|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
mezunlar gecesine giderken yap(tır)ılan şık saç biçimi |
homecoming hairstyle n.
|
|
2 |
General |
hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi |
dead on arrival n.
|
|
3 |
General |
atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi |
two-track n.
|
|
4 |
General |
atın yana doğru giderken bir merkezin etrafında döndüğü bir yürüyüş şekli |
volt n.
|
|
5 |
General |
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği daire |
volt n.
|
|
6 |
General |
yana doğru giderken bir merkezin etrafında dönen atın çizdiği dairenin bulunduğu zemin |
volt n.
|
|
7 |
General |
giderken ayaklarını yerden yükseğe kaldırmak üzere eğitilmiş at |
high-stepper n.
|
|
8 |
General |
rüzgarın önünde giderken kullanılan üçgen şeklinde büyük yelken |
chute n.
|
|
9 |
General |
işe giderken alınan mesafe |
commute n.
|
|
10 |
General |
bir yana yatmak (hızla giderken) |
careen v.
|
|
11 |
General |
iyi giderken bırakmak |
quit while one is ahead v.
|
|
12 |
General |
(bir başka ülkeye giderken) bavulda taşınmak |
go in suitcase v.
|
|
13 |
General |
(at) ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmek |
two-track v.
|
|
14 |
General |
(at) özellikle hızlı giderken toynağın üst kısmındaki kalınlaşmış damarlı bölgeyi kesmek |
scalp v.
|
|
15 |
General |
hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden |
dead in the field adj.
|
|
16 |
General |
arabada giderken midesi bulanan |
car-sick adj.
|
|
|
17 |
General |
yolu üzerinde giderken |
enroute adv.
|
|
18 |
General |
giderken ilerlemekte |
on the way adv.
|
|
19 |
General |
giderken ilerlemekte |
agate adv.
|
|
20 |
General |
ile giderken |
in the way with expr.
|
|
Phrasals |
|
21 |
Phrasals |
amerikan futbolunda diğer hücum oyuncuları ileri giderken bir hücum oyuncusunun geri gitmesi |
fade back v.
|
|
22 |
Phrasals |
arka arka giderken (birine veya bir şeye) çarpmak |
back into (someone or something) v.
|
|
23 |
Phrasals |
geriye doğru giderken (birine veya bir şeye) vurmak |
back into (someone or something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
arka arka giderken (birini veya bir şeyi) ezmek |
back over (someone or something) v.
|
|
25 |
Phrasals |
geriye doğru giderken (birinin veya bir şeyin) üstüne çıkmak |
back over (someone or something) v.
|
|
26 |
Phrasals |
geri geri giderken (birinin veya bir şeyin) üstünden geçmek |
back over (someone or something) v.
|
|
27 |
Phrasals |
insanlar giderken geride kalıp beklemek |
stay after (someone or something) v.
|
|
28 |
Phrasals |
birini/bir şeyi giderken yanına almak |
take someone or something with one v.
|
|
29 |
Phrasals |
hızla giderken (birine/bir şeye) çarpmak |
tumble into (someone or something) v.
|
|
30 |
Phrasals |
geri geri giderken bir şeyi ezmek |
back onto someone or something v.
|
|
31 |
Phrasals |
geri geri giderken bir şeyin üstüne çıkmak |
back onto (something) v.
|
|
32 |
Phrasals |
hızla giderken (bir şeye) çarpmak |
tumble into v.
|
|
Phrases |
|
33 |
Phrases |
dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma |
let (the) perfect be the enemy of (the) good v.
|
|
34 |
Phrases |
sen giderken biz geri dönüyorduk |
have been around the block a few times expr.
|
|
35 |
Phrases |
dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma |
don't let perfect be the enemy of good expr.
|
|
36 |
Phrases |
sen giderken ben geliyordum/dönüyordum |
been there, done that (btdt) expr.
|
|
|
37 |
Phrases |
sen giderken ben geliyordum/dönüyordum |
been there, done that (got the t-shirt) (btdtgts) expr.
|
|
38 |
Phrases |
eve giderken |
on the way home expr.
|
|
39 |
Phrases |
işe giderken |
on the way to job expr.
|
|
40 |
Phrases |
okula giderken |
on the way to school expr.
|
|
Proverb |
|
41 |
Proverb |
dimyata pirince giderken eldeki buğdaydan olmak |
out of the frying pan and into the fire
|
|
42 |
Proverb |
sen giderken ben dönüyordum |
a nod is as good as a wink to a blind man
|
|
Colloquial |
|
43 |
Colloquial |
araba giderken ani bir fren yaparak arabayı/içindekileri ileri doğru sarsma |
bunny hop n.
|
|
44 |
Colloquial |
araba giderken ani bir fren yaparak arabayı/içindekileri ileri doğru sarsmak |
bunny hop v.
|
|
45 |
Colloquial |
sen giderken ben geliyordum/dönüyordum |
(I've) been there(, done that) expr.
|
|
Idioms |
|
46 |
Idioms |
yokuş aşağı giderken vitesi boşa alma |
mexican overdrive n.
|
|
47 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
bring sand to the beach v.
|
|
48 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
bring owls to athens v.
|
|
49 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
take owls to athens v.
|
|
50 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
carry owls to athens v.
|
|
51 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
bring sand to the beach v.
|
|
52 |
Idioms |
dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmak |
go farther and fare worse v.
|
|
53 |
Idioms |
dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak |
bite (one's) nose off to spite (one's) face v.
|
|
54 |
Idioms |
siz/sen/o giderken ben geliyordum |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
|
|
55 |
Idioms |
siz/sen/o giderken biz geliyorduk |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
|
|
56 |
Idioms |
bir şeyi yolda giderken yapmak |
do something on the way v.
|
|
57 |
Idioms |
bir şey yolunda giderken bir şey yapmak |
do something on the way v.
|
|
58 |
Idioms |
bir şeyi yolda giderken yapmak |
do something along the way v.
|
|
59 |
Idioms |
bir şey yolunda giderken bir şey yapmak |
do something along the way v.
|
|
60 |
Idioms |
giderken (birini) öpmek |
kiss (someone) goodbye v.
|
|
61 |
Idioms |
giderken (birini) öpmek |
kiss goodbye to (someone) v.
|
|
62 |
Idioms |
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek |
send owls to athens v.
|
|
63 |
Idioms |
giderken yanına almak |
take with one v.
|
|
64 |
Idioms |
giderken (birine) el sallamak |
wave goodbye to (someone) v.
|
|
65 |
Idioms |
biri giderken dönüyor olan |
more than someone has had hot dinners [uk] adj.
|
|
66 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum |
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
|
67 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum |
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
|
68 |
Idioms |
siz/sen/o giderken ben/biz geliyordum/geliyorduk |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners expr.
|
|
69 |
Idioms |
siz/sen giderken ben dönüyordum |
it's not (one's) first rodeo expr.
|
|
70 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum/geliyordum |
btdtbtts (been there, done that, got the t-shirt) expr.
|
|
71 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum/geliyordum |
btdtgts (been there, done that, got the t-shirt) expr.
|
|
72 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum/geliyordum |
btdtgtts (been there, done that, got the t-shirt) expr.
|
|
73 |
Idioms |
sen giderken ben dönüyordum |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
|
74 |
Idioms |
biri giderken dönüyor olan |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
75 |
Idioms |
ava giderken avlanmış |
the biter bit [dated] expr.
|
|
Speaking |
|
76 |
Speaking |
giderken onu yanımda götüreceğim |
I'm taking it with me when I leave expr.
|
|
|
77 |
Speaking |
eve giderken |
on the way home expr.
|
|
78 |
Speaking |
her şey çok iyi giderken bile |
even in the best of times expr.
|
|
79 |
Speaking |
sen giderken ben dönüyordum |
I wasn't born yesterday expr.
|
|
Trade/Economic |
|
80 |
Trade/Economic |
taşıt aracının bir ülkeden diğerine giderken üçüncü bir ülkenin sınırları arasından geçmesi |
international transit n.
|
|
Technical |
|
81 |
Technical |
yolda giderken |
en route adv.
|
|
Automotive |
|
82 |
Automotive |
yarış aracına yüksek hızda giderken yerde kalması amacıyla takılan düz bir parça |
wing n.
|
|
Marine |
|
83 |
Marine |
ani silkinti (gemi denizde giderken) |
lurch n.
|
|
84 |
Marine |
rotada orsa giderken dümeni az hareket ettirmek |
eat to windward v.
|
|
85 |
Marine |
alabildiğine orsa giderken düz bir çizgi üzerinde hareket etmek |
make a good board v.
|
|
86 |
Marine |
orsa giderken baş vurmak |
ease a ship v.
|
|
87 |
Marine |
bumba ile seren veya yelkeni rüzgar yönünde giderken kavanço etmek |
jibe v.
|
|
88 |
Marine |
bumba ile seren veya yelkeni rüzgar yönünde giderken kavanço etmek |
gybe v.
|
|
89 |
Marine |
rüzgar yönünde giderken bumba ile seren veya yelkeni kavanço etmek |
gybe v.
|
|
90 |
Marine |
rüzgar yönünde giderken bumba ile seren veya yelkeni kavanço etmek |
jibe v.
|
|
History |
|
91 |
History |
kızılderililerin savaşa giderken vücutlarına sürdüğü boya |
warpaint n.
|
|
Military |
|
92 |
Military |
(amfibi harekatlarda) hedef bölgeye giderken ve hedef bölgede harekat gerçekleşirken görev gücüne koruma sağlayan tarama grubu |
screening group n.
|
|
Sport |
|
93 |
Sport |
hindistan'da at ile giderken mızrak yardımıyla zeminden çadır kazığının sökülmeye çalışıldığı bir spor |
tent pegging n.
|
|
Basketball |
|
94 |
Basketball |
savunma ribaundunun alınması sonrası fast break'e giderken, yarı sahada veya daha da ilerideki bir oyuncuya pas verilmesi |
outlet pass n.
|
|
Baseball |
|
95 |
Baseball |
solak vurucunun birinci kaleye doğru giderken topa yavaşça vurması |
drag bunt n.
|
|
96 |
Baseball |
kaleye giderken topa hafifçe vurma |
drag bunt n.
|
|
Slang |
|
97 |
Slang |
işten çıkıp eve giderken arabada içilen bir kaç bira |
road dogs n.
|
|
98 |
Slang |
arabayla giderken birisiyle oral ilişki yaşamak |
get/receive road dome from someone v.
|
|
99 |
Slang |
arabayla giderken birisiyle oral ilişki yaşamak |
give someone road dome v.
|
|