1 |
rusty |
paslı |
adj. |
|
- Quite frankly, we would be castrated with a pair of rusty scissors.
- Açıkçası paslı bir makasla hadım edilmiş oluruz.
- Quite frankly, we would be castrated with a pair of rusty scissors.
- Açıkçası, paslı bir makasla hadım edilmiş oluruz.
- He met his end in a rusty bear trap.
- Sonu paslı bir ayı tuzağında oldu.
- I found an old rusty key in that room.
- O odada eski bir paslı anahtar buldum.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, yerdeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- Tom hurt himself on a rusty nail.
- Tom paslı bir çiviyle kendini yaraladı.
- The frying pan is rusty.
- Kızartma tavası paslı.
- Tom cut his hand with a rusty knife.
- Tom paslı bir bıçakla elini kesti.
- The hinges are rusty.
- Menteşeler paslı.
- Tom hacked Mary's leg off with a rusty machete.
- Tom, Mary'nin bacağını paslı bir palayla kesti.
- I found an old rusty key in that room.
- O odada eski paslı bir anahtar buldum.
- Tom hacked Mary's leg off with a rusty machete.
- Tom paslı bir pala ile Mary'nin bacağını kesti.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Show More (10)
|
2 |
rusty |
paslanmış |
adj. |
|
- Rusty cans were all over the lawn in the park.
- Parktaki çimenlerin her yerinde paslanmış teneke kutular vardı.
- My French is pretty rusty, too.
- Benim Fransızcam da oldukça paslanmış.
- My French is getting rusty.
- Fransızcam paslanmaya başladı.
- Tom is a little rusty.
- Tom biraz paslanmış.
- I'm pretty rusty.
- Oldukça paslanmışım.
- Knowledge gets rusty if you don't use it.
- Kullanmazsan bilgi paslanır.
- Knowledge gets rusty if you don't use it.
- Eğer kullanmazsan bilgi paslanır.
- My math is a little rusty.
- Matematiğim biraz paslanmış.
- I'm a bit rusty.
- Biraz paslandım.
- I'm a little rusty.
- Biraz paslanmışım.
- I may be a little rusty.
- Biraz paslanmış olabilirim.
- My French is a little rusty.
- Fransızcam biraz paslandı.
Show More (9)
|
3 |
rusty |
körelmiş |
adj. |
|
- Myles didn't want to play the guitar saying he was rusty.
- Myles, köreldiğini söyleyerek gitar çalmak istemedi.
- You get rusty if you haven't spoken English for a long time.
- Eğer uzun süre İngilizce konuşmadıysan, körelirsin.
- Knowledge gets rusty if you don't use it.
- Bilgi, kullanılmazsa körelir.
- My French is rusty.
- Fransızcam körelmiş.
- Knowledge gets rusty if you don't use it.
- Bilgini kullanmazsan körelir.
- My French is pretty rusty, too.
- Benim Fransızcam da oldukça köreldi.
Show More (3)
|
4 |
rusty |
hamlamış |
adj. |
|
- I'm a little rusty.
- Biraz hamlamışım.
- He's a little rusty.
- O biraz hamlamış.
- He's a little rusty.
- Biraz hamlaşmış.
- I'm a bit rusty.
- Ben biraz hamlamışım.
Show More (1)
|