iyi biri - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

iyi biri



Bedeutungen von dem Begriff "iyi biri" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Colloquial
iyi biri regular fellow n.
Slang
iyi biri good people n.

Bedeutungen, die der Begriff "iyi biri" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 125 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
iyi taraflarından biri one of his redeeming features n.
onun en iyi işinden biri one of his finest work n.
biri için iyi şeyler söylemek put in a good word for someone v.
bitkilerden iyi anlayan biri olmak have a green thumb v.
bitkilerden iyi anlayan biri olmak be a green thumb v.
bitkileri iyi yetiştirebilen biri olmak have a green thumb v.
bitkileri iyi yetiştirebilen biri olmak be a green thumb v.
iyi biri olmak be a good person v.
Phrasals
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak exceed (someone or something) by (something) v.
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak exceed someone or something by something v.
biri/bir şey kadar iyi performans göstermek fare up v.
(birini/bir şeyi) iyi biri/bir şey olarak tanıtmak tout (someone or something) as v.
(birini/bir şeyi) iyi biri/bir şey olarak tanıtmak tout someone or something as something v.
iyi biri/bir şey olarak tanıtmak tout as v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak stack up to someone or something v.
(biri/bir şey) iyi mi diye bakmak/kontrol etmek check in on (someone or something) v.
(biri/bir şey) iyi mi diye bakmak/kontrol etmek check on (someone or something) v.
(biri/bir şey) iyi mi diye bakmak/kontrol etmek check up on (someone or something) v.
(daha iyi biri/bir şey) için bir teklifi reddetmek hold out for (someone or something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak match up to (someone or something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak measure up (to someone or something) v.
Colloquial
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri a diamond in the rough n.
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri a rough diamond n.
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri diamond in the rough n.
biri iyi bir kötü insan a jekyl and hyde n.
öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama no bargain n.
çok iyi (biri/bir şey) hang of a (someone or something) n.
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak do better to (do something) v.
(biri) için iyi/kötü olmak do somehow for (someone) v.
(biri) için iyi olmak do for (someone) v.
(biri) için yeterince iyi olmak be good enough for (one) v.
(biri/bir şey) için iyi olmak be good for (someone or something) v.
(biri) için yeterince iyi good enough for (one) adj.
biri için iyi good for adj.
(biri/bir şey) için iyi good for (someone or something) adj.
(biri) için iyi good for (someone) adj.
(biri) gitse iyi olur (one had) better get moving expr.
(biri) hızlansa iyi olur (one had) better get moving expr.
(biri) iyi gününde değil not (one's) day expr.
biri iyi gününde değil not someone's day expr.
(biri) iyi halt yedi/etti now (someone) has gone and done it expr.
(biri) gitse iyi olur (one) (had) better be off expr.
(biri) yola koyulsa iyi olur (one) (had) better be off expr.
(biri) kalksa iyi olur (one) (had) better be off expr.
(biri) gitse iyi olur (one) (had) better hit the road expr.
(biri) yola koyulsa iyi olur (one) (had) better hit the road expr.
(biri) kalksa iyi olur (one) (had) better hit the road expr.
(biri bir şey yapsa) daha iyi olur (one) would (just) as soon (do something) expr.
biri/bir şey kadar iyi as well as someone or something expr.
biri/bir şey olsa iyi olurdu could do with someone or something expr.
resmi bir yere birlikte gidilebilecek/davet edilebilecek kadar iyi görünümlü biri pfd (potential formal date) abrev.
Idioms
iyi yönlerinden/taraflarından biri redeeming feature n.
iyi yönlerinden/taraflarından biri a redeeming feature n.
dışarıdan iyi görünüp iç yüzü kötü olan bir şey/biri devil in disguise n.
(ölen/hayatının sonuna yaklaşmış biri için) iyi bir yaşam a good innings [uk/australia] n.
bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak be not above (doing something) v.
bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak not be above v.
(biri) kadar iyi olmamak not be in the same league v.
(biri) kadar iyi olmamak not be in the same class v.
(biri) kadar iyi olmamak not be in the same street v.
bir şey ya da biri kadar iyi olmamak have nothing on someone or something v.
(biri veya bir şey hakkında) iyi şeyler hissetmek have (got) good vibes (about someone or something) v.
(biri veya bir şey hakkında) iyi enerji almak have (got) good vibes (about someone or something) v.
biri hakkında iyi konuşmak put a good word in for someone v.
(biri) için iyi olmak do fine for (someone) v.
(bir şey/biri) kadar iyi olmamak have got nothing on (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak think greatly of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak think greatly of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi şeyler düşünmek think greatly of (someone or something) v.
iyi biri olmak be a sport v.
(biri/bir şey) artık iyi durumda olmamak be past (someone's or something's) best v.
(biri/bir şey) eskisi kadar iyi olmamak be past (someone's or something's) best v.
biri/bir şey eskisi kadar iyi, güçlü, genç, güzel olmamak be past your/its best v.
(biri tarafından/açısından) iyi karşılanmak go down well (with somebody) v.
(biri tarafından/açısından) iyi karşılanmak go off well (with somebody) v.
(biri/bir şey) için hiç iyi olmamak be bad news (for somebody/something) v.
(biri/bir şey) için iyi olmak be good news (for somebody/something) v.
(biri/bir şey) için iyi haber olmak be good news (for somebody/something) v.
biri/bir şey kadar iyi olmamak be no match for somebody/something v.
bin kat daha iyi biri olmak be twice the man/woman v.
bin kez daha iyi biri olmak be twice the man/woman v.
(biri/bir şey) hakkında iyi bir izlenime sahip olmak have a good opinion of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi bir fikre sahip olmak have a good opinion of (someone or something) v.
(biri) kadar iyi olmak match (one) stride for stride v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek never have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında söyleyecek iyi bir şeyi olmamak never have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek never have a good word to say for (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında söyleyecek iyi bir şeyi olmamak never have a good word to say for (someone of something) v.
(biri/bir şey/kendi) için iyi etmemek not do (someone, something, or oneself) any favors v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek not have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında söyleyecek iyi bir şeyi olmamak not have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek not have a good word to say for (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında söyleyecek iyi bir şeyi olmamak not have a good word to say for (someone of something) v.
(biri) hakkında iyi konuşmak put in a good word (for one) v.
biri/bir şey hakkında iyi konuşmak put in a good word for someone/something v.
(biri) tarafından iyi anlaşılmak strike home with (one) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek think a great deal of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek think a lot of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek think highly of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi düşünmemek think little of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi düşünmemek think nothing of (someone or something) v.
(biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek think well of (someone or something) v.
biri/bir şey için iyi dilekler dilemek wish somebody/something well v.
biri/bir şey için iyi dileklerde bulunmak wish somebody/something well v.
(biri için) her şeyi olduğundan iyi görmek all his geese are swans expr.
özünde iyi biri not a bad sort expr.
aslında iyi biri not a bad sort expr.
(biri) bundan daha iyi bir öneride/teklifte bulunamazdı (one') can't say fairer than that expr.
(biri) özünde iyi (one's) heart is in the right place expr.
(biri) bunu anlatmasa/bir şeyden bahsetmese iyi olur (someone had) better keep quiet about it expr.
(biri) bunun hakkında sussa/konuşmasa iyi olur (someone had) better keep quiet about it expr.
(biri) bunun hakkında çenesini kapalı tutsa iyi olur (someone had) better keep quiet about it expr.
ortalama biri kadar iyi as good as the next person expr.
tam (biri/bir şey) kadar iyi every bit as good (as somebody/something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi every bit as good (as somebody/something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi değil not in the same league as (someone or something) expr.
(biri/bir şey) kadar iyi değil not in the same league with (someone or something) expr.
Speaking
o iyi biri he is a good person expr.
patronun iyi biri mi? is your boss a nice person? expr.
Furniture
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev weather house n.
içine biri kötü diğeri iyi hava tahmini yapan iki figür yerleştirilmiş maket ev weather box n.
Basketball
nba haziran draftında seçilen en iyi 14 oyuncudan herhangi biri nba lottery pick n.
Cinema
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri tsundere n.
Slang
çok iyi biri the bomb [usa] n.
çok iyi (biri/bir şey) one hell of a (something or someone) expr.