| 1 |
temptation |
cazibe |
n. |
|
- This is why there remains a great temptation to continue to use animal and bone meal in the traditional way.
- Bu nedenle hayvan ve kemik ununu geleneksel şekilde kullanmaya devam etmek için büyük bir cazibe var.
- There would be a significant temptation to do this.
- Bunu yapmak için önemli bir cazibe olacaktır.
- If there is not to be too great a temptation to do this, then sanctions must really hurt.
- Bunu yapmak için çok büyük bir cazibe olmaması gerekiyorsa, o zaman yaptırımlar gerçekten can yakmalıdır.
- I would warn us against the temptation to indulge in such practices.
- Bizi bu tür uygulamaların cazibesine kapılmamamız konusunda uyarmak isterim.
- I warn against the temptation of thinking that no progress is being made at all.
- Hiçbir ilerleme kaydedilmediğini düşünmenin cazibesine karşı uyarıyorum.
- Tom's greatest temptation was dairy products like cheese and ice cream.
- Tom'un en büyük cazibesi peynir ve dondurma gibi süt ürünleriydi.
- Tom's greatest temptation was dairy products like cheese and ice cream.
- Tom'un en büyük cazibesi, peynir ve dondurma gibi süt ürünleriydi.
Show More (4)
|
| 2 |
temptation |
ayartma |
n. |
|
- I think there are sometimes temptations in that direction.
- Bazen bu yönde ayartmalar olduğunu düşünüyorum.
- Bill resisted the temptation.
- Bill ayartmaya direndi.
- It was a temptation, Mary, and you succumbed.
- Bu bir ayartmaydı, Mary, ve sen yenik düştün.
- It was a temptation, Mary, and you succumbed.
- O bir ayartmaydı, Mary, ve sen karşı koyamadın.
Show More (1)
|
| 3 |
temptation |
şeytana uyma |
n. |
|
- You shouldn't give in to temptation.
- Şeytana uymamalısın.
- He never gave way to temptation.
- Asla şeytana uymaz.
- Tom never gave in to temptation.
- Tom asla şeytana uymadı.
Show More (0)
|
| 4 |
temptation |
baştan çıkarma |
n. |
|
- He is proof against temptation.
- Baştan çıkarmaya karşı dayanıklıdır.
Show More (-2)
|
