Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | gaze at v. | dik dik bakmak | ||
A policeman was gazing at a suspicious pedestrian. Bir polis, şüpheli bir yayaya dik dik bakıyordu. More Sentences |
||||
General | gaze at v. | gözünü dikmek | ||
The girl was gazing at the doll. Kız, oyuncak bebeğe gözünü dikmişti. More Sentences |
||||
General | gaze at v. | seyretmek | ||
We gazed at the beautiful scenery. Güzel manzarayı seyre daldık. More Sentences |
||||
General | gaze at v. | bakakalmak | ||
General | gaze at v. | gözünü dikip bakmak | ||
General | gaze at v. | gözü dalmak | ||
General | gaze at v. | bir şeye dalıp gitmek | ||
General | gaze at v. | dalgın dalgın bir yere bakmak | ||
General | gaze at v. | dalgın dalgın bir şeye bakmak |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Phrasals | gaze at (someone or something) v. | (birine/bir şeye) bakmak | ||
He gazed at me. O bana baktı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | gaze at (him/her) with pure adoration v. | içine düşmek | ||
General | gaze at someone in astonishment v. | şaşkınlıkla bakmak | ||
General | gaze at someone in astonishment v. | hayretle bakmak | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | gaze around at (someone or something) v. | (birine/bir şeye) bakınmak | ||
Phrasals | gaze around at (someone or something) v. | (birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek | ||
Phrasals | gaze at (someone or something) v. | (birine/bir şeye) bakınmak | ||
Phrasals | gaze at (someone or something) v. | (birileri/bir şeyler) arasında göz gezdirmek | ||
Idioms | ||||
Idioms | gaze at one's navel v. | sadece kendisini ve kendi sorunlarını düşünmek | ||
History | ||||
History | at gaze adv. | (arma figürü) yüzü karşıya bakarak |