|
- They sat down in the road and said, 'it can not go on like this'.
- Yola oturdular ve 'bu böyle devam edemez' dediler.
- Why can we not sit down together and reach an interinstitutional agreement on governance?
- Neden birlikte oturup yönetim konusunda kurumlar arası bir anlaşmaya varamıyoruz?
- In order to do that, we need to sit down with them and hold discussions with them.
- Bunu yapabilmek için onlarla oturup tartışmamız gerekiyor.
- Why do we not actually sit down and reach an interinstitutional agreement to improve European legislation?
- Neden Avrupa mevzuatını iyileştirmek için gerçekten oturup kurumlar arası bir anlaşmaya varmıyoruz?
- They sat down in the road and said, 'it can not go on like this'.
- Yolda oturdular ve "bu böyle devam edemez" dediler.
- Please sit down and remove the banners.
- Lütfen oturun ve pankartları kaldırın.
- We also want to sit down with the new government to discuss programming our future assistance.
- Ayrıca yeni hükûmetle oturup gelecekteki yardımlarımızın programlanmasını görüşmek istiyoruz.
- Had I been at home, I would have sat down at once and answered it.
- Evde olsaydım, anında oturur ve cevap verirdim.
- You know, you can sit down like a real human being.
- Gerçek bir insan gibi oturabilirsiniz.
- Tom grabbed a chair and sat down.
- Tom bir sandalye aldı ve oturdu.
- Tom sat down at the piano and started playing.
- Tom piyanonun başına oturdu ve çalmaya başladı.
- Sit down and be quiet.
- Otur ve sessiz ol.
- Tom motioned Mary to sit down.
- Tom, Mary'ye oturmasını işaret etti.
- I sat down on the couch next to her.
- Ben de onun yanındaki kanepeye oturdum.
- Come in and sit down.
- İçeri gir ve otur.
- Tom sat down on the couch.
- Tom kanepeye oturdu.
- He sat down next to her.
- Onun yanına oturdu.
- Tom asked Mary to sit down for a while.
- Tom Mary'den bir süre oturmasını istedi.
- I needed a place to sit down and rest.
- Oturup dinlenebileceğim bir yere ihtiyacım vardı.
- Tom sat down and wrote a letter.
- Tom oturdu ve bir mektup yazdı.
- Tom took off his leather jacket and sat down.
- Tom deri ceketini çıkardı ve oturdu.
- Have you sat down with him and talked?
- Onunla oturup konuştun mu?
- Do you mind if we sit down?
- Oturmamızın sakıncası var mı?
- I sat down on a bench.
- Bir banka oturdum.
- Why don't you sit down for a moment?
- Neden biraz oturmuyorsun?
- You'd better sit down, I suppose.
- Otursanız iyi olur sanırım.
- Tom doesn't want to sit down.
- Tom oturmak istemiyor.
- We sit down at the table.
- Masaya oturduk.
- Tom sat down on a bench.
- Tom bir banka oturdu.
- If you need to sit down, sit down.
- Oturman gerekiyorsa otur.
- Tom sat down on the bench next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanındaki banka oturdu.
- May I sit down here beside you?
- Yanına oturabilir miyim?
- Tom sat down in the pilot's seat.
- Tom pilot koltuğuna oturdu.
- They sat down next to her.
- Onun yanına oturdular.
- Let's sit down somewhere.
- Bir yere oturalım.
- You should sit down.
- Oturmalısın.
- Let's sit down and catch our breath.
- Oturup biraz soluklanalım.
- All you have to do is sit down here and answer the doctor's questions.
- Tek yapmanız gereken, buraya oturup doktorun sorularını cevaplamak.
- I sat down on the ground.
- Yere oturdum.
- Tom sat down next to Mary on the bench.
- Tom bankta Mary'nin yanına oturdu.
- We should sit down.
- Oturmalıyız.
- She sat down and lit a cigarette.
- Oturdu ve bir sigara yaktı.
- He sat down next to me.
- Benim yanıma oturdu.
- I sat down next to her.
- Onun yanına oturdum.
- Tom and Mary sat down to eat.
- Tom ve Mary yemek yemek için oturdu.
- There's no room for us to sit down.
- Oturacak yerimiz yok.
- Sit down on that chair and try to calm yourself.
- Şu sandalyeye otur ve sakinleşmeye çalış.
- Let us two sit down.
- İkimiz oturalım.
- She asked him to sit down.
- Ondan oturmasını rica etti.
- I sat down on a bench next to Tom.
- Tom'un yanındaki bir bankta oturdum.
- Have you sat down with him and talked?
- Onunla oturdun ve konuştun mu?
- I finally found time to sit down and read the newspaper.
- Sonunda oturmak ve gazete okumak için zaman buldum.
- You can sit down now.
- Artık oturabilirsin.
- If you want to learn the truth, sit down and listen.
- Gerçeği öğrenmek istersen, otur ve dinle.
- Tom found a chair and sat down.
- Tom bir sandalye buldu ve oturdu.
- He sat down to read a story.
- O bir hikaye okumak için oturdu.
- We sat down to dinner in opposition to each other.
- Biz birbirimizle karşılıklı yemeğe oturduk.
- Sit down for a minute and calm down.
- Bir dakika otur da sakinleş.
- Why don't you sit down?
- Neden oturmuyorsun?
- Tom sat down by the fire.
- Tom ateşin yanında oturdu.
- Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
- We'll sit down and talk about it.
- Oturacağız ve ondan bahsedeceğiz.
- Do you mind if I sit down?
- Oturmamın bir sakıncası var mı?
- Maybe you'd better sit down.
- Belki de otursan iyi olur.
- Why don't we sit down?
- Neden oturmuyoruz?
- Tom waited for Mary to sit and then sat down next to her.
- Tom, Mary'nin oturmasını bekledi ve sonra yanına oturdu.
- The old man sat down.
- Yaşlı adam oturdu.
- The newcomer sat down at the foot of the table.
- Yeni gelen masanın dibinde oturdu.
- Tom was about to sit down when the siren sounded.
- Siren çaldığında Tom oturmak üzereydi.
- Tom sat down on the couch beside Mary.
- Tom, Mary'nin yanındaki kanepeye oturdu.
- Sit down, Tom.
- Otur, Tom.
- Tom sat down next to Mary and they smiled at each other.
- Tom, Mary'nin yanına oturdu ve birbirlerine gülümsediler.
- I needed a place to sit down and rest.
- Oturacak ve dinlenecek bir yere ihtiyacım vardı.
- Now sit down.
- Şimdi oturun.
- Tom needs to go and sit down.
- Tom'un gidip oturması gerek.
- You can sit down if you want.
- İstiyorsan oturabilirsin.
- Tom sat down on the couch beside Mary.
- Tom Mary'nin yanındaki kanepede oturdu.
- Everyone sat down to eat.
- Herkes yemek için oturdu.
- She sat down next to me.
- O benim yanıma oturdu.
- Tom sat down on the bench next to me.
- Tom benim yanımdaki bankta oturdu.
- Tom sat down with Mary.
- Tom Mary ile oturdu.
- I know a place where we can sit down and talk.
- Oturabileceğimiz ve konuşabileceğimiz bir yer biliyorum.
- Let's sit down here.
- Şuraya oturalım.
- Sit down to put your boots on.
- Botlarını giymek için otur.
- She forced him to sit down.
- Onu oturmaya zorladı.
- You have to sit down.
- Oturmak zorundasın.
- Won't you sit down?
- Oturmayacak mısın?
- Why aren't you sitting down?
- Neden oturmuyorsun?
- Were you able to sit down?
- Oturabildin mi?
- Let's go over there and sit down for a while.
- Hadi oraya gidelim ve bir süre oturalım.
- Let's sit down in the shade of that tree.
- Şu ağacın gölgesinde oturalım.
- Wait until I sit down.
- Ben oturana kadar bekle.
- Were you able to sit down?
- Oturabildiniz mi?
- Come and sit down with me.
- Gel ve benimle otur.
- Would you care to sit down?
- Oturmak ister misiniz?
- She sat down and lit a cigarette.
- O oturdu ve bir sigara yaktı.
- Let's sit down and discuss it calmly.
- Oturup sakince tartışalım.
- I sat down again.
- Tekrar oturdum.
- Tom sat down on the floor.
- Tom yere oturdu.
- She sat down to read a novel.
- Bir roman okumak için oturdu.
Show More (97)
|
