in a word - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

in a word

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "in a word" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 18 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
in a word adv. kısaca söyleyecek olursak
in a word adv. kısaca
in a word adv. kısacası
in a word adv. sözün kısası
in a word adv. yani
in a word adv. bir kelimeyle
in a word adv. tek kelimeyle
in a word adv. sözün özü
Phrases
in a word adv. kısaca
in a word adv. özetle
in a word adv. kısacası
in a word adv. özet olarak
in a word adv. az ve öz olarak
in a word adv. birkaç sözcükle/kelimeyle
in a word adv. tek kelimeyle
in a word adv. yani
in a word adv. sözün kısası
in a word expr. hulasa

Bedeutungen, die der Begriff "in a word" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 77 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
not to get a word in edgeways v. ağzını açamamak
put in a word v. sözünü kesmek
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
take a word in the wrong sense v. yanlış anlamak
put in a word v. araya girmek
take a word in the wrong sense v. ters anlamak
be unable to get a word in edgewise v. karşısındakinin fazla konuşmasından dolayı ağzını açamamak
get a word in edgewise v. söylemeye fırsat bulmak
put in a good word (for someone) v. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
not be able get a word in edgewise v. laf ağzında kalmak
not have such a word in one's vocabulary v. lügatında öyle bir kelime olmamak
get a word in edgewise v. zorla da olsa bir kelam etmek
Proverb
a word to the wise in enough anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
there is many a true word spoken in jest her şakada bir gerçek payı vardır
there is many a true word spoken in jest çoğu doğru söz vardır ki şakacıktan söylenmiştir
there is many a true word spoken in jest her şakanın altında bir gerçek yatar
many a true word is spoken in jest her şakada bir doğruluk payı vardır
there's many a true word spoken in jest her şakada bir gerçek payı vardır
many a true word is spoken in jest her şakada bir gerçek payı vardır
there's many a true word spoken in jest her şakada bir doğruluk payı vardır
many a true word is spoken in jest her şakada bir gerçeklik payı vardır
there's many a true word spoken in jest her şakada bir gerçeklik payı vardır
Idioms
a word in (one's) ear n. gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
a word in (one's) ear n. kulağına fısıldanmış söz
a word in (one's) ear n. kulağa fısıldanan söz
a word in someone's ear [uk] n. gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
a word in someone's ear [uk] n. kulağına fısıldanmış söz
a word in someone's ear [uk] n. kulağa fısıldanan söz
not get a word in edgeways v. ağzını açamamak
put a good word in for someone v. arka çıkmak
put in a good word for somebody with someone v. biri hakkında başka birine olumlu referans vermek
put a good word in for someone v. birinin lehine konuşmak
have a word in somebody's ear v. biriyle özel konuşmak
put in a good word for v. birisini destekler nitelikte konuşmak
have a word in somebody's ear v. birisinin kulağına eğilip (gizli) bir şey söylemek
put a good word in for someone v. birine destek olmak
put a good word in for someone v. biri hakkında iyi konuşmak
put a good word in for someone v. birinin iyiliğine konuşmak
get a word in edgewise v. konuşma/söyleme fırsatı bulmak
can't get a word in edgewise v. söylemeye fırsat bulamamak
can't get a word in edgeways v. söylemeye fırsat bulamamak
get a word in edgeways v. söylemeye fırsat bulmak
put in a good word for someone v. (bir iş için) birine kefil olmak
put in a good word for v. (birisi hakkında) iyi konuşmak
able to get a word in edgewise v. arada bir iki laf edebilmek
can't get a word in edgeways v. (özellikle çok konuşan biri yüzünden) konuşmaya fırsat bulamamak
not able to get a word in edgeways v. ağzını açamamak
not able to get a word in edgeways v. fırsat bulup tek kelime edememek
not get a word in edgeways [uk] v. ağzını açamamak
not get a word in edgeways [uk] v. fırsat bulup tek kelime edememek
not get a word in edgewise [us] v. ağzını açamamak
not get a word in edgewise [us] v. fırsat bulup tek kelime edememek
have a word in (one's) ear v. (biriyle) ayaküstü konuşmak
have a word in (one's) ear v. (biriyle) çabucak/hızlıca bir şeyler konuşmak
have a word in (one's) ear v. (biriyle) özel olarak konuşmak
have a word in (one's) ear v. (biriyle/birine) iki çift laf etmek
have a word in (one's) ear v. (birinin) kulağına eğilip (gizli) bir şey söylemek
have a word in someone's ear v. (biriyle) ayaküstü konuşmak
have a word in someone's ear v. (biriyle) çabucak/hızlıca bir şeyler konuşmak
have a word in someone's ear v. (biriyle) özel olarak konuşmak
have a word in someone's ear v. (biriyle/birine) iki çift laf etmek
have a word in someone's ear v. (birinin) kulağına eğilip (gizli) bir şey söylemek
put in a good word (for one) v. (birini) övmek
put in a good word (for one) v. (biri) hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
put in a good word (for one) v. (birini) önermek
put in a good word (for one) v. (birinin) lehine konuşmak
put in a good word (for one) v. (biri) hakkında iyi konuşmak
put in a good word (for one) v. (biri için) kefil olmak
put in a good word for someone/something v. birini/bir şeyi övmek
put in a good word for someone/something v. biri/bir şey hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek
put in a good word for someone/something v. birini/bir şeyi önermek
put in a good word for someone/something v. birinin/bir şeyin lehine konuşmak
put in a good word for someone/something v. biri/bir şey hakkında iyi konuşmak
put in a good word for someone/something v. biri/bir şey için kefil olmak
put in a good word for someone/something v. birini/bir şeyi savunmak
put in a good word for someone/something v. birini/bir şeyi en iyi şekilde sunmak
Speaking
you haven't said a word in a week expr. bir haftadır tek kelime etmedin