was puzzled at the question.
- Sorulan soru karşısında şaşkındı.
- Tom is probably still puzzled.
- Tom muhtemelen hala şaşkındır.
- Tom remained puzzled.
- Tom şaşkın kaldı.
- I'm a little puzzled.
- Biraz şaşkınım.
- I suspect Tom and Mary are puzzled.
- Tom ve Mary'nin şaşkın olduğundan şüpheliyim.
- You're puzzled, aren't you?
- Şaşkınsın, değil mi?
Show More (57)
|