| 1 |
fortify |
güçlendirmek |
v. |
|
- She felt fortified with new information.
- Yeni bilgilerle güçlendiğini hissetti.
- The boss fortified himself with decent contacts.
- Patron kendisini iyi bağlantılar kurarak güçlendirdi.
- I hope we have all been able to fortify ourselves with the delicious Dutch herrings that have been provided for us.
- Umarım hepimiz bizim için sağlanan lezzetli Hollanda ringa balıklarıyla kendimizi güçlendirebilmişizdir.
Show More (0)
|
| 2 |
fortify |
(yiyecek) faydalı hale getirmek |
v. |
|
- Jaycee always fortifies her smoothie with vitamin B.
- Jaycee smoothie'sini her zaman B vitaminiyle faydalı hale getirir.
Show More (-2)
|
| 3 |
fortify |
tahkim etmek |
v. |
|
- The prince fortified the old city.
- Prens eski şehri tahkim etti.
Show More (-2)
|
| 4 |
fortify |
sağlamlaştırmak |
v. |
|
- This will allow the European Union to fortify its security and strengthen its foreign policy.
- Bu, Avrupa Birliği'nin güvenliğini sağlamlaştırmasına ve dış politikasını güçlendirmesine olanak sağlayacaktır.
Show More (-2)
|
