|
- It is a 'global village', and we rely on global partnership.
- Burası 'küresel bir köy' ve biz küresel ortaklığa güveniyoruz.
- They have no stake in their village, regional or national economies.
- Köylerinde, bölgesel ya da ulusal ekonomide hiçbir payları yok.
- You will be familiar with the saying that 'the world is a village'.
- 'Dünya bir köydür' sözüne aşina olacaksınız.
- You will be familiar with the saying that 'the world is a village'.
- "Dünya bir köydür" deyişine aşina olacaksınız.
- The village level needs to be clearly specified and prioritised.
- Köy düzeyinin net bir şekilde belirlenmesi ve önceliklendirilmesi gerekmektedir.
- Moreover, efforts at village level, where the majority of the poor live, must be clearly prioritised.
- Ayrıca yoksulların çoğunluğunun yaşadığı köy düzeyindeki çabalara açık bir şekilde öncelik verilmelidir.
- Not for nothing is the term 'global village' used.
- 'Küresel köy' terimi boşuna kullanılmıyor.
- I shall get you another one from the village at once, sir.
- Size hemen köyden bir tane daha getireceğim efendim.
- It was as if all the clouds had come down from the sky and covered the village.
- Sanki bütün bulutlar gökten inmiş ve köyün üzerini örtmüştü.
- He was likewise perfectly aware that they might come down the river and sack Rewa Village.
- O da nehrin aşağısına gelip Rewa Köyü'nü yağmalayabileceklerinin farkındaydı.
- Some aid may have built a hospital, fed a hungry village.
- Bazı yardımseverler hastane yapmış, aç bir köyü doyurmuş olabilir.
- The medicine man lived alone, even without a mate, on the edge of the village.
- Büyücü doktor, köyün kenarında eşi olmadan bile tek başına yaşardı.
- There were religious crises in the village, and people started fighting with one another.
- Köyde dini krizler vardı ve insanlar birbirleriyle kavga etmeye başladı.
- Some aid may have built a hospital, fed a hungry village.
- Bazı yardımlar bir hastane inşa etmiş, aç bir köyü doyurmuş olabilir.
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona saygı duyuyor.
- There's a spring in the center of the village.
- Köyün ortasında bir pınar var.
- This is the village where my father was born.
- Bu, babamın doğduğu köydür.
- They called the vet, since there was no other doctor in the village.
- Köyde başka doktor olmadığı için veterineri aradılar.
- Our village is finally in view.
- Köyümüz nihayet görünüyor.
- She is living in the village.
- Köyde yaşıyor.
- The village was isolated by the heavy storm.
- Şiddetli fırtına köyün yollarını kapattı.
- I'm sure that she has arrived at the village by now.
- Eminim şimdiye kadar köye varmıştır.
- The village had more than a thousand residents.
- Köyün binden fazla sakini vardı.
- The Huns pillaged the village and burned it to the ground.
- Hunlar köyü yağmaladı ve yakıp yıktı.
- We will have reached the village by midnight.
- Gece yarısına kadar köye ulaşmış olacağız.
- She is living in the village.
- O köyde yaşıyor.
- There remained no more than 20 people in the village.
- Köyde 20'den fazla insan kalmamıştır.
- People in this village have no running water.
- Bu köydeki insanların akan suyu yok.
- He left the village in order to study.
- Okumak için köyden ayrıldı.
- I have lived in this village for the past ten years.
- Son on yıldır bu köyde yaşıyorum.
- He worked as hard as any man in the village.
- Köydeki herhangi bir adam kadar çok çalıştı.
- The land became a village.
- Arazi bir köye dönüştü.
- She was loved by everybody in the village.
- Köydeki herkes tarafından seviliyordu.
- In this village, they lived a happy life.
- Bu köyde, onlar mutlu bir hayat yaşadılar.
- This bus will take you to the village.
- Bu otobüs sizi köye götürür.
- A little village is situated in between both towns.
- Küçük bir köy, iki kasaba arasında yer alır.
- I'm sure she has got to the village by this time.
- Onun bu zamana kadar köye vardığından eminim.
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bir sürü kirpi olacağına söz vermiştin!
- Nothing ever happens in this old village.
- Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.
- In that village only one family remains.
- O köyde sadece bir aile kaldı.
- He returned to his native village, where he spent the last few years of his life.
- Hayatının son birkaç yılını geçirdiği köyüne geri döndü.
- She lives in the village.
- Köyde yaşıyor.
- The people of the village built a wooden bridge across the river.
- Köy halkı nehrin karşısına tahta bir köprü inşa etti.
- He was known to everybody in the village.
- Köydeki herkes onu tanıyordu.
- The village is located high up in the mountains.
- Köy dağların tepesinde yer alıyor.
- The village is now different from what it used to be.
- Köy şimdi eskisinden farklı.
- I've never heard this word in my village.
- Bu kelimeyi köyümde hiç duymadım.
- All the old men in our village have long beards.
- Köyümüzdeki tüm yaşlı adamların uzun sakalları var.
- They come from the same village.
- Onlar aynı köyden geliyorlar.
- This is a village.
- Burası bir köy.
- It's a village of two hundred inhabitants.
- İki yüz nüfuslu bir köy.
- This village is free from air pollution.
- Bu köyde hava kirliliği yok.
- We went down to the valley where the village is.
- Köyün olduğu vadiye indik.
- This novel is interesting for its village language.
- Bu roman köy dili açısından ilginçtir.
- Nothing ever happens in this old village.
- Bu eski köyde hiçbir şey olmuyor.
- The path led to the village.
- Yol köye gidiyordu.
- Most people in the village objected to the plan.
- Köydeki çoğu insan plana karşı çıktı.
- The population of this village had decreased.
- Bu köyün nüfusu azaldı.
- How many schools are there in this village?
- Bu köyde kaç tane okul var?
- There is a village about three kilometers up the river from here.
- Buradan nehrin yaklaşık üç kilometre yukarısında bir köy var.
- If you take this bus, you will reach the village.
- Bu otobüse binersen köye varırsın.
- This village belongs to the king of Sweden.
- Bu köy İsveç kralına ait.
- We live in a global village.
- Küresel bir köyde yaşıyoruz.
- The boys in the village laughed at me.
- Köydeki çocuklar bana güldü.
- This is the village where I was born.
- Bu benim doğduğum köydür.
- There are fifty families in this village.
- Bu köyde elli aile var.
- This river runs through my village.
- Bu nehir köyümün içinden geçiyor.
- They called the vet, since there was no other doctor in the village.
- Köyde başka doktor olmadığı için veterineri çağırdılar.
- There's nothing to do in this village.
- Bu köyde yapacak bir şey yok.
- She's moved back home to her village.
- Köyüne geri taşındı.
- To my surprise, there were no people in the village.
- Şaşırdım, köyde hiç kimse yoktu.
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktor köyde herkes tarafından tanınıyor.
- The population of the village dropped by a third.
- Köyün nüfusu üçte bir oranında düştü.
- I wanted to return to your village.
- Köyüne dönmek istedim.
- In this village, they lived a happy life.
- Bu köyde mutlu bir hayat yaşıyorlardı.
- There used to be a village here before the dam was made.
- Baraj inşa edilmeden önce burada bir köy vardı.
- Next to China, Switzerland is an abandoned village.
- Çin'in yanında, İsviçre terk edilmiş bir köy.
- The village was isolated by the flood.
- Köy, selden dolayı izole oldu.
- Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.
- Tom dağların derinliklerinde izole bir köyde büyüdü.
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona saygı duyar.
- There was a cafe in the village, with tables outside.
- Köyde dışarıda masaları olan bir kafe vardı.
- Tom walked through the village.
- Tom köye doğru yürüdü.
- The hospital was far away from his village.
- Hastane onun köyünden uzaktı.
- She was loved by everybody in the village.
- O, köydeki herkes tarafından sevildi.
- He went back to the village after he graduated.
- Mezun olduktan sonra köye geri döndü.
- Our village is finally in view.
- Köyümüz nihayet göründü.
- We would like to live in this village and study the Kadazan language.
- Bu köyde yaşamak ve Kadazan dilini öğrenmek istiyoruz.
- We would like to live in this village and study the Kadazan language.
- Biz bu köyde yaşayıp Kadazan dilini öğrenmek istiyoruz.
- The village is connected to our city by a bridge.
- Köy, şehrimize bir köprü ile bağlı.
- If you take this bus, you will get to the village.
- Bu otobüse binersen köye gidersin.
- He has spent all his born days in the village.
- Ömrü hayatını köyde geçirdi.
- As soon as he stepped into the village, he went to see her.
- Köye adımını atar atmaz onu görmeye gitti.
- He lives in a village.
- Bir köyde yaşıyor.
- Marika wanted me to live with her in her parents' village, but it was very cold out there.
- Marika ebeveynlerinin köyünde onunla yaşamamı istedi ama orada hava çok soğuktu.
- There's an old tower in the center of the village.
- Köyün merkezinde eski bir kule var.
- I hate this village.
- Bu köyden nefret ediyorum.
- That's a village.
- Bu bir köy.
- Barley and wheat grow in the fields around the village.
- Arpa ve buğday köyün etrafındaki tarlalarda büyür.
- Sorry, but can you show me the way to the next village?
- Üzgünüm ama bana sonraki köyün yolunu gösterebilir misiniz?
- No, the houses in my village aren't tall, but the gardens are big.
- Hayır, köyümdeki evler yüksek değil ama bahçeler büyüktür.
- The village is now very different from what it was ten years ago.
- Köy artık on yıl önce olduğundan çok farklı.
- I'll tell you about the incident that occured in our village.
- Sana köyümüzde meydana gelen olayı anlatacağım.
- There is no bus service to the village.
- Köye otobüs seferi yok.
- The road to the village is very rough.
- Köye giden yol çok engebeli.
- How many cows are there in the village?
- Köyde kaç tane inek var?
- There are many old men in this village.
- Bu köyde çok sayıda yaşlı insan var.
- There used to be a village here before the dam was made.
- Baraj yapılmadan önce burada bir köy vardı.
- There is a village between the river and the hill.
- Nehir ve tepe arasında bir köy var.
- Every Ramadan, Yitzhak goes to visit his friend Sami in a small West Bank village.
- Her Ramazan, Yitzhak Batı Şeria'daki küçük bir köye arkadaşı Sami'yi ziyarete gider.
- He lives in a village.
- O, bir köyde yaşıyor.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
- Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- A little village is situated in between both towns.
- İki kasaba arasında küçük bir köy var.
- He went fishing in a river near the village.
- Köyün yakınındaki bir nehirde balık tutmaya gitti.
- Are there many cowsheds in this village?
- Bu köyde çok inek ahırı var mı?
- The soldiers surrounded the village.
- Askerler köyü kuşattı.
- The good news spread through the village quickly.
- İyi haber, köyde hızla yayıldı.
- He was born in a village near Teheran.
- O, Tahran yakınlarındaki bir köyde doğdu.
- Fifty families live in this tiny village.
- Bu küçük köyde elli aile yaşıyor.
- It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
- Hatırladığım kadarıyla köyde 20'den fazla kişi kalmamıştı.
- The population of this village had decreased.
- Bu köyün nüfusu azalmıştı.
- I used to live in a village.
- Bir köyde yaşardım.
- If you don't hurry up, you'll never get to the village.
- Acele etmezsen, asla köye ulaşmazsın.
- They come from the same village.
- Aynı köyden geliyorlar.
- There's a village at the end of the trail.
- Patikanın sonunda bir köy var.
- He grew up in a little village.
- O, küçük bir köyde büyüdü.
- I live in a city, but my parents lived in a village.
- Ben şehirde yaşıyorum ama ailem köyde yaşıyordu.
- I reached the village before dark.
- Hava kararmadan köye ulaştım.
- Winds haunt the village.
- Rüzgarlar köye musallat oluyor.
- Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu ücra köyde kimse bizi görmeye gelmiyor.
- Yesterday our village became famous all over the country.
- Dün köyümüz tüm ülkede meşhur oldu.
- Barley and wheat grow in the fields around the village.
- Köyün etrafındaki tarlalarda arpa ve buğday yetişir.
- Our village is Catholic, but the neighbouring village is Evangelist.
- Bizim köy Katolik, ama komşu köy Evangelist.
- It's a quaint old village.
- Eski ve şirin bir köy.
- She was born in a remote village in Nepal.
- Nepal'in ücra bir köyünde doğdu.
- My dream is to live peacefully in a village.
- Hayalim bir köyde huzur içinde yaşamaktır.
- Long, long ago, there lived an old man in a village.
- Uzun, çok uzun zaman önce, bir köyde yaşlı bir adam yaşarmış.
- If you take this bus, you will reach the village.
- Bu otobüse binerseniz köye ulaşırsınız.
- The village which I visited last summer was a small one in Nagano Prefecture.
- Geçen yaz ziyaret ettiğim köy, Nagano bölgesi'ndeki küçük bir köydü.
- That's the village I was born in.
- O doğduğum köydür.
- I wanted to go back to your village.
- Köyünüze geri dönmek istedim.
- Tom rode his bicycle through the village.
- Tom bisikletini köyün içinden geçirdi.
- They called the village New Amsterdam.
- Köye New Amsterdam adını verdiler.
- Tango lives with a small boy in a little village.
- Tango küçük bir köyde küçük bir çocukla yaşıyor.
- This village belongs to the king of Sweden.
- Bu köy İsveç kralına aittir.
- If you don't hurry up, you'll never get to the village.
- Acele etmezsen, köye asla varamazsın.
- I'll tell you about the incident that occured in our village.
- Size köyümüzde yaşanan olayı anlatayım.
- That's a village.
- O bir köy.
- There is a village over the mountain.
- Dağın üzerinde bir köy var.
- Is there a haunted house in this village?
- Bu köyde bir perili ev var mı?
- How many schools are there in this village?
- Bu köyde kaç okul var?
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktor köydeki herkes tarafından tanınıyor.
- Fifty families live in this tiny village.
- Bu küçücük köyde elli tane aile yaşar.
- Everyone in the village called her Little Green Riding Hood.
- Köydeki herkes ona Yeşil Başlıklı Kız diyordu.
- He returned to his native village.
- Doğduğu köye döndü.
- He got lost on his way to the village.
- Köye giderken yolda kayboldu.
- This village is boring.
- Bu köy sıkıcı.
- The car broke down in some remote village.
- Araba uzak bir köyde bozuldu.
- Tom was so old that even the oldest in the village knew him only as an old man.
- Tom o kadar yaşlıydı ki, köydeki en yaşlılar bile onu yalnızca yaşlı bir adam olarak tanıyordu.
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktoru köydeki herkes tanıyor.
- I come from a village.
- Ben bir köyden geliyorum.
- This is a village.
- Bu bir köydür.
- I used to live in a village.
- Eskiden bir köyde yaşardım.
- She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede köy hayatına alıştı.
- The news caused alarm throughout the village.
- Haber tüm köyde paniğe neden oldu.
- This is the village where I was born.
- Burası doğduğum köy.
- They lived in a village close to a forest.
- Ormana yakın bir köyde yaşıyorlarmış.
- Tom ran back to the village.
- Tom köye koşarak geri geldi.
- Long, long ago, there lived an old man in a village.
- Uzun zaman önce köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış.
- Tom lives in the student village.
- Tom öğrenci köyünde kalıyor.
- My uncle has a farm in the village.
- Amcamın köyde bir çiftliği var.
- You can reach the village by bus.
- Köye otobüsle ulaşabilirsin.
- He has spent all his born days in the village.
- Bütün doğum günlerini köyde geçirdi.
- There's a village at the end of the trail.
- Yolun sonunda bir köy var.
- The town where I live is very quiet and resembles a village.
- Yaşadığım kasaba çok sessiz ve bir köye benziyor.
- He had to leave the village.
- Köyden ayrılmak zorunda kaldı.
- The village has no electricity.
- Köyde elektrik yok.
- The house is in the village.
- Ev köyde.
- Tom lives in the student village.
- Tom öğrenci köyünde yaşıyor.
- Everybody in the village knew him.
- Köydeki herkes onu tanırdı.
- It was after dark when we got to the village.
- Köye vardığımızda hava kararmıştı.
- The village is now different from what it used to be.
- Köy artık eskisinden çok farklı.
- It is a long way to the village.
- Bu köye giden uzun bir yoldur.
- It seemed that no one was in the village.
- Köyde kimse yok gibi görünüyordu.
- He's the only survivor in the village.
- O, köyde hayatta kalan tek kişi.
- The flood did the village extensive damage.
- Sel köye büyük zarar verdi.
- Tom is from the same village that I'm from.
- Tom benimle aynı köyden.
- His village is just across the border.
- Onun köyü sınırın hemen ötesinde.
- There was a cafe in the village, with tables outside.
- Köyde masaları dışarıda olan bir kafe vardı.
- She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- The Huns pillaged the village and burned it to the ground.
- Hunlar köyü yağmaladılar ve onu yakıp kül ettiler.
- His village is just over the border.
- Onun köyü sınırın hemen ötesinde.
- The people of this village live in harmony with nature.
- Bu köyün insanları doğayla uyum içinde yaşıyor.
- She lives in the village.
- O, köyde yaşıyor.
- The flood did the village extensive damage.
- Sel köye büyük hasar verdi.
- Have you ever been to that village?
- Hiç o köyde bulundun mu?
- Almost everyone in our village is related to one another.
- Köyümüzde neredeyse herkes birbiriyle akraba.
- The village is beyond those trees.
- Köy şu ağaçların arkasında.
- The population of the village dropped by a third.
- Köyün nüfusu üçte bir oranında azaldı.
- Marika wanted me to live with her in her parents' village, but it was very cold out there.
- Marika ailesinin köyünde onunla birlikte yaşamamı istedi ama orası çok soğuktu.
- No, the houses in my village aren't tall, but the gardens are big.
- Hayır, köyümdeki evler uzun değil ama bahçeler büyük.
- I come from a village.
- Köyden geliyorum.
- The village was destroyed by the dragon.
- Köy, ejderha tarafından yok edildi.
- He is from our village.
- O bizim köyden.
- The hospital was far away from his village.
- Hastane köyünden çok uzaktaydı.
- Once upon a time an old man and his wife lived together in a little village.
- Bir zamanlar yaşlı bir adam ve karısı küçük bir köyde birlikte yaşarlarmış.
- One day those people arrived in his village.
- Bir gün o insanlar onun köyüne geldi.
- Most of the peasants living in this godforsaken village are illiterate.
- Bu Tanrı'nın unuttuğu köyde yaşayan köylülerin çoğu okuma yazma bilmiyor.
- The majority of the peasants living in this godforsaken village cannot read nor write.
- Bu Allah'ın belası köyde yaşayan köylülerin çoğu okuma yazma bilmiyor.
- There were no people in the village.
- Köyde hiç insan yoktu.
- This is the village where my father was born.
- Burası babamın doğduğu köy.
- Tom lives in a quiet little village.
- Tom sakin küçük bir köyde yaşıyor.
- You may be able to pass unnoticed in a city, but in a village that's not possible.
- Bir şehirde fark edilmeden geçebilirsiniz ama bir köyde bu mümkün değil.
- I arrived at the village before dark.
- Hava kararmadan önce köye vardım.
- The village is on the side of the hill.
- Köy tepenin yamacında.
- He is unquestionably the oldest man in the village.
- O tartışmasız köydeki en yaşlı adam.
- My house is in a village.
- Evim bir köydedir.
- Once upon a time an old man and his wife lived together in a little village.
- Bir zamanlar yaşlı bir adam ve karısı küçük bir köyde birlikte yaşarmış.
- The village is located high up in the mountains.
- Köy dağlarda yüksekte bulunmaktadır.
- The people of the village built a wooden bridge across the river.
- Köy halkı, nehir üzerinde ahşap bir köprü yaptılar.
- It's a village of two hundred inhabitants.
- Bu, iki yüz sakini olan bir köy.
- This river runs through my village.
- Bu nehir benim köyümden geçer.
- They lived in a village close to a forest.
- Onlar ormana yakın bir köyde yaşıyorlardı.
- He got lost on his way to the village.
- Köye giderken kayboldu.
- The majority of the peasants living in this godforsaken village cannot read nor write.
- Tanrı'nın unuttuğu bu köyde yaşayan köylülerin çoğunluğu okuma yazma bilmiyor.
- They supplied the village with water.
- Köye su sağladılar.
- What's the difference between a village and a town?
- Bir köy ve bir kasaba arasındaki fark nedir?
- There is no bus service to the village.
- Köye otobüs servisi yok.
- I'm going to the village tomorrow.
- Yarın köye gidiyorum.
- We grew up in the same village in Kabylie.
- Kabylie'de aynı köyde büyüdük.
- Every Ramadan, Yitzhak goes to visit his friend Sami in a small West Bank village.
- İzak her ramazan Batı Şeria'daki küçük bir köye Sami'yi ziyaret etmeye gidiyor.
- I found peace in this little village.
- Bu küçük köyde huzur buldum.
- He returned to his native village.
- Doğduğu köye geri döndü.
- Nothing ever happens in that old village.
- O eski köyde hiçbir şey olmaz.
- My house is in a village.
- Evim bir köyde.
- There is a cow in the village.
- Köyde bir inek var.
- He's the only survivor in the village.
- Köyde hayatta kalan tek kişi o.
- The good news spread through the village quickly.
- İyi haber, köyün içinde hızla yayıldı.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasındadır.
- Everyone in the village called her Little Green Riding Hood.
- Köydeki herkes ona Yeşil Başlıklı Kız derdi.
- The man is well-known all over the village.
- Adam, köyün her yerinde tanınıyor.
- Is there a haunted house in this village?
- Bu köyde perili bir ev var mı?
- It seemed that no one was in the village.
- Görünüşe göre köyde kimse yoktu.
- I like your village.
- Senin köyünü seviyorum.
- The flood overwhelmed the village.
- Sel, köyü sular altında bıraktı.
- All the old men in our village have long beards.
- Köyümüzdeki tüm yaşlı erkeklerin uzun sakalları var.
- There's narrow road to the village.
- Köye giden dar bir yol var.
- In the center of the village there is a flag.
- Köyün merkezinde bir bayrak var.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
- Yazın bir Anadolu köyünde söğüt gölgesinde uyumak ne kadar dinlendirici.
- Yesterday our village became famous all over the country.
- Dün bizim köyümüz ülke genelinde ünlü oldu.
- I camped near the ruins of an abandoned village.
- Ben terk edilmiş bir köyün kalıntıları yanında kamp kurdum.
- In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
- Köyümde, bir derenin üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü var.
- I dreamed of my native village.
- Rüyamda doğduğum köyü gördüm.
- I like your village.
- Köyünüzü sevdim.
- The people of this village live in harmony with nature.
- Bu köyün insanları doğayla uyum içinde yaşarlar.
- I wanted to return to your village.
- Köyünüze dönmek istedim.
- In another time, there were poor farmers in that village.
- Bir zamanlar, o köyde fakir çiftçiler vardı.
- Our village is Catholic, but the neighbouring village is Evangelist.
- Köyümüz Katoliktir, ancak komşu köy Evangelisttir.
- The village was destroyed by the dragon.
- Köy ejderha tarafından yok edildi.
- I wanted to go back to your village.
- Köyüne geri gitmek istedim.
- It was less than one kilometer to the village post office.
- Köy postanesi bir kilometreden daha az mesafedeydi.
- They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
- Köye varana kadar yol boyunca birlikte yürüdüler, ama sonra yolları ayrıldı.
- The village is beyond those trees.
- Köy o ağaçların ötesinde.
- This is the village where he was born.
- Burası onun doğduğu köy.
- This is the village where I spent my childhood.
- Burası çocukluğumun geçtiği köy.
- The volcanic eruption threatened the village.
- Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- There are many old men in this village.
- Bu köyde çok yaşlı adam var.
- I live in a city, but my parents lived in a village.
- Ben bir şehirde yaşıyorum, ancak ailem bir köyde yaşıyordu.
- He lives in a house far from the village.
- Köyden uzak bir evde yaşıyor.
- What's the difference between a village and a town?
- Bir köy ile bir kasaba arasındaki fark nedir?
- Our school is in this village.
- Okulumuz bu köyde.
- He returned to his native village, where he spent the last few years of his life.
- O, doğduğu köye geri döndü, orada ömrünün son birkaç yılını geçirdi.
- The village is on the side of the hill.
- Köy, tepenin kenarındadır.
- The house is in the village.
- Ev köydedir.
- I visited the village where he was born.
- Doğduğu köyü ziyaret ettim.
- Fifty families live in this tiny village.
- Bu küçük köyde elli aile yaşamaktadır.
- The village is connected to our city by a bridge.
- Köy bir köprü ile şehrimize bağlanıyor.
- There is a village between the river and the hill.
- Nehir ile tepe arasında bir köy var.
- The whole village was consumed by the fire.
- Köyün tamamı yanarak kül oldu.
- There were no people in the village.
- Köyde hiç kimse yoktu.
- The elders decided to expel him from the village.
- Yaşlılar onu köyden kovmaya karar verdiler.
- The village was isolated by the flood.
- Sel yüzünden köy yolları kapandı.
- We went down to the valley where the village is.
- Köyün olduğu vadiye gittik.
- There is a lake on the east of the village.
- Köyün doğusunda bir göl var.
- It is a long way to the village.
- Köye giden yol çok uzun.
- The river flows in front of our village.
- Nehir köyümüzün önünden akıyor.
- That is common knowledge in every village.
- Bu her köyde bilinen bir şeydir.
- This is the village where I spent my childhood.
- Bu, çocukluğumu geçirdiğim köydür.
- Don't ask the way to a village you don't want to go to.
- Gitmek istemediğin bir köyün yolunu sorma.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasında.
- Nothing ever happens in that old village.
- O eski köyde asla hiçbir şey olmaz.
- I arrived at the village before dark.
- Hava kararmadan köye vardım.
- Tom lives in a house on the edge of the village.
- Tom köyün kenarındaki bir evde yaşıyor.
- Our city used to be a village.
- Şehrimiz eskiden bir köydü.
- He worked as hard as any man in the village.
- Köydeki herkes kadar çok çalıştı.
- I've never heard this word in my village.
- Köyümde bu kelimeyi hiç duymadım.
- The village has no electricity.
- Köyün elektriği yok.
- Tom's mother lives in this village.
- Tom'un annesi bu köyde yaşıyor.
- My dream is to live peacefully in a village.
- Hayalim bir köyde huzur içinde yaşamak.
- He was known to everybody in the village.
- Köydeki herkes tarafından tanınırdı.
- The road to the village is very rough.
- Köye giden yol çok bozuk.
- The rebels did not only take hostages, but also set the entire village on fire.
- İsyancılar sadece rehine almakla kalmadı, aynı zamanda tüm köyü ateşe verdi.
- Tom believed that the people in that small village were cannibals.
- Tom o küçük köydeki insanların yamyam olduğuna inanıyordu.
- The elders decided to expel him from the village.
- İhtiyar heyeti onu köyden kovmaya karar verdi.
- Next to China, Switzerland is an abandoned village.
- Çin'in yanında, İsviçre terk edilmiş bir köydür.
- The soldiers stopped at every farm and village.
- Askerler her çiftlikte ve köyde durdu.
- I'm sure that she has arrived at the village by now.
- Şimdiye kadar onun köye vardığından eminim.
- This bus will take you to the village.
- Bu otobüs sizi köye götürecek.
- There's a spring in the center of the village.
- Köyün merkezinde bir kaynak var.
- One day those people arrived in his village.
- Bir gün bu insanlar onun köyüne geldi.
- He was born in a village near Teheran.
- Tahran yakınlarında bir köyde doğdu.
- Keep going straight through the village.
- Köyün içinden düz gitmeye devam et.
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
- The town where I live is very quiet and resembles a village.
- Yaşadığım kasaba çok sessiz ve bir köyü andırıyor.
- Many scientists live in this small village.
- Bu küçük köyde birçok bilim insanı yaşıyor.
- You can reach the village by bus.
- Otobüsle köye ulaşabilirsin.
- There were once poor farmers in that village.
- Bir zamanlar o köyde fakir çiftçiler vardı.
- The village was isolated by the heavy storm.
- Köy, şiddetli fırtına tarafından dolayı izole oldu.
- What's the difference between a village and a city?
- Bir köy ile şehir arasındaki fark nedir?
- The people in the village fell ill one after another.
- Köydeki insanlar birbiri ardına hastalandı.
- Tom doesn't know the difference between a city and a village.
- Tom bir şehir ve bir köy arasındaki farkı bilmiyor.
- At last, we arrived at the village.
- Sonunda, köye vardık.
- You'll soon get used to life in the village.
- Yakında köydeki hayata alışacaksınız.
- My dream is to live peacefully in the village.
- Hayalim köyde huzur içinde yaşamaktır.
- He lives in a house far from the village.
- Köyden uzakta bir evde yaşıyor.
- I reached the village before dark.
- Hava kararmadan önce köye ulaştım.
- It's a quaint old village.
- Bu antika bir eski köy.
- To my surprise, there were no people in the village.
- Şaşırtıcı bir şekilde köyde hiç kimse yoktu.
- There is a village about three kilometers up the river from here.
- Buradan yaklaşık nehrin üç kilometre yukarısında bir köy var.
- She is living in some village in India.
- Hindistan'da bir köyde yaşıyor.
- Are there many cowsheds in this village?
- Bu köyde çok ahır var mı?
- Tom doesn't know the difference between a city and a village.
- Tom şehirle köy arasındaki farkı bilmiyor.
- That's the village I was born in.
- Bu benim doğduğum köy.
- We arrived at a Tuareg village.
- Bir Tuareg köyüne vardık.
- The people in the village fell ill one after another.
- Köydeki insanlar birbiri ardına hastalandılar.
- Many scientists live in this small village.
- Birçok bilim adamı bu küçük köyde yaşıyor.
- The bus stopped in every village.
- Otobüs her köyde durdu.
- Tango lives with a small boy in a little village.
- Tango küçük bir köyde küçük bir erkek çocuğuyla yaşar.
- I returned to my native village after two years' absence.
- İki yıl aradan sonra doğduğum köye döndüm.
- It's only two miles to the village.
- Köye sadece iki mil var.
- The village is now very different from what it was ten years ago.
- Köy şimdi on yıl öncesinden çok farklı.
- Most people in the village objected to the plan.
- Köydeki çoğu insan plana itiraz etti.
- There is no factory in this village.
- Bu köyde hiç fabrika yok.
- A pretty girl lived in that village.
- O köyde güzel bir kız yaşıyordu.
- My wife goes to the village market to buy foods every day.
- Karım her gün yiyecek almak için köy pazarına gider.
- He is unquestionably the oldest man in the village.
- O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.
- He grew up in a little village.
- Küçük bir köyde büyüdü.
- There remained no more than 20 people in the village.
- Köyde en fazla 20 kişi kaldı.
- They supplied the village with water.
- Köye su temin ettiler.
- The flood did a lot of damage to the village.
- Sel, köye çok zarar verdi.
- Tom ran back to the village.
- Tom köye geri koştu.
- The village needs your help.
- Köyün yardımınıza ihtiyacı var.
- We arrived at a Tuareg village.
- Bir Tuareg köyüne geldik.
- This is the village where he was born.
- Bu, onun doğduğu köy.
- The village had more than a thousand residents.
- Köyün binden daha fazla oturanı vardı.
- The land became a village.
- Arazi bir köy oldu.
- Everyone in the village plans to be at the picnic.
- Köydeki herkes piknikte olmayı planlıyor.
- My dream is to live peacefully in the village.
- Benim hayalim köyde huzur içinde yaşamak.
- I camped near the ruins of an abandoned village.
- Terk edilmiş bir köyün kalıntılarının yanında kamp kurdum.
- If you take this bus, you will get to the village.
- Bu otobüse binerseniz, köye varırsınız.
- The town is nearly fifteen kilometres from the village.
- Kasaba köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıktadır.
- In another time, there were poor farmers in that village.
- Başka bir zamanda, o köyde fakir çiftçiler vardı.
- Tom believed that the people in that small village were cannibals.
- Tom o küçük köydeki insanların yamyam olduklarına inanıyor.
- They live in a little village in England.
- İngiltere'de küçük bir köyde yaşıyorlar.
- Fifty families live in this tiny village.
- Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.
- Tom was so old that even the oldest in the village knew him only as an old man.
- Tom o kadar yaşlıydı ki, köyün en yaşlıları bile onu sadece yaşlı bir adam olarak tanıyordu.
- What village is this?
- Burası hangi köy?
- Everybody in the village knew him.
- Köydeki herkes onu tanıyordu.
- An escape for the thief, a blow for the village.
- Hırsız için bir kaçış, köy için bir darbe.
- You may be able to pass unnoticed in a city, but in a village that's not possible.
- Bir kentte fark edilmeden geçebilirsin, ancak bir köyde bu mümkün değil.
- Most of the peasants living in this godforsaken village are illiterate.
- Tanrı'nın unuttuğu bu köyde yaşayan köylülerin çoğu okuma yazma bilmiyor.
- We surrounded the village.
- Köyü kuşattık.
- Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
- What's the difference between a village and a city?
- Bir köyle bir şehir arasındaki fark nedir?
- Tom lives in a quiet little village.
- Tom küçük, sessiz bir köyde yaşıyor.
- I visited the village he was born in.
- Doğduğu köyü ziyaret ettim.
- The village needs your help.
- Köyün sizin yardımınıza ihtiyacı var.
- The town is nearly fifteen kilometres from the village.
- Kasaba, köyden yaklaşık on beş kilometre uzaklıkta.
- The village does not have a post office.
- Köyün bir postanesi yok.
- The news caused alarm throughout the village.
- Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu.
- There are two cows in the village.
- Köyde iki inek var.
- The village I live in is very small.
- Yaşadığım köy çok küçük.
- People in the village still talked about the horrible way Tom had died.
- Köydeki insanlar hâlâ Tom'un korkunç ölüm şeklini konuşuyordu.
- Are there many cowsheds in this village?
- Bu köyde birçok ahır var mı?
- You'll soon get used to life in the village.
- Yakında köydeki hayata alışacaksın.
- I'm sure she has got to the village by this time.
- Eminim bu zamana kadar köye varmıştır.
- Have you ever been to that village?
- O köye hiç gittin mi?
- Lida lived for many years in a small Native American village in eastern Nicaragua.
- Lida uzun yıllar Nikaragua'nın doğusundaki küçük bir Kızılderili köyünde yaşadı.
- How many cows are there in the village?
- Köyde kaç inek var?
- Everybody in the village looks up to him.
- Köydeki herkes ona hayranlık besler.
- We will have reached the village by midnight.
- Gece yarısı köye varmış olacağız.
- Once upon a time, there was an old man in this village.
- Bir zamanlar, bu köyde yaşlı bir adam varmış.
- There was a village near the sea.
- Denize yakın bir köy vardı.
- He had to leave the village.
- O, köyü terk etmek zorunda kaldı.
- It was less than one kilometer to the village post office.
- Köy postanesine bir kilometreden daha az bir mesafe vardı.
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktoru köyde herkes bilir.
Show More (393)
|