| 1 |
sucker |
enayi |
n. |
|
- I know I'm a sucker; I'll give $20 to anyone who tells me they're hungry.
- Enayi olduğumu biliyorum; bana aç olduğunu söyleyen herkese 20 dolar veririm.
- There's a sucker born every minute.
- Dünya enayi ile dolu.
- Don't say I'm a sucker.
- Enayi olduğumu söyleme.
- There's a sucker born every minute.
- Her dakika bir enayi doğar.
- That's for suckers.
- Bu enayiler için.
- No one wants to be a sucker.
- Kimse enayi olmak istemez.
- You take me for a sucker, don't you?
- Beni enayi sanıyorsun, değil mi?
- No one wants to be a sucker.
- Hiç kimse enayi olmak istemiyor.
- You take me for a sucker, don't you?
- Beni enayi yerine koyuyorsun, değil mi?
- Do I look like a sucker?
- Enayi gibi mi görünüyorum?
- Don't say I'm a sucker.
- Benim bir enayi olduğumu söyleme.
Show More (9)
|
| 2 |
sucker |
vantuz |
n. |
|
- An octopus has approximately 280 suckers per arm.
- Bir ahtapotun her bir kolunda yaklaşık 280 vantuz bulunmaktadır.
- I have ordered a pack of hanger suckers for my bathroom.
- Banyom için bir paket vantuz askı sipariş ettim.
Show More (-1)
|
| 3 |
sucker |
salak |
n. |
|
- That's for suckers.
- O salaklar içindir.
Show More (-1)
|
| 4 |
sucker |
lolipop |
n. |
|
- Her mother doesn't allow her to buy suckers.
- Annesi lolipop almasına izin vermiyor.
Show More (-2)
|
| 5 |
sucker |
fışkın |
n. |
|
- Mrs. Corbyn ripped the suckers in her garden with her bare hands.
- Bayan Corbyn bahçesindeki fışkınları çıplak elleriyle söktü.
Show More (-2)
|
| 6 |
sucker |
kandırmak |
v. |
|
- I still can't believe how he suckered me into finishing his report.
- Raporunu bitirmem için beni nasıl kandırdığına hâlâ inanamıyorum.
Show More (-2)
|
