|
- You must talk to the Poles.
- Polonyalılarla konuşmalısınız.
- For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements.
- Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır.
- In Bonn in July last year, we talked to American businesses for two and a half hours.
- Geçen yıl Temmuz ayında Bonn'da Amerikalı işadamlarıyla iki buçuk saat boyunca konuştuk.
- Europe means talking to each other.
- Avrupa demek birbirimizle konuşmak demektir.
- We must all be aware that cooperation means that all are ready to talk to each other.
- Hepimiz, işbirliğinin herkesin birbiriyle konuşmaya hazır olması anlamına geldiğinin farkında olmalıyız.
- True friends and allies must talk to each other and, more importantly, listen to each other.
- Gerçek dostlar ve müttefikler birbirleriyle konuşmalı ve daha da önemlisi birbirlerini dinlemelidir.
- For if we stop talking to each other, it is only the weapons that will be left to speak.
- Çünkü eğer birbirimizle konuşmayı bırakırsak, konuşacak sadece silahlar kalacaktır.
- It is not clear whether it is possible to talk to Kim in a reasonable way.
- Kim ile makul bir şekilde konuşmanın mümkün olup olmadığı net değildir.
- We have publicly criticised their participation in this government, but we want to continue talking to them.
- Bu hükümette yer almalarını kamuoyu önünde eleştirdik, ancak onlarla konuşmaya devam etmek istiyoruz.
- I would be interested to talk to this woman in person.
- Bu kadınla şahsen konuşmak isterim.
- The EU could lend a hand there, by talking to European companies.
- AB, Avrupalı şirketlerle konuşarak bu konuda yardımcı olabilir.
- We may as well be talking to Siberia.
- Sibirya ile de konuşuyor olabiliriz.
- You must talk to my grandmother and to my grandfather and to anyone else.
- Büyükannemle, büyükbabamla ve diğer herkesle konuşmalısınız.
- We must keep talking to the Americans at international level.
- Amerikalılarla uluslararası düzeyde konuşmaya devam etmeliyiz.
- You might talk to Colin Powell tomorrow about threatening suspension of USD 3 billion of aid annually to Israel.
- Yarın Colin Powell ile İsrail'e yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımın askıya alınması tehdidini konuşabilirsiniz.
- I am not yet well enough to stand while I talk to you, but please do not think I am being rude.
- Sizinle konuşurken ayakta durabilecek kadar iyi değilim, ama lütfen kabalık ettiğimi düşünmeyin.
- Having done so, please talk to your Prime Minister.
- Bunu yaptıktan sonra lütfen Başbakanınızla konuşun.
- We are more or less alone and talking to each other.
- Aşağı yukarı yalnızız ve birbirimizle konuşuyoruz.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme yeteneğimizde yatıyor.
- Perhaps we need to talk to them again about this.
- Belki de bu konuda onlarla tekrar konuşmamız gerekiyor.
- Evidently we also need to talk to each other.
- Açıkçası birbirimizle de konuşmamız gerekiyor.
- It is not clear whether it is possible to talk to Kim in a reasonable way.
- Kim ile makul bir şekilde konuşmanın mümkün olup olmadığı açık değil.
- The sectors I have talked to have, in fact, interpreted the programme in this way and have appreciated the gesture.
- Konuştuğum sektörler aslında programı bu şekilde yorumladılar ve bu jesti takdir ettiler.
- You must talk to the Spanish.
- İspanyollarla konuşmalısınız.
- It is difficult to talk to the Russians.
- Ruslarla konuşmak zor.
- As a child, my father was quite fond of talking to himself.
- Çocukken babam kendi kendine konuşmayı çok severdi.
- I am not going to talk to you about the huge numbers that you deal with.
- Sizinle uğraştığınız devasa rakamlar hakkında konuşmayacağım.
- In Bonn in July last year, we talked to American businesses for two and a half hours.
- Geçen yıl Temmuz ayında Bonn'da Amerikalı işletmelerle iki buçuk saat boyunca konuştuk.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme kabiliyetimizde yatıyor.
- I would very briefly like to talk to you about two issues.
- Sizinle çok kısaca iki konu hakkında konuşmak istiyorum.
- The fact that the system cannot talk to itself is also a very great weakness.
- Sistemin kendi kendine konuşamıyor olması da çok büyük bir zayıflıktır.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu sana onlarla konuşmak için başka bir fırsat verecektir.
- There's actually someone you need to talk to first.
- Aslında önce konuşmanız gereken biri var.
- Couldn't you come down just once and talk to her?
- Bir kerecik aşağıya inip onunla konuşamaz mısın?
- Talk to a human being who knows this stuff.
- Bu işleri bilen bir insanla konuşun.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu size onlarla konuşmak için bir fırsat daha verir.
- Come down with me and talk to Mr. Williams.
- Benimle aşağı gel ve Bay Williams'la konuş.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Onun evinde telefonlara bakan şu çocukla konuşmayı deneyin.
- There's actually someone you need to talk to first.
- Aslında önce konuşman gereken biri var.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Evinde telefona cevap veren o çocukla konuşmayı dene.
- Couldn't you come down just once and talk to her?
- Bir kez olsun aşağı inip onunla konuşamaz mısın?
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha benimle bu geceki gibi konuşma.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu sana onlarla konuşmak için bir şans daha verecektir.
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha asla benimle bu gece yaptığın gibi konuşma.
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha benimle asla bu geceki gibi konuşma.
- Let's stop by Tom's house and talk to him.
- Tom'un evine uğrayıp onunla konuşalım.
- I'll never talk to Tom again.
- Tom'la bir daha asla konuşmayacağım.
- We wanted to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorduk.
- You need to talk to us.
- Bizimle konuşman gerekiyor.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı severiz.
- Tom just started talking to me.
- Tom demin benimle konuşmaya başladı.
- I haven't talked to them yet.
- Onlarla henüz konuşmadım.
- Tom told me to not talk to Mary anymore.
- Tom bana Mary ile bir daha konuşmamamı söyledi.
- Can I talk to you a second?
- Bir saniye seninle konuşabilir miyim?
- I'd like to talk to you about something.
- Seninle bir şey konuşmak istiyorum.
- Tom likes talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmaktan hoşlanır.
- Tom wanted to talk to Mary face to face.
- Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi.
- I talk to them more than you do.
- Onlarla senin konuştuğundan daha fazla konuşurum.
- I was talking to Tom about something else.
- Tom'la başka bir şey hakkında konuşuyordum.
- I wish you'd talk to me.
- Keşke benimle konuşsaydın.
- Tom needs to talk to Mary about that.
- Tom'un Mary ile bunun hakkında konuşması gerekiyor.
- Is that why Tom wanted to talk to you?
- Tom bu yüzden mi seninle konuşmak istedi?
- Maybe you could talk to him.
- Belki onunla konuşabilirsin.
- I saw you out here by yourself and thought you might like someone to talk to.
- Seni burada tek başına gördüm ve biriyle konuşmak isteyebileceğini düşündüm.
- Tom talked to Mary's neighbors and asked them if they knew where she'd gone.
- Tom Mary'nin komşularıyla konuştu ve onlara Mary'nin nereye gittiğini bilip bilmediklerini sordu.
- He knows how to talk to customers.
- O, müşterilerle nasıl konuşacağını biliyor.
- I'm going to talk to him when he returns home.
- Eve döndüğünde onunla konuşacağım.
- Who's that talking to Tom?
- Tom'la konuşan kim?
- Sami wanted to talk to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşmak istedi.
- You talked to him, right?
- Onunla konuştun, değil mi?
- I'd hoped to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı umuyordum.
- I'm going to go talk to them.
- Gidip onlarla konuşacağım.
- Tom says he needs to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşması gerektiğini söylüyor.
- I wonder if Tom will talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşup konuşmayacağını merak ediyorum.
- It's no use talking to her.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Leyla, Sami ile konuşmayı bırakmadı.
- Do you remember talking to him?
- Onunla konuştuğunu hatırlıyor musun?
- I need to talk to them first.
- Önce onlarla konuşmalıyım.
- I talked to Tom about it.
- Tom'la bu konuyu konuştum.
- Tom talked to Mary on the phone.
- Tom, Mary ile telefonda konuştu.
- Talk to us, Tom.
- Bizimle konuş, Tom.
- I'm glad you got a chance to talk to Tom before he left.
- Gitmeden önce Tom'la konuşma fırsatı bulduğuna sevindim.
- She needs someone to talk to.
- Konuşacak birine ihtiyacı var.
- I talk to Tom on the phone every day.
- Ben her gün telefonda Tom'la konuşurum.
- Tom only talks to Mary.
- Tom sadece Mary ile konuşur.
- Have you ever talked to anyone about these matters?
- Bu meseleler hakkında hiç kimseyle konuştunuz mu?
- You must go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmalısınız.
- Did you talk to her?
- Onunla konuştun mu?
- I asked Tom to talk to his parents.
- Tom'dan ailesiyle konuşmasını istedim.
- I think Tom should talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşması gerektiğini düşünüyorum.
- I think I'll go talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmaya gideceğim.
- Who were you just talking to?
- Az önce kiminle konuşuyordun?
- Why are you talking to them?
- Neden onlarla konuşuyorsun?
- I think you'd better talk to him.
- Sanırım onunla konuşsan iyi olur.
- Did Tom ask you to come talk to me?
- Tom gelip benimle konuşmanı istedi mi?
- Has anybody talked to him?
- Onunla konuşan oldu mu?
- I'd like to talk to Tom about his brother John.
- Tom'la erkek kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- I won't make any decision without talking to you first.
- Önce seninle konuşmadan hiçbir karar vermeyeceğim.
- Tom is scared to talk to me.
- Tom benimle konuşmaktan korkuyor.
- What did you talk to him about?
- Onunla ne hakkında konuştun?
- Tom is the only one I'll talk to.
- Konuşacağım tek kişi Tom.
- I need to talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmalıyım.
- I want to go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmak istiyorum.
- We'll go talk to him.
- Onunla konuşmaya gideceğiz.
- That guy I was just talking to wouldn't tell me his name.
- Az önce konuştuğum adam bana adını söylemedi.
- Only one student stayed after class to talk to the teacher.
- Sadece bir öğrenci dersten sonra öğretmenle konuşmak için kaldı.
- I think I'll talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşacağım.
- You can't talk to me like that.
- Benimle böyle konuşamazsın.
- We're not going to talk to Tom.
- Biz Tom'la konuşmayacağız.
- I'm scared to talk to her.
- Onunla konuşmaktan korkarım.
- Tom never got a chance to talk to Mary.
- Tom'un hiç Mary ile konuşma şansı olmadı.
- You said I could talk to him.
- Onunla konuşabileceğimi söyledin.
- You must not talk to him.
- Onunla konuşmamalısın.
- I'm not the one who talked to Tom about that.
- Tom'la bununla ilgili konuşan ben değilim.
- Tom is interesting to talk to.
- Tom'la konuşmak ilginç.
- Go talk to them.
- Git konuş onlarla.
- We need to talk to Tom.
- Bizim Tom'la konuşmamız gerek.
- I can't promise Tom will talk to you.
- Tom'un seninle konuşacağına söz veremem.
- My idea is that we should talk to Mr Brown.
- Benim fikrim, Bay Brown ile konuşmamız gerektiği yönünde.
- Has anyone talked to him?
- Onunla konuşan oldu mu?
- Tom and Mary couldn't talk to each other then because they didn't speak a common language.
- Ortak dil konuşmadıkları için Tom ve Mary o zaman birbirleriyle konuşamadılar.
- I want you to talk to us.
- Bizimle konuşmanı istiyorum.
- Can I just talk to Tom for a minute?
- Tom'la bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom said you were too busy to talk to us.
- Tom bizimle konuşamayacak kadar meşgul olduğunu söyledi.
- We'll go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gideceğiz.
- Do you still talk to Tom?
- Hala Tom'la konuşuyor musun?
- You can't talk to me like this.
- Benimle böyle konuşamazsın.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey hakkında konuşabilir miyim?
- I think you should talk to me.
- Bence benimle konuşmalısın.
- We'll talk to her.
- Onunla konuşacağız.
- I'm not sure that Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmak için istekli olacağından emin değilim.
- Just go talk to them.
- Git onlarla bir konuş.
- Tom told me he was going to talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşacağını söyledi.
- I told Tom I'd like to talk to him.
- Tom'a onunla konuşmak istediğimi söyledim.
- I certainly don't mind Tom talking to you.
- Tom'un seninle konuşması kesinlikle umurumda değil.
- I've got to talk to Tom and Mary.
- Tom ve Mary ile konuşmalıyım.
- I refuse to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı reddediyorum.
- Tom doesn't talk to anyone.
- Tom kimseyle konuşmuyor.
- I wanted to talk to you about your test results.
- Test sonuçların hakkında seninle konuşmak istiyordum.
- Let me talk to her.
- Bırakın onunla konuşayım.
- How long has it been since you talked to Tom?
- Tom'la konuştuğundan beri ne kadar zaman oldu?
- I'd like to talk to them again.
- Onlarla tekrar konuşmak istiyorum.
- I saw you guys talking to him.
- Onunla konuştuğunuzu gördüm.
- I talked to him on the phone.
- Onunla telefonda konuştum.
- Today we'll be talking to Tom.
- Bugün Tom'la konuşuyor olacağız.
- Tom, I especially wanted to talk to you.
- Tom, ben özellikle seninle konuşmak istedim.
- Dan talked to Linda on the phone repeatedly.
- Dan defalarca telefonda Linda'yla konuştu.
- You're very easy to talk to.
- Seninle konuşmak çok kolay.
- Has Tom talked to you recently?
- Tom yakınlarda seninle konuştu mu?
- Do you talk to Tom in French?
- Tom ile Fransızca konuşuyor musun?
- I heard you talked to them.
- Onlarla konuştuğunu duydum.
- I have to talk to Tom about what happened.
- Ne olduğu hakkında Tom'la konuşmalıyım.
- We might have a chance to talk to Tom later.
- Daha sonra Tom'la konuşmak için bir şansımız olabilir.
- You've got to talk to me.
- Benimle konuşmalısın.
- I wish I could talk to him.
- Keşke onunla konuşabilseydim.
- I had to talk to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmak zorunda kaldım.
- Tom, you've got to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak zorundasın.
- It's nice to have someone to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşabileceğim birinin olması güzel.
- Do you talk to your plants?
- Bitkilerinle konuşuyor musun?
- Just talk to Tom.
- Sadece Tom'la konuş.
- Tom may not want to be seen talking to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşurken görülmek istemiyor olabilir.
- If you have a minute, I'd like to talk to you about some problems.
- Bir dakikanız varsa, sizinle bazı sorunlar hakkında konuşmak istiyorum.
- I can't talk to you here.
- Burada seninle konuşamam.
- I haven't yet talked to my lawyer about this.
- Henüz bu konuda avukatımla konuşmadım.
- Tom says he wants to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak istediğini söyledi.
- I know the girl you were talking to yesterday.
- Senin dün konuştuğun kızı tanıyorum.
- The person I was just talking to is Tom.
- Az önce konuştuğum kişi Tom'du.
- I talked to him on the phone.
- Telefonda onunla konuştum.
- She's talking to herself.
- O kendi kendine konuşuyor.
- Tom finished what he was doing and then came over to talk to us.
- Tom yaptığını bitirdi ve sonra bizimle konuşmak için uğradı.
- May I talk to you about something serious?
- Sizinle ciddi bir konu hakkında konuşabilir miyim?
- Tom's talking to himself.
- Tom kendi kendine konuşuyor.
- Who're you talking to, fool?
- Kiminle konuşuyorsun, aptal?
- Tom wants me to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmamı istiyor.
- I'd like to talk to the manager.
- Müdürle konuşmak istiyorum.
- Tom is now talking to one of his teachers.
- Tom şimdi öğretmenlerinden biriyle konuşuyor.
- I'm going to be talking to her.
- Onunla konuşacağım.
- Why shouldn't Tom talk to you?
- Tom neden seninle konuşmamalı?
- I should've talked to Tom.
- Tom ile konuşmalıydım.
- Tom told me to not talk to Mary anymore.
- Tom bana Mary ile artık konuşmamamı söyledi.
- Tom came over to talk to me.
- Tom benimle konuşmak için uğradı.
- I am fed up with talking to her.
- Ben onunla konuşmaktan bıktım.
- Mary wants me to stop talking to Tom.
- Mary, Tom'la konuşmayı kesmemi istiyor.
- When did you talk to Tom?
- Tom'la ne zaman konuştun?
- Tom needs to talk to you immediately.
- Tom'un sizinle hemen konuşması gerekiyor.
- I'd like to talk to you some more.
- Seninle biraz daha konuşmak istiyorum.
- Who is it that Tom wants to talk to?
- Tom'un konuşmak istediği kim?
- I'm talking to them.
- Onlarla konuşuyorum.
- Did you talk to anyone else?
- Başkasıyla konuştun mu?
- She was jealous when he talked to another girl.
- Başka bir kızla konuştuğunda, o kıskanmıştı.
- We can't talk to you now and you know what that means.
- Artık seninle konuşamayız ve bunun ne demek olduğunu biliyorsun.
- I'd like to talk to the hotel manager.
- Otel müdürü ile konuşmak istiyorum.
- Why were you talking to him?
- Neden onunla konuşuyordun?
- I guess you talked to Tom.
- Sanırım Tom'la konuştun.
- I think you should talk to Tom about this.
- Bence bunu Tom'la konuşmalısın.
- Don't talk to me about respect after all what you did to my sister.
- Kız kardeşime bütün yaptıklarınızdan sonra saygı hakkında konuşmayın.
- Could I talk to the two of you alone?
- Siz ikinizle yalnız konuşabilir miyim?
- Layla felt too shy to talk to Sami.
- Layla Sami ile konuşamayacak kadar utangaç hissediyordu.
- I don't need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekmiyor.
- Tom wanted to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak istedi.
- What did you really come here to talk to me about?
- Buraya gerçekten benimle ne konuşmaya geldin?
- Talk to me later.
- Benimle daha sonra konuş.
- Talk to me later.
- Benimle sonra konuş.
- I have to talk to her now.
- Şimdi onunla konuşmalıyım.
- Tom said he would talk to Mary about what needed to be done.
- Tom ne yapılması gerektiği konusunda Mary ile konuşacağını söyledi.
- You should talk to Tom.
- Senin Tom ile konuşman gerekir.
- I might talk to her.
- Onunla konuşabilirim.
- I'm going to go talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmaya gideceğim.
- Have you talked to Tom about this?
- Tom'la bu konuyu konuştun mu?
- He is a frank person and easy to talk to.
- Dürüst bir insandır ve konuşması kolaydır.
- I told Tom not to talk to Mary.
- Tom'a Mary ile konuşmamasını söyledim.
- Let's stop by Tom's house and talk to him.
- Tom'un evine uğrayalım ve onunla konuşalım.
- Tom says that he needs to talk to you.
- Tom seninle konuşması gerektiğini söyledi.
- I don't know how to talk to kids.
- Çocuklarla nasıl konuşulur bilmiyorum.
- I'll talk to Tom later about this.
- Bu konuda Tom'la daha sonra konuşacağım.
- I like talking to people.
- İnsanlarla konuşmayı seviyorum.
- Will you talk to Tom?
- Tom'la konuşacak mısın?
- You'll have to talk to Tom.
- Tom'la konuşman gerekecek.
- We're waiting to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bekliyoruz.
- Tom stood on the sidewalk talking to Mary.
- Tom kaldırımda durmuş Mary ile konuşuyordu.
- We should give Tom his space until he's ready to talk to us.
- Bizimle konuşmaya hazır olana kadar Tom'u rahat bırakmalıyız.
- I'll talk to you in the morning.
- Seninle sabah konuşuruz.
- Did Tom talk to you about his plans for next weekend?
- Tom seninle gelecek hafta sonu için planları hakkında konuştu mu?
- Somebody might've overheard you talking to Tom.
- Birisi Tom'la konuşmanıza kulak misafiri olmuş olabilir.
- I came back to talk to you.
- Seninle konuşmak için geri geldim.
- I can't talk to him.
- Onunla konuşamam.
- Have you ever talked to anyone about these things?
- Hiç bu şeyler hakkında birisiyle konuştunuz mu?
- I'll certainly talk to him.
- Onunla kesinlikle konuşacağım.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Leyla, Sami ile konuşmaya son vermedi.
- Why not talk to her about it directly?
- Neden onunla konu hakkında doğrudan konuşmuyorsun?
- May I talk to Tom, please?
- Tom ile konuşabilir miyim, lütfen?
- I won't answer any more questions until I talk to my lawyer.
- Avukatımla konuşana kadar başka soruya cevap vermeyeceğim.
- I never talked to Tom.
- Ben Tom'la hiç konuşmadım.
- Why don't you go talk to her?
- Neden onunla konuşmak için gitmiyorsun?
- Do you talk to your cats?
- Kedilerinle konuşur musun?
- They talked to each other.
- Onlar birbirleriyle konuştular.
- Why don't I just talk to her?
- Neden sadece onunla konuşmuyorum?
- You had never talked to me like that before!
- Benimle daha önce hiç böyle konuşmamıştın!
- Thank you for taking the time to talk to us.
- Bizimle konuşmaya zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
- We talked to Tom.
- Tom'la konuştuk.
- It's useless talking to her.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- Tom needs to talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmalı.
- Let me go talk to her.
- Gidip onunla konuşayım.
- Tom is still not talking to Mary.
- Tom hâlâ Mary ile konuşmuyor.
- I'm never going to have to talk to Tom again.
- Bir daha asla Tom'la konuşmak zorunda kalmayacağım.
- Tom is talking to the French teacher right now.
- Tom şu anda Fransızca öğretmeniyle konuşuyor.
- If you ask me, talking to Tom will be a waste of time.
- Bana sorarsan, Tom'la konuşmak bir zaman kaybı olacaktır.
- Tom says he'll only talk to you.
- Tom sadece seninle konuşacağını söylüyor.
- I talked to Tom on Monday.
- Ben pazartesi günü Tom'la konuştum.
- I'd like to talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmak isterim.
- You've got to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- I haven't talked to Tom at all.
- Ben Tom'la hiç konuşmadım.
- You should talk to me, too.
- Benimle de konuşmalısın.
- I talk to Tom quite often.
- Tom'la pek sık konuşuyorum.
- You really should talk to him.
- Onunla gerçekten konuşmalısın.
- Tom wants me to talk to them.
- Tom onlarla konuşmamı istiyor.
- I talked to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuştum.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- O, telefonda bir seferde saatlerce kız kardeşiyle konuşur.
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom'la bir dakika konuşmam gerek.
- Why don't you talk to her?
- Neden onunla konuşmuyorsun?
- You should talk to me.
- Benimle konuşmalısın.
- What makes you think Tom was talking to you?
- Tom'un seninle konuştuğunu sana düşündüren şey nedir?
- Tom noticed that that man talking to Mary had a finger missing.
- Tom, Mary ile konuşan adamın bir parmağının eksik olduğunu fark etti.
- Never talk to me again!
- Bir daha asla benimle konuşma!
- Should I try to talk to him?
- Onunla konuşmayı deneyeyim mi?
- I thought you'd already talked to Tom.
- Tom'la çoktan konuştun sanıyordum.
- I wish I could talk to them.
- Keşke onlarla konuşabilsem.
- Layla talked to Sami everyday.
- Layla her gün Sami ile konuşuyordu.
- Tom wanted to talk to his lawyer.
- Tom avukatı ile konuşmak istedi.
- I really need to talk to you about Tom.
- Gerçekten seninle Tom ile ilgili konuşmam gerekiyor.
- He talked to the chairman.
- O, başkanla konuştu.
- Tom wanted to talk to Mary's mother.
- Tom, Mary'nin annesiyle konuşmak istedi.
- I haven't talked to her yet.
- Onunla henüz konuşmadım.
- Why don't you talk to Tom?
- Neden Tom'la konuşmuyorsun?
- If you'd like, I could talk to Tom.
- İstersen Tom'la konuşabilirim.
- Tom wants to talk to all of us.
- Tom hepimizle konuşmak istiyor.
- I gave Tom my word that I wouldn't talk to Mary about that.
- Tom'a Mary ile bu konuda konuşmayacağıma dair söz verdim.
- Nobody wants to talk to me anymore.
- Artık hiç kimse benimle konuşmak istemiyor.
- Did you talk to Tom about this?
- Bu konuda Tom ile konuştun mu?
- I'm going to talk to Tom myself.
- Tom'la kendim konuşacağım.
- The only person Tom says he'll talk to is Mary.
- Tom'un konuşacağını söylediği tek kişi Mary'dir.
- We have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundayız.
- Did you talk to Tom on Monday?
- Pazartesi günü Tom'la konuştun mu?
- I didn't talk to Tom about this.
- Bunun hakkında Tom'la konuşmadım.
- I'm not sure Tom's going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- I went back to bed after I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştuktan sonra geri yattım.
- Tom doesn't talk to us anymore.
- Tom artık bizimle konuşmaz.
- I enjoy talking to the ladies.
- Hanımlarla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- We need to talk to them.
- Onlarla konuşmamız lazım.
- Tom wants to talk to Mary right now.
- Tom hemen şimdi Mary ile konuşmak istiyor.
- Tom was talking to Mary while John talked to everybody else.
- John diğer herkesle konuşurken Tom da Mary ile konuşuyordu.
- We need to talk to him.
- Onunla konuşmalıyız.
- I'm going to talk to Tom when he arrives at home.
- Eve geldiği zaman Tom'la konuşacağım.
- I have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- He said I was supposed to talk to you.
- Seninle konuşmam gerektiğini söyledi.
- Do you still talk to Tom in French?
- Tom'la hala Fransızca olarak mı konuşuyorsun?
- We wanted to talk to you.
- Sizinle konuşmak istedik.
- I tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı denedim.
- I have something I have to talk to you about.
- Seninle konuşmam gereken bir şeyim var.
- I went back to bed after I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştuktan sonra yatağa geri döndüm.
- You should go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmelisin.
- I need someone who I can talk to.
- Konuşabileceğim birisine ihtiyacım var.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey konuşabilir miyim?
- Did you talk to her today?
- Bugün onunla konuştun mu?
- Last night you were talking to someone at the party.
- Dün gece partide birisiyle konuşuyordun.
- I've enjoyed talking to you.
- Sizinle konuşmaktan zevk aldım.
- I couldn't talk to Tom.
- Tom'la konuşamadım.
- I'd like to talk to her again.
- Onunla tekrar konuşmak istiyorum.
- When did you last talk to them?
- Onlarla en son ne zaman konuştun?
- Tell Tom I'll talk to him later.
- Tom'a onunla daha sonra konuşacağımı söyle.
- I need to talk to you about what's going to happen tomorrow.
- Yarın ne olacağı hakkında seninle konuşmam gerekiyor.
- Somebody's got to talk to them.
- Birinin onlarla konuşması lazım.
- Could I talk to you?
- Seninle konuşabilir miyim?
- Nobody talks to Tom except you and me.
- Sen ve ben hariç hiç kimse Tom'la konuşmuyor.
- You can't tell me who I can or can't talk to.
- Kiminle konuşup konuşamayacağımı söyleyemezsin.
- Tom should talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmalı.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- Kız kardeşiyle saatlerce telefonda konuşuyor.
- I haven't talked to Tom about this yet.
- Henüz bu konuda Tom'la konuşmadım.
- Mary doesn't want to see me, but I have to find an excuse for talking to her.
- Mary beni görmek istemiyor, fakat onunla konuşmak için bir bahane bulmak zorundayım.
- I get lonely when there's no one to talk to.
- Konuşacak kimse olmayınca yalnızlık çekiyorum.
- We need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyız.
- I think that Tom should talk to me.
- Bence Tom benimle konuşmalı.
- When a woman is talking to you, listen to what she says with her eyes.
- Bir kadın seninle konuşurken, gözleriyle ne dediğini dinle.
- We wanted to talk to Tom.
- Tom ile konuşmak istedik.
- I think I should talk to Tom myself.
- Sanırım Tom'la kendim konuşmam gerek.
- My mother has never talked to your father before.
- Annem senin babanla daha önce hiç konuşmadı.
- Tom said he'll talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuştun?
- Tom told me I shouldn't talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamam gerektiğini söyledi.
- Go and talk to them.
- Git ve konuş onlarla.
- We'd like to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyoruz.
- Could I talk to you in private?
- Sizinle özel olarak konuşabilir miyim?
- Tom made sure nobody talked to Mary.
- Tom kimsenin Mary ile konuşmadığından emin oldu.
- We went to Tom's house to talk to him, but he wasn't at home.
- Onunla konuşmak için Tom'un evine gittik, fakat evde değildi.
- Who's that woman talking to Tom?
- Tom'la konuşan o kadın kim?
- I hardly ever talk to anyone at work.
- İş yerinde neredeyse hiç kimseyle konuşmam.
- Let me go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşayım.
- You have to go talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- When did you last talk to Tom?
- Tom'la en son ne zaman konuştun?
- I'd like to talk to someone about what I saw.
- Gördüklerim hakkında biriyle konuşmak istiyorum.
- I'll talk to him about it.
- Onunla bu konuda konuşacağım.
- Tom probably doesn't want to be seen talking to Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yle konuşurken görülmek istemiyor.
- I need to talk to both of you.
- İkinizle de konuşmam lazım.
- You must talk to Tom.
- Tom ile konuşman gerek.
- I think she's too shy to talk to you.
- Sanırım seninle konuşamayacak kadar utangaç.
- I need to talk to Tom right now.
- Tom'la hemen konuşmam lazım.
- Tom talks to Mary a lot.
- Tom, Mary ile çok konuşurdu.
- Let me talk to you.
- Seninle konuşmama izin ver.
- Sami was talking to another girl.
- Sami başka bir kızla konuşuyordu.
- I talked to the owners.
- Sahipleriyle konuştum.
- Why don't they talk to me?
- Neden benimle konuşmuyorlar?
- Do me a favor and talk to Tom.
- Bana bir iyilik yap ve Tom'la konuş.
- I'm going to have to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekecek.
- If you ever need someone to talk to, I'm here.
- Konuşacak birine ihtiyacın olursa, ben buradayım.
- I went there to talk to them.
- Oraya onlarla konuşmaya gittim.
- Who did Tom talk to?
- Tom kimle konuştu?
- My lawyer's talking to the prosecutor.
- Avukatım savcı ile konuşuyor.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan keyif alıyor gibi görünüyorlar.
- I might be able to talk to Tom tomorrow, but I'm not sure.
- Yarın Tom'la konuşabilirim ama emin değilim.
- I'll tell Mary the next time I talk to her.
- Mary'ye onunla bir dahaki konuşmamda söylerim.
- I think you should talk to us.
- Bence bizimle konuşmalısın.
- I saw you talking to them.
- Onlarla konuştuğunu gördüm.
- I have a few things I need to talk to Tom about.
- Tom'la konuşmam gereken birkaç şeyim var.
- I frequently talk to her.
- Onunla sık sık konuşurum.
- Tom was talking to me.
- Tom benimle konuşuyordu.
- Why is Tom trying to talk to Mary?
- Tom neden Mary ile konuşmaya çalışıyor?
- I don't like the way you're talking to me.
- Benimle konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.
- The policeman talked to the children in as friendly a manner as he could.
- Polis, çocuklarla elinden geldiğince samimi bir şekilde konuştu.
- I was wondering if you would talk to Tom.
- Tom'la konuşup konuşmayacağını merak ediyordum.
- I don't know how to talk to emotionally distraught people.
- Duygusal olarak perişan insanlarla nasıl konuşulur bilmiyorum.
- The only girl that will even talk to Tom is Mary.
- Tom'la konuşacak tek kız Mary'dir.
- We'll talk to Tom then make a decision.
- Tom'la konuşup bir karar vereceğiz.
- Who're you talking to, clown?
- Kiminle konuşuyorsun, palyaço?
- Tom should've talked to Mary.
- Tom Mary ile konuşmalıydı.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birine sahip olmak güzel.
- Tom needs someone to talk to.
- Tom'un konuşacak birine ihtiyacı var.
- Do you still talk to her?
- Hala onunla konuşuyor musun?
- You talked to them, didn't you?
- Onlarla konuştun, değil mi?
- Have you already talked to Tom about this?
- Bu konuda zaten Tom'la konuştun mu?
- You need to talk to Tom.
- Senin Tom'la konuşman gerek.
- You could talk to him.
- Onunla konuşabilirsin.
- Even though Tom and Mary went to the same high school, they never talked to each other until they were both in their thirties.
- Tom ve Mary aynı liseye gitmelerine rağmen, her ikisi de otuzlu yaşlarına gelene kadar birbirleriyle hiç konuşmadılar.
- I heard you talking to him.
- Onunla konuştuğunu duydum.
- I take it you talked to her.
- Onunla konuştuğunu farz ediyorum.
- Tom told me the boy talking to Mary was John.
- Tom, bana Mary'le konuşan delikanlının John olduğunu söyledi.
- Nobody can stop me from talking to Tom.
- Kimse beni Tom'la konuşmaktan alıkoyamaz.
- Talk to somebody.
- Birisiyle konuş.
- Tom said he wanted to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istediğini söyledi.
- Why were you talking to Tom?
- Neden Tom'la konuşuyordun?
- Why don't I just go talk to Tom?
- Neden gidip Tom'la konuşmuyorum ki?
- You should be talking to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- Don't let Tom talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmasına izin verme.
- It was nice talking to you.
- Sizinle konuşmak güzeldi.
- Tom and Mary always talk to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle her zaman Fransızca konuşurlar.
- Give me a chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam için bana bir şans ver.
- Tom wanted to talk to Mary about it.
- Tom, Mary ile bu konu hakkında konuşmak istedi.
- He refused to talk to me.
- O benimle konuşmayı reddetti.
- She needs someone to talk to.
- Onun konuşmak için birine ihtiyacı var.
- We've talked to Tom.
- Tom'la konuştuk.
- Perhaps I should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyım.
- Did you have a chance to talk to Tom?
- Tom'la konuşmak için bir şansın var mıydı?
- Tom found Mary fun to talk to.
- Tom, Mary ile konuşmayı eğlenceli buldu.
- I'm not finished talking to you.
- Seninle konuşmam bitmedi.
- Tom probably doesn't want to be seen talking to Mary.
- Tom muhtemelen Mary ile konuşurken görülmek istemiyordur.
- Look at me when I talk to you.
- Ben seninle konuştuğum zaman bana bak.
- I didn't talk to the press.
- Basınla konuşmadım.
- Did you really talk to Tom?
- Tom'la gerçekten konuştun mu?
- I saw you guys talking to her.
- Sizin onunla konuşurken gördüm arkadaşlar.
- I'd like to go to Tom's apartment and talk to him.
- Tom'un dairesine gitmek ve onunla konuşmak istiyorum.
- She doesn't talk to us anymore.
- Artık bizimle konuşmuyor.
- I came to talk to him.
- Onunla konuşmak için geldim.
- I talk to young people all day long.
- Bütün gün gençlerle konuşuyorum.
- We just need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmamız gerek.
- Tom can't talk to us yet.
- Tom henüz bizimle konuşamaz.
- Could you talk to him for me?
- Benim için onunla konuşabilir misin?
- I just talked to him.
- Az önce onunla konuştum.
- I'm not sure Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- Do you ever talk to her?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Let's go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşalım.
- I apologize for talking to you like that.
- Seninle böyle konuştuğum için özür dilerim.
- Somebody's got to talk to her.
- Biri onunla konuşmak zorunda.
- You should talk to your mother more often.
- Annenle daha sık konuşmalısın.
- I wonder why Tom didn't talk to Mary.
- Tom'un neden Mary ile konuşmadığını merak ediyorum.
- Which woman was talking to you?
- Hangi kadın seninle konuşuyordu?
- I urgently need to talk to Tom.
- Acilen Tom ile konuşmam gerek.
- He started talking to his mother in Berber.
- Annesiyle Berberice konuşmaya başladı.
- I need to talk to you later.
- Daha sonra seninle konuşmam gerekiyor.
- How dare you talk to my son like that!
- Oğlumla böyle konuşmaya nasıl cüret edersin!
- I'll tell him the next time I talk to him.
- Onunla bir daha konuştuğumda anlatırım.
- Did you talk to them on Monday?
- Pazartesi günü onlarla konuştun mu?
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom ile bir dakika konuşmam gerek.
- He gets jealous when I talk to other guys.
- Ben başka erkeklerle konuşunca o kıskanıyor.
- Tom, I especially wanted to talk to you.
- Tom, özellikle seninle konuşmak istedim.
- How do you talk to women?
- Kadınlarla nasıl konuşuyorsun?
- Tom needs to talk to us.
- Tom'un bizimle konuşmaya ihtiyacı var.
- Sami is happy to talk to any person about Islam.
- Sami, İslam hakkında herhangi biriyle konuşmaktan mutluluk duyar.
- It's obvious that Tom isn't talking to Mary.
- Tom'un Mary'yle konuşmuyor olduğu açıktır.
- Tom wanted Mary to talk to John about the problem she was having with his children.
- Tom, Mary'nin John ile çocuklarıyla yaşadığı sorun hakkında konuşmasını istedi.
- It's been a while since I've talked to Tom.
- Tom'la konuşmayalı uzun zaman oldu.
- We'll be talking to them today.
- Bugün onlarla konuşuyor olacağız.
- How long has it been since you talked to Tom?
- Tom'la konuşmayalı ne kadar oldu?
- All old people need someone to talk to.
- Tüm yaşlı insanların konuşacak birine ihtiyacı vardır.
- Let me just go talk to Tom.
- Tom'la konuşmama izin ver.
- Maybe we can talk to her.
- Belki onunla konuşabiliriz.
- Tom is here and he'd like to talk to you.
- Tom burada ve o sizinle konuşmak istiyor.
- I told you not to talk to her.
- Onunla konuşmamanı söyledim.
- I think you should talk to her.
- Sanırım onunla konuşmalısın.
- Tom has already talked to Mary about that.
- Tom, Mary ile bu konuyu zaten konuştu.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.
- Tom, Mary ile bu konu hakkında konuşurken kendini huzursuz hissetti.
- I thought I'd have another chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bir şans daha bulacağımı düşünmüştüm.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuştunuz?
- You should talk to me now.
- Şimdi benimle konuşmalısın.
- I'm talking to her right now.
- Şu anda onunla konuşuyorum.
- Tom is going to talk to us on Monday.
- Tom pazartesi günü bizimle konuşacak.
- Don't be afraid to talk to her.
- Onunla konuşmaktan korkmayın.
- Do you still talk to them?
- Hala onlarla konuşuyor musun?
- Can I talk to someone who speaks Japanese?
- Japonca konuşan biriyle konuşabilir miyim?
- I never got to talk to them.
- Onlarla hiç konuşamadım.
- Can I talk to you for a sec?
- Ben seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- I saw you talking to Tom.
- Tom'la konuştuğunu gördüm.
- I talked to him after class.
- Ben, dersten sonra onunla konuştum.
- Can you talk to Tom?
- Tom'la konuşabilir misin?
- Maybe I should go talk to her.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- I think it's time for me to talk to the boss about this problem.
- Sanırım bu sorun hakkında patronla konuşmamın zamanıdır.
- Tom, I've got to talk to you.
- Tom, seninle konuşmak zorundayım.
- Tom said he didn't feel like talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak istemediğini söyledi.
- I haven't talked to Tom in a while.
- Bir süredir Tom'la konuşmadım.
- I haven't yet talked to the manager.
- Henüz yönetici ile konuşmadım.
- We should be talking to Tom.
- Tom'la konuşuyor olmalıyız.
- I think we should talk to him.
- Sanırım onunla konuşmalıyız.
- I guess you didn't talk to her.
- Onunla konuşmadığını tahmin ediyorum.
- They talked to each other.
- Birbirleriyle konuştular.
- Go talk to him.
- Git onunla konuş.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan hoşlanıyor gibiler.
- Sami was talking to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşuyordu.
- You're fun to talk to.
- Konuşması eğlenceli birisin.
- Tell Tom I need to talk to him as soon as possible.
- Tom'a en kısa sürede onunla konuşmam gerektiğini söyle.
- Nobody can stop me from talking to Marika.
- Kimse beni Marika ile konuşmaktan alıkoyamaz.
- Who's been talking to you?
- Seninle kim konuşuyordu?
- Tom says he needs to talk to us about something important.
- Tom önemli bir şey hakkında bizimle konuşması gerektiğini söylüyor.
- Tom told me he'd talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşacağını söyledi.
- Let me talk to her first.
- Önce onunla konuşayım.
- Let me talk to them first.
- Önce onlarla konuşayım.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birinin olması güzel.
- Tell Tom not to talk to Mary.
- Tom'a Mary ile konuşmamasını söyle.
- I still need to talk to him.
- Hâlâ onunla konuşmalıyım.
- I never had a chance to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşma fırsatım olmadı.
- I'm not sure that Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- Can I talk to her for a minute?
- Onunla bir dakika konuşabilir miyim?
- Oh my God, Tom talked to me today!
- Aman Tanrım, Tom bugün benimle konuştu!
- When are you going to talk to Tom about that?
- Tom'la ne zaman o konuda konuşacaksın?
- Talk to my lawyer.
- Avukatımla konuş.
- She needed to talk to her mother about it.
- O konuda annesiyle konuşması gerekiyordu.
- She has no one to talk to.
- Konuşacak kimsesi yok.
- I'll talk to Tom about this.
- Ben bunun hakkında Tom ile konuşacağım.
- Can I talk to for just a minute?
- Sadece bir dakika konuşabilir miyim?
- May I talk to you now?
- Seninle şimdi konuşabilir miyim?
- Who are they talking to?
- Kiminle konuşuyorlar?
- Do you know who you’re talking to?
- Kiminle konuştuğunu biliyor musun?
- You have to let me talk to him.
- Onunla konuşmama izin vermelisin.
- Tom said he had to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşması gerektiğini söyledi.
- I don't talk to Tom anymore.
- Artık Tom'la konuşmuyorum.
- Who told you to talk to me?
- Kim benimle konuşmanı söyledi?
- Tom didn't plan on talking to anyone.
- Tom kimseyle konuşmayı planlamıyordu.
- Could I talk to you a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Tom was easy to talk to.
- Tom'la konuşması kolaydı.
- Are you going to talk to them?
- Onlarla konuşacak mısın?
- You should talk to him.
- Onunla konuşmalısın.
- I'll go talk to Tom right now.
- Şimdi Tom'la konuşmaya gideceğim.
- Tom wished that he had somebody to talk to.
- Tom konuşacak birinin olmasını dilerdi.
- I wish I could get Tom to talk to me.
- Keşke Tom'u benimle konuşturabilsem.
- You should be talking to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- I have to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundayım.
- You can talk to us.
- Bizimle konuşabilirsin.
- Could we talk to you a second, Tom?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyiz, Tom?
- I just talked to her.
- Az önce onunla konuştum.
- I'd like to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmak istiyorum.
- Call me after you talk to her.
- Onunla konuştuktan sonra beni ara.
- We've never talked to Tom.
- Tom'la hiç konuşmadık.
- Can I talk to you about them?
- Seninle onlar hakkında konuşabilir miyim?
- I'm not supposed to talk to anyone about this.
- Bu konuda kimseyle konuşmamam gerekiyor.
- I have to go talk to the manager.
- Yönetici ile konuşmak zorundayım.
- Tom told me not to talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamamı söyledi.
- Let's go talk to him.
- Gidip onunla konuşalım.
- Can you talk to him?
- Onunla konuşabilir misin?
- Don't you think we should've talked to Tom about this?
- Bu konuda Tom'la konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun?
- Tom knows how to talk to customers.
- Tom müşterilerle nasıl konuşulacağını bilir.
- You should just talk to me.
- Benimle bir konuşmalısın.
- Talk to him and tell him to come back.
- Onunla konuş ve geri gelmesini söyle.
- I get angry when my boyfriend talks to other girls.
- Erkek arkadaşım başka kızlarla konuştuğu zaman sinirleniyorum.
- You need to talk to Tom personally.
- Tom'la şahsen konuşmalısın.
- Maybe I should go talk to Tom.
- Belki de Tom'la ben konuşmalıyım.
- That was me talking to you on the phone yesterday.
- Dün seninle telefonda konuşan bendim.
- It's hard for me to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam zor.
- Have you been talking to Tom?
- Tom'la konuştun mu?
- I think you should talk to Tom now.
- Şimdi Tom'la konuşman gerektiğini düşünüyorum.
- I was just talking to your mother.
- Annenle konuşuyordum.
- I'll certainly talk to them.
- Kesinlikle onlarla konuşacağım.
- Tom loves talking to people.
- Tom insanlarla konuşmayı sever.
- It's good talking to you.
- Seninle konuşmak iyidir.
- Has anyone actually talked to Tom?
- Biri gerçekten Tom'la konuştu mu?
- You shouldn't talk to your parents like that.
- Annen ve babanla öyle konuşmaman gerekir.
- Somebody wants to talk to you.
- Biri seninle konuşmak istiyor.
- Tom was talking to Mary with a smile on his face.
- Tom yüzünde bir gülümsemeyle Mary ile konuşuyordu.
- I never talk to Tom.
- Ben asla Tom'la konuşmam.
- Will you please talk to him and try to convince him?
- Lütfen onunla konuşup ikna etmeye çalışır mısın?
- I was talking to them.
- Ben onlarla konuşuyordum.
- Sami agreed to talk to Layla one more time.
- Sami, Layla ile bir kez daha konuşmayı kabul etti.
- He kept talking to people.
- İnsanlarla konuşmaya devam etti.
- Tom is good at talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmada iyidir.
- Tom was fun to talk to.
- Tom'la konuşması eğlenceliydi.
- I want to go talk to her.
- Gidip onunla konuşmak istiyorum.
- I suppose you didn't even talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmadın bile.
- Perhaps I should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalıyım.
- Could I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom wants to talk to you before you leave.
- Tom gitmeden önce seninle konuşmak istiyor.
- You don't have to talk to me if you don't want to.
- İstemiyorsan benimle konuşmayabilirsin.
- I don't know who Tom talked to.
- Tom'un kimle konuştuğunu bilmiyorum.
- I talk to them all the time.
- Onlarla her zaman konuşurum.
- Why don't you just talk to him?
- Neden sadece onunla konuşmuyorsun?
- You told me not to talk to Tom, remember?
- Tom'la konuşmamamı söyledin, hatırlıyor musun?
- You'll talk to me.
- Benimle konuşacaksın.
- If I'd been there yesterday, I would've talked to Tom about that.
- Eğer dün ben orada olsaydım, Tom'la bu mevzuyu konuşurdum.
- I'll go talk to them right now.
- Hemen şimdi onlarla konuşmaya gideceğim.
- Who's been talking to him?
- Onunla kim konuşuyordu?
- I need someone to talk to Tom.
- Tom'la konuşacak birine ihtiyacım var.
- We're asking you to talk to us.
- Bizimle konuşmanızı istiyoruz.
- Someone should talk to him and tell him what's what.
- Biri onunla konuşmalı ve ona durumu anlatmalı.
- You promised me you'd talk to Tom.
- Tom'la konuşacağına söz vermiştin.
- May I talk to you for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- Just let me talk to him.
- Bırak onunla konuşayım.
- I'll go talk to Tom now.
- Şimdi gidip Tom'la konuşacağım.
- I talked to the owners.
- Maliklerle konuştum.
- We'll go talk to Tom this afternoon.
- Öğleden sonra Tom'la konuşmaya gideriz.
- I really have to talk to Tom.
- Tom'la gerçekten konuşmak zorundayım.
- You don't have to talk to me if you don't want to.
- İstemiyorsan benimle konuşmak zorunda değilsin.
- I'd like to talk to her.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- When did you last talk to them?
- En son ne zaman onlarla konuştun?
- I need to talk to you a sec.
- Seninle bir saniye konuşmam gerekiyor.
- I need to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmam gerek.
- You have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- You must talk to Tom.
- Tom ile konuşmalısın.
- Why doesn't she talk to me anymore?
- Neden artık benimle konuşmuyor?
- I'll talk to her.
- Onunla konuşacağım.
- Why is Tom afraid to talk to Mary?
- Tom neden Mary ile konuşmaktan korkuyor?
- Do you even know who you're talking to?
- Kiminle konuştuğunu biliyor musun ki?
- I never talked to her again.
- Onunla bir daha hiç konuşmadım.
- I knew who Tom had talked to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu biliyordum.
- I need you to talk to her.
- Onunla konuşmana ihtiyacım var.
- That's the woman I talked to.
- Bu konuştuğum kadın.
- Tom doesn't have time right now to talk to anyone.
- Tom'un şu anda kimseyle konuşacak vakti yok.
- Do you remember talking to me?
- Benimle konuştuğunu hatırlıyor musun?
- Why did you talk to Tom?
- Tom'la neden konuştun?
- Tom doesn't like talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmayı sevmiyor.
- Have you been talking to her?
- Onunla konuştun mu?
- I really liked talking to them.
- Onlarla konuşmak gerçekten hoşuma gitti.
- I didn't talk to Tom at the party.
- Partide Tom'la konuşmadım.
- I needed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekiyordu.
- The man I was talking to earlier never told me his name.
- Daha önce konuştuğum adam bana adını söylemedi.
- I'd like to talk to you a little.
- Seninle biraz konuşmak istiyorum.
- I need someone to talk to her.
- Onunla konuşmak için birine ihtiyacım var.
- I already talked to the cops.
- Polislerle konuştum bile.
- It's useless to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanın faydası yok.
- I think I should've talked to Tom about that.
- Sanırım bu konuyu Tom'la konuşmalıydım.
- You should talk to me, too.
- Sen de benimle konuşmalısın.
- I'm not finished talking to you yet.
- Seninle konuşmam henüz bitmedi.
- I saw you guys talking to him.
- Sizin onunla konuşurken gördüm arkadaşlar.
- Did you talk to them about this?
- Bunun hakkında onlarla konuştun mu?
- My idea is that we should talk to Mr Brown.
- Benim fikrim, Bay Brown'la konuşmamız gerektiğidir.
- I can't talk to her now.
- Şu anda onunla konuşamam.
- He is easy to talk to.
- Onunla konuşmak kolaydır.
- You really should talk to her.
- Gerçekten onunla konuşmalısın.
- I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştum.
- Have you talked to them lately?
- Son zamanlarda onlarla konuştun mu?
- I'd better go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gitsem iyi olur.
- I wanted to talk to you.
- Seninle konuşmak istedim.
- I know your mom doesn't want you to talk to me.
- Annenin benimle konuşmanı istemediğini biliyorum.
- I talked to Mary about my feelings.
- Mary ile duygularım hakkında konuştum.
- I have to talk to him now.
- Onunla şimdi konuşmalıyım.
- I wanted to talk to you because I need your help.
- Yardımına ihtiyacım olduğu için seninle konuşmak istedim.
- I'm used to talking to strangers.
- Yabancılarla konuşmaya alışkınım.
- If it'll help, I'll go talk to Tom.
- Yardımı olacaksa, Tom'la konuşmaya giderim.
- If I were you, I'd go talk to Tom.
- Yerinde olsam gidip Tom'la konuşurdum.
- Tom is on the phone talking to Mary.
- Tom telefonda Mary ile konuşuyor.
- Can I talk to you for a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Why don't you go talk to Tom?
- Niçin Tom'la konuşmaya gitmiyorsun?
- I gave Tom my word that I wouldn't talk to Mary about that.
- Tom'a onun hakkında Mary ile konuşmayacağıma söz verdim.
- You should talk to Tom about it.
- Bu konuyu Tom'la konuşmalısın.
- Why don't you talk to me now?
- Neden benimle şimdi konuşmuyorsun?
- You have to talk to us.
- Bizimle konuşman gerek.
- Tom asked me to talk to you.
- Tom seninle konuşmamı istedi.
- Tom didn't have to talk to me if he didn't want to.
- Tom istemezse benimle konuşmak zorunda değildi.
- Tom was the only one Mary talked to.
- Tom, Mary'nin konuştuğu tek kişiydi.
- I needed to talk to them.
- Onlarla konuşmaya ihtiyacım vardı.
- You should be talking to me.
- Benimle konuşuyor olmalısın.
- Tom is really jealous and he gets mad when other guys talk to me.
- Tom çok kıskanç ve diğer erkekler benimle konuştuğunda çok kızıyor.
- I just need to talk to them.
- Sadece onlarla konuşmam gerek.
- I don't go to the movies alone because I like to talk to someone about the movie afterwards.
- Sinemalara yalnız başıma gitmem çünkü daha sonra film hakkında birisiyle konuşmayı seviyorum.
- Maybe Tom should talk to Mary.
- Belki de Tom, Mary ile konuşmalı.
- Tom wants me to talk to Mary about that matter.
- Tom, o konu hakkında Mary'yle konuşmamı istiyor.
- Tom talked to someone in the park.
- Tom parkta biriyle konuştu.
- Tom isn't easy to talk to.
- Tom'la konuşmak kolay değil.
- I've made a list of people I need to talk to.
- Konuşmam gereken insanların bir listesini yaptım.
- I didn't talk to anyone about it.
- Bu konuda kimseyle konuşmadım.
- I've tried to talk to her.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- He knows how to talk to customers.
- Müşterilerle nasıl konuşulacağını biliyor.
- Tom isn't the only person Mary should talk to.
- Mary'nin konuşması gereken tek kişi Tom değil.
- You should be talking to Tom.
- Sen Tom'la konuşuyor olmalısın.
- We wanted to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyorduk.
- Tom and Mary sat at the counter talking to each other.
- Tom ve Mary tezgahın başına oturmuş birbirleriyle konuşuyorlardı.
- I wanted to talk to you about something important.
- Sizinle önemli bir şey hakkında konuşmak istedim.
- We should be talking to him.
- Onunla konuşmalıyız.
- Do you want me to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşmamı ister misin?
- You talked to her, didn't you?
- Onunla konuştun, değil mi?
- I just saw you talking to Tom less than five minutes ago.
- Beş dakikadan daha kısa bir süre önce seni Tom'la konuşurken gördüm.
- I had no one to talk to.
- Konuşacak kimsem yoktu.
- Did you try talking to Tom?
- Tom'la konuşmayı denedin mi?
- Tom and Mary agreed not to talk to their children in French.
- Tom ve Mary çocuklarıyla Fransızca konuşmama konusunda anlaştılar.
- I just wish you'd talk to me.
- Keşke benimle konuşsaydın.
- I'm not used to being talked to in such a rude manner.
- Bu kadar kaba bir şekilde konuşulmaya alışkın değilim.
- Tom stopped to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için durdu.
- Dan agreed to talk to Detective Matt Brown at the station.
- Dan, istasyonda Dedektif Matt Brown'la konuşmayı kabul etti.
- I went there to talk to her.
- Onunla konuşmaya gittim.
- I know the girl you were talking to yesterday.
- Dün konuştuğun kızı tanıyorum.
- I need to talk to you about that.
- Seninle bunu konuşmalıyım.
- Let me try to talk to them.
- Onlarla konuşmaya çalışayım.
- Sami is happy to talk to any person about Islam.
- Sami herhangi bir kişiyle İslam hakkında konuşmaktan mutluluk duyar.
- Maybe we should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyız.
- You'll have to talk to Tom about what you expect him to do.
- Tom'dan ne yapmasını beklediğini onunla konuşman gerekecek.
- Neither Tom nor Mary talked to John about that.
- Ne Tom ne de Mary John'la onun hakkında konuştular.
- Now you're talking to birds.
- Şimdi kuşlarla konuşuyorsunuz.
- She has no one to talk to.
- Onun konuşacak hiç kimsesi yok.
- Let's not talk to her.
- Onunla konuşmayalım.
- I came to talk to you about what needs to be done.
- Seninle yapılması gerekenler hakkında konuşmaya geldim.
- You must go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmalısın.
- I often talk to him on the bus.
- Sık sık onunla otobüste konuşurum.
- I need to talk to you immediately.
- Seninle derhal konuşmam lâzım.
- You've got to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- Mary likes to talk to strangers online.
- Mary internette yabancılarla konuşmayı seviyor.
- Tom and Mary are talking to John.
- Tom ve Mary, John ile konuşuyorlar.
- She doesn't talk to me about anything anymore.
- Artık benimle hiçbir şeyi konuşmuyor.
- Nobody wants to talk to me anymore.
- Artık kimse benimle konuşmak istemiyor.
- I haven't talked to them yet.
- Henüz onlarla konuşmadım.
- He is too shy to talk to girls.
- Kızlarla konuşmak için çok utangaç.
- Mary has no one to talk to.
- Mary'nin konuşacak kimsesi yok.
- Did you talk to the principal?
- Müdürle konuştun mu?
- Why were you talking to them?
- Neden onlarla konuşuyordun?
- What did Tom talk to you about?
- Tom seninle ne konuştu?
- You do not have to talk to me.
- Benimle konuşmak zorunda değilsin.
- Sami talked to the police about it.
- Sami bu konuda polisle konuştu.
- Tom and Mary used to talk to each other all the time.
- Tom ve Mary her zaman birbirleriyle konuşurdu.
- Tom and I aren't talking to each other right now.
- Tom ve ben şu anda birbirlerimizle konuşmuyoruz.
- I haven't talked to Tom since he and Mary got divorced.
- Mary ile boşandığından beri Tom ile konuşmadım.
- Tom, you've got to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmalısın.
- I was waiting for Sami to talk to me.
- Sami'nin benimle konuşmasını bekliyordum.
- You should just talk to Tom.
- Tom'la bir konuşmalısın.
- I've already talked to the manager.
- Müdürle konuştum zaten.
- I thought you'd already talked to Tom.
- Zaten Tom'la konuştuğunu düşündüm.
- I need to talk to you right now.
- Seninle hemen konuşmam lazım.
- You should've talked to me first.
- Önce benimle konuşmalıydın.
- I want to go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmek istiyorum.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne konuştun?
- Can I talk to you outside?
- Ben seninle dışarıda konuşabilir miyim?
- I never talked to him again.
- Onunla bir daha hiç konuşmadım.
- Tom will never let Mary talk to you.
- Tom Mary'nin seninle konuşmasına asla izin vermeyecek.
- We went to Tom's house to talk to him, but he wasn't at home.
- Tom'la konuşmak için evine gittik ama evde değildi.
- I think I should've talked to Tom about that.
- Sanırım Tom ile o konuda konuşmalıydım.
- I think that Tom should talk to me.
- Tom'un benimle konuşması gerektiğini düşünüyorum.
- I'd like to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorum.
- We wanted to talk to them.
- Onlarla konuşmak istedik.
- She talked to the chairperson.
- O, başkanla konuştu.
- I was waiting for Tom to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmasını bekliyordum.
- I kept talking to Tom.
- Tom'la konuşmaya devam ettim.
- I'm not going to talk to you.
- Seninle konuşmam.
- I think I need to talk to them.
- Sanırım onlarla konuşmalıyım.
- Tom didn't have a job the last time I talked to him.
- Onunla son konuştuğumda Tom'un bir işi yoktu.
- I have to talk to somebody.
- Biriyle konuşmalıyım.
- Layla started to talk to him.
- Leyla onunla konuşmaya başladı.
- I don't think Tom ever talked to Mary.
- Tom'un Mary ile hiç konuştuğunu sanmıyorum.
- I talked to him last night.
- Dün gece onunla konuştum.
- I wish I could've talked to Tom.
- Keşke Tom'la konuşabilseydim.
- Do you want me to talk to him?
- Onunla konuşmamı ister misin?
- You should talk to them now.
- Şimdi onlarla konuşmalısın.
- I've got to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- I've been wanting to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyordum.
- I needed to talk to him.
- Onunla konuşmam gerekiyordu.
- I've tried to talk to him.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- Have you tried talking to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşmayı denedin mi?
- I need you to talk to us.
- Bizimle konuşmana ihtiyacım var.
- Have you really talked to him?
- Gerçekten onunla konuştun mu?
- We've been meaning to talk to you about that.
- Biz de seninle bu konuda konuşmak istiyorduk.
- I'm too busy to talk to you now.
- Şu an seninle konuşamayacak kadar meşgulüm.
- I love talking to Tom.
- Tom'la konuşmayı severim.
- I advised Tom to talk to a lawyer.
- Tom'a bir avukatla konuşmasını tavsiye ettim.
- I talk to you about this.
- Seninle bunun hakkında konuşuyorum.
- Has anybody talked to her?
- Herhangi biri onunla konuştu mu?
- We never got a chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için asla bir şansımız olmadı.
- I talked to Tom this morning.
- Bu sabah Tom'la konuştum.
- I'd like you to talk to me.
- Benimle konuşmanı istiyorum.
- Your mother's doctor wants to talk to you.
- Annenin doktoru seninle konuşmak istiyor.
- Are you sure they won't talk to each other any more?
- Artık birbirleriyle konuşmayacaklarına emin misin?
- Never talk to me again!
- Benimle bir daha asla konuşma!
- I need to talk to you immediately.
- Seninle hemen konuşmalıyım.
- Tom is going to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşacak.
- He can talk to spirits.
- O ruhlarla konuşabilir.
- I never talked to Tom.
- Tom'la hiç konuşmadım.
- I've talked to Tom a couple of times.
- Tom ile birkaç kez konuştum.
- Tom couldn't find anyone to talk to.
- Tom konuşacak birini bulamadı.
- We'll go talk to Tom this afternoon.
- Bu öğleden sonra Tom'la konuşmaya gideceğiz.
- I suggest that you talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı öneririm.
- Did you really talk to Tom?
- Sen gerçekten Tom'a konuştun mu?
- Tom didn't have to talk to me.
- Tom benimle konuşmak zorunda değildi.
- I can't make that decision without talking to Tom first.
- Önce Tom'la konuşmadan o kararı veremem.
- I need to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmalıyım.
- I'll go and talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşacağım.
- I'd better talk to him.
- Onunla konuşsam iyi olur.
- Why don't you ever talk to Tom anymore?
- Neden artık Tom ile hiç konuşmuyorsun?
- Do you think that I should go talk to Tom?
- Sence gidip Tom'la konuşmalı mıyım?
- Tom didn't want anybody to talk to him.
- Tom kimsenin onunla konuşmasını istemedi.
- I have no one to talk to.
- Konuşacak kimsem yok.
- She was jealous when he talked to another girl.
- Başka bir kızla konuştuğunda kıskanırdı.
- Just let me talk to Tom.
- Bırak Tom'la konuşayım.
- I've got to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundayım.
- I tried talking to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmaya çalıştım.
- Maybe it would help if I talked to Tom.
- Belki Tom'la konuşursam yardımı olur.
- Did you ever talk to Tom?
- Tom'la hiç konuştun mu?
- Tom warned me not to talk to Mary again.
- Tom beni tekrar Mary ile konuşmamam için uyardı.
- Somebody ought to talk to her.
- Biri onunla konuşmalı.
- Tom isn't good at talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmada iyi değil.
- Talking to Tom won't help.
- Tom'la konuşmanın faydası olmaz.
- They're talking to Tom.
- Onlar Tom'la konuşuyor.
- You should go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitmen gerekir.
- You're the first Canadian I've ever talked to.
- Sen şimdiye kadar konuştuğum ilk Kanadalı'sın.
- There's one person in particular I'd like to talk to.
- Özellikle konuşmak istediğim bir kişi var.
- Perhaps you could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirsin.
- Did you actually talk to Tom?
- Gerçekten Tom'la konuştun mu?
- Can I talk to you for a second, please?
- Lütfen seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- I told Tom I'd talk to Mary.
- Mary'yle konuşmak istediğimi Tom'a söyledim.
- Well, I'm just going to talk to Tom.
- Pekala, ben sadece Tom'la konuşacağım.
- Who's the man who was talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- I've never been able to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşamadım.
- You can't talk to us that way.
- Bizimle bu şekilde konuşamazsın.
- I guess you talked to her.
- Sanırım onunla konuştun.
- You can always talk to me.
- Her zaman benimle konuşabilirsin.
- Tom wants to talk to you about what happened in Boston last week.
- Tom geçen hafta Boston'da olanlar hakkında seninle konuşmak istiyor.
- I talked to her on the phone.
- Onunla telefonda konuştum.
- It's obvious that Tom isn't talking to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmadığı çok açık.
- You really should talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşmalısın.
- I get lonely when there's nobody to talk to.
- Konuşacak kimse olmayınca yalnız kalıyorum.
- Have you sat down and talked to him?
- Onunla oturdun ve konuştun mu?
- I'm not supposed to talk to you.
- Seninle konuşmamam gerekiyor.
- Layla told Sami that they should never see or talk to each other again.
- Layla Sami'ye birbirlerini bir daha asla görmemeleri ya da konuşmamaları gerektiğini söyledi.
- I've got to talk to you about something.
- Bir şey hakkında seninle konuşmak zorundayım.
- Let me talk to somebody.
- Bırak da biriyle konuşayım.
- Tom is waiting to talk to you.
- Tom seninle konuşmak için bekliyor.
- I'm assuming you haven't talked to Tom yet.
- Tom'la henüz konuşmadığınızı varsayıyorum.
- Tom used to talk to Mary a lot.
- Tom eskiden Mary ile çok konuşurdu.
- You should talk to Tom and tell him how you feel.
- Tom'la konuşmalısın ve nasıl hissettiğini ona söylemelisin.
- I'm still going to talk to her.
- Hâlâ onunla konuşacağım.
- You asked me to talk to Tom, remember?
- Benden Tom'la konuşmamı istemiştin, hatırladın mı?
- Did you talk to him on Monday?
- Pazartesi günü onunla konuştun mu?
- Tom and Mary have stopped talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
- We'll talk to Tom then make up our minds.
- Tom'la konuşup kararımızı vereceğiz.
- Sami wouldn't talk to Layla like that.
- Sami, Layla ile bu şekilde konuşamazdı.
- I haven't talked to her.
- Onunla konuşmadım.
- You did talk to Tom, right?
- Tom'la konuştun, doğru mu?
- I didn't talk to the media.
- Medya ile konuşmadım.
- Sami came because he wanted to talk to you.
- Sami geldi çünkü seninle konuşmak istiyordu.
- I went to talk to him.
- Onunla konuşmak için gittim.
- Talk to you later.
- Sonra konuşuruz.
- Will you talk to him?
- Onunla konuşacak mısın?
- Are you going to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşacak mısın?
- Tom has a list of people to he wants to talk to.
- Tom konuşmak istediği kişilerin bir listesine sahip.
- I tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya çalıştım.
- I hope Tom talks to Mary about that.
- Umarım Tom bunun hakkında Mary ile konuşur.
- Tom is easy to talk to, isn't he?
- Tom ile konuşmak kolay, değil mi?
- I wish I could talk to her.
- Keşke onunla konuşabilseydim.
- I need to talk to you in private.
- Seninle özel olarak konuşmam lâzım.
- Don't even talk to him.
- Sakın onunla konuşma.
- Tom wanted to talk to all of us.
- Tom hepimizle konuşmak istedi.
- They want me to talk to her.
- Onunla konuşmamı istiyorlar.
- Tom is still not talking to Mary.
- Tom hala Mary ile konuşmuyor.
- Did you talk to him about it?
- Onunla bu konuyu konuştun mu?
- I came here to talk to you.
- Buraya seninle konuşmaya geldim.
- I'll never talk to her again.
- Onunla bir daha asla konuşmayacağım.
- I'm supposed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyım.
- Sami wanted to talk to the imam.
- Sami imamla konuşmak istedi.
- Layla started to talk to him.
- Layla onunla konuşmaya başladı.
- We can still talk to her.
- Hala onunla konuşabiliriz.
- I tried to talk to Tom in French.
- Tom ile Fransızca konuşmaya çalıştım.
- Tom likes talking to strangers, but I don't.
- Tom yabancılarla konuşmayı sever ama ben sevmem.
- Can I talk to you for a moment?
- Bir dakika konuşabilir miyiz?
- Let me talk to them alone.
- Bırak onlarla yalnız konuşayım.
- Tom needs to talk to you immediately.
- Tom'un seninle hemen konuşması gerekiyor.
- You had never talked to me like that before!
- Daha önce benimle o şekilde hiç konuşmamıştın!
- I have to talk to Tom now.
- Şimdi Tom'la konuşmalıyım.
- Tom didn't give me a chance to talk to him.
- Tom bana onunla konuşma şansı vermedi.
- I wanted to talk to you about that.
- Seninle bu konuda konuşmak istedim.
- I have to go talk to them.
- Gidip onlarla konuşmalıyım.
- I'd like to talk to Jean.
- Jean'le konuşmak istiyorum.
- Go talk to them.
- Onlarla konuşmaya git.
- I'd like to talk to her alone.
- Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
- I thought it was a mistake to go talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuşmanın bir hata olduğunu düşündüm.
- He talks to me a lot.
- Benimle çok konuşuyor.
- Tom talked to me today.
- Bugün Tom benimle konuştu.
- Tom thinks you should talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşman gerektiğini düşünüyor.
- Did you talk to Tom about me yet?
- Tom'la benim hakkımda hiç konuştun mu?
- Why don't they talk to me?
- Onlar niçin benimle konuşmuyorlar?
- Talk to him.
- Konuş onunla.
- We'll need to talk to him.
- Onunla konuşmamız gerekecek.
- I'm not sure Tom wants to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmak istediğinden emin değilim.
- Tom wanted to see who Mary was talking to.
- Tom, Mary'nin kiminle konuştuğunu görmek istiyordu.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Layla Sami'yle konuşmayı kesmedi.
- We need to talk to you.
- Bizim seninle konuşmamız gerek.
- You need to go talk to Tom.
- Tom ile konuşmaya gitmelisin.
- You must talk to Tom.
- Tom'la konuşman gerek.
- Tom wanted to talk to a lawyer.
- Tom bir avukatla konuşmak istedi.
- I saw Tom talking to Mary this morning.
- Tom'u bu sabah Mary ile konuşurken gördüm.
- Do you talk to your plants?
- Bitkilerinle konuşur musun?
- I wanted to talk to you anyway.
- Yine de seninle konuşmak istedim.
- Tom says he talked to Mary.
- Tom, Mary ile konuştuğunu söyledi.
- I talked to her again.
- Onunla tekrar konuştum.
- Maybe we can talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşabiliriz.
- Let me talk to him.
- Onunla konuşayım.
- I tried to talk to Tom about my feelings.
- Tom'la duygularım hakkında konuşmaya çalıştım.
- Why don't I just talk to him?
- Neden sadece onunla konuşmuyorum?
- Tom and I usually talked to each other in French.
- Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşurduk.
- Tom talked to Mary about that.
- Tom bunun hakkında Mary ile konuştu.
- I might talk to them.
- Onlarla konuşabilirim.
- I haven't talked to them.
- Onlarla konuşmadım.
- Do you want me to talk to her?
- Onunla konuşmamı istiyor musun?
- I haven't talked to Tom in a long time.
- Tom'la uzun zamandır konuşmadım.
- Do you ever talk to Tom?
- Tom'la hiç konuştun mu?
- Why are you talking to yourself?
- Neden kendi kendine konuşuyorsun?
- Do you ever talk to them?
- Onlarla hiç konuşur musun?
- Don't talk to me because I'm no longer talking to you.
- Benimle konuşmayın çünkü artık sizinle konuşmuyorum.
- Tom talks to Mary every night on the phone.
- Tom her gece telefonda Mary ile konuşuyor.
- Tom told Mary he had to talk to her.
- Tom, Mary'ye onunla konuşması gerektiğini söyledi.
- I'd like to talk to you about the schedule for the next semester.
- Sizinle gelecek dönemin programı hakkında konuşmak istiyorum.
- Will you please talk to Tom and try to convince him to help?
- Lütfen Tom'la konuşup yardımcı olması için ikna etmeye uğraşır mısınız?
- Tom talked to me about Mary.
- Tom benimle Mary hakkında konuştu.
- I've enjoyed talking to you.
- Seninle konuşmaktan hoşlandım.
- Are you planning to talk to Tom?
- Tom'la konuşmayı planlıyor musun?
- Maybe I should go talk to him.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- I wanted to talk to you first.
- Önce seninle konuşmak istedim.
- We need to talk to someone about it.
- Bu konuda biriyle konuşmamız lazım.
- Find out who Tom has been talking to.
- Tom'un kimle konuştuğunu öğren.
- I had to stay after class and talk to the teacher.
- Dersten sonra kalıp öğretmenle konuşmak zorunda kaldım.
- I wanted to talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuda konuşmak istedim.
- All the teachers and students we talked to said that Tom is easy to get along with.
- Konuştuğumuz tüm öğretmenler ve öğrenciler Tom'la geçinmenin kolay olduğunu söyledi.
- I wanted to talk to you about your grades.
- Seninle notların hakkında konuşmak istedim.
- I would like to talk to your manager.
- Müdürünüzle konuşmak istiyorum.
- I was talking to Tom about what happened last night.
- Tom'la dün gece ne olduğu hakkında konuşuyordum.
- Tom never had the chance to talk to Mary at the party.
- Tom'un partide Mary ile konuşma fırsatı hiç olmadı.
- I'm not going to talk to you about this right now.
- Şimdi seninle bunun hakkında konuşmayacağım.
- I talked to Tom yesterday.
- Ben dün Tom'la konuştum.
- The two students will be talking to each other.
- İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.
- You can talk to me about anything you want.
- İstediğin herhangi bir şey hakkında benimle konuşabilirsin.
- We don't need to talk to him.
- Onunla konuşmamıza gerek yok.
- Tom said that he wanted to talk to me after school.
- Tom okuldan sonra benimle konuşmak istediğini söyledi.
- It's difficult to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak zordur.
- You should talk to us now.
- Şimdi bizimle konuşmalısın?
- Tom is now talking to the office staff.
- Tom şimdi ofis personeliyle konuşuyor.
- He tried to talk to us in French.
- Bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Why don't you go talk to them?
- Neden gidip onlarla konuşmuyorsun?
- I constantly talk to myself.
- Sürekli kendimle konuşuyorum.
- Can I talk to him?
- Onunla konuşabilir miyim?
- Tom and his teacher were talking to each other.
- Tom ve öğretmeni birbirleriyle konuşuyorlardı.
- Sami was talking to his friend.
- Sami arkadaşıyla konuşuyordu.
- I need to talk to someone.
- Biriyle konuşmam lazım.
- You'll have to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundasın.
- You need to talk to somebody.
- Birileriyle konuşman gerek.
- I need to talk to you about an urgent matter.
- Acil bir konu hakkında seninle konuşmam gerek.
- Tom had a good time talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşurken iyi vakit geçirdi.
- Can you tell me who I need to talk to?
- Kiminle konuşmam gerektiğini bana söyleyebilir misin?
- I think you'd better talk to Tom.
- Bence Tom'la konuşsan iyi olur.
- We have to talk to her.
- Onunla konuşmalıyız.
- Who do you talk to?
- Kiminle konuşuyorsun?
- Tom talked to Mary in French.
- Tom Mary ile Fransızca konuştu.
- I'm waiting to talk to her.
- Onunla konuşmak için bekliyorum.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuştuğunuzda, bunu kollarınızı kavuşturarak yapıyorsunuz.
- I appreciate you talking to me.
- Benimle konuştuğun için minnettarım.
- Why not go talk to him?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- She doesn't talk to me about anything anymore.
- O artık benimle hiçbir şey hakkında konuşmuyor.
- I talk to Tom on the phone every day.
- Tom ile her gün telefonda konuşuyorum.
- Tom and Mary don't talk to each other anymore.
- Tom ve Mary artık birbirleriyle konuşmuyorlar.
- I need to talk to you tonight.
- Bu gece seninle konuşmalıyım.
- I think you'd better talk to her.
- Sanırım onunla konuşsan iyi olur.
- Tom said he would only talk to Mary.
- Tom sadece Mary ile konuşacağını söyledi.
- Let me just go talk to her.
- Gidip onunla bir konuşayım.
- I told Tom it'd be no use talking to you.
- Tom'a seninle konuşmanın faydası olmayacağını söyledim.
- Let me go in and talk to him.
- İçeri gireyim ve onunla konuşayım.
- I'll talk to Tom when he gets home.
- O eve geldiğinde Tom'la konuşacağım.
- I think you'd better go and talk to Tom.
- Bence gidip Tom'la konuşsan iyi olur.
- How many times have I told you not to talk to Tom?
- Sana kaç kere Tom'la konuşma dedim?
- Are you scared to talk to girls?
- Kızlarla konuşmaktan korkuyor musun?
- I think we should talk to them.
- Bence onlarla konuşmalıyız.
- I'm going to go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gideceğim.
- I'd like to talk to Tom for a few minutes.
- Ben birkaç dakika Tom'la konuşmak istiyorum.
- I'm talking to them.
- Ben onlarla konuşuyorum.
- Who did Tom talk to?
- Tom kiminle konuştu?
- I've got to talk to him.
- Onunla konuşmalıyım.
- Why don't you go over there and talk to Tom?
- Neden oraya gidip Tom'la konuşmuyorsun?
- Who have you been talking to?
- Kiminle konuşuyorsun?
- I can't believe I'm talking to you about this.
- Seninle bunu konuştuğuma inanamıyorum.
- Tom told me to talk to you.
- Tom seninle konuşmamı söyledi.
- Did you talk to Tom about it?
- Tom'la bu konuda konuştun mu?
- I told you not to talk to me.
- Benimle konuşmamanı söyledim.
- Tell her not to talk to anyone.
- Ona kimseyle konuşmamasını söyle.
- You're difficult to talk to.
- Seninle konuşmak zor.
- I started talking to Tom.
- Tom'la konuşmaya başladım.
- You can talk to Tom now if you want to.
- Eğer istiyorsan Tom'la şimdi konuşabilirsin.
- Tom talked to Mary on the telephone.
- Tom, Mary ile telefonda konuştu.
- I'll talk to you tomorrow.
- Seninle yarın konuşacağım.
- I'll go talk to them right now.
- Hemen gidip onlarla konuşacağım.
- I'd like to talk to him alone.
- Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
- Don't you guys ever talk to each other?
- Siz hiç birbirinizle konuşmaz mısınız?
- I came here to talk to him.
- Buraya onunla konuşmaya geldim.
- Tom isn't the only one Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom değil.
- Tom asked me not to talk to Mary anymore.
- Tom bana Mary ile artık konuşmamamı istedi.
- Tom saw Mary across the room and went over to talk to her.
- Tom odanın öbür ucunda Mary'yi gördü ve onunla konuşmak için yanına gitti.
- Tom has been talking to Mary about me.
- Tom benim hakkımda Mary ile konuşuyor.
- You said I could talk to her.
- Sen onunla konuşabileceğimi söyledin.
- Nobody talks to me anymore.
- Artık kimse benimle konuşmuyor.
- Talk to my attorney.
- Avukatımla konuş.
- I was talking to her.
- Onunla konuşuyordum.
- I talked to her last night.
- Dün gece onunla konuştum.
- Don't let them talk to anyone.
- Kimseyle konuşmalarına izin verme.
- Tom will talk to us about it later.
- Tom bizimle daha sonra konuşacak.
- Tom was in no mood to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşacak hali yoktu.
- I thought you wanted to talk to me.
- Benimle konuşmak istediğini düşündüm.
- Tom wouldn't let me talk to you.
- Tom seninle konuşmama izin vermezdi.
- His sister can't talk to you today.
- Kız kardeşi bugün seninle konuşamaz.
- I think I'll go talk to them.
- Sanırım gidip onlarla konuşacağım.
- Talk to her.
- Konuş onunla.
- We wanted to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istedik.
- Have you talked to them?
- Onlarla konuştun mu?
- I talked to Tom today about what he plans to do.
- Bugün Tom'la ne yapmayı planladığı hakkında konuştum.
- You said you'd talk to them.
- Sen onlarla konuşacağını söyledin.
- Sami has been talking to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşuyor.
- This may be our only chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için tek şansımız bu olabilir.
- Can't you just talk to him?
- Onunla konuşamaz mısın?
- You have to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- Tom hasn't talked to Mary in years.
- Tom yıllarca Mary ile konuşmadı.
- I can't talk to Tom right now.
- Şu anda Tom'la konuşamam.
- I've got to talk to someone.
- Biriyle konuşmalıyım.
- I thought I was talking to Tom.
- Tom'la konuştuğumu sanıyordum.
- Tom wanted us to talk to you.
- Tom seninle konuşmamızı istedi.
- You're fun to talk to.
- Seninle konuşmak eğlenceli.
- I often have to talk to people I don't like.
- Sevmediğim insanlarla sık sık konuşmak zorundayım.
- Have you talked to Tom's parents?
- Tom'un anne babasıyla konuştun mu?
- Tom wasn't the only one Mary talked to.
- Tom Mary'nin konuştuğu tek kişi değildi.
- Tell me who Tom was talking to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu bana söyle.
- Layla told Sami that they should never see or talk to each other again.
- Leyla, Sami'ye bir daha asla görüşüp konuşmamaları gerektiğini söyledi.
- You're talking to a woman.
- Bir kadınla konuşuyorsun.
- Aren't you going to go talk to Tom?
- Tom'la konuşmaya gitmeyecek misin?
- I can't talk to you now.
- Şimdi seninle konuşamam.
- I wonder why Tom didn't talk to Mary.
- Tom'un, Mary ile neden konuşmadığını merak ettim.
- Tom wished that he had someone to talk to.
- Tom konuşacağı birilerinin olmasını dilerdi.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
- Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Maybe I could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirim.
- I need to talk to a lawyer.
- Bir avukatla konuşmam gerek.
- I think you should talk to the children about that.
- Bence o konuda çocuklarla konuşman gerekir.
- I thought I was talking to Tom.
- Tom'la konuştuğumu sandım.
- I won't talk to you until you've realized your mistake.
- Hatanı anlayana kadar seninle konuşmayacağım.
- We should give Tom his space until he's ready to talk to us.
- Tom'u bizimle konuşmaya kendini hazır hissedene kadar rahat bırakmalıyız.
- I've tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı denedim.
- Have you really talked to them?
- Gerçekten onlarla konuştun mu?
- Only Tom can talk to Mary.
- Sadece Tom Mary ile konuşabilir.
- Has Tom ever talked to you about me?
- Tom seninle benim hakkımda hiç konuştu mu?
- Tom never even talked to Mary.
- Tom bile Mary ile hiç konuşmadı.
- Why would you want talk to Tom about that?
- Neden Tom'la bu konuda konuşmak istiyorsun?
- You can't talk to Tom like that.
- Tom'la öyle konuşamazsın.
- I think you need someone to talk to.
- Bence konuşacak birine ihtiyacın var.
- Tom planned to talk to Mary the first chance he got.
- Tom ilk fırsatta Mary ile konuşmayı planladı.
- Maybe I should talk to a lawyer.
- Belki de bir avukatla konuşmalıyım.
- Did you talk to your classmates yesterday?
- Dün sınıf arkadaşlarınızla konuştunuz mu?
- Is it OK to talk to them first?
- Önce onlarla konuşsam olur mu?
- Tom and Mary aren't talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyorlar.
- I tried to talk to them.
- Onlarla konuşmaya çalıştım.
- I'm going to be talking to him.
- Onunla konuşuyor olacağım.
- Is she talking to herself?
- Kendi kendine mi konuşuyor?
- You should be the one to talk to Tom.
- Tom'la konuşacak kişi sen olmalısın.
- We gave Tom a talking to, and told him, in no uncertain terms, how to behave.
- Tom'la konuşmaya başladık ve ona hiçbir belirsizliğe yer bırakmaksızın nasıl davranacağını söyledik.
- You've got to talk to us.
- Bizimle konuşmak zorundasın.
- Tom wants to talk to Mary right now.
- Tom şu anda Mary ile konuşmak istiyor.
- If it's me you're talking to, it would be better if you changed the subject.
- Eğer konuştuğun bensem, konuyu değiştirsen iyi olur.
- She never talks to him.
- Onunla asla konuşmaz.
- Do you know the man who was talking to me?
- Benimle konuşan adamı tanıyor musun?
- If I were you, I'd go talk to Tom.
- Yerinde olsam, Tom'la konuşmaya giderim.
- Let me at least talk to Tom.
- En azından Tom'la konuşayım.
- I went to talk to her.
- Onunla konuşmak için gittim.
- Talking to Eliana is like talking to a wall.
- Eliana ile konuşmak duvarla konuşmak gibi.
- Tom doesn't have time right now to talk to anyone.
- Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.
- I realized later that the person I was talking to wasn't Tom.
- Konuştuğum kişinin Tom olmadığını daha sonra farkettim.
- Did you have a chance to talk to Tom?
- Tom'la konuşma fırsatın oldu mu?
- I think I need to talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmalıyım.
- Would you talk to him?
- Onunla konuşur muydun?
- Somebody was talking to Tom.
- Biri Tom'la konuşuyordu.
- I think we should talk to her.
- Sanırım onunla konuşmalıyız.
- What did you talk to her about?
- Kızla ne konuştun?
- You should be talking to us.
- Bizimle konuşuyor olmalıydın.
- Tom, I must talk to you.
- Tom, seninle konuşmalıyım.
- You said you wouldn't talk to Tom.
- Tom'la konuşmayacağını söylemiştin.
- Talk to my attorney.
- Benim avukatımla konuşun.
- Tom said not to talk to you.
- Tom seninle konuşmayacağını söyledi.
- There's someone I want you to talk to.
- Konuşmanı istediğim biri var.
- Tom is the only one Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom.
- I still need to talk to her.
- Hala onunla konuşmam gerekiyor.
- Tom is the one who talked to Mary about that.
- Mary ile bu konuda konuşan Tom'du.
- Tell him not to talk to anyone.
- Ona kimseyle konuşmamasını söyle.
- I'd like to talk to the head of security.
- Güvenlik şefiyle konuşmak istiyorum.
- Tom is the guy that wanted to talk to us.
- Bizimle konuşmak isteyen adam Tom'dur.
- Tom gets jealous when Mary talks to other guys.
- Mary başka erkeklerle konuştuğunda Tom kıskanıyor.
- Have you even talked to him?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Almost all of Tom's ex-wives still talk to him.
- Tom'un eski eşlerinin neredeyse hepsi kendisiyle hâlâ konuşuyor.
- Tom saw some guy he didn't know talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşan tanımadığı bir adam gördü.
- I need to talk to you about something important.
- Seninle önemli bir şey hakkında konuşmam gerekiyor.
- I'd really like a chance to talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşmak için bir şans isterim.
- I need to talk to Tom about something.
- Bir şey hakkında Tom'la konuşmam gerek.
- I often talk to him on the bus.
- Onunla sık sık otobüste konuşuyorum.
- I tried to get Tom to talk to Mary.
- Tom'u Mary ile konuşmaya ikna etmeye çalıştım.
- I am fed up with talking to her.
- Onunla konuşmaktan bıktım.
- Does Tom still think that I should go talk to Mary?
- Tom hala gidip Mary ile konuşmam gerektiğini düşünüyor mu?
- You can talk to him.
- Onunla konuşabilirsin.
- I really need to talk to her.
- Onunla konuşmaya gerçekten ihtiyacım var.
- Fadil was talking to a very nice lady.
- Fadıl çok hoş bir hanımefendiyle konuşuyordu.
- Did you talk to them?
- Onlarla konuştun mu?
- I promised myself, that I never gonna talk to him again.
- Kendime söz verdim, bir daha asla onunla konuşmayacağım.
- I won't talk to you anymore.
- Seninle daha fazla konuşmayacağım.
- I already talked to this student.
- Bu öğrenciyle zaten konuştum.
- I need to talk to Tom about Mary.
- Tom'la Mary hakkında konuşmam gerekiyor.
- Tom and Mary often talk to each other using Skype.
- Tom ve Mary sık sık birbirleriyle Skype kullanarak konuşurlar.
- Sami came because he wanted to talk to you.
- Sami geldi çünkü seninle konuşmak istedi.
- Tom doesn't talk to his neighbors.
- Tom komşularıyla konuşmuyor.
- She was determined never to talk to him again.
- Onunla bir daha asla konuşmamaya kararlıydı.
- Would it help if I talked to Tom?
- Tom'la konuşsam yardımı olur mu?
- Maybe you should go talk to Tom.
- Belki de gidip Tom'la konuşmalısın.
- Tom came to talk to me yesterday afternoon.
- Tom dün öğleden sonra benimle konuşmaya geldi.
- I can't talk to anyone else.
- Başka kimseyle konuşamam.
- I can try to talk to Tom about that.
- O konuda Tom'la konuşmayı deneyebilirim.
- Did you forget to talk to Tom this morning?
- Bu sabah Tom'la konuşmayı unuttun mu?
- In order to help him, talk to him a lot.
- Ona yardım etmek için, onunla çok konuşun.
- I talked to everybody.
- Herkesle konuştum.
- We need to talk to Tom about Mary.
- Tom'la Mary hakkında konuşmalıyız.
- I'm scared to talk to her.
- Onunla konuşmaya korkuyorum.
- She didn't talk to me at the party.
- Partide benimle konuşmadı.
- How dare you talk to me like that!
- Ne cüretle benimle öyle konuşursun!
- Would you like me to go in and talk to Tom for you?
- İçeri girmemi ve senin için Tom'la konuşmamı ister misin?
- I thought you were going to talk to Tom about it.
- Bunun hakkında Tom'la konuşacağını düşündüm.
- I don't dare talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya cesaret edemiyorum.
- I think Tom should talk to me.
- Bence Tom benimle konuşmalı.
- I think we should talk to her.
- Bence onunla konuşmalıyız.
- I think you know who you need to talk to now.
- Bence artık kiminle konuşman gerektiğini biliyorsun.
- I'm supposed to talk to her.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- We'd like to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyoruz.
- I talked to Tom after class.
- Dersten sonra Tom'la konuştum.
- I should go talk to her.
- Gidip onunla konuşmalıyım.
- I really liked talking to you.
- Seninle konuşmak gerçekten hoşuma gitti.
- I can't talk to him right now.
- Şu anda onunla konuşamam.
- I can't talk to anyone else.
- Ben başka biriyle konuşamam.
- I went to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gittim.
- I'll go and talk to her.
- Ben onunla konuşmaya gideceğim.
- She didn't talk to me at the party.
- O, partide benimle konuşmadı.
- It is useless to talk to him.
- Onunla konuşmak faydasız.
- Tom gets jealous when Mary talks to other guys.
- Mary diğer oğlanlarla konuştuğunda Tom kıskanır.
- Tom was talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşuyordu.
- You'll have to talk to Tom about what you expect him to do.
- Ondan yapmasını beklediğin şey hakkında Tom'la konuşmak zorunda kalacaksın.
- Tom came here to talk to Mary.
- Tom buraya Mary ile konuşmaya geldi.
- I really liked talking to Tom.
- Tom'la konuşmayı gerçekten sevdim.
- There's a woman in a wheelchair wanting to talk to you.
- Tekerlekli sandalyede seninle konuşmak isteyen bir kadın var.
- We're waiting to talk to you.
- Seninle konuşmak için bekliyoruz.
- I've got to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- You should be talking to him.
- Onunla konuşuyor olmalısın.
- I talked to Tom a little while ago.
- Tom'la biraz önce konuştum.
- There's a woman waiting over there who wants to talk to you.
- Orada seninle konuşmak için bekleyen bir kadın var.
- Tom won't talk to anyone.
- Tom hiç kimseyle konuşmayacak.
- Did you talk to him today?
- Bugün onunla konuştun mu?
- I talked to Tom on the phone.
- Telefonda Tom'la konuştum.
- Why are you so scared to talk to him?
- Onunla konuşmaktan neden bu kadar korkuyorsun?
- You should talk to her, too.
- Onunla da konuşmalısın.
- Maybe I could talk to Tom.
- Belki Tom'la ben konuşabilirim.
- I came here because I wanted to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istediğim için buraya geldim.
- I'm not allowed to talk to you.
- Seninle konuşmaya iznim yok.
- Tom started talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaya başladı.
- It was nice to talk to her.
- Onunla konuşmak hoştu.
- Tell Mary I'd like to talk to her.
- Onunla konuşmak istediğimi Mary'ye söyle.
- Tom saw Mary talking to the French teacher.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğretmeniyle konuştuğunu gördü.
- I can't make that decision without talking to Tom first.
- Önce Tom'la konuşmadan bu kararı veremem.
- Tom told Mary he needed to talk to her.
- Tom, Mary'ye onunla konuşması gerektiğini söyledi.
- Who's the man who was talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kimdi?
- Tom needs to talk to Mary about that.
- Tom'un bu konuda Mary ile konuşması gerek.
- I want to go talk to them.
- Gidip onlarla konuşmak istiyorum.
- Why don't you go talk to him?
- Neden onunla konuşmaya gitmiyorsun?
- We've already talked to Tom three times about that matter.
- Tom'la bu konuda hakkında üç kez konuştuk zaten.
- When did you last talk to Tom?
- En son ne zaman Tom'la konuştun?
- I tried to get Tom to talk to Mary.
- Tom'u Mary ile konuşturmaya çalıştım.
- Can I please talk to him?
- Lütfen onunla konuşabilir miyim?
- Tom just wants to talk to them.
- Tom sadece onlarla konuşmak istiyor.
- I need to talk to Tom first.
- Önce Tom'la konuşmam gerekiyor.
- I don't think this is the best time to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için iyi bir zaman olduğunu sanmıyorum.
- Tom is probably talking to Mary right now about that.
- Tom muhtemelen şu anda Mary ile bu konuyu konuşuyordur.
- Let me talk to him.
- Bırakın onunla konuşayım.
- I assume that you've talked to Tom.
- Sanırım Tom'la konuştun.
- Tom is really jealous and he gets mad when other guys talk to me.
- Tom gerçekten kıskançtır ve diğer çocuklar benimle konuştukları zaman o deli olur.
- Tom talked to me.
- Tom benimle konuştu.
- I don't remember talking to Tom.
- Tom'la konuştuğumu hatırlamıyorum.
- Can I talk to you outside for a second?
- Ben seninle dışarıda bir saniye için konuşabilir miyim?
- Tom was too shy to talk to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşamayacak kadar utangaçtı.
- Tom was talking to Mary with a smile on his face.
- Tom yüzünde bir tebessümle Mary ile konuşuyordu.
- Just make sure you talk to him.
- Onunla konuştuğundan emin ol.
- I needed to talk to her.
- Onunla konuşmam gerekiyordu.
- I don't need to talk to him.
- Onunla konuşmama gerek yok.
- Don't you usually talk to Tom in French?
- Tom'la genellikle Fransızca konuşmuyor musun?
- I really think you need to talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşman gerektiğini düşünüyorum.
- You must talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundasın.
- They want me to talk to him.
- Onunla konuşmamı istiyorlar.
- Mary hasn't talked to her mother yet.
- Mary henüz annesiyle konuşmadı.
- I think I'll talk to her.
- Sanırım onunla konuşacağım.
- We've got to talk to Tom before he does something stupid.
- Tom aptalca bir şey yapmadan onunla konuşmalıyız.
- Tom told me I shouldn't talk to you.
- Tom seninle konuşmamam gerektiğini söyledi.
- We need to talk to her.
- Onunla konuşmaya ihtiyacımız var.
- Tom and I have some talking to do.
- Tom ve benim konuşacaklarımız var.
- I spent the whole evening talking to Tom.
- Bütün akşamı Tom'la konuşarak geçirdim.
- Tom is lonely and has no one to talk to.
- Tom yalnız ve konuşacak kimsesi yok.
- I talked to Tom this morning.
- Bu sabah Tom ile konuştum.
- I'll go talk to him now.
- Şimdi gidip onunla konuşacağım.
- I am talking to my sister.
- Kız kardeşimle konuşuyorum.
- Tom wasn't talking to me.
- Tom benimle konuşmuyordu.
- When do you think I can talk to Tom?
- Tom'la ne zaman konuşabileceğimi düşünüyorsun?
- We don't need to talk to her.
- Onunla konuşmamıza gerek yok.
- Tom told me I shouldn't talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamamı söyledi.
- I need someone to talk to them.
- Onlarla konuşmak için birine ihtiyacım var.
- I've been meaning to talk to Tom about that.
- Ben de Tom'la bu konuyu konuşmak istiyordum.
- I suggest you talk to them.
- Onlarla konuşmanı öneririm.
- Did Tom talk to you about that?
- Tom bunun hakkında seninle konuştu mu?
- We need to talk to Tom later.
- Tom'la daha sonra konuşmamız gerek.
- I'd better go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gitsem iyi olur.
- Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Tom patronuyla o şekilde konuşarak işini kaybetmeyi göze alıyordu.
- She talked to the chairman.
- Başkanla konuştu.
- Tom didn't want to give a definite answer until he talked to Mary.
- Tom, Mary ile konuşana kadar kesin bir cevap vermek istemedi.
- Do you ever talk to him?
- Hiç onunla konuşur musun?
- I'll talk to him tomorrow.
- Yarın onunla konuşacağım.
- Tom is the guy that wanted to talk to us.
- Tom bizimle konuşmak isteyen adamdı.
- Why don't you talk to me about it?
- Neden benimle konuşmuyorsun?
- Tom has been talking to Mary about what needs to be done.
- Tom yapılması gerekenler hakkında Mary ile konuşuyor.
- I was talking to Tom the other day.
- Geçen gün Tom'la konuşuyordum.
- Have you talked to anyone in the old country?
- Eski ülkenden biriyle konuştun mu?
- Should I be talking to him?
- Onunla konuşuyor olmalı mıyım?
- We gave Tom a talking to, and told him, in no uncertain terms, how to behave.
- Tom'la konuştuk ve ona nasıl davranması gerektiğini kesin bir dille anlattık.
- Do you ever talk to them?
- Onlarla hiç konuşuyor musun?
- You should just talk to them.
- Onlarla bir konuşmalısın.
- I'm still going to talk to him.
- Hâlâ onunla konuşacağım.
- Can I talk to you for a sec?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Sami stopped talking to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşmayı kesti.
- I talk to you about mathematics.
- Seninle matematik hakkında konuşuyorum.
- What are you going to talk to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuşacaksın?
- Tom is waiting to talk to you.
- Tom seninle konuşmayı bekliyor.
- Tom talked to Mary about things he usually kept to himself.
- Tom Mary ile genellikle kendine sakladığı şeyler hakkında konuştu.
- Tom may have talked to Mary this afternoon.
- Tom öğleden sonra Mary ile konuşmuş olabilir.
- Maybe you ought to talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalısın.
- I really have to talk to Tom.
- Tom'la gerçekten konuşmalıyım.
- I saw Tom talking to a beautiful girl.
- Tom'u güzel bir kızla konuşurken gördüm.
- Can I talk to you over here for a second?
- Burada seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Tom will talk to us about it later.
- Tom bu konuda daha sonra bizimle konuşacak.
- What did Tom talk to Mary about?
- Tom, Mary'yle ne hakkında konuştu?
- I never talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşmadım.
- Tom will talk to Mary about that when he gets here.
- Tom buraya geldiğinde Mary ile bu konuyu konuşacak.
- She talked to the chairman.
- O, başkanla konuştu.
- Tom never talks to Mary.
- Tom, Mary ile hiç konuşmaz.
- Why should I care who Tom talks to?
- Tom'un kiminle konuştuğu neden umurumda olsun?
- Would it be possible for us to talk to Tom?
- Tom'la konuşmamız mümkün mü?
- Did you sit down and talk to him?
- Oturup onunla konuştun mu?
- I need to talk to you about your grades.
- Seninle notların hakkında konuşmalıyım.
- Don't talk to the press.
- Basına konuşmayın.
- Do you want me to try talking to him?
- Onunla konuşmaya çalışmamı ister misin?
- Let's go and talk to him.
- Onunla konuşmaya gidelim.
- You must talk to him.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- Tom and Mary are talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşuyor.
- I've just talked to Tom about that matter.
- Tom'la bu konuyu az önce konuştum.
- Just go talk to Tom.
- Git Tom'la konuş.
- Why do I have to talk to Tom?
- Neden Tom'la konuşmak zorundayım?
- Tom had fun talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşurken çok eğlendi.
- Layla was talking to her aunt.
- Leyla teyzesiyle konuşuyordu.
- I need to talk to you a sec.
- Seninle bir saniye konuşmam lazım.
- Tom leaned over to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için üzerine eğildi.
- Tom advised me to not talk to Mary anymore.
- Tom, artık Mary ile konuşmamamı önerdi.
- Tom told Mary to talk to John.
- Tom Mary'ye John'la konuşmasını söyledi.
- I can't see who Tom is talking to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu göremiyorum.
- I need you to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı istiyorum.
- We had to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak zorundaydık.
- I came here today to talk to Tom.
- Bugün buraya Tom'la konuşmaya geldim.
- Why are you talking to Tom?
- Neden Tom'la konuşuyorsun?
- They don't talk to me anymore.
- Onlar artık benimle konuşmuyor.
- You don't have to talk to Tom if you don't want to.
- İstemiyorsan Tom'la konuşmak zorunda değilsin.
- I'm not going to talk to you anymore.
- Artık seninle konuşmayacağım.
- I needed to talk to him.
- Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı.
- The only girl that will even talk to Tom is Mary.
- Tom'la konuşan tek kız Mary.
- Now you're talking to birds.
- Şimdi de kuşlarla konuşuyorsun.
- If I were you, I wouldn't talk to him.
- Yerinde olsam onunla konuşmam.
- Tom has no friends to talk to.
- Tom'un konuşacak arkadaşı yok.
- I just talked to Tom.
- Tom'la konuştum.
- Somebody was talking to them.
- Birisi onlarla konuşuyordu.
- The woman talking to Tom is my mother.
- Tom'la konuşan kadın benim annem.
- I'm the one who needs to talk to Tom.
- Tom'la konuşması gereken kişi benim.
- Let me go in and talk to her.
- Bırakın içeri girip onunla konuşayım.
- Go talk to Tom.
- Git Tom'la konuş.
- Tom doesn't like to talk to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmaktan hoşlanmaz.
- Why don't you go talk to him?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- Tom started talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşmaya başladı.
- I think you should talk to Tom now.
- Bence Tom'la şimdi konuşmalısın.
- You'll talk to me.
- Sen benimle konuşacaksın.
- Tom is eager to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaya hevesli.
- Dan wanted to talk to the police again.
- Dan polisle tekrar konuşmak istedi.
- I talked to the girl you told me about.
- Bana bahsettiğin kızla konuştum.
- I came to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya geldim.
- I talked to him on the telephone yesterday night.
- Dün gece onunla telefonda konuştum.
- Should I talk to them?
- Onlarla konuşmalı mıyım?
- You have to talk to Tom.
- Sen Tom'la konuşmak zorundasın.
- Tom wanted to talk to Mary, but she walked away.
- Tom, Mary ile konuşmak istedi ama Mary çekip gitti.
- Somebody ought to talk to Tom.
- Birisinin Tom'la konuşması gerekiyor.
- Tom talked to all the people there.
- Tom oradaki bütün insanlarla konuştu.
- I don't have time to talk to you right now.
- Şu anda seninle konuşacak zamanım yok.
- Tom finished what he was doing and then came over to talk to us.
- Tom yaptığı işi bitirdi ve bizimle konuşmak için yanımıza geldi.
- Tom hoped to find an opportunity to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için bir fırsat bulmayı umuyordu.
- I won't talk to Tom.
- Tom'la konuşmayacağım.
- Tom, you don't have to talk to me like that.
- Tom, benimle o biçimde konuşmak zorunda değilsin.
- Tom was planning to get married the last time I talked to him.
- Tom onunla son konuştuğumda evlenmeyi planlıyordu.
- We should go talk to him.
- Gidip onunla konuşmalıyız.
- I am talking to my child.
- Çocuğumla konuşuyorum.
- I wonder who Tom was talking to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu merak ediyorum.
- You'll have to talk to him.
- Onunla konuşmak zorunda kalacaksın.
- Tom and Mary couldn't talk to each other then because they didn't speak a common language.
- Tom ve Mary o zamanlar birbirleriyle konuşamıyorlardı çünkü ortak bir dil konuşmuyorlardı.
- Don't tell me that Dan is talking to that crow.
- Dan'in o karga ile konuştuğunu söyleme bana.
- You can't talk to me like that.
- Benimle öyle konuşamazsın.
- I don't talk to her anymore.
- Artık onunla konuşmuyorum.
- I'm going to be talking to Tom.
- Tom'la konuşacağım.
- We need to talk to him.
- Onunla konuşmaya ihtiyacımız var.
- Has anybody talked to them?
- Onlarla konuşan oldu mu?
- Please come to talk to me.
- Lütfen benimle konuşmaya gelin.
- I haven't talked to anyone.
- Ben kimseyle konuşmadım.
- Tom and Mary are finally talking to each other again.
- Tom ve Mary sonunda tekrar konuşmaya başladılar.
- I couldn't talk to Tom.
- Tom ile konuşamadım.
- Let me talk to you for a minute.
- Sizinle bir dakika konuşmama izin verin.
- Tom asked Mary to go talk to John.
- Tom, Mary'den John'la konuşmasını istedi.
- I'd like to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmak istiyorum.
- I'm never going to have to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmak zorunda kalmayacağım.
- I talk to Tom quite often.
- Ben Tom'la oldukça sık konuşurum.
- Tom never wanted to talk to me.
- Tom asla benimle konuşmak istemedi.
- Should I try to talk to Tom?
- Tom'la konuşmayı denemeli miyim?
- Can I talk to you out here?
- Burada seninle konuşabilir miyim?
- I'd like to talk to you about something else.
- Sizinle başka bir şey hakkında konuşmak istiyordum.
- Call me after you talk to him.
- Onunla konuştuktan sonra beni ara.
- I came back to talk to you.
- Seninle konuşmak için geri döndüm.
- Come talk to me.
- Gel benimle konuş.
- Tom wasn't the only person that Mary talked to.
- Tom, Mary'nin konuştuğu tek kişi değildi.
- Have any of you ever talked to Tom?
- Tom'la hiç konuştunuz mu?
- He wanted to talk to Tom.
- O, Tom'la konuşmak istedi.
- Tom and Mary don't seem to really talk to each other very much.
- Tom ve Mary birbirleriyle pek konuşuyor gibi görünmüyorlar.
- I think you should talk to Tom about that.
- Bence bu konuyu Tom'la konuşmalısın.
- Tom is talking to them.
- Tom onlarla konuşuyor.
- I've already talked to her.
- Ben zaten onunla konuştum.
- You can talk to Tom now if you want.
- İstersen şimdi Tom'la konuşabilirsin.
- Who's been talking to you?
- Seninle kim konuşuyor?
- Tom will talk to someone about that.
- Tom bu konuda biriyle konuşacak.
- I heard you talked to her.
- Onunla konuştuğunu duydum.
- Did Tom talk to Mary?
- Tom, Mary ile konuştu mu?
- I can't talk to them now.
- Şu anda onlarla konuşamam.
- I think I need to talk to you.
- Sanırım seninle konuşmam gerek.
- Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyükbabam yalnız kaldığında kendi kendine konuşur.
- I talked to Tom's ex-wife about why they got divorced.
- Tom'un eski karısıyla neden boşandıklarını konuştum.
- I hardly ever talk to Tom anymore.
- Artık neredeyse Tom'la hiç konuşmuyorum.
- Can I talk to them?
- Onlarla konuşabilir miyim?
- I need to talk to Tom now.
- Tom'la şu anda konuşmam gerekiyor.
- Can I talk to you about her?
- Seninle onunla ilgili konuşabilir miyim?
- I don't even know who I'm talking to.
- Ben kiminle konuştuğumu bile bilmiyorum.
- I haven't talked to Tom about this yet.
- Tom'la bu konuyu henüz konuşmadım.
- Why don't we go talk to Tom?
- Neden gidip Tom'la konuşmuyoruz?
- Dan and Linda stopped talking to each other.
- Dan ve Linda birbirleriyle konuşmayı durdurdu.
- I have to talk to Tom about what happened.
- Tom'la olanlar hakkında konuşmalıyım.
- Please wait here while I talk to Tom.
- Ben Tom'la konuşurken lütfen burada bekle.
- Tom hasn't talked to me since then.
- Tom o zamandan beri benimle konuşmadı.
- I know who Tom talked to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu biliyorum.
- I'm too busy to talk to you now.
- Şu an seninle konuşmak için çok meşgulüm.
- Tom is the only one Mary will talk to.
- Mary'nin konuşacağı tek kişi Tom.
- You should talk to her now.
- Onunla şimdi konuşmalısın.
- I talked to the new manager, I arranged everything.
- Yeni müdürle konuştum, her şeyi ayarladım.
- When was the last time you talked to Tom?
- Tom'la en son ne zaman konuştun?
- Tom is the one you should be talking to.
- Konuşman gereken kişi Tom.
- I'll have to talk to Tom about that.
- Bunu Tom'la konuşmam gerekecek.
- Tom only talks to Mary.
- Tom sadece Mary ile konuşuyor.
- I'm supposed to talk to you.
- Seninle konuşmam gerekiyor.
- Should I be talking to her?
- Onunla konuşuyor olmalı mıyım?
- My wife doesn't like it when I talk to her about politics.
- Karım onunla politika hakkında konuşmamdan hoşlanmıyor.
- May I talk to you for a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Could I talk to you a sec?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- I was talking to Tom.
- Ben Tom ile konuşuyordum.
- Sami has already talked to her.
- Sami onunla çoktan konuştu.
- I think she's too shy to talk to you.
- Ben onun seninle konuşamayacak kadar utangaç olduğunu düşünüyorum.
- Maybe you could talk to them.
- Belki onlarla konuşabilirsin.
- I think I need to talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmam gerek.
- I'll certainly talk to Tom.
- Ben kesinlikle Tom'la konuşacağım.
- Mary wants me to stop talking to Tom.
- Mary benim Tom'la konuşmaktan vazgeçmemi istiyor.
- I've already talked to him.
- Ben zaten onunla konuştum.
- Why is it so important for you to talk to Tom?
- Tom'la konuşmak senin için neden bu kadar önemli?
- Do you think Tom talked to Mary?
- Sizce Tom Mary ile konuşmuş mudur?
- You said you'd talk to Tom.
- Tom'la konuşacağını söylemiştin.
- I think you should talk to them.
- Sanırım onlarla konuşmalısın.
- I only wish to talk to Tom for a few minutes.
- Tom'la sadece birkaç dakika konuşmak istiyorum.
- Can I talk to you a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Maybe you could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirsin.
- Tom is the only one Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom'dur.
- Tom is talking to his roommates.
- Tom oda arkadaşlarıyla konuşuyor.
- Do you want me to talk to Tom about what's going to happen?
- Ne olacağı hakkında Tom'la konuşmamı ister misin?
- There's a woman waiting over there who wants to talk to you.
- Orada seninle konuşmak isteyen bir kadın bekliyor.
- I think the person I saw talking to Tom was Mary.
- Tom'la konuşurken gördüğüm kişinin Mary olduğunu düşünüyorum.
- Tom doesn't like talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmayı sevmez.
- I should talk to them.
- Onlarla konuşmalıyım.
- Dan was seen talking to an unknown man near the restaurant.
- Dan restoranın yakınında tanımadığı bir adamla konuşurken görüldü.
- I have to go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gitmek zorundayım.
- You could talk to us.
- Bizimle konuşabilirsin.
- Who do you suggest we talk to?
- Kiminle konuşmamızı önerirsin?
- The person I was just talking to is Tom.
- Benim az önce konuşuyor olduğum kişi Tom'dur.
- Tom didn't waste his time talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşarak zamanını boşa harcamadı.
- I really need to talk to you privately.
- Gerçekten seninle özel olarak konuşmaya ihtiyacım var.
- Please let me talk to Tom.
- Lütfen Tom'la konuşmama izin ver.
- May I talk to you?
- Sizinle konuşabilir miyim?
- I need to talk to her now.
- Onunla şimdi konuşmalıyım.
- Tom and Mary are sitting on the porch talking to each other.
- Tom ve Mary verandada oturmuş birbirleriyle konuşuyorlar.
- We'll need to talk to them.
- Onlarla konuşmaya ihtiyacımız olacak.
- Tom insists on talking to you.
- Tom seninle konuşmakta ısrar ediyor.
- Why not try talking to the police?
- Neden polisle konuşmayı denemiyorsun?
- Tom said that Mary wanted to talk to you.
- Tom, Mary'nin seninle konuşmak istediğini söyledi.
- Please wait here while I talk to Tom.
- Ben Tom'la konuşurken lütfen burada bekleyin.
- It sounds like you've been talking to Tom.
- Kulağa Tom'la konuşuyormuşsun gibi geliyor.
- Stand up when I'm talking to you!
- Seninle konuşurken ayağa kalk!
- Should I go talk to them?
- Gidip onlarla konuşmalı mıyım?
- I'll have to talk to Tom about it.
- Bunun hakkında Tom'la konuşmak zorunda kalacağım.
- That's not who I have to talk to.
- Konuşmam gereken kişi o değil.
- You've got no right to talk to Tom that way.
- Tom'la bu şekilde konuşmaya hakkın yok.
- Have you really talked to Tom?
- Tom'la gerçekten konuştun mu?
- I need to talk to you immediately.
- Seninle hemen konuşmam lazım.
- I don't have any friends to talk to.
- Konuşacak hiç arkadaşım yok.
- Can I talk to you alone for a second?
- Seninle bir saniye yalnız konuşabilir miyim?
- Tom needs to talk to an attorney.
- Tom'un bir avukatla konuşması gerekiyor.
- Tom advised Mary to talk to a lawyer.
- Tom, Mary'ye bir avukatla konuşmasını tavsiye etti.
- Tom hasn't talked to the manager yet.
- Tom henüz müdürle konuşmadı.
- Tom and Mary don't seem to really talk to each other all that much.
- Tom ve Mary birbirleriyle pek konuşuyor gibi görünmüyorlar.
- Tom didn't want to give a definite answer until he talked to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşana kadar kesin bir cevap vermek istemedi.
- I meant to talk to you about that.
- O konuda seninle konuşmak istedim.
- I don't have time to talk to you now.
- Şimdi seninle konuşmak için zamanım yok.
- I'll talk to you later.
- Sonra konuşuruz.
- Who's been talking to Tom?
- Kim Tom'la konuşuyor?
- I've talked to her.
- Onunla konuştum.
- I'm talking to Tom right now.
- Şu anda Tom'la konuşuyorum.
- She talked to the chairperson.
- Başkanla konuştu.
- Sami couldn't talk to anyone about his conversion to Islam.
- Sami İslam'a geçişi hakkında kimseyle konuşamıyordu.
- Can you talk to her?
- Onunla konuşabilir misin?
- You said you wanted to talk to me.
- Benimle konuşmak istediğini söylemiştin.
- I'm talking to her on Facebook.
- Onunla Facebook'ta konuşuyorum.
- Tom is here because he wants to talk to Mary.
- Tom burada çünkü Mary ile konuşmak istiyor.
- You have to go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gitmek zorundasın.
- I'm not going to talk to Tom about this.
- Bu konuda Tom'la konuşmayacağım.
- Tom saw Mary talking to the French teacher.
- Tom Mary'yi Fransızca öğretmeniyle konuşurken gördü.
- I guess you didn't talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmadın.
- You must talk to us.
- Bizimle konuşman gerek.
- I should go talk to him.
- Gidip onunla konuşmalıyım.
- I'm supposed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekiyor.
- We can still talk to her.
- Hâlâ onunla konuşabiliriz.
- I'm going to go talk to Tom.
- Tom'la konuşacağım.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
- Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
- Let's go and talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşalım.
- I'm always surprised at the way he talks to girls.
- Kızlarla konuşma şekline hep şaşırmışımdır.
- Tom is the only person Mary ever talks to.
- Tom, Mary'nin şimdiye kadar konuştuğu tek kişidir.
- I finally got a chance to talk to Tom.
- Sonunda Tom'la konuşma fırsatı buldum.
- Did you even get to talk to Tom?
- Tom'la konuşabildin mi ki?
- I didn't talk to Tom about this.
- Tom'la bu konu hakkında konuşmadım.
- Somebody's got to talk to him.
- Birisi onunla konuşmak zorunda.
- Tom hasn't talked to Mary in years.
- Tom yıllardır Mary ile konuşmadı.
- I need to talk to Tom about something.
- Tom'la bir şey hakkında konuşmalıyım.
- Can't you just talk to her?
- Onunla konuşamaz mısın?
- The girl you were talking to is my sister.
- Konuştuğun kız benim kardeşim.
- I needed to talk to you.
- Seninle konuşmam gerekiyordu.
- We should be talking to them.
- Onlarla konuşuyor olmalıyız.
- Tom is far too busy to talk to you today.
- Tom bugün sizinle konuşamayacak kadar meşgul.
- They don't talk to us anymore.
- Onlar artık bizimle konuşmuyor.
- Tom still has to talk to Mary about that.
- Tom'un bu konuda Mary ile konuşması gerekiyor.
- Don't be shy about talking to the teacher; if you don't understand, use some initiative!
- Öğretmenle konuşmaktan çekinmeyin; eğer anlamıyorsanız, biraz inisiyatif kullanın!
- He wishes to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyor.
- Maybe I could talk to her.
- Belki onunla konuşabilirim.
- I just talked to Tom three hours ago.
- Tom'la daha üç saat önce konuştum.
- Tom obviously wanted to talk to me privately.
- Tom belli ki benimle özel olarak konuşmak istemiş.
- I tried to talk to Tom, but he ignored me.
- Tom'la konuşmaya çalıştım ama beni görmezden geldi.
- Could you talk to him for me?
- Benim için onunla konuşur musun?
- I need to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmam lazım.
- We've got to talk to you.
- Seninle konuşmalıyız.
- We've talked to Tom.
- Biz Tom'la konuştuk.
- You have to go talk to her.
- Gidip onunla konuşmalısın.
- You should be talking to her.
- Onunla konuşmalısın.
- Talk to us directly.
- Bizimle direkt konuşun.
- I have to go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmek zorundayım.
- Perhaps you could talk to Tom about that.
- Belki Tom'la bu konuda konuşabilirsin.
- Didn't you talk to her?
- Onunla konuşmadın mı?
- I saw you guys talking to Tom.
- Tom'la konuştuğunuzu gördüm.
- I suggest you talk to him.
- Onunla konuşmanı öneririm.
- I'm going to talk to Tom when he returns home.
- Eve döndüğünde, Tom'la konuşacağım.
- Have you really talked to her?
- Onunla gerçekten konuştun mu?
- I'm going to talk to Tom when he returns home.
- Tom eve döndüğünde, onunla konuşacağım.
- Did you talk to the landlady?
- Ev sahibesiyle konuştun mu?
- I take it you talked to him.
- Onunla konuştuğun sanırım.
- Have you tried talking to Tom?
- Tom ile konuşmayı denedin mi?
- I've talked to you before.
- Daha önce seninle konuştum.
- Have you really talked to her?
- Gerçekten onunla konuştun mu?
- Tom talked to Mary after class.
- Tom dersten sonra Mary ile konuştu.
- You should talk to Tom now.
- Şimdi Tom'la konuşman gerekir.
- Do you still talk to them?
- Onlarla hâlâ konuşuyor musun?
- You should watch your language when you talk to her.
- Onunla konuşurken diline dikkat etmelisin.
- I really liked talking to Tom.
- Tom'la konuşmak gerçekten hoşuma gitti.
- Do you still talk to him?
- Onunla hâlâ konuşuyor musun?
- Tom talked to Mary for a minute.
- Tom, Mary ile bir dakika konuştu.
- Tom said he needed to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşması gerektiğini söyledi.
- I think Tom is too shy to talk to Mary.
- Bence Tom, Mary ile konuşamayacak kadar utangaç.
- No one wants to talk to Tom anymore.
- Artık kimse Tom'la konuşmak istemiyor.
- I came here today to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bugün buraya geldim.
- Tom was going to talk to Mary about that.
- Tom bu konuda Mary ile konuşacaktı.
- If I were you, I wouldn't talk to Tom.
- Yerinde olsam Tom'la konuşmazdım.
- Who's Tom talking to?
- Tom kiminle konuşuyor?
- I'll go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gideceğim.
- I really do want you to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı gerçekten istiyorum.
- Tom told me you were the person to talk to.
- Tom bana konuşulacak kişinin sen olduğunu söyledi.
- Who's that person talking to Tom?
- Tom'la konuşan kişi kim?
- I like talking to you.
- Seninle konuşmak hoşuma gidiyor.
- Tom is going to try to talk to Mary about that today.
- Tom bugün o konuda Mary ile konuşmaya çalışacak.
- I thought you wanted to talk to me.
- Benimle konuşmak istediğini sanmıştım.
- We can always still talk to each other on the phone.
- Birbirimizle her zaman telefonda konuşabiliriz.
- I haven't talked to Tom yet.
- Henüz Tom'la konuşmadım.
- I won't know until I talk to Tom.
- Tom'la konuşana kadar bilemeyeceğim.
- Did you talk to them on Monday?
- Onlarla pazartesi konuştun mu?
- Sami knew how to talk to women.
- Sami kadınlarla nasıl konuşacağını biliyordu.
- One of the biggest problems guys have talking to girls is running out of things to say.
- Kızlarla konuşan erkeklerin en büyük sorunlardan biri, söylenecek şeylerin tükenmesidir.
- Tom has been talking to Mary about what he plans to do.
- Tom yapmayı planladıkları hakkında Mary'yle konuşuyor.
- I must talk to you.
- Seninle konuşmam gerekiyor.
- You shouldn't talk to him.
- Onunla konuşmamalısın.
- Tom has stopped talking to me.
- Tom benimle konuşmayı bıraktı.
- Mary is the most beautiful girl I've ever actually talked to.
- Mary şimdiye kadar konuştuğum en güzel kız.
- I need to talk to you about something important.
- Seninle önemli bir şey hakkında konuşmam gerek.
- Don't be afraid to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaktan korkma.
- I want you to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı istiyorum.
- I think Tom should talk to Mary.
- Bence Tom, Mary ile konuşmalı.
- I just need to talk to you.
- Sadece seninle konuşmam gerekiyor.
- You need to go talk to Tom.
- Tom ile konuşmaya gitmen gerek.
- People like to talk to you.
- İnsanlar seninle konuşmayı seviyor.
- I get angry when my boyfriend talks to other girls.
- Erkek arkadaşım başka kızlarla konuştuğunda sinirleniyorum.
- Do me a favor and talk to them?
- Bana bir iyilik yapıp onlarla konuşur musun?
- How often do you talk to Tom?
- Tom ile ne sıklıkla konuşuyorsun?
- I guess I just needed someone to talk to.
- Sanırım sadece konuşacak birine ihtiyacım vardı.
- There's no point talking to you, because you won't do as I say anyway.
- Seninle konuşmamın bir anlamı yok, çünkü zaten söylediğim gibi yapmayacaksın.
- Hey, could I talk to you for a sec?
- Hey, seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Did Tom talk to anyone else?
- Tom başka biriyle konuştu mu?
- Who was the man we saw talking to Tom?
- Tom'la konuşurken gördüğümüz adam kimdi?
- I'd like to talk to Tom myself.
- Tom'la kendim konuşmak istiyorum.
- Sami was talking to Layla.
- Sami Layla ile konuşuyordu.
- He talked to me every day.
- Benimle her gün konuşurdu.
- I have tried to talk to him.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- Tom wanted me to keep it quiet until he talked to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşana kadar sessiz kalmamı istedi.
- I should go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitmeliyim.
- Why don't you talk to Tom?
- Niçin Tom'la konuşmuyorsun?
- I used to get jealous when Tom talked to other women, but not anymore.
- Eskiden Tom başka kadınlarla konuştuğunda kıskanırdım ama artık kıskanmıyorum.
- Tom wouldn't talk to me about it.
- Tom benimle bu konuda konuşmadı.
- I had to stay behind so I could talk to Tom privately.
- Tom'la özel olarak konuşabilmek için geride kalmalıydım.
- Come out and talk to me, Tom.
- Dışarı gel ve benimle konuş, Tom.
- Let's go and talk to Tom.
- Hadi gidip Tom'la konuşalım.
- I may be unsociable, but it doesn't mean I don't talk to people.
- Çekingen olabilirim ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.
- Tom was lonely and he wished he had someone to talk to.
- Tom yalnızdı ve konuşacak birinin olmasını diliyordu.
- Who told you to talk to me?
- Benimle konuşmanı kim söyledi?
- We still need to talk to Tom.
- Hâlâ Tom'la konuşmamız gerekiyor.
- I've tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya çalıştım.
- I won't talk to you anymore.
- Seninle bundan sonra konuşmayacağım.
- This may be the last time that you and I talk to each other.
- Bu senin ve benim birbirimizle son konuşmamız olabilir.
- Can I talk to you out here?
- Seninle burada konuşabilir miyim?
- I'm going to go talk to him.
- Onunla konuşmaya gideceğim.
- I talked to Tom again.
- Tom'la tekrar konuştum.
- Somebody's got to talk to her.
- Biri onunla konuşmalı.
- It seems to me we need to talk to Tom.
- Bana Tom'la konuşmamız gerekiyormuş gibi geliyor.
- If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in.
- Bir daha benimle bu şekilde konuşursan, suratını dağıtırım.
- Do you talk to Tom in French?
- Tom'la Fransızca mı konuşuyorsun?
- No one wants to talk to Tom anymore.
- Artık hiç kimse Tom'la konuşmak istemiyor.
- We need to talk to each other more often.
- Birbirlerimizle daha sık konuşmamız gerek.
- I think I'll go talk to Tom.
- Sanırım gidip Tom'la konuşacağım.
- I need to talk to him now.
- Şimdi onunla konuşmalıyım.
- Tom never had the chance to talk to Mary at the party.
- Tom partide Mary ile hiç konuşma fırsatı bulamadı.
- Who did you talk to?
- Kiminle konuştun?
- Tom wanted to know who Mary was talking to.
- Tom, Mary'nin kiminle konuştuğunu bilmek istiyordu.
- I don't want to waste time talking to Tom.
- Tom'la konuşarak zaman kaybetmek istemiyorum.
- We talk to each other every day.
- Birbirimizle her gün konuşuyoruz.
- He said I was supposed to talk to you.
- Sizinle konuşmam gerektiğini söyledi.
- I love talking to Tom.
- Tom'la konuşmayı seviyorum.
- We have to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundayız.
- I'd like to talk to you about what happened.
- Seninle ne olduğu hakkında konuşmak istiyorum.
- Tom used to talk to me about what he did at work.
- Tom işte ne yaptığı hakkında benimle konuşurdu.
- I'd better go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitsem iyi olur.
- You should talk to him now.
- Şimdi onunla konuşmalısın.
- Can I talk to you about him?
- Onun hakkında konuşabilir miyiz?
- Do I have to talk to them?
- Onlarla konuşmak zorunda mıyım?
- You should talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- Did Tom ever talk to you about what he did in Australia?
- Tom Avustralya'da yaptıkları hakkında seninle hiç konuştu mu?
- Mary is the most beautiful girl I've ever actually talked to.
- Mary şu ana kadar gerçekten konuştuğum en güzel kız.
- I find Tom very easy to talk to.
- Tom'la konuşmayı çok kolay buluyorum.
- You have to talk to me.
- Benimle konuşmalısın.
- I'll talk to Tom.
- Tom'la konuşacağım.
- Don't you think we should've talked to Tom about this?
- Bu konuyu Tom'la konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun?
- Can I talk to you about him?
- Seninle onun hakkında konuşabilir miyim?
- I talked to Tom's mother.
- Tom'un annesiyle konuştum.
- I'll let you talk to her.
- Onunla konuşmana izin vereceğim.
- I haven't talked to Tom at all.
- Tom'la hiç konuşmadım.
- I'll certainly talk to Tom.
- Tom'la kesinlikle konuşacağım.
- Why don't you talk to me?
- Neden benimle konuşmuyorsun?
- Did you talk to her on Monday?
- Pazartesi günü onunla konuştun mu?
- Tom might be more willing to talk to me.
- Tom benimle konuşmaya daha istekli olabilir.
- Could I talk to you for a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Tom made sure nobody talked to Mary.
- Tom kimsenin Mary'yle konuşmadığından emin oldu.
- We'll talk to Tom on Monday.
- Tom'la pazartesi konuşacağız.
- I'm not going to talk to her.
- Onunla konuşmayacağım.
- Are you sure you don't want me to talk to Tom about that?
- Bu konuda Tom'la konuşmamı istemediğinden emin misin?
- I tried to talk to him.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- If I were you, I'd talk to Tom.
- Senin yerinde olsaydım Tom'la konuşurdum.
- You really should talk to them.
- Gerçekten onlarla konuşmalısın.
- Tom talked to me today.
- Tom bugün benimle konuştu.
- We should be talking to her.
- Onunla konuşuyor olmalıyız.
- Somebody ought to talk to them.
- Biri onlarla konuşmalı.
- He started talking to the dog.
- O köpekle konuşmaya başladı.
- I think you should talk to someone.
- Bence biriyle konuşmalısın.
- Tom said that he'll talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- The person she's talking to is Allan.
- Konuştuğu kişi Allan.
- Somebody's got to talk to them.
- Birisi onlarla konuşmak zorunda.
- Tom knew who Mary wanted to talk to.
- Tom, Mary'nin kiminle konuşmak istediğini biliyordu.
- We're not going to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayacağız.
- You should talk to us, too.
- Bizimle de konuşmalısın.
- I still need to talk to them.
- Hâlâ onlarla konuşmalıyım.
- Why do I have to talk to her?
- Neden onunla konuşmak zorundayım.
- Tom needs to talk to us.
- Tom'un bizimle konuşması gerekiyor.
- Layla thought that Fadil was talking to a girl.
- Leyla, Fadıl'ın bir kızla konuşuyor olduğunu düşündü.
- I'm sorry, but I can't talk to you now.
- Üzgünüm ama şimdi seninle konuşamam.
- I'm not going to do anything until I talk to Tom.
- Tom'la konuşana kadar hiçbir şey yapmayacağım.
- I need to talk to her alone.
- Onunla yalnız konuşmam gerek.
- Tom never talked to me.
- Tom benimle hiç konuşmadı.
- Tom is here and he'd like to talk to you.
- Tom burada ve seninle konuşmak istiyor.
- I didn't want Tom to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmasını istemedim.
- They don't talk to me anymore.
- Artık benimle konuşmuyorlar.
- Tom and I talked to each other by phone.
- Tom ve ben birbirimizle telefonda konuştuk.
- Why won't you talk to me?
- Neden benimle konuşmuyorsun?
- Have you talked to him?
- Onunla konuştunuz mu?
- Tom may have talked to Mary this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra Mary ile konuşmuş olabilir.
- I may be antisocial, but it doesn't mean I don't talk to people.
- Antisosyal olabilirim ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmiyor.
- Has anybody talked to them?
- Onlarla kimse konuştu mu?
- Cops came with guns drawn, as I was talking to the owner on the phone.
- Ev sahibiyle telefonda konuşurken polisler silahlarını çekip geldiler.
- Can't you just talk to Tom?
- Tom'la konuşamaz mısın?
- Tom noticed that Mary was talking to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuştuğunu fark etti.
- Tom and Mary always talk to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle hep Fransızca konuşurlar.
- We really need to talk to him.
- Onunla gerçekten konuşmamız gerek.
- Tom won't leave until he's talked to Mary.
- Tom Mary ile konuşuncaya kadar gitmeyecek.
- Tom talks to me every day.
- Tom her gün benimle konuşur.
- I have things to talk to you about.
- Seninle konuşmam gereken şeyler var.
- I saw Tom talking to Mary.
- Tom'un Mary ile konuştuğunu gördüm.
- You're the only person I really wanted to talk to.
- Gerçekten konuşmak istediğim tek kişi sensin.
- I'm going to go over there and talk to Tom.
- Oraya gideceğim ve Tom'la konuşacağım.
- Tom and Mary talked to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuştular.
- You'll have to talk to me.
- Benimle konuşmak zorunda kalacaksın.
- Tom talked to Mary about that, didn't he?
- Tom bu konuda Mary ile konuştu, değil mi?
- I think you should talk to them.
- Bence onlarla konuşmalısın.
- You can talk to Tom now if you want.
- İstersen Tom'la şimdi konuşabilirsin.
- Don't you guys ever talk to each other?
- Siz hiç birbirinizle konuşmuyor musunuz?
- Do you usually talk to Tom in French?
- Tom'la genellikle Fransızca mı konuşursun?
- Hey, Tom, can I talk to you over here for a second?
- Hey, Tom, burada seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Stand up straight when I'm talking to you!
- Seninle konuşurken dik dur!
- Would you like me to talk to Tom about this?
- Bunun hakkında Tom'la konuşmamı ister misiniz?
- You have to let me talk to Tom.
- Tom'la konuşmama izin vermelisin.
- Did you talk to Fadil?
- Fadıl'la konuştun mu?
- Tom needs to talk to you.
- Tom'un seninle konuşmaya ihtiyacı var.
- Call me after you talk to your parents.
- Ebeveynlerinle konuştuktan sonra beni ara.
- Can I talk to you privately for a minute?
- Sizinle bir dakika özel olarak konuşabilir miyim?
- Can I talk to you a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Let us talk to her.
- Bırakın onunla konuşalım.
- Tom won't talk to Mary and she won't talk to him.
- Tom Mary ile konuşmuyor, Mary de onunla.
- We talk to each other every day.
- Biz her gün birbirimizle konuşuruz.
- I need you to talk to her.
- Onunla konuşmanı istiyorum.
- Let me talk to her.
- Onunla konuşayım.
- Did you really talk to them?
- Onlarla gerçekten konuştun mu?
- They wouldn't let anyone talk to me.
- Kimsenin benimle konuşmasına izin vermediler.
- I just need to talk to them.
- Sadece onlarla konuşmalıyım.
- Sami wanted to talk to the imam.
- Sami imamla konuşmak istiyordu.
- You should talk to someone.
- Biriyle konuşmalısın.
- Don't even talk to him.
- Onunla konuşma bile.
- I am talking to my sister.
- Ben kız kardeşimle konuşuyorum.
- One of us should talk to her.
- Bizden biri onunla konuşmalı.
- You did talk to Tom, right?
- Tom'la konuştun, değil mi?
- Do you want me to try talking to her?
- Onunla konuşmaya çalışmamı ister misin?
- Sami had to talk to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşmak zorundaydı.
- I told Tom who he should talk to.
- Tom'a kiminle konuşması gerektiğini söyledim.
- We just need to talk to you.
- Sizinle konuşmamız lazım.
- Did you talk to Tom today?
- Bugün Tom'la konuştun mu?
- Go there and talk to him.
- Oraya git ve onunla konuş.
- He talked to himself.
- Kendi kendine konuştu.
- His sister can't talk to you today.
- Onun kız kardeşi seninle bugün konuşamaz.
- You told Tom not to talk to me, didn't you?
- Tom'a benimle konuşmamasını söyledin, değil mi?
- We talked to each other in French since we thought people around us wouldn't be able to understand what we were saying.
- Etrafımızdaki insanların ne söylediğimizi anlayamayacağını düşündüğümüz için birbirimizle Fransızca konuştuk.
- I'm assuming you haven't talked to Tom yet.
- Henüz Tom'la konuşmadığını varsayıyorum.
- Let me try to talk to him.
- Onunla konuşmayı deneyeyim.
- Why don't you talk to them?
- Neden onlarla konuşmuyorsun?
- Somebody was talking to her.
- Birisi onunla konuşuyordu.
- He hasn't talked to me since.
- O zamandan beri benimle konuşmadı.
- Should I talk to Tom?
- Tom'la konuşmalı mıyım?
- No one I know talks to Tom anymore.
- Tanıdığım hiç kimse artık Tom'la konuşmuyor.
- Tom never talked to anybody about that.
- Tom bu konuda kimseyle konuşmadı.
- He'd like to talk to you for a moment.
- Sizinle biraz konuşmak istiyor.
- Has anyone talked to her?
- Herhangi biri onunla konuştu mu?
- Why don't you ever talk to Tom anymore?
- Neden artık Tom'la hiç konuşmuyorsun?
- I'm the one you talked to on the phone.
- Telefonda konuştuğun kişi benim.
- Tom might talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşabilir.
- I know Tom wants to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmak istediğini biliyorum.
- I wasn't finished talking to Tom.
- Tom'la konuşmam bitmemişti.
- Bush thinks that God talks to him.
- Bush Tanrı'nın kendisiyle konuştuğunu düşünüyor.
- People with autism often don't make eye contact when talking to someone.
- Otizmli kişiler, birisiyle konuşurken çoğu zaman göz teması kurmazlar.
- We can talk to him.
- Onunla konuşabiliriz.
- Tom often talks to himself.
- Tom sık sık kendi kendine konuşur.
- You can talk to them.
- Onlarla konuşabilirsin.
- Maybe I can convince Tom to talk to Mary.
- Belki de Mary'le konuşması için Tom'u ikna edebilirim.
- Are you going to talk to Tom?
- Tom'la konuşacak mısın?
- Would you like to talk to a lawyer?
- Bir avukatla konuşmak ister misiniz?
- I wanted somebody to talk to.
- Konuşacak birini istedim.
- Tom is easy to talk to, isn't he?
- Tom'la konuşmak kolay, değil mi?
- You can talk to them.
- Onlarla konuşabilirsiniz.
- Tom wanted Mary to talk to John.
- Tom Mary'nin John'la konuşmasını istedi.
- Did I hear you talking to someone?
- Biriyle konuştuğunuzu mu duydum?
- We need to talk to each other more often.
- Birbirimizle daha sık konuşmalıyız.
- I can't believe those kids talk to their mom that way.
- O çocukların anneleriyle böyle konuştuklarına inanamıyorum.
- Tom is all alone with no one to talk to.
- Tom yalnızdır ve konuşacak kimsesi yoktur.
- I saw you talking to her.
- Onunla konuştuğunu gördüm.
- She would sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehir kenarında oturur, ördeklerle konuşurdu.
- I felt like talking to someone.
- Biriyle konuşmak istedim.
- He tried to talk to her time and time again.
- Onunla defalarca konuşmaya çalıştı.
- Have you already talked to him?
- Onunla konuştun mu?
- I think you'd better talk to her.
- Bence onunla konuşsan iyi olur.
- We really need to talk to him.
- Gerçekten onunla konuşmaya ihtiyacımız var.
- If I had seen Tom yesterday, I would've talked to him.
- Tom'u dün görmüş olsaydım, onunla konuşurdum.
- I'll talk to you about it after lunch.
- Yemekten sonra konuşuruz.
- Sami went to talk to his crazy neighbor.
- Sami çılgın komşusuyla konuşmaya gitti.
- I'd like to talk to the foreman.
- Ustabaşıyla konuşmak istiyorum.
- I'm going to go over there and talk to Tom.
- Oraya gidip Tom'la konuşacağım.
- Did Tom talk to you about that?
- Tom seninle bu konuda konuştu mu?
- I can't talk to her right now.
- Şu anda onunla konuşamam.
- Tom noticed Mary and went over to talk to her.
- Tom, Mary'yi fark etti ve onunla konuşmaya gitti.
- He is used to talking to foreigners.
- Yabancılarla konuşmaya alışkındır.
- Talking to your plants doesn't help them grow faster.
- Bitkilerinizle konuşmak onların daha hızlı büyümesine yardımcı olmaz.
- I didn't ask you to talk to Tom.
- Senden Tom'la konuşmanı istemedim.
- Should I be talking to him?
- Onunla konuşmalı mıyım?
- I don't want Tom to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmasını istemiyorum.
- I can't wait to talk to you.
- Seninle konuşmak için sabırsızlanıyorum.
- I'll talk to Tom later.
- Tom'la sonra konuşacağım.
- Why doesn't he talk to me anymore?
- O neden artık benimle konuşmuyor?
- We should go talk to her.
- Gidip onunla konuşmalıyız.
- My grandfather sometimes talks to himself when he's alone.
- Dedem bazen yalnız kaldığında kendi kendine konuşur.
- I advised Tom to not talk to Mary anymore.
- Tom'a Mary ile bir daha konuşmamasını tavsiye ettim.
- What did you talk to them about?
- Onlarla ne hakkında konuştun?
- Nobody would talk to me.
- Kimse benimle konuşmazdı.
- I told you not to talk to them.
- Sana onlarla konuşmamanı söyledim.
- Can I talk to you about her?
- Seninle onun hakkında konuşabilir miyim?
- Tom talked to me about his plans.
- Tom planları hakkında benimle konuştu.
- Maybe I can persuade Tom to talk to Mary.
- Belki Tom'u Mary ile konuşması için ikna edebilirim.
- Maybe you should talk to Tom again.
- Belki de Tom'la tekrar konuşmalısın.
- I have many friends I can talk to.
- Konuşabileceğim birçok arkadaşım var.
- Tom has been talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşuyor.
- Let me talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmama izin ver.
- I'd better talk to them.
- Onlarla konuşsam iyi olur.
- I can't believe I'm really talking to you.
- Gerçekten seninle konuştuğuma inanamıyorum.
- I really need to talk to them.
- Onlarla konuşmaya gerçekten ihtiyacım var.
- Tom says he needs to talk to Mary about something.
- Tom bir şey hakkında Mary ile konuşması gerektiğini söylüyor.
- We just need to talk to Tom.
- Sadece Tom'la konuşmamız gerekiyor.
- Tom still hasn't talked to Mary about that.
- Tom hala Mary ile bu konuyu konuşmadı.
- I need to talk to an expert.
- Bir uzmanla konuşmam lazım.
- I talk to her more than you do.
- Onunla senden daha çok konuşuyorum.
- You should really talk to Tom.
- Gerçekten Tom ile konuşman gerekir.
- Did you try to talk to Tom?
- Tom'la konuşmaya çalıştın mı?
- Can't you just talk to her?
- Onunla bir konuşamaz mısın?
- There's one person in particular I'd like to talk to.
- Özellikle konuşmak istediğim biri var.
- They won't even talk to me.
- Benimle konuşmayacaklar bile.
- I don't have time to talk to you right now.
- Şu an seninle konuşacak vaktim yok.
- I don't talk to them anymore.
- Artık onlarla konuşmuyorum.
- Have you talked to your sister recently?
- Son zamanlarda kız kardeşinle konuştun mu?
- Mary is jealous and she gets mad when other girls talk to her boyfriend.
- Mary kıskanç biri ve diğer kızlar erkek arkadaşıyla konuşunca çıldırıyor.
- You're the only one who's talked to Tom.
- Sen Tom'la konuşan tek kişisin.
- Who the hell do you think you're talking to?
- Kiminle konuştuğunu sanıyorsun sen?
- We have to talk to you.
- Sizinle konuşmak zorundayım.
- Do you remember talking to Tom?
- Tom'la olan konuşmayı hatırlıyor musun?
- Tom wouldn't talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmazdı.
- Sami never talked to Layla.
- Sami Layla ile hiç konuşmadı.
- Let's go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gidelim.
- Tom is talking to himself.
- Tom kendi kendine konuşuyor.
- Is now a good time to talk to Tom?
- Tom'la konuşmak için iyi bir zaman mı?
- Xalbo, who are you talking to?
- Xalbo, kiminle konuşuyorsun?
- Tom didn't stop talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmayı bırakmadı.
- Tom said that he wanted to talk to you about something important.
- Tom önemli bir şey hakkında seninle konuşmak istediğini söyledi.
- Do you want me to talk to Tom about that?
- O konuda Tom'la konuşmamı istiyor musun?
- Tom wouldn't talk to me about it.
- Tom benimle bunun hakkında konuşmazdı.
- Do you talk to your cats?
- Kedilerinle konuşuyor musun?
- I already talked to this student.
- Ben zaten bu öğrenci ile konuştum.
- Tom wants me to stop talking to Mary.
- Tom benim Mary ile konuşmaktan vazgeçmemi istiyor.
- I went to talk to Tom.
- Tom ile konuşmaya gittim.
- Tom saw Mary standing by the fireplace and went over to talk to her.
- Tom, Mary'nin şöminenin yanında durduğunu gördü ve onunla konuşmak için yanına gitti.
- Tom knows how to talk to children.
- Tom çocuklarla nasıl konuşulacağını biliyor.
- Tell them not to talk to anyone.
- Kimseyle konuşmamalarını söyle.
- Tom is talking to Mary on the phone.
- Tom telefonda Mary ile konuşuyor.
- Tom talked to Mary quietly.
- Tom Mary ile sessizce konuştu.
- I saw you talking to him.
- Onunla konuştuğunu gördüm.
- You should go talk to him.
- Sen de gidip onunla konuşmalısın.
- You have somebody you can talk to, don't you?
- Konuşabileceğin biri var, değil mi?
- Tom has been talking to Mary about what needs to be done.
- Tom, Mary ile yapılması gerekenler hakkında konuşuyor.
- She denied having met him even though we saw them talking to each other.
- Birbirleriyle konuştuklarını görmemize rağmen onunla tanıştığını inkar etti.
- Tom doesn't talk to his neighbors.
- Tom komşularıyla konuşmaz.
- Tom and Mary have decided not to talk to their children in French anymore.
- Tom ve Mary çocuklarıyla daha fazla Fransızca konuşmamaya karar verdiler.
- You've got to let me talk to Tom.
- Tom'la konuşmama izin vermelisin.
- My lawyer's talking to the prosecutor.
- Avukatım savcıyla konuşuyor.
- I'm not sure she wants to talk to me.
- Onun benimle konuşmak istediğinden emin değilim.
- Mary has a huge crush on Tom, but she's too shy to talk to him.
- Mary, Tom'dan çok hoşlanıyor ama onunla konuşamayacak kadar utangaç.
- He talked to the chairperson.
- O, başkanla konuştu.
- Tom should talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmalı.
- I talk to her all the time.
- Onunla her zaman konuşurum.
- Tom ought to talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmalı.
- Dan saw Linda talking to an unknown man outside her home.
- Dan, Linda'yı evinin dışında tanımadığı bir adamla konuşurken görmüş.
- Perhaps Tom has already talked to Mary about that.
- Belki Tom bu konuyu Mary ile konuşmuştur.
- It was great talking to you.
- Seninle konuşmak harikaydı.
- They don't talk to us anymore.
- Artık bizimle konuşmuyorlar.
- Sami stopped talking to Layla.
- Sami Layla ile konuşmayı bıraktı.
- Tom is just talking to himself.
- Tom sadece kendi kendine konuşuyor.
- Englishmen rarely talk to strangers in the train.
- İngilizler trende yabancılarla nadiren konuşurlar.
- I came to talk to her.
- Onunla konuşmaya geldim.
- I'll go talk to him right now.
- Hemen şimdi onunla konuşmaya gideceğim.
- Tom won't even talk to me now.
- Tom şimdi benimle konuşmayacak bile.
- I'm not sure Tom's going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmak için istekli olacağından emin değilim.
- Tom started talking to Mary as soon as the door closed.
- Tom kapı kapanır kapanmaz Mary ile konuşmaya başladı.
- Tom went there to talk to Mary.
- Tom oraya Mary ile konuşmaya gitti.
- He is a frank person and easy to talk to.
- O samimi ve konuşması kolay bir kişi.
- Tom wants me to talk to Mary about her behavior.
- Tom, Mary ile davranışları hakkında konuşmamı istiyor.
- I'm going to talk to him when he comes home.
- Eve gelince onunla konuşacağım.
- Tom is upstairs talking to Mary now.
- Tom üst katta Mary'yle konuşuyor.
- Did Tom really talk to Mary?
- Tom gerçekten Mary ile konuştu mu?
- No, it wasn't you I was talking to.
- Hayır, konuştuğum sen değildin.
- I'm waiting to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bekliyorum.
- She doesn't like it when I talk to other girls.
- Başka kızlarla konuşmamdan hoşlanmıyor.
- Sami consulted with his lawyer before talking to police.
- Sami polisle konuşmadan önce avukatına danıştı.
- You said I could talk to him.
- Sen onunla konuşabileceğimi söyledin.
- Let me go talk to him.
- Gidip onunla konuşayım.
- I wonder if you'd talk to Tom about this for me.
- Acaba benim için Tom'la konuşur musun?
- Don't you usually talk to Tom in French?
- Tom'la genelde Fransızca konuşmaz mısın?
- I'd like to talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmak istiyorum.
- You really should talk to them.
- Onlarla gerçekten konuşmalısın.
- Could I talk to you for a second?
- Sizinle bir saniye konuşabilir miyim?
- I can't talk to them.
- Onlarla konuşamam.
- I haven't talked to anyone.
- Kimseyle konuşmadım.
- I wonder if you'd talk to us for a moment.
- Acaba bizimle biraz konuşabilir misiniz?
- I think I'll go talk to them.
- Sanırım onlarla konuşmaya gideceğim.
- Sami wasn't talking to people.
- Sami insanlarla konuşmuyordu.
- Don't ever talk to me again.
- Asla benimle tekrar konuşma.
- Why were you talking to her?
- Neden onunla konuşuyordun?
- Tom doesn't usually talk to me like that.
- Tom benimle genelde böyle konuşmaz.
- Can I talk to Ryoko again before you hang up?
- Telefonu kapatmadan önce Ryoko ile tekrar konuşabilir miyim?
- Should I go talk to Tom?
- Gidip Tom'la konuşmalı mıyım?
- I have trouble talking to women.
- Kadınlarla konuşmakta zorlanıyorum.
- Sami knew how to talk to young women.
- Sami genç kadınlarla nasıl konuşulacağını biliyordu.
- I wish Tom wouldn't talk to me so much.
- Keşke Tom benimle bu kadar çok konuşmasaydı.
- I need to talk to him.
- Onunla konuşmam gerekiyor.
- We'll talk to them.
- Onlarla konuşacağız.
- He gets jealous when I talk to other guys.
- Ben diğer çocuklarla konuşursam kıskanır.
- We should be talking to him.
- Onunla konuşuyor olmalıyız.
- Tom wanted to talk to me about something.
- Tom benimle bir şeyler hakkında konuşmak istedi.
- I wish I could talk to Tom.
- Keşke Tom'la konuşabilseydim.
- I'd like to talk to him myself.
- Onunla kendim konuşmak istiyorum.
- Do you think you could talk to Tom about that?
- Sence Tom'la bu konuda konuşabilir misin?
- I have to go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitmek zorundayım.
- Tom really should talk to Mary about that.
- Tom gerçekten Mary ile bunun hakkında konuşmalı.
- Tom might be more willing to talk to me.
- Tom benimle konuşmak için daha istekli olabilir.
- We really have to talk to them.
- Gerçekten onlarla konuşmak zorundayız.
- I need to talk to her alone.
- Onunla yalnız konuşmalıyım.
- I'll talk to her tomorrow.
- Yarın onunla konuşacağım.
- I could talk to her.
- Onunla konuşabilirim.
- Talk to him.
- Onunla konuş.
- Tom talked to me about that already.
- Tom zaten o konuda benimle konuşmuştu.
- Tom used to talk to Mary a lot.
- Tom, Mary ile çok konuşurdu.
- Tom can talk to Mary if he wants to.
- Tom isterse Mary ile konuşabilir.
- Tom and Mary are talking to John.
- Tom ve Mary, John'la konuşuyorlar.
- What were you talking to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuşuyordun?
- Tom wanted to talk to Mary about what was going to happen.
- Tom, Mary ile olacaklar hakkında konuşmak istedi.
- Tom says he won't leave until he talks to Mary.
- Tom, Mary ile konuşana kadar gitmeyeceğini söyledi.
- I've already talked to him.
- Onunla çoktan konuştum.
- Tom should've let me talk to him.
- Tom onunla konuşmama izin vermeliydi.
- I think I'll go talk to him.
- Sanırım gidip onunla konuşacağım.
- I talked to Tom about what happened.
- Tom'la olanlar hakkında konuştum.
- Could you talk to Tom for me?
- Benim için Tom'la konuşur musun?
- We just need to talk to him.
- Sadece onunla konuşmamız gerekiyor.
- Talk to your boss.
- Patronunla konuş.
- We can talk to them.
- Onlarla konuşabiliriz.
- Dan and Linda stopped talking to each other.
- Dan ve Linda birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
- I haven't talked to you in a while.
- Bir süredir seninle konuşmadım.
- Somebody's got to talk to Tom.
- Birinin Tom'la konuşması lazım.
- Tom is too busy to talk to you now.
- Tom şu anda seninle konuşamayacak kadar meşgul.
- I can talk to him for hours.
- Onunla saatlerce konuşabilirim.
- Tom doesn't have time to talk to you.
- Tom'un seninle konuşacak vakti yok.
- I wouldn't talk to Tom anymore if I were you.
- Yerinde olsam Tom'la bir daha konuşmazdım.
- Find somebody to talk to.
- Konuşacak birini bulun.
- Tom doesn't want to be seen talking to you.
- Tom seninle konuşurken görülmek istemiyor.
- I felt like talking to somebody then.
- O sırada biriyle konuşmak istedim.
- Go and talk to him.
- Git ve onunla konuş.
- Are you sure you don't want me to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşmamı istemediğine emin misin?
- It's my duty to talk to you.
- Seninle konuşmak benim görevim.
- I talk to Tom a lot.
- Tom'la çok konuşuyorum.
- Why didn't Tom let Mary talk to John?
- Tom neden Mary'nin John ile konuşmasına izin vermedi?
- I'd like to talk to the doctor alone for a moment.
- Doktorla biraz yalnız konuşmak istiyorum.
- You need to talk to him.
- Onunla konuşmalısın.
- Tom and Mary were talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşuyorlardı.
- I'd love to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyorum.
- We have to talk to Tom.
- Biz Tom'la konuşmak zorundayız.
- Maybe we should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalıyız.
- You promised me you'd talk to Tom.
- Bana Tom ile konuşacağına dair söz verdin.
- I talked to Tom and Mary while I was waiting for John.
- John'u beklerken Tom ve Mary ile konuştum.
- I haven't talked to him yet.
- Henüz onunla konuşmadım.
- Sami talked to people.
- Sami insanlarla konuştu.
- Please let me talk to him.
- Lütfen onunla konuşmama izin ver.
- How often do you talk to Tom?
- Tom'la ne sıklıkta konuşuyorsun?
- I must talk to you.
- Sizinle konuşmalıyım.
- What did you talk to her about?
- Onunla ne hakkında konuştun?
- I guess you talked to them.
- Sanırım onlarla konuştun.
- Tom started talking to me.
- Tom benimle konuşmaya başladı.
- You should talk to Tom and tell him how you feel.
- Tom'la konuşup ona neler hissettiğini anlatmalısın.
- Did Tom ever talk to you about what he did in Australia?
- Tom Avustralya'da yaptığı şey hakkında hiç seninle konuştu mu?
- I wish I could talk to every person in the world.
- Keşke dünyadaki herkesle konuşabilsem.
- I still need to talk to you.
- Hala seninle konuşmam gerek.
- Let me go talk to her.
- Onunla konuşmaya gideyim.
- Tom hasn't talked to me since that day.
- Tom o günden beri benimle konuşmadı.
- Let me at least talk to her.
- En azından onunla konuşayım.
- Tom is terrified of talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmaktan korkuyor.
- If you'd like, I could talk to Tom.
- Eğer istersen Tom'la konuşabilirim.
- I need to talk to you about this.
- Seninle bunu konuşmalıyım.
- I've got to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyım.
- Tom won't talk to Mary and she won't talk to him.
- Tom Mary ile konuşmuyor, Mary de Tom ile konuşmuyor.
- I take it you talked to them.
- Sanırım onlarla konuştun.
- Just let me talk to them.
- Bırak onlarla konuşayım.
- I need to talk to Tom in private.
- Tom'la özel olarak konuşmalıyım.
- There's a man at the door who wants to talk to you.
- Kapıda seninle konuşmak isteyen bir adam var.
- I came here to talk to you.
- Seninle konuşmak için buraya geldim.
- The man Tom is talking to is a lawyer.
- Tom'un konuştuğu adam bir avukattır.
- Have you talked to him lately?
- Son zamanlarda onunla konuştun mu?
- We'll go talk to them.
- Gidip onlarla konuşacağız.
- Do you know the guys Tom is talking to?
- Tom'un konuştuğu adamları tanıyor musun?
- Tom insists on talking to you.
- Tom seninle konuşmak için ısrar ediyor.
- I assume that you've talked to Tom.
- Tom'la konuştuğunu varsayıyorum.
- I'm going to talk to them.
- Onlarla konuşacağım.
- I need to talk to you first.
- Önce seninle konuşmalıyım.
- Were you able to talk to Tom?
- Tom'la konuşabildiniz mi?
- I don't even know who I'm talking to.
- Kiminle konuştuğumu bile bilmiyorum.
- I wouldn't talk to Tom anymore if I were you.
- Yerinde olsaydım, artık Tom'la konuşmazdım.
- I was told Tom would be difficult to talk to.
- Tom'la konuşmanın zor olacağını söylemişlerdi.
- I suggest you talk to Tom about Mary.
- Tom'la Mary hakkında konuşmanı öneririm.
- Tom and Mary are not talking to one another.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyorlar.
- It's no use talking to them.
- Onlarla konuşmanın faydası yok.
- Tom is used to talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmaya alışkın.
- I heard you talking to them.
- Onlarla konuştuğunu duydum.
- Why should I talk to Tom?
- Tom'la neden konuşmam gerekir?
- I need to talk to her first.
- Önce onunla konuşmalıyım.
- Can't you talk to them for me?
- Benim için onlarla konuşamaz mısın?
- I'm not supposed to talk to you about this.
- Bunu seninle konuşmamam lazım.
- I talked to Tom's ex-wife about why they got divorced.
- Niçin boşandıkları hakkında Tom'un eski eşiyle konuştum.
- Have you talked to Tom yet?
- Henüz Tom'la konuştun mu?
- We wanted to talk to him.
- Onunla konuşmak istedik.
- Find somebody to talk to.
- Konuşacak birini bul.
- I tried to talk to Mary, but she ignored me.
- Mary ile konuşmaya çalıştım ama beni görmezden geldi.
- Is it OK to talk to you first?
- Önce seninle konuşsam olur mu?
- I think you might need to talk to Tom about that.
- Sanırım bu konuda Tom'la konuşman gerekebilir.
- You're the only one who ever really talked to Tom, aren't you?
- Tom'la gerçekten konuşan tek kişi sensin, değil mi?
- I need to talk to you immediately.
- Sizinle derhal konuşmam gerekiyor.
- The girl you were talking to is my sister.
- Konuştuğun kız benim kız kardeşim.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı seviyoruz.
- I saw you guys talking to her.
- Onunla konuştuğunuzu gördüm.
- I've no friend to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşacak bir arkadaşım yok.
- I only wanted to talk to you.
- Sadece seninle konuşmak istedim.
- I think you should talk to me.
- Sanırım benimle konuşmalısın.
- Tom decided never to talk to Mary anymore.
- Tom artık Mary ile konuşmamaya karar verdi.
- I think you should talk to her.
- Bence onunla konuşmalısın.
- Do you think I should go talk to Tom?
- Sence Tom'la konuşmalı mıyım?
- I only talked to Tom when there was no one else to talk to.
- Tom'la sadece konuşacak başka kimse olmadığında konuşurdum.
- I believed God was constantly talking to me.
- Tanrı'nın sürekli benimle konuştuğuna inanıyordum.
- I wanted to talk to you anyway.
- Zaten seninle konuşmak istiyordum.
- Do I have to talk to him?
- Onunla konuşmak zorunda mıyım?
- Tom isn't talking to anybody.
- Tom hiç kimseyle konuşmuyor.
- I may be antisocial, but it doesn't mean I don't talk to people.
- Antisosyal olabilirim fakat bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.
- Tom should've let me talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmama izin vermeliydi.
- It's good talking to you.
- Seninle konuşmak güzel.
- I'll never talk to you again.
- Seninle bir daha asla konuşmayacağım.
- Sami noticed that Layla was talking to another guy.
- Sami, Layla'nın başka bir adamla konuşmakta olduğunu fark etti.
- He doesn't talk to me anymore.
- O artık benimle konuşmaz.
- Why should I talk to him?
- Neden onunla konuşmalıyım?
- I have a few things I need to talk to Tom about.
- Tom'la konuşmam gereken birkaç şey var.
- I apologize for talking to you like that.
- Seninle o şekilde konuştuğum için özür dilerim.
- You've got to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- I need you to talk to us.
- Bizimle konuşmanı istiyorum.
- Tom told me I was the one he wanted to talk to.
- Tom bana konuşmak istediği kişinin ben olduğumu söyledi.
- Dan, an FBI negotiator, tried to talk to Linda.
- Bir FBI arabulucusu olan Dan, Linda ile konuşmaya çalıştı.
- Tom sat on the steps talking to a girl named Mary.
- Tom, Mary adında bir kızla konuşarak merdivenlerde oturuyordu.
- Today we'll be talking to Tom.
- Bugün Tom'la konuşacağız.
- I'll tell him the next time I talk to him.
- Bir dahaki sefere onunla konuşurken ona söyleyeceğim.
- I thought you might've talked to Tom.
- Tom'la konuşmuş olabileceğini düşündüm.
- Sami saw Layla talking to another guy.
- Sami, Leyla'nın başka bir adamla konuştuğunu gördü.
- I wanted to talk to you about your test results.
- Sınav sonuçların hakkında konuşmak istedim.
- I started talking to him.
- Onunla konuşmaya başladım.
- I wish I could talk to them.
- Keşke onlarla konuşabilseydim.
- Tom and Mary are finally talking to each other again.
- Tom ve Mary sonunda tekrar birbirleriyle konuşuyorlar.
- We already talked to police.
- Biz zaten polisle konuştuk.
- If you have a problem, talk to Tom.
- Eğer bir sorunun varsa, Tom'la konuş.
- Talk to us, Tom.
- Konuş bizimle, Tom.
- I recommend that you don't talk to Tom today.
- Bugün Tom'la konuşmamanı öneriyorum.
- Tell Tom I need to talk to him as soon as possible.
- Tom'a en kısa zamanda onunla konuşmam gerektiğini söyle.
- Tom didn't have to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmasına gerek yoktu.
- I want to apologize for the way I talked to you the last time we met.
- Son karşılaşmamızda seninle konuşma şeklim için özür dilemek istiyorum.
- She was jealous when he talked to another girl.
- O başka bir kızla konuştuğunda kıskanırdı.
- I'm not going to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayacağım.
- I hardly ever talk to anyone at work.
- İş yerinde neredeyse hiç kimseyle konuşmuyorum.
- Did Tom talk to you about Mary?
- Tom Mary hakkında seninle konuştu mu?
- I think you should talk to Tom.
- Bence Tom'la konuşmalısın.
- I'll go and talk to them.
- Ben onlarla konuşmaya gideceğim.
- I wish I had more time to talk to you.
- Keşke seninle konuşmak için daha çok vaktim olsa.
- Can you tell me who I need to talk to?
- Kiminle konuşmam gerektiğini söyleyebilir misiniz?
- I should talk to Tom before I decide what to do.
- Ne yapacağıma karar vermeden önce Tom ile konuşmalıyım.
- I could talk to them.
- Onlarla konuşabilirim.
- I'm not sure she wants to talk to me.
- Benimle konuşmak istediğinden emin değilim.
- Tom wanted to talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmak istedi.
- They want me to talk to you.
- Onlar seninle konuşmamı istiyor.
- You talked to her, didn't you?
- Kızla konuştun, değil mi?
- Tom wants to talk to me later at the bar.
- Tom benimle daha sonra barda konuşmak istiyor.
- Tom is now talking to the office staff.
- Tom şu anda ofis personeliyle konuşuyor.
- He had no friend to talk to.
- Onun konuşacak arkadaşı yoktu.
- Until you admit that you were wrong, I'm not going to talk to you.
- Hatalı olduğunu kabul edene kadar seninle konuşmayacağım.
- Why don't you go talk to her?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- You should be talking to her.
- Onunla konuşuyor olmalısın.
- Why should I talk to Tom?
- Neden Tom'la konuşmalıyım?
- How soon do you think you can talk to Tom?
- Ne kadar sürede Tom'la konuşabileceğini düşünüyorsun?
- Mary was the only girl Tom ever talked to in high school.
- Mary lisede Tom'un konuştuğu tek kızdı.
- Talk to someone about themselves and they'll listen for hours.
- Biriyle kendiniz hakkında konuşun, sizi saatlerce dinleyecektir.
- I have to go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gitmeliyim.
- Tom talks to everyone.
- Tom herkesle konuşur.
- I'll talk to them tomorrow.
- Yarın onlarla konuşacağım.
- Are you ready to talk to me now?
- Şimdi benimle konuşmak için hazır mısın?
- You can talk to her.
- Onunla konuşabilirsin.
- Was that Tom you were talking to?
- Konuştuğun Tom muydu?
- Maybe you should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalısın.
- Tom likes to talk to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmayı seviyor.
- I'll talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşacağım.
- I'm still going to talk to them.
- Hâlâ onlarla konuşacağım.
- You must talk to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- Tom doesn't have time to talk to you now.
- Tom'un şimdi seninle konuşmak için zamanı yok.
- It's interesting to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak ilginç.
- Tom is the only person Mary ever talks to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom.
Show More (1997)
|