1 |
revolt |
isyan |
n. |
|
- The new director couldn't cope with the revolt against the recent wage policies.
- Yeni müdür, son ücret politikalarına olan isyanla baş edemedi.
- The dictator successfully suppressed the revolt against him.
- Diktatör kendisine karşı yapılan isyanı başarıyla bastırdı.
- This situation has already provoked a number of prisoners' revolts, especially in 1996.
- Bu durum, özellikle 1996 yılında, hapishanelerde bazı isyanlara yol açmıştır.
- In September 1999, a major prisoner revolt has been severely repressed.
- Eylül 1999'da, büyük bir hapishane isyanı sert bir biçimde bastırılmıştır.
- The military quashed the revolt within a matter of hours.
- Ordu isyanı birkaç saat içinde bastırdı.
- It will take a long time to suppress the revolt.
- İsyanı bastırmak, uzun zaman alacak.
- The revolt was put down with little trouble.
- İsyan çok az sorun yaşanarak bastırıldı.
- The Maccabean revolt was started by Matityahu HaKohen.
- Maccabi isyanı, Matityahu Hakohen tarafından başlatıldı.
- In 1911, a revolt broke out.
- 1911 yılında bir isyan patlak verdi.
- The revolt was led by the southern citizenry.
- İsyan güneyli vatandaşlar tarafından yönetildi.
- A revolt broke out.
- Bir isyan patlak verdi.
- In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
- 1918'de pirinç fiyatları nedeniyle ülkenin dört bir yanında isyanlar patlak verdi.
- In 1911, a revolt broke out.
- 1911'de bir isyan patlak verdi.
- The gentleman was killed by a slave in revolt.
- Soylu erkek isyanda bir köle tarafından öldürüldü.
- The revolt was led by the southern citizenry.
- İsyan güneyli vatandaşlar tarafından yürütüldü.
- Let the revolt begin.
- İsyan başlasın.
Show More (13)
|
2 |
revolt |
ayaklanmak |
v. |
|
- The president's biggest fear was that the peasants would revolt against him.
- Başkanın en büyük korkusu köylülerin kendisine karşı ayaklanmasıydı.
- It will take a long time to suppress the revolt.
- Ayaklanmayı bastırmak, uzun sürecek.
Show More (-1)
|
3 |
revolt |
iğrendirmek |
v. |
|
- She was revolted by the bloody death scene of the main character.
- Baş karakterin kan revan içindeki ölüm sahnesinden iğrenmişti.
- The idea of having children is revolting to me.
- Çocuk sahibi olma düşüncesi beni iğrendiriyor.
Show More (-1)
|
4 |
revolt |
baş kaldırmak |
v. |
|
- Some members of the parliament revolted against the change in legislation.
- Parlamentonun bazı üyeleri yasadaki değişikliğe baş kaldırmışlardır.
Show More (-2)
|
5 |
revolt |
tiksinmek |
v. |
|
- In other words, people are either revolted or completely depressed by them.
- Başka bir deyişle, insanlar bu durumdan ya tiksiniyor ya da tamamen depresyona giriyor.
Show More (-2)
|
6 |
revolt |
ayaklanma |
n. |
|
- A revolt broke out.
- Bir ayaklanma patlak verdi.
Show More (-2)
|