1 |
salute |
selamlamak |
v. |
|
- The soldiers saluted their commanding officer when he entered the room.
- Askerler, odaya giren birlik komutanlarını selamladılar.
- We all salute, in particular, the work that you have done to improve relations with North Korea.
- Hepimiz, özellikle Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirmek için yaptığınız çalışmaları selamlıyoruz.
- We salute the firm and considered attitude of the United States government.
- Birleşik Devletler hükûmetinin kararlı ve düşünceli tutumunu selamlıyoruz.
- We salute the firm and considered attitude of the United States government.
- Birleşik Devletler hükümetinin kararlı ve düşünceli tutumunu selamlıyoruz.
- I salute the rapporteur for his efforts.
- Raportörü çabalarından dolayı selamlıyorum.
- I salute these joint efforts to repair the damage.
- Hasarı onarmaya yönelik bu ortak çabaları selamlıyorum.
- I salute Prime Minister Howard of Australia's robust and courageous stance over this issue.
- Avustralya Başbakanı Howard'ın bu konudaki sağlam ve cesur duruşunu selamlıyorum.
- Tom saluted the flag.
- Tom bayrağı selamladı.
- Land of liberty, land of the future, I salute you!
- Özgürlük ülkesi, geleceğin ülkesi, seni selamlıyorum!
- The president saluted the public.
- Başkan halkı selamladı.
- They saluted each other by raising their hats.
- Şapkalarını kaldırarak birbirlerini selamlıyorlardı.
- The president saluted the public.
- Devlet başkanı halkı selamladı.
- Land of liberty, land of the future, I salute you!
- Özgürlükler ülkesi, geleceğin ülkesi, sizi selamlıyorum!
- He saluted the lady.
- Hanımefendiyi selamladı.
- I'm not saluting your flag.
- Bayrağınızı selamlamıyorum.
- Let's run it up the flagpole and see if anyone salutes it.
- Bayrak direğine asalım, bakalım selamlayan olacak mı?
- They saluted each other by raising their hats.
- Şapkalarını kaldırarak birbirlerini selamladılar.
Show More (14)
|
2 |
salute |
selam vermek |
v. |
|
- Tom forgot to salute.
- Tom selam vermeyi unuttu.
- Tom gave a Vulcan salute.
- Tom, Vulkan selamı verdi.
- Tom gave a Vulcan salute.
- Tom bir Vulkan selamı verdi.
- Let's run it up the flagpole and see who salutes.
- Bunu bayrak direğine asalım ve kimin selam verdiğini görelim.
Show More (1)
|
3 |
salute |
övgüyle söz etmek |
v. |
|
- His fans salute him as a saviour of the basketball team.
- Okurlar yaratıcı çalışmalarından dolayı başarılı yazardan övgüyle söz ediyor.
Show More (-2)
|
4 |
salute |
saygıyla selamlamak |
v. |
|
- Mrs. O'Brian salutes me kindly every morning.
- Bayan O'Brian her sabah beni saygıyla selamlar.
Show More (-2)
|
5 |
salute |
selam |
n. |
|
- Hail, Caesar, those who are about to die salute you.
- Selam Sezar, ölmek üzere olanlar seni selamlıyor.
Show More (-2)
|