| 1 |
hall |
salon |
n. |
|
- The concert hall was full of teenagers.
- Konser salonu gençlerle doluydu.
- The number of the chairs in the hall is 80.
- Salondaki sandalye sayısı 80'dir.
- The floorboards in the hall creaked.
- Salondaki döşeme tahtaları gıcırdadı.
- This hall can hold 5,000 people.
- Bu salon 5,000 kişi alabilir.
- This hall holds two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alabilir.
- There were quite a few people in the hall.
- Salonda birçok kişi vardı.
- The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg.
- Elbe Filarmoni Salonu, Alman kenti Hamburg'un yeni bir semti olan HafenCity'nin bir sembolüdür.
- I enjoyed the concert except that the hall was cold.
- Salonun soğuk olması dışında konserden keyif aldım.
- No sooner had I entered the hall than the ceremony began.
- Salona girer girmez tören başladı.
- As he entered the hall, two men approached him.
- O, salona girerken iki adam ona yaklaştı.
- This hall holds 2,000 people.
- Bu salon 2,000 kişi alır.
- The crowd filled the hall.
- Kalabalık salonu doldurdu.
- Picasso's early works have been exhibited at this hall.
- Picasso'nun ilk eserleri bu salonda sergilenmiştir.
- Tom is cleaning the hall with a mop.
- Tom paspasla salonu temizliyor.
- Suddenly he stood up and left the hall.
- Birden ayağa kalktı ve salonu terk etti.
- The student hall is for benefit of the students.
- Öğrenci salonu öğrencilerin yararlanması içindir.
- There were plenty of guests in the hall.
- Salonda çok sayıda konuk vardı.
- As he entered the hall, two men approached him.
- Salona girdiğinde iki adam ona yanaştı.
- You decorated the hall.
- Salonu dekore ettin.
- I looked down the hall.
- Salona baktım.
- The number of the chairs in the hall is 80.
- Salondaki sandalye sayısı 80.
- I enjoyed the concert except that the hall was cold.
- Ben salonun soğuk olması dışında konserden zevk aldım.
- This hall will hold two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alacak.
- The hall was decorated with potted palms.
- Salon, saksıya dikilmiş palmiyelerle süslendi.
- There were quite a few people in the hall.
- Salonda oldukça fazla insan vardı.
- Where is the arrivals hall?
- Gelen yolcu salonu nerede?
- Many dances have been held in this hall.
- Bu salonda birçok danslar düzenlendi.
- There wasn't a single vacant seat in the hall.
- Salonda bir tek boş koltuk yoktu.
- This hall holds 2,000 people.
- Bu salon 2,000 kişi almaktadır.
- The hall was decorated with potted palms.
- Salon saksı palmiyeleriyle süslenmişti.
- Save for the cold in the hall, the gig was good.
- Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.
- There were plenty of guests in the hall.
- Salonda çok fazla misafir vardı.
- This hall is capable of holding 2,000 people.
- Bu salon 2.000 kişi alma kapasitesine sahiptir.
- The hall was built in memory of the founder.
- Salon, kurucunun anısına inşa edilmiştir.
- The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
- Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
- The audience filled the hall.
- İzleyici salonu doldurdu.
- Where is the departures hall?
- Gidiş salonu nerede?
- Picasso's early works have been exhibited at this hall.
- Picasso'nun erken eserleri bu salonda sergilenmektedir.
- This hall holds two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alır.
- The hall was decorated with Japanese paintings.
- Salon, Japon resimleriyle süslenmişti.
- This hall is very big.
- Bu salon çok büyük.
- We sat at the back of the hall.
- Salonun arka tarafında oturduk.
- Tom's room is at the end of the hall, on the right.
- Tom'un odası salonun sonunda, sağda,
- The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg.
- Elbe Filarmoni Salonu, Alman şehri Hamburg'un yeni bir mahallesi olan HafenCity'nin bir sembolüdür.
- He ushered me to the hall.
- Beni salona götürdü.
- No sooner had we entered the hall than the ceremony began.
- Salona girer girmez tören başladı.
- The teacher did not permit the students to leave the lecture hall.
- Öğretmen öğrencilerin konferans salonundan ayrılmasına izin vermedi.
- Many dances have been held in this hall.
- Bu salonda birçok dans yapıldı.
- The teacher assembled the students in the hall.
- Öğretmen öğrencileri salonda topladı.
- Save for the cold in the hall, the gig was good.
- Salondaki soğuk dışında konser iyiydi.
- Someone left their umbrella in the hall.
- Biri şemsiyesini salonda bıraktı.
- This hall was full of people.
- Bu salon insanlarla doluydu.
- The hall was so large as to hold more than 1,000 people.
- Salon, 1.000'den fazla kişiyi alabilecek kadar büyüktü.
- Tom stepped out into the hall.
- Tom salona girdi.
- Two thousand people fit into this hall.
- Bu salona iki bin kişi sığar.
- A power failure contributed to the confusion in the hall.
- Elektrik kesintisi salondaki karmaşayı artırdı.
- There was a small audience in the hall.
- Salonda küçük bir izleyici kitlesi vardı.
- The report exaggerated the capacity of the hall.
- Raporda salonun kapasitesi abartılmış.
- You decorated the hall.
- Salonu dekore etmişsin.
- Don't open your umbrella in the hall.
- Şemsiyeni salonda açma.
- He ushered me to the hall.
- O bana salona kadar yol gösterdi.
- This hall is capable of holding 2,000 people.
- Bu salon 2,000 kişi alabilir.
- The hall was so large as to hold more than 1,000 people.
- Salon, 1.000'den fazla kişiyi alacak kadar büyüktü.
- The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
- Salondaki zayıf akustik, seyircinin konserden aldığı keyfi ciddi şekilde etkiledi.
- The committee adjourned to another hall.
- Komite, bir başka salona geçti.
- There was a large crowd in the hall.
- Salonda büyük bir kalabalık vardı.
- There wasn't a single vacant seat in the hall.
- Salonda tek bir boş koltuk bile yoktu.
- There was a small audience in the hall.
- Salonda az sayıda seyirci vardı.
- There's a telephone in the hall.
- Salonda bir telefon var.
- The students streamed towards the lecture hall.
- Öğrenciler konferans salonuna doğru akın etti.
- A power failure contributed to the confusion in the hall.
- Bir elektrik kesintisi, salondaki karışıklığa katkıda bulundu.
- Suddenly he stood up and left the hall.
- Aniden ayağa kalktı ve salondan ayrıldı.
- The hall was jammed with people.
- Salon insanlarla doluydu.
- We'll be right down this hall.
- Bu salonun tam altında olacağız.
- This hall holds a maximum of 1,000 people.
- Bu salon en fazla 1,000 kişi alır.
- This hall isn't a movie theater, but you can project a movie in here.
- Bu salon bir sinema değil ama burada bir film yansıtabilirsiniz.
- This hall isn't a movie theater, but you can project a movie in here.
- Bu salon bir sinema salonu değil ama buraya bir film yansıtabilirsiniz.
- This hall is very big.
- Bu salon çok büyüktür.
- The hall was built in memory of the founder.
- Salon, kurucunun anısına inşa edildi.
- This hall holds a maximum of 1,000 people.
- Bu salon maksimum 1,000 kişi alır.
- The lecturer's voice is easily heard throughout the entire hall.
- Konuşmacının sesi tüm salonda rahatlıkla duyuluyor.
- We sat at the back of the hall.
- Biz salonun arkasında oturduk.
- The room is at the end of the hall.
- Oda, salonun sonundadır.
- The hall was filled to capacity.
- Salon tam kapasite doluydu.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
- Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- Two thousand people fit into this hall.
- Bu salon 2,000 kişi kapasiteli.
- There were a hundred people in the hall.
- Salonda yüz kişi vardı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
- Salona girdiğimizde konser çoktan başlamıştı.
- The hall was filled to capacity.
- Salon ağzına kadar doluydu.
- Can we speak in the hall?
- Salonda konuşabilir miyiz?
- The hall contains 5,000 people.
- Salon 5,000 kişi alıyor.
Show More (88)
|
| 2 |
parlor |
salon |
n. |
|
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yan cam kırılmıştı, salonda sıska bir çocuk da kameramı almış kaçıyordu.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransız kralına onunla salonda görüşeceğimi söyle.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransa kralına onu salonda beklediğimi söyle.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransız kralına salonda görüşeceğimizi söyle.
- Dan arrested Linda at a pizza parlor.
- Dan, Linda'yı bir pizza salonunda tutukladı.
- Tom owns a tattoo parlor.
- Tom'un bir dövme salonu var.
- She works at a tattoo parlor.
- O dövme salonunda çalışıyor.
- The funeral parlor is next to the cemetery.
- Cenaze salonu mezarlığın yanında.
- Tell me when the body gets to the funerary parlor.
- Naaş cenaze salonuna geldiğinde bana söyle.
- Where is the ice cream parlor?
- Dondurma salonu nerede?
- Tom went to the tattoo parlor.
- Tom dövme salonuna gitti.
- Dan arrested Linda at a pizza parlor.
- Dan bir pizza salonunda Linda'yı tutukladı.
- He works at a tattoo parlor.
- O bir dövme salonunda çalışıyor.
- She works at a tattoo parlor.
- O bir dövme salonunda çalışıyor.
- He works at a tattoo parlor.
- Dövme salonunda çalışıyor.
Show More (12)
|
| 3 |
gallery |
salon |
n. |
|
- It is my great pleasure to welcome a delegation, seated in the public gallery, from the Moldavian Parliament.
- Moldova Parlamentosundan halka açık salonda oturan bir heyeti ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
- I should also like to welcome Her Majesty Queen Rania Al-Abdullah, who joins us in the official gallery.
- Ayrıca resmi salonda bize katılan Majesteleri Kraliçe Rania Al-Abdullah'a da hoş geldiniz demek istiyorum.
- Should I have the visitors removed from the gallery?
- Ziyaretçileri salondan çıkarttırmalı mıyım?
- Someone applauded in the public gallery.
- Salondakilerden biri alkışladı.
- It is now my pleasure to welcome to the official gallery a delegation of 20 parliamentarians and senators from Mexico.
- Şimdi Meksika'dan 20 parlamenter ve senatörden oluşan bir heyeti resmi salonda ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum.
- We are joined in the public gallery by many friends, politicians and diplomats from the applicant countries.
- Başvuru sahibi ülkelerden çok sayıda dostumuz, siyasetçi ve diplomat da halk salonunda bize katılıyor.
- As I remarked earlier, there are many distinguished guests in the gallery today to follow this item.
- Daha önce de belirttiğim üzere, bugün bu konuyu takip etmek üzere salonda çok sayıda seçkin konuk bulunmaktadır.
- I should also like to welcome Her Majesty Queen Rania Al-Abdullah, who joins us in the official gallery.
- Ayrıca resmi salonda bizlerle birlikte olan Majesteleri Kraliçe Rania Al-Abdullah'a da hoş geldiniz demek istiyorum.
- Vigorous applause then broke out in the galleries.
- Bunun üzerine salonda şiddetli alkışlar koptu.
Show More (6)
|
| 4 |
auditorium |
salon |
n. |
|
- The auditorium is packed.
- Salon tıklım tıklım.
- Everybody's in the auditorium.
- Herkes salonda.
- There were almost three hundred people in the auditorium.
- Salonda neredeyse üç yüz kişi vardı.
- I saw Tom leave the auditorium.
- Tom'u salondan çıkarken gördüm.
- Tom is in the back of the auditorium.
- Tom, dinleyici salonunun arka tarafındadır.
- The worst seat in the auditorium is the middle seat in the 12th row right behind the sound engineer.
- Salondaki en kötü koltuk, ses mühendisinin hemen arkasındaki 12. sıradaki orta koltuktur.
- The crowd poured out of the auditorium.
- Kalabalık, salondan dışarı taştı.
- The auditorium was packed.
- Salon tıklım tıklımdı.
- The crowd flowed into the auditorium.
- Kalabalık salona aktı.
Show More (6)
|
| 5 |
room |
salon |
n. |
|
- Four months ago we took part in another debate about Afghanistan in this very room, with some of the same people.
- Dört ay önce yine bu salonda aynı kişilerle Afganistan hakkında bir başka tartışmaya katılmıştık.
- Halfway through a debate, he left the room.
- Bir tartışmanın yarısında salonu terk etti.
- We were in the room, and we danced.
- Biz salondaydık ve dans ettik.
- He brought the diamond to the exhibition room.
- O, elması sergi salonuna getirdi.
Show More (1)
|
| 6 |
salon |
salon |
n. |
|
- My mother spends most of her money in beauty salons.
- Annem parasının çoğunu güzellik salonlarında harcıyor.
- Mariko went to the aesthetic salon.
- Mariko estetik salonuna gitti.
- Marcia works at the best salon in town.
- Marcia şehirdeki en iyi salonda çalışıyor.
Show More (0)
|
| 7 |
chamber |
salon |
n. |
|
- I will be going from this Chamber to Madrid for the Iraq Reconstruction Conference, as will the presidency.
- Başkanlık gibi ben de Irak'ın Yeniden Yapılandırılması Konferansı için bu salondan Madrid'e gideceğim.
- We also need to ask the huissiers to ensure that when Members enter the Chamber they are not engaged in conversation.
- Ayrıca salon görevlilerinden, Üyelerin salona girdiklerinde sohbet etmemelerini sağlamalarını istememiz gerekiyor.
- We cannot continue to conduct national politics from the Chamber of the European Parliament!
- Ulusal politikayı Avrupa Parlamentosu salonundan yürütmeye devam edemeyiz!
Show More (0)
|
| 8 |
parlour |
salon |
n. |
|
- They apply to parlour games, sport, constitutions and society in general.
- Salon oyunları, spor, anayasalar ve genel olarak toplum için geçerlidirler.
- Parliament is becoming a voting parlour, and this is the inevitable consequence.
- Parlamento bir oylama salonuna dönüşüyor ve bu kaçınılmaz bir sonuç.
Show More (-1)
|
| 9 |
saloon |
salon |
n. |
|
- The cowboy entered the saloon.
- Kovboy salona girdi.
- The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
Show More (-1)
|
| 10 |
living room |
salon |
n. |
|
- She is neither in the kitchen nor in the living room.
- O, ne mutfakta ne de salonda.
Show More (-2)
|
