allow to - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

allow to

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "allow to" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
allow to v. izin vermek

Bedeutungen, die der Begriff "allow to" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 39 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
not to allow v. meydan vermemek
allow to be v. izin vermek
allow to succeed v. rast getirmek
allow to enter v. içeri almak
not to allow anybody to speak ill of someone v. toz kondurmamak
allow to succeed v. rast getirmek (Allah)
allow (something to happen) v. meydan vermek
allow to act without restraints v. engel olmamak
allow to move freely v. engel olmamak
not to allow enough time for v. yeterince zaman ayıramamak
allow something to happen v. meydan vermek
not allow something to happen v. meydan vermemek
allow someone to pass v. geçmesine izin vermek
not allow to enter the country v. ülkeye giriş izni vermemek
allow somebody to do something v. birinin bir şey yapmasına izin vermek
Idioms
allow nature to take its course v. doğal akışına bırakmak
allow full rein to somebody/something v. birini/bir şeyi kısıtlamamak
allow full rein to somebody/something v. birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
allow full rein to somebody/something v. birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
allow free rein to somebody/something v. birini/bir şeyi kısıtlamamak
allow free rein to somebody/something v. birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
allow free rein to somebody/something v. birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
give/allow free/full rein to somebody/something v. birine/bir şeye açık çek vermek
give/allow free/full rein to somebody/something v. birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
give/allow free/full rein to somebody/something v. birine/bir şeye tam yetki vermek
give/allow free/full rein to somebody/something v. birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
give/allow free/full rein to somebody/something v. birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak
Speaking
allow me to explain expr. açıklamama izin verin
I can't allow him to do that expr. bunu yapmasına izin veremem
we cannot allow the matter to rest here expr. bu meseleyi burada bırakamayız
don't allow yourself to be provoked expr. tahriklere kapılma
don't allow yourself to be provoked expr. tahriklere kapılmayın
not allow its citizens to carry handguns expr. vatandaşlarının silah taşımasına izin vermemek
allow me to doubt that expr. bundan şüphe etmeme izin ver
Computer
allow redirectallow users to n. kullanıcılara verilecek izin
allow users to n. kullanıcılara verilecek izin
Football
allow the first aiders to enter the field of play v. sağlık görevlilerini oyun alanına çağırmak
allow the first aiders to enter the field of play v. sağlık görevlilerini oyun alanına davet etmek
allow play to continue v. pozisyonu avantaja bırakmak