1 |
tame |
evcilleştirmek |
v. |
|
- I had to learn to read the heavens, tame animals, and know signs.
- Gökleri okumayı, hayvanları evcilleştirmeyi ve işaretleri anlamayı öğrenmeliyim.
- Tom caught a wolf and tried to tame it.
- Tom bir kurt yakaladı ve onu evcilleştirmeye çalıştı.
- Gods created women to tame men.
- Tanrılar kadınları erkekleri evcilleştirmek için yarattı.
- You can't tame a wolf.
- Bir kurdu evcilleştiremezsin.
- You cannot tame a wolf.
- Bir kurdu evcilleştiremezsin.
- You can't tame a wolf.
- Bir kurtu evcilleştiremezsin.
- A wolf cannot be tamed.
- Bir kurt evcilleştirilemez.
Show More (4)
|
2 |
tame |
evcil |
adj. |
|
- It is popular to have a tame cheetah amongst the rich people in some of the middle eastern countries.
- Bazı Orta Doğu ülkelerindeki zenginler arasında evcil bir çitaya sahip olmak popülerdir.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
- Ayı oldukça evcil ve ısırmıyor.
- Her dog is not so much faithful as tame.
- Köpeği evcil olduğu kadar sadık değil.
- Tycho had a tame elk.
- Tycho'nun evcil bir geyiği vardı.
- The birds are so tame they will eat from your hand.
- Kuşlar o kadar evcil ki elinizden yemek yerler.
Show More (2)
|
3 |
tame |
uysal |
adj. |
|
- It has to be said, though, that this is a fairly tame set of proposals.
- Yine de bunun oldukça uysal bir öneriler dizisi olduğu söylenmelidir.
- This lion is very tame.
- Bu aslan çok uysal.
- I have never seen an animal as tame as a turtle.
- Hiç kaplumbağa kadar uysal bir hayvan görmedim.
- Her dog is not so much faithful as tame.
- Köpeği sadık değil, uysal.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
- Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
Show More (2)
|
4 |
tame |
(bir merkezden) kumanda etmek |
v. |
|
- The new president successfully tamed the army.
- Yeni başkan orduyu başarılı bir şekilde kumanda etti.
Show More (-2)
|
5 |
tame |
heyecan vermeyen |
adj. |
|
- The film was promising at first, but it had a dull tame ending.
- Film başlangıçta umut vericiydi, ancak heyecan vermeyen bir sonu vardı.
Show More (-2)
|
6 |
tame |
munis |
adj. |
|
- If you can find a tame mechanic, you can use his workshop.
- Eğer munis bir tamirci bulabilirseniz, onun atölyesini kullanabilirsiniz.
Show More (-2)
|
7 |
tame |
ehlileştirmek |
v. |
|
- It is possible to tame a wild horse.
- Vahşi bir atı ehlileştirmek mümkündür.
Show More (-2)
|
8 |
tame |
yumuşatmak |
v. |
|
- Time tames the strongest grief.
- Zaman en güçlü kederi yumuşatır.
Show More (-2)
|
9 |
tame |
uysallaştırmak |
v. |
|
- Gods created women to tame men.
- Tanrılar kadınları erkekleri uysallaştırmaları için yarattı.
Show More (-2)
|
10 |
tame |
hafifletmek |
v. |
|
- Time tames the strongest grief.
- Zaman en güçlü kederi bile hafifletir.
Show More (-2)
|
11 |
tame |
(öfkesini) dizginlemek |
v. |
|
- Sami realized it wasn't easy to tame his hidden desires.
- Sami gizli arzularını dizginlemenin kolay olmadığını fark etti.
Show More (-2)
|