Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | redouble v. | iki katına çıkarmak | ||
Consequently, it is incumbent on us to pull together and redouble our efforts on behalf of the European Union. Sonuç olarak, Avrupa Birliği adına el ele vermek ve çabalarımızı iki katına çıkarmak hepimizin görevidir. More Sentences |
||||
General | redouble v. | yeniden katlamak | ||
General | redouble v. | artırmak | ||
General | redouble v. | tekrarlamak | ||
General | redouble v. | tekrarlanmak | ||
General | redouble v. | iki misline çıkarmak | ||
General | redouble v. | yansılamak | ||
General | redouble v. | büyük ölçüde artmak | ||
Sport | ||||
Sport | redouble n. | eskrimde rakip orijinal hücum hattını kapatıp karşı atak yapmadığında gerçekleştirilen saldırı | ||
Card | ||||
Card | redouble v. | (briçte) çifte katlanmış bahsi ikiye katlamak | ||
Archaic | ||||
Archaic | redouble v. | yankılanmak |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | redouble one's efforts v. | daha fazla gayret sarfetmek |
General | redouble [obsolete] v. | (bir şeyi) hatırlatmak |