Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | patlak veren | recrudescent adj. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | 1660'lerin ortasında avrupa'da patlak veren büyük veba salgını | the great pestilence n. |
General | aniden patlak veren | squally adj. |
Idioms | ||
Idioms | patlak veren olay | big noise n. |
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | grev sırasında rakip iki sendika arasında patlak veren müdahale krizi | cross picketing n. |
Trade/Economic | herhangi bir ülkede patlak veren krizin diğer ülkelere de yansıması/geçmesi | financial contagion n. |
Politics | ||
Politics | abd donanmasına ait petrolün özel bir şirkete usulsüz şekilde kiralanmasıyla patlak veren skandal | teapot dome n. |
Politics | abd donanmasına ait petrolün özel bir şirkete usulsüz şekilde kiralanmasıyla patlak veren skandal | teapot dome scandal n. |
Medical | ||
Medical | (hastalık) birdenbire patlak veren | foudroyant adj. |
History | ||
History | 1660'lerin ortasında avrupa'da patlak veren büyük veba salgını | black plague n. |
History | 1660'lerin ortasında avrupa'da patlak veren büyük veba salgını | great plague n. |