en güzel - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

en güzel



Bedeutungen von dem Begriff "en güzel" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
en güzel finest adj.
Modern Slang
en güzel adorableist adj.
en güzel adorablest adj.

Bedeutungen, die der Begriff "en güzel" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 95 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) prime n.
en güzel parça tidbit n.
yılın en güzel mevsimi the best part of the year n.
hayatın en güzel devresi prime of life n.
hayatın en dinç ve güzel devresi the prime of life n.
en güzel zaman prime n.
en güzel dönem pink n.
en güzel parça titbit n.
(bir şeyin) en güzel şeyi crowning glory n.
danstaki en güzel ve popüler kadın the belle of the ball n.
partideki en güzel ve popüler kadın the belle of the ball n.
en güzel kıyafetler braw n.
en güzel halinde olmak be in the pink v.
en güzel kıyafetlerini giymek wear one's best clothes v.
hayatının en iyi/güzel/muhteşem vs. gösterisini yapmak put on a performance of a lifetime v.
en güzel kıyafetlerini giymek gussy (up) v.
daha/en seçkin/kaliteli/güzel/hoş choicer, choicest adj.
en güzel ayrımla to a hair adv.
Phrases
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı the best part of (something) n.
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı best part of something n.
annem dünyadaki en güzel kadınıdır my mother is the most beautiful woman in the world expr.
annem dünyanın en güzel kadınıdır my mother is the most beautiful woman in the world expr.
ayna ayna söyle bana kim en güzel bu dünyada mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
-in en güzel/iyi örneği a … and a half expr.
Proverb
açlık bu dünyanın en güzel salçasıdır hunger is the best sauce
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar best things come in small packages
en güzel şeyler küçük paketlerden çıkar good things come in small packages
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar best things come in small packages
en güzel/değerli şeyler küçük paketlerden çıkar good things come in small packages
Colloquial
hayatın en güzel devresi prime of life n.
hayatın en güzel dönemi prime of life n.
yaşamın en güzel devresi prime of life n.
sahip olunan en güzel kıyafetler dress-ups n.
en güzel kıyafetlerini giymek get gussied up v.
en güzel kıyafetlerini giymek get all gussied up v.
en güzel (zamanlar/haller) high old adj.
en güzel/şık elbiselerini giymiş gussied adj.
(birilerinin/bir şeylerin) en iyi/güzel örneği a (certain type of person or thing) among (others) expr.
en güzel/iyi kısmı/tarafı best part of expr.
hayatımın en güzel dönemini geçiriyorum having the time of my life expr.
hayatımın en güzel zamanlarını/anlarını yaşıyorum having the time of my life expr.
Idioms
en güzel giysisi (one's) sunday finest n.
bir topluluğun en güzel kadını the belle of the ball n.
bir topluluğun en güzel kadını belle of the ball n.
birinin bayramlığı/en güzel elbiseleri one's best bib and tucker n.
en eğlenceli/keyifli/güzel kısım high point n.
partinin en güzel kadını the belle of the ball n.
balonun en güzel kadını the belle of the ball n.
(birinin) en güzel giysileri (one's) best bib and tucker n.
(birinin) en güzel/şık giysileri (one's) sunday best n.
(birinin) en güzel/şık kıyafetleri (one's) sunday best n.
en güzel/şık giysiler sunday best n.
en güzel/şık kıyafetler sunday best n.
(birinin) en güzel/şık giysileri (one's) sunday-go-to-meeting clothes n.
(birinin) en güzel/şık kıyafetleri (one's) sunday-go-to-meeting clothes n.
ortamdaki en güzel/popüler kadın the belle of the ball n.
mevcuttaki en güzel/popüler kadın the belle of the ball n.
birinin en güzel kıyafetleri one's best bib and tucker n.
hayatın en canlı/güzel evresi the flower of youth n.
hayatın en güzel zamanları the flower of youth n.
(bir şeyin) en eğlenceli/keyifli/güzel kısmı high point (of something) n.
en güzel kıyafetler roast-meat clothes [obsolete] n.
bayramlığı/en güzel elbiseleri your best bib and tucker [old-fashioned] n.
en güzel kıyafetleri your best bib and tucker [old-fashioned] n.
en güzel/şık giysileri your sunday best n.
en güzel/şık kıyafetleri your sunday best n.
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek show to advantage v.
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek show to good v.
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek show one's advantage v.
özel bir olay için en güzel kıyafetlerini giymek get dressed up v.
en güzel zamanların yarıda kalmasına neden olmak cut (one) down in (one's) prime v.
birinin en güzel zamanlarını birden sonlandırmak cut someone off in their prime v.
birinin en güzel zamanlarını birden sonlandırmak cut someone down in their prime v.
en güzel kıyafetlerini giymek be in (one's) sunday best v.
olabileceği en güzel/çekici şekilde görünmek make the most of oneself v.
en güzel giysilerini giymiş in (one's) glad rags adj.
en güzel kıyafetlerini giymiş (all) dressed up adj.
en güzel şekilde to (good) advantage adv.
en güzel şekilde to (better) advantage adv.
en güzel elbiseleriyle in one's sunday best expr.
en güzel elbiselerini giyerek in one's sunday best expr.
en güzel elbiselerle in sunday best expr.
en güzel elbiseleri giyerek in sunday best expr.
Speaking
hayatımın en güzel gecesi the best night of my life n.
başıma gelen en güzel şey the best thing that ever happened to me expr.
dünyanın en güzel kadını sensin you are the most beautiful woman in the world expr.
dünyanın en güzel kadınıydı she was the most beautiful woman in the world expr.
hayatımın en güzel dönemini geçiriyorum I'm having the time of my life expr.
hayatımın en güzel zamanlarını/ anlarını geçiriyorum/yaşıyorum I'm having the time of my life expr.
hayatımın en güzel üç yılı the best three years of my life expr.
izlediğim en güzel filmdi it was the best movie I had ever watched expr.
yolculuğun en güzel kısmı gidilen yere varmak değil yolculuğu yapmaktır the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr.
Slang
en güzel/şık elbiselerini giymiş gussied up adj.
Modern Slang
gelmiş geçmiş en güzel/sevimli/tatlı adorableist adj.
gelmiş geçmiş en güzel/sevimli/tatlı adorablest adj.