| 1 |
thud |
gümbürtü |
n. |
|
- The book fell off the shelf with a loud thud.
- Kitap, büyük bir gümbürtüyle raftan düştü.
- I thought I heard a thud.
- Bir gümbürtü duyduğumu sandım.
- I heard a thud.
- Bir gümbürtü duydum.
- The demon lord finally lost conciousness and fell to the floor with a thud.
- İblis Lordu sonunda bilincini kaybetti ve bir gümbürtüyle yere düştü.
- Tom heard a thud.
- Tom bir gümbürtü duydu.
Show More (2)
|
| 2 |
thud |
pat pat vurmak |
v. |
|
- The heavy footsteps thudded as he ran down the stairs.
- Merdivenlerden aşağı koşarken sert adımları pat pat yere vuruyordu.
Show More (-2)
|
| 3 |
thud |
küt küt atmak |
v. |
|
- Her heart thudded in her chest as she prepared to make the announcement.
- Duyuruyu yapmaya hazırlanırken kalbi göğüs kafesinde küt küt atıyordu.
Show More (-2)
|
| 4 |
thud |
güm güm vurmak |
v. |
|
- He heard someone thud on the door.
- Birinin kapıya güm güm vurduğunu duydu.
Show More (-2)
|
