a first - Turkish English Dictionary
History

a first



Meanings of "a first" with other terms in English Turkish Dictionary : 67 result(s)

English Turkish
General
a first in the world n. dünyada bir ilk
a first cousin once removed n. kuzen çocuğu
a first cousin once removed n. kuzenin çocuğu
a buck of the first head n. olgunluğa ulaşmış beş yaşında geyik boynuzu
graduate with a first v. birincilikle mezun olmak
be a first in the world v. dünyada bir ilk olmak
be a first v. bir ilk olmak
have all the makings of a first-class scandal v. tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak
give the first signs/signals of a new move v. yeni bir hamlenin ilk sinyallerini vermek
be a first-time teacher v. öğretmenlikte yeni olmak
be charged with criminal possession of a controlled substance in the first degree v. birinci dereceden yasaklı bir maddeyi üzerinde bulundurmaktan ötürü suçlanmak
first days of a month adv. aybaşı
first days of a month adv. ay başı
as a first step adv. ilk adım olarak
for the first time in a long time adv. uzun süredir ilk defa/kez
on a first-come first-serve basis adv. ilk gelen önceliği alır şeklinde
on a first-come first-serve basis adv. ilk gelene öncelik verilir biçiminde
Phrases
on a first name basis expr. senli benli
first of a kind expr. türünün ilk örneği
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) senli benli
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) iyi arkadaş
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) yakın arkadaş
Proverb
if you want a man to work well feed him first aç ayı oynamaz
Colloquial
a first-year thief n. acemi bir hırsız
first leg of a journey n. gezinin ilk ayağı
a first-time last-time offer n. ya şimdi ya hiç teklifi
admitting you have a problem is the first step expr. bir sorunun olduğunu kabullenmek ilk adımdır
admitting you have a problem is the first step expr. bir problemin olduğunu kabullenmek ilk adımdır
from a first impression expr. ilk bakışta
from a first impression expr. ilk izlenime göre
Idioms
get on a first-name basis with someone v. biriyle senli benli olmak
be on a first-name basis with someone v. birisiyle iyi arkadaş olmak
be on a first-name basis with someone v. birini çok iyi tanımak
get on a first-name basis with someone v. birisiyle iyi arkadaş olmak
get on a first-name basis with someone v. birini çok iyi tanımak
get on a first-name basis with someone v. iyi arkadaşı olmak
be on a first-name basis with someone v. iyi arkadaşı olmak
get on a first-name basis with someone v. senli benli olmak
a pinch and a punch for the first of the month [uk/australia/ireland] expr. ayın ilk günü için sana bir cimcik bir yumruk
a pinch and a punch for the first of the month [uk/australia/ireland] expr. ayın ilk günü söylenen ve yapılan çocukça bir sataşma
Speaking
what is the first thing that should be done when a car starts to skid? expr. araba kaymaya başladığında yapılması gereken ilk şey nedir?
this is a first expr. bu bir ilk
what do you notice first about a man? expr. bir erkeğin ilk neresi dikkatini çeker?
what do you notice first about a woman? expr. bir kadının ilk neresi dikkatini çeker?
are you on a first name basis? expr. birbirinize adlarınızla mı hitap ediyorsunuz?
are you on a first name basis? expr. birbirinize adınızla mı hitap ediyorsunuz?
there is a first for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
there is a first time for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
I drove a car for the first time expr. ilk kez araba kullandım
I drove a car for the first time expr. ilk kez araba sürdüm
as a first impression expr. ilk izlenim olarak
are you on a first name basis with him? expr. ona adıyla mı hitap ediyorsun?
are you on a first name basis with him? expr. ona ismiyle mi hitap ediyorsun?
there's a first time for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
there's a first time for everything expr. farklı şeyler denemek güzeldir
there's a first time for everything expr. ezberin dışına çıkmak iyidir
there's a first time for everything expr. çekinilen şeylerin/korkuların üstüne gitmek iyidir
there's a first time for everything expr. kendini şaşırtmak iyidir
there's a first time for everything expr. alışılmışın dışına çıkmak iyidir
there's a first time for everything expr. sınırlarını zorlamak iyidir
there's a first time for everything expr. hiçbir şey imkansız değildir
there's a first time for everything expr. her şey olabilir
Law
a case of first impression n. daha önceden bir emsali bulunmayan durum/dava
Gastronomy
lamb first simmered, then cooked in a pen with lettuce n. kapama
Linguistics
phonetics elision of the first sound of a word n. önses düşmesi
first sound of a syllable n. önses
Painting
cover with a first coat v. astar vurmak