unstable - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
unstable istikrarsız adj.
  • The unstable economy of the country caused the revolution.
  • Ülkenin istikrarsız ekonomisi devrime neden oldu.
  • The Stability Pact is being applied to an area which continues to be politically fragile and unstable.
  • İstikrar Paktı, siyasi açıdan kırılgan ve istikrarsız olmaya devam eden bir bölgeye uygulanmaktadır.
  • That is a problem, because it means the country is becoming more and more unstable.
  • Bu bir sorun, çünkü ülkenin giderek daha istikrarsız hale geldiği anlamına geliyor.
Show More (12)
unstable dengesiz adj.
  • The weather in April is unstable.
  • Nisan ayında hava dengesizdir.
  • She's mentally unstable and probably a killer.
  • Akli dengesi yerinde değil ve muhtemelen bir katil.
  • Tom's unstable.
  • Tom dengesiz.
Show More (12)
unstable kararsız adj.
  • Azidoazide azide is the most unstable chemical.
  • Azidoazid azid en kararsız kimyasaldır.
  • This test suite is unstable.
  • Bu test paketi kararsız.
  • I think Tom is unstable.
  • Tom'un kararsız olduğunu düşünüyorum.
Show More (1)
unstable delibozuk adj.
  • He needs psychological support as he is dangerously unstable.
  • Tehlikeli derecede delibozuk biri olduğu için psikolojik desteğe ihtiyacı var.
Show More (-2)
unstable dayanıksız adj.
  • The ceiling was dangerously unstable.
  • Tavan tehlikeli derecede dayanıksızdı.
Show More (-2)