| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | historic n. | tarihi | ||
|
The third point concerns the new Member States, in regard to which this is a historic budget. Üçüncü husus, bu bütçenin tarihi bir bütçe olduğu yeni Üye Devletlerle ilgilidir. More Sentences |
||||
| General | historic adj. | tarihsel | ||
|
We don't know exactly what happened in historic times. Tarihsel dönemlerde tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. More Sentences |
||||
| General | historic adj. | geçmişte var olmuş | ||
|
The oil price exceeded historic levels. Petrol fiyatı geçmişte var olmuş seviyelerin üzerine çıktı. More Sentences |
||||
| General | historic adj. | evrimsel | ||
| General | historic adj. | tarihe geçmiş | ||
| General | historic adj. | önemli | ||
| General | historic adj. | tarihe sadık | ||
| General | historic adj. | geçmişte kullanılmış | ||
| General | historic adj. | doğruluğu geçmişteki olaylara veya deneyimlere dayanan | ||
| General | historic adj. | tarihsel açıdan belirleyici | ||
| General | historic adj. | çok önemli | ||
| General | historic adj. | tarihte ünlü olan | ||
| General | historic adj. | geçmişte yaşamış | ||
| Linguistics | ||||
| Linguistics | historic adj. | geçmiş zamana atıfta bulunan | ||
| Linguistics | historic adj. | artsüremli | ||
| Linguistics | historic adj. | diyakronik | ||
| History | ||||
| History | historic adj. | tarihi analiz ile ilgili | ||
| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | historic sites n. | tarihi yerler | ||
|
Do you like visiting museums and historic sites? Müzeleri ve tarihi yerleri gezmeyi sever misiniz? More Sentences |
||||
| General | historic moment n. | tarihi an | ||
|
Let us make good use of this historic moment when we vote tomorrow! Yarın oy kullanırken bu tarihi anı iyi değerlendirelim! More Sentences |
||||
| General | historic districts n. | tarihi bölgeler | ||
|
The historic district of Québec is one of only three UNESCO World Heritage Sites in North America. Québec'in tarihi bölgesi, Kuzey Amerika'daki sadece üç UNESCO Dünya Mirası Alanından biridir. More Sentences |
||||
| General | historic buildings n. | tarihi yapılar | ||
|
The Royal Palace is a famous historic building in Paris. Kraliyet Sarayı Paris'teki ünlü bir tarihi yapıdır. More Sentences |
||||
| General | historic buildings n. | tarihi binalar | ||
|
The National Trust Preservation Fund (NTP) offers two types of grants for the preservation of historic buildings. Ulusal Güven Koruma Fonu (NTP), tarihi binaların korunması için iki tür hibe sunmaktadır. More Sentences |
||||
| General | historic mistake n. | tarihi hata | ||
|
There are historic mistakes in the books. Kitaplarda tarihi hatalar var. More Sentences |
||||
| General | historic process n. | tarihi süreç | ||
|
Thank you to Parliament for today reaffirming that there is a momentum in this historic process. Bu tarihi süreçte bir ivme olduğunu teyit ettiği için bugün Parlamento'ya teşekkür ederim. More Sentences |
||||
| General | a historic victory n. | tarihi bir zafer | ||
|
We are on the threshold of a historic victory. Tarihi bir zaferin eşiğindeyiz. More Sentences |
||||
| General | a historic success n. | tarihi bir başarı | ||
|
But for all its shortcomings, the postwar order was a historic success. Ancak tüm eksikliklerine rağmen savaş sonrası düzen tarihi bir başarıydı. More Sentences |
||||
| General | a historic moment n. | tarihi bir an | ||
|
I would even go so far as to say that it is almost a historic moment for the young people of our countries. Hatta o kadar ileri gideceğim ki, bunun ülkelerimizin gençleri için neredeyse tarihi bir an olduğunu söyleyeceğim. More Sentences |
||||
| General | historic place n. | tarihi yer | ||
|
Museums, churches and other historic places are open to all visitors this weekend. Müzeler, kiliseler ve diğer tarihi yerler bu hafta sonu tüm ziyaretçilere açıktır. More Sentences |
||||
| General | historic period n. | tarihi dönem | ||
| General | historic nucleus n. | eski kent | ||
| General | historic moment n. | dönüm noktası | ||
| General | historic gardens n. | tarihi bahçeler | ||
| General | historic preservation n. | tarihi koruma | ||
| General | historic process n. | tarihsel süreç | ||
| General | a historic success n. | tarihi başarı | ||
| General | a historic victory n. | tarihi zafer | ||
| General | historic fabric n. | tarihi doku | ||
| General | historic need n. | tarihsel ihtiyaç | ||
| General | historic beauty n. | tarihi güzellik | ||
| General | historic places to visit n. | ziyaret edilecek tarihi yerler | ||
| General | historic site n. | tarihi yer | ||
| General | historic monument n. | tarih anıtı | ||
| General | the historic sense n. | geçmiş dönemin ya da devrin birliğini ve önemini anlama ve temsil etme yeteneği | ||
| General | (somebody) be historic v. | tarihe mal olmak | ||
| General | win a historic victory v. | tarihi bir başarıya imza atmak | ||
| General | score a historic victory v. | tarihi bir başarıya imza atmak | ||
| General | win a historic victory v. | tarihi bir zafere imza atmak | ||
| General | score a historic victory v. | tarihi bir zafere imza atmak | ||
| General | historic low adj. | tarihteki en düşük | ||
| General | historic high adj. | tarihteki en yüksek | ||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | historic cost n. | tarihi maliyet | ||
| Politics | ||||
| Politics | united states national register of historic places n. | birleşik devletler tarihi yerler ulusal kayıtları | ||
| Politics | historic places trust [new zealand] n. | tarihi yerler mutemetliği | ||
| Institutes | ||||
| Institutes | centre for research and assessment of the historic environment n. | tarihsel çevre değerlendirme ve araştırma merkezi (taçdam) | ||
| Tourism | ||||
| Tourism | historic fountain n. | tarihi çeşme | ||
| Tourism | historic areas n. | tarihi alanlar | ||
| Tourism | historic museum n. | tarih müzesi | ||
| Tourism | historic sights n. | (gezilecek) tarihi mekanlar | ||
| Linguistics | ||||
| Linguistics | historic present n. | tarihsel şimdiki zaman | ||
| Linguistics | past historic n. | geçen zamanın ifade edilmesi için kullanılan bir fiil kipi | ||
| Religious | ||||
| Religious | historic episcopate n. | tarihi piskoposluk | ||
| Environment | ||||
| Environment | historic preservation n. | tarihi koruma | ||
| Geography | ||||
| Geography | historic building in the commercial district of blackburn n. | oklahoma eyaletinde yerleşim yeri | ||
