|
- You can read the real numbers of ships per Member State on page 49 of the resource management regulation, Sir.
- Üye Devlet başına düşen gerçek gemi sayısını kaynak yönetimi yönetmeliğinin 49. sayfasında okuyabilirsiniz efendim.
- You have to understand that once and for all, my good sir!
- Bunu bir kez ve kesin olarak anlamalısınız, efendim!
- My dear Sir, Cyprus is at an advanced stage of accession negotiations.
- Sevgili Efendim, Kıbrıs, katılım müzakerelerinde ileri bir aşamadadır.
- You can read the real numbers of ships per Member State on page 49 of the resource management regulation, Sir.
- Üye Devlet başına düşen gerçek gemi sayılarını kaynak yönetimi yönetmeliğinin 49. sayfasında okuyabilirsiniz efendim.
- On which item of the agenda do you wish to speak, sir?
- Gündemin hangi maddesi hakkında konuşmak istiyorsunuz, efendim?
- They must have known, sir, that you are associated with that group.
- Sizin bu grupla ilişkili olduğunuzu biliyor olmalılar efendim.
- Excuse me, my good sir, but why do not you behave like a parliamentarian for a change?
- Affedersiniz efendim, ama neden bir kez olsun bir parlamenter gibi davranmıyorsunuz?
- May I take this, sir, just to get a small analysis down at the lab?
- Bunu alabilir miyim, efendim, yani laboratuarda küçük bir tahlil için?
- May I take this, sir, just to get a small analysis down at the lab?
- Laboratuvarda küçük bir analiz yaptırmak için bunu alabilir miyim efendim?
- I shall get you another one from the village at once, sir.
- Size hemen köyden bir tane daha getireceğim efendim.
- This is not an equitable trade, Sir.
- Bu adil bir değiş tokuş değil, efendim.
- This is not an equitable trade, Sir.
- Bu adil bir takas değil efendim.
- No, I never did nothing for you, sir.
- Hayır, sizin için hiç iş yapmadım, efendim.
- You got yourself a fast three-year-old, sir.
- Üç yaşında hızlı bir çocuğunuz olmuş, efendim.
- Sir, that's the adjoining room, just like you requested.
- İşte bitişik oda, efendim, tıpkı istediğiniz gibi.
- I must say, sir, these Earth creatures keep surprising me.
- Söylemeliyim ki efendim, bu Dünyalı yaratıklar beni şaşırtmaya devam ediyor.
- I must say, sir, these Earth creatures keep surprising me.
- Söylemeliyim ki efendim, bu Dünya'nın yaratıkları beni sürekli şaşırtıyor.
- Sir, I need you to take a deep breath.
- Efendim, derin bir nefes almanızı istiyorum.
- Please come down from the table sir.
- Lütfen masadan inin efendim.
- May I take this, sir, just to get a small analysis down at the lab?
- Bunu laboratuarda küçük bir analiz yaptırmak için alabilir miyim efendim?
- You got yourself a fast three-year-old, sir.
- Kendinize üç yaşında hızlı bir çocuk bulmuşsunuz efendim.
- No, I never did nothing for you, sir.
- Hayır, sizin için hiçbir şey yapmadım efendim.
- No, not without blocking ourselves, too, sir.
- Hayır, kendimizi de engellemeden olmaz efendim.
- Sir, I need your approval on these expansion plans.
- Efendim, bu genişleme planları için onayınıza ihtiyacım var.
- I must say, sir, these Earth creatures keep surprising me.
- Bu dünyalı yaratıkların beni hep şaşırttığını söylemeliyim efendim.
- Do you have any baggage, sir?
- Bagajınız var mı, efendim?
- Sir, can we quickly inspect your luggage please?
- Efendim, bagajınızı hızlıca kontrol edebilir miyiz lütfen?
- What are you looking for, sir?
- Ne arıyorsunuz, efendim?
- Sir, do we have to write in ink?
- Efendim, mürekkeple mi yazmak zorundayız?
- Please come in, Sir.
- Lütfen içeri gelin, efendim.
- I attribute it to the superior quality of the wine, sir.
- Bunu şarabın üstün kalitesine bağlıyorum, efendim.
- Can I get you anything, sir?
- Size bir şey getireyim mi efendim?
- Here's your bill, sir.
- İşte faturanız, efendim.
- Is that correct, sir?
- Bu doğru mu, efendim?
- Do you have an appointment, Sir?
- Randevunuz var mı, efendim?
- Please come in, Sir.
- Lütfen içeri girin, efendim.
- Tom wants to see you immediately, sir.
- Tom sizi hemen görmek istiyor, efendim.
- Affirmative, sir.
- Olumlu, efendim.
- This way, Sir.
- Bu taraftan, efendim.
- You wanted me, sir?
- Beni mi istemiştiniz efendim?
- Is there a problem, sir?
- Bir sorun mu var, efendim?
- This is the last train, sir.
- Bu son tren, efendim.
- Is there a problem, Sir?
- Bir sorun mu var efendim?
- Please get out of the car, sir.
- Lütfen arabadan inin, efendim.
- Are you a doctor, sir?
- Siz doktor musunuz, efendim?
- Rather than cutting down on cigarettes, sir, why don't you just give them up?
- Sigarayı azaltmak yerine, efendim, neden bırakmıyorsunuz?
- Thank you, sir, for your kindness.
- Nezaketiniz için teşekkür ederim efendim.
- You can go now, sir.
- Artık gidebilirsiniz, efendim.
- And for you Sir; a soup, perhaps?
- Ve sizin için efendim; bir çorba, belki?
- May I have a shilling, sir?
- Bir şilin alabilir miyim, efendim?
- Sir, should I call the police?
- Efendim, polisi aramalı mıyım?
- I'm sorry, sir, but a jacket and tie are required.
- Üzgünüm efendim ama ceket ve kravat mecburidir.
- At your service, my dear sir!
- Hizmetinizdeyim, sevgili efendim!
- Does she live near you, sir?
- Size yakın mı oturuyor, efendim?
- I can't do that, sir.
- Onu yapamam, efendim.
- How many are there in your party, sir?
- Partinizde kaç kişi var, efendim?
- I am looking for a job, sir.
- İş arıyorum, efendim.
- Where do you want to go, sir?
- Nereye gitmek istersiniz, efendim?
- Can I help you, sir?
- Yardımcı olabilir miyim, efendim?
- Tom wants to see you immediately, sir.
- Tom hemen sizi görmek istiyor, efendim.
- I attribute it to the superior quality of the wine, sir.
- Bunu şarabın üstün kalitesine bağlıyorum efendim.
- Can I get you a cup of coffee, sir?
- Size bir fincan kahve getirebilir miyim, efendim?
- May I see your driver's license, sir?
- Ehliyetinizi görebilir miyim, efendim?
- Can I get you a cup of coffee, sir?
- Size bir fincan kahve getireyim mi, efendim?
- Sir, have you been drinking?
- Efendim, içki mi içtiniz?
- We have something special for you, sir.
- Sizin için özel bir şeyimiz var efendim.
- How can I help you, sir?
- Size nasıl yardımcı olabilirim, efendim?
- Do you have any baggage, sir?
- Hiç bagajınız var mı, efendim?
- Come back later, Sir.
- Sonra gelin, efendim.
- How do you know that, sir?
- Bunu nereden biliyorsunuz, efendim?
- Sir, we need your help please.
- Efendim, yardımınıza ihtiyacımız var lütfen.
- There is no such thing, sir, as a ghost.
- Hayalet diye bir şey yoktur, efendim.
- Is this all you have, sir?
- Hepsi bu kadar mı efendim?
- Sir, you have left your lighter on the table.
- Efendim, çakmağınızı masanın üzerinde bırakmışsınız.
- You wanted me, sir?
- Beni mi istediniz efendim?
- No, Sir, I am German.
- Hayır, efendim, ben Almanım.
- We have something special for you, sir.
- Sizin için özel bir şeyimiz var, efendim.
- Can I help you, sir?
- Size yardım edebilir miyim, efendim?
- Come back later, Sir.
- Daha sonra tekrar gelin, efendim.
- A gentleman called in your absence, sir.
- Yokluğunuzda bir beyefendi aradı, efendim.
- I can't do that, sir.
- Bunu yapamam, efendim.
- Can you step outside, please, sir?
- Dışarı çıkabilir misiniz, lütfen, efendim?
Show More (79)
|