be on... - Turkish English Dictionary

be on...

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "be on..." with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
be on trial v. yargılanmak
Tom is on trial for murder.
Tom cinayetten yargılanıyor.

More Sentences
be on medication v. ilaç kullanmak
Tom is on medication.
Tom ilaç kullanıyor.

More Sentences
be on fire v. yanmak
The apartment building is on fire.
Apartman yanıyor.

More Sentences
be on v. açık olmak
I saw your light was on and knew you were still awake.
Işığının açık olduğunu gördüm ve hala uyanık olduğunu anladım.

More Sentences
be on drugs v. uyuşturucu kullanmak
Sami was on drugs.
Sami uyuşturucu kullanıyordu.

More Sentences
be on v. yanmak
The red light above the door was on.
Kapının üstündeki kırmızı ışık yanıyordu.

More Sentences
be based on v. dayanmak
They are autonomous, even though their policy programmes are based on the political movements.
Politika programları siyasi hareketlere dayansa da özerktirler.

More Sentences
be on television v. televizyona çıkmak
I'm going to be on television.
Televizyona çıkacağım.

More Sentences
be on display v. sergilenmek
Those books were on display in the window.
O kitaplar vitrinde sergileniyordu.

More Sentences
be on vacation v. tatilde olmak
Tom said he thought that Mary was on vacation.
Tom, Mary'nin tatilde olduğunu sandığını söyledi.

More Sentences
be operated on v. ameliyat olmak
Tom was operated on yesterday.
Tom dün ameliyat oldu.

More Sentences
be operated on v. ameliyat olmak
She chose to be operated on.
Ameliyat olmayı seçti.

More Sentences
be based on v. bağlı olmak
Not everything should be based on money.
Her şey paraya bağlı olmamalı.

More Sentences
(the light) be on v. ışık yanmak
Tom's lights were on.
Tom'un ışıkları yanıyordu.

More Sentences
be taken on v. işe alınmak
He was taken on by a large firm as a clerk.
Büyük bir firma tarafından katip olarak işe alındı.

More Sentences
be on tv v. televizyona çıkmak
Have you ever been on TV?
Hiç televizyona çıktın mı?

More Sentences
be on duty v. görevde olmak
I'm supposed to be on duty now.
Şu anda görevde olmam gerekiyordu.

More Sentences
be on leave v. izinli olmak
He likes to relax at home with his family when he is on leave from the Air Force.
Hava Kuvvetleri'nden izinli olduğu zamanlarda ailesiyle birlikte evde dinlenmeyi seviyor.

More Sentences
be on the rise v. yükselişe geçmek
be sold on v. kabul etmek
be on one's way out v. çıkmak
be on a diet v. rejim yapmak
be on one's period v. regl olmak
be on the alert v. tetikte beklemek
be keen on v. hevesli olmak
be on the go v. birtakım işlerle meşgul olmak
be out on strike v. grevde olmak
be on familiar terms with v. senlibenli olmak
be on the shelf v. emekliye ayrılmış olmak
be hooked on v. kendini kaptırmak
be on the safe side v. ihtiyatlı davranmak
be on familiar terms with somebody v. samimi olmak
be getting on in years v. yaşlanmak
be on the shelf v. kızağa çekilmiş olmak
be set on edge v. kamaşmak (diş)
be on the wane v. zayıflamakta olmak
be on tenterhooks v. endişe içinde olmak
be hung up on v. tutturmak
be on the carpet v. söz konusu olmak
be on the table v. tartışılması ileri bir tarihe bırakılmış olmak (tasarının/meselenin)
be on overtime v. mesaiye kalmak
be on v. çalışmak (makine/aygıt)
be mad on v. hastası olmak
be on duty v. nöbetçi olmak
be stuck on v. tutulmak
be on the loose v. dağıtmak
be on the streets v. kötü yola düşmek
be on a better footing than ever v. araları her zamankinden daha iyi olmak
egg on to be v. cesaretlendirmek
be on somebody's wavelength v. frekansları uymak
be on call v. nöbette olmak
be on the verge of something v. eşiğinde olmak
be on guard duty v. nöbet tutmak
be on one's mettle v. elinden geleni yapmaya hazır olmak
be on v. açık olmak (elektrik/ışık)
be predicated on v. dayalı olmak
be on somebody's wavelength v. frekansı uymak
be nailed on v. çakılmak
be on one's own v. kendi kendini geçindirmek
be on target v. doğru çıkmak (bir tahmin)
be on one's honeymoon v. balayında olmak
be reflected on v. vurmak
be on the high side v. oldukça pahalı olmak
be on one's hands v. sorumluluğunda olmak
be on the pull v. çapkınlık peşinde olmak
be on speaking terms v. konuşmak
be on one's guard v. dümen kullanmak
be short on v. kısa gelmek (bir giysi)
be on overtime v. fazla mesai yapmak
be dwelled on v. bir konuya takılıp kalmak
be on familiar terms v. içlidışlı olmak
be out on the town v. şehirde yiyip içip eğlenmek
be on heat v. kösnülmek
be on edge v. sinirleri gergin olmak
be on call v. nöbete kalmak
be on something's trail v. bir şeyi aramak
be on somebody's wavelength v. frekansları tutmak
be thrown back on one's own resources v. yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak
be on the road v. yola çıkmış olmak
be very competent on v. konuya vakıf olmak
be on the wing v. uçmak
be on good terms with v. biriyle arası iyi olmak
be driving on a suspended driving licence v. ehliyetine geçici olarak el konulmuş olmasına rağmen araç kullanmak
be on vacation v. tatil olmak
be on tenterhooks v. diken üstünde olmak
be on probation v. şartlı tahliyeden sonra gözetim altında olmak
be in on v. dahil olmak
be intent on v. dalmış olmak
be on strike v. grevde olmak
be on the road v. yolda olmak
be dead set on something v. kafasına koymak
be on someone's side v. birinden yana olmak
be bent on doing something v. bir şeyi yapmaya azmetmek
be on the road v. seyahat etmek
be on guard v. tetikte olmak
be in on v. haberi olmak
be in on v. bilmek
be back on amicable terms v. yeniden dostane ilişkiler kurmak
be located on the land of v. alan üstünde kurulu olmak
be stuck on v. vurulmak
be too tired to go on v. şişmek
be keen on v. meraklı olmak
be marooned on v. mahsur kalmak
be on cloud nine v. havalara uçmak
be on the wane v. azalmakta olmak
be etched on one's memory v. kafalara kazınmak
be on the razor's edge v. ölümle kalım arasında olmak
be in on v. payı olmak
be on salary v. aylık almak
be hell on v. hor kullanmak
be on the rails v. rayında gitmek
be on heat v. kızışmak
be on the alert v. teyakkuz etmek
be on the air v. yayında olmak
be on someone's trail v. birinin izini takip etmek
be fixed on v. dikilmek
be on show v. sergilenmekte olmak
be all square on the accounts v. alıp vereceği olmamak
be on the alert v. tetikte olmak
be on television v. televizyonda olmak
be on someone's side v. birinin tarafını tutmak
be on the mend v. (hasta) iyileşmek
be on one's honeymoon v. balayına gitmek
be on a par with v. eşit olmak
be on v. açık olmak (elektrik/su/gaz)
be on the house v. şirketten olmak
be mounted on v. binek hayvanına binmiş olmak
be on the right road v. doğru yolda olmak
be on a diet v. perhiz yapmak
be in on the secret v. sırra ortak olmak
be on all fours v. domalmak
be on one's own v. yalnız başına kalmak
be in on v. katılmak
be on tenterhooks v. diken üstünde oturmak
be on someone's side v. birinin lehinde olmak
be on the tip of one's tongue v. dilinin ucunda olmak
be on the low side v. oldukça ucuz olmak
be on the wing v. uçmakta olmak
be on familiar terms with somebody v. teklifsiz olmak
be dead on one's feet v. ayakta uyumak
be on form v. formda olmak
be located on the land of v. alan üstüne kurulmak
be on someone's side v. birine yararlı olmak
be on guard v. nöbet tutmak
be on the same wavelength v. frekansları uyuşmak
be on the watch v. tetikte olmak
be on speaking terms with v. biriyle selamlaşıp konuşmak
be on one's own responsibility v. yaptığı şeyden kendisi sorumlu olmak
be on the cards v. muhtemel olmak
be on v. oynamak
be hell on v. hoyratça kullanmak
be on the watch v. nöbette olmak
be on the wane v. sonuna yaklaşmakta olmak
be on something's trail v. bir şeyi takip etmek
be hooked on v. bağımlısı olmak
be on the wane v. sönmekte olmak
be on the same wavelength v. aynı frekansta olmak
be on intimate terms v. senlibenli olmak
be on one's own v. başkasından yardım görmeden geçinmek/rızkını kazanmak
be on the rails v. yolunda gitmek
be on familiar ground v. bildiği bir bölgede bulunmak
be intent on v. kararlı olmak
not to be on speaking terms v. küsüşmek
be on strained terms v. araları bozulmak
be dependent on v. tabi olmak
be stuck on v. bağlanmak
be on someone's trail v. birini aramak
be on one's feet v. ayakta olmak
be bent on v. kafasına koymak
be on somebody's wavelength v. frekansı tutmak
be on bad terms (with someone) v. araları bozulmak
be always on the move v. leyleği havada görmek
leave where it will be stepped on v. ayak altında bırakmak
be on the table v. teklif edilmiş olmak
be sent on an assignment for v. tayini çıkmak
be wrecked on the rocks v. kayalara bindirmek
be on strike v. grev yapmak
be set on v. aklına koymak
be spied on v. gözlenmek
be on the same wavelength v. aynı düşüncelere sahip olmak
be on intimate terms with v. sıkı fıkı olmak
be lost on v. etkilememek
be on target v. belirlenen süreye uygun olarak ilerlemek (bir iş)
be on duty for the day v. nöbetçi olmak
be on the brink of something v. eşiğinde olmak
be on familiar ground v. bildiği bir yerde bulunmak
be on something's trail v. avın izini takip etmek
be on one's beam ends v. sıfırı tüketmek
be on familiar ground v. bildiği bir konuyla ilgilenmek
be on the table v. görüşülmesi ileri bir tarihe bırakılmış olmak (tasarının/meselenin)
be predicated on v. dayanmak
be fixed on v. dikilmek (göz)
be riding on air v. sevinçten havalara uçmak
be on one's own v. başının çaresine bakmak
be on the spot v. olayın geçtiği yerde bulunmak
be keen on v. düşkün olmak
be on the watch v. kulak kesilmek
be on thorns v. tedirgin olmak
be on fire v. gaza gelmek
be on its way out v. devri kapanmak üzere olmak
be on the dole v. işsizlik yardımı almak
be operated on v. operasyon geçirmek
be on intimate terms v. sıkı fıkı olmak
be on the house v. işyerinin ikramı olmak
be on the alert v. alesta beklemek
be on intimate terms with v. senlibenli olmak
be on the rampage v. kıyameti koparmak
be on the razor's edge v. iki ateş arasında kalmak
be on the books v. kayıtlara geçmek
be on the brink of death v. toprağa bakmak
be on trial v. denenmek
be adamant on v. son derece kararlı olmak
be bent on v. kararlı olmak
be on the line v. tehlikede olmak
be on the line v. risk altında olmak
be on the verge of v. üzere olmak
be considered on a preferential basis v. öncelikle ele alınmak
be on the black market v. kara borsaya düşmek
be available on the black market v. kara borsaya düşmek
be sold on the black market v. kara borsada satılmak
be on holiday v. tatilde olmak
be on the phone v. hatta olmak
be on the phone v. telefonu olmak
be on the phone v. telefonda olmak
be engraved on v. aklına kazınmak
be on duty v. nöbet tutmak
be sweet on somebody v. sevmek
be down on somebody v. karşı olmak
be down on somebody v. kancayı takmak
be on somebody's side v. tarafını tutmak
be a charge on somebody v. yük olmak
be based on basis of v. esasına dayanmak
be based on v. kaynaklanmak
be based on v. esasına dayanmak
be based on v. ileri gelmek
be dead set on v. engel tanımamak
be an expert on one's field v. alanında söz sahibi olmak
be caught on camera v. kameralara yakalanmak
be caught on camera v. kameraya yakalanmak
be on the carpet v. azarlanmak
be on the carpet v. laf işitmek
be on the carpet v. üzerinde görüşülmek
be on the alert v. gözünü dört açmak
be on the alert v. uyanık olmak
be on the point of finishing v. bitmek üzere olmak
be on the point of exhausting v. tükenmek üzere olmak
be on the death bed v. azraille savaşmak
be on the death bed v. hasta yatağında olmak
be on the verge of death v. azraille savaşmak
be on the verge of death v. hasta yatağında olmak
be insistent (on something) v. ısrarcı olmak
be on the lookout for a suitable opportunity v. bir fırsatını kollamak
be on the lookout for a suitable opportunity v. fırsat kollamak
be on the lookout for a suitable opportunity v. zaman kollamak
be on the wrong track v. yanlış yolda olmak
be on good terms with v. arası iyi olmak
be a guest on a tv show v. konuk olarak katılmak (bir tv programına vb)
be a guest on a tv show v. konuk olmak (bir tv programına vb)
be on the decline v. düşüş göstermek
be on the decline v. düşüş kaydetmek
be on the decline v. düşüş yaşamak
be on the lam v. kayıplara karışmak
be dependent on v. bağımlı olmak
be on the loose v. kayıplara karışmak
be freed on bail v. şartlı salıverilmek
be imprinted on one's mind v. aklına kazınmak
be on the rise v. yükselişte olmak
be established on base v. temel üzerine kurulmak
be based on the ground of v. temeline dayanmak
be based on trust v. güvene dayalı olmak
be wanted on the telephone v. telefona istenmek
be wanted on the telephone v. telefona çağrılmak
be on the edge of extinction v. soyu tükenme tehlikesinde olmak
be on the ball v. dikkatli olmak
be on the brink of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak
be on the edge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak
be on the brink of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the edge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesinde olmak
be on the brink of extinction v. soyu tükenme tehlikesinde olmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be led on v. gelecek vaadiyle kandırılmak
be mounted on the horse v. at binmek
be mounted on the horse v. ata binmek
be on a salary v. maaş almak
be on leave v. izinde olmak
be on increase v. ivme yakalamak
be on decline v. ivme kaybetmek
be on the level v. doğruyu konuşmak
be on the level v. dürüst olmak
be put on the spot v. zor duruma düşürülmek
be put on the spot v. zor durumda bırakılmak
be imprinted on one's mind v. zihninde yer etmek
be unable to get on with others v. çevresi ile geçinememek
be employed on a salary basis v. maaşla çalışmak
be employed on a salary basis v. maaşlı çalışmak
be on a natural high v. sevinçten havalara uçmak
be unaware of what is going on around oneself v. dünyadan haberi olmamak
be on a natural high v. mutlu olmak
be on a natural high v. çok mutlu olmak
be touched on v. değinilmek
be on one's own v. tek başına olmak
be agreed on v. kararlaştırılmak
be on the safe side v. kendini emniyete almak
be imprinted on one's mind v. belleğine almak
be imprinted on one's mind v. belleğine kazımak
be on the throne v. tahtta olmak
be on the edge of a cliff v. uçurumun kenarında olmak
be quick on the draw v. erken davranmak
be on the danger list v. hayatı tehlikeye girmek
be based on personal experiences v. kişisel tecrübelere dayanmak
be on the point of being v. olmak üzere
be on v. açık olmak (cihaz vb)
be on the lam v. sırra kadem basmak
be prevented from setting out on a journey v. yoldan kalmak
be prevented from setting out on a journey v. yolundan kalmak
be on the wrong road v. yolunu şaşırmak
be delayed on the road v. yollarda kalmak
be baggy on someone v. bol gelmek
be on the list v. listede yer almak
be put on the market v. satışa sunulmak
be based on experience v. tecrübeye dayanmak
be so few one can count them on the fingers of one hand v. parmakla gösterilmek
be dependent on luck v. şansa bağlı olmak
be on edge v. sinirli olmak
be on the market v. satışa çıkarılmak
be depending on luck v. şansa bağlı olmak
be dependent on chance v. şansa bağlı olmak
be hot on somebody's trail v. ensesinde olmak
be hard on someone's heels v. birinin peşini bırakmamak
be down on one's luck v. talihi yüz çevirmek
be hard on somebody's trail v. ensesinde olmak
be bent on doing something v. bir şey yapmayı kafaya takmak
be imprinted on one's brain(s) v. beyinlere kazınmak
be imprinted on one's mind(s) v. beyinlere kazınmak
be brought on/to the brink of chaos v. kaosun eşiğine sürüklenmek
be sent off on an eternal journey v. son yolculuğuna uğurlanmak
be dependent on a condition v. şarta bağlı olmak
be incumbent on v. -e düşmek
be hard on the heels of v. -in hemen ardından gelmek
be on the point of v. -mek üzere olmak
be on the look-out for v. aramak
be on the road to v. -e doğru ilerlemek
be predicated on v. -in üzerine kurulmuş olmak
be based on v. -e dayanmak
be incumbent on v. sorumluluğu -e ait olmak
be long on v. -in fazlası olmak
be down on v. -e karşı olmak
not to be on christian-name terms v. siz diye hitap etmek
be on the wild side v. çılgınca yaşamak
be rained on v. yağmura yakalanmak
be short on v. -de birinin eksikliği olmak
be on the edge of v. eşiğine gelmek (yıkımın vb)
be on the brink of v. eşiğine gelmek (yıkımın vb)
be on the verge of v. eşiğine gelmek (yıkımın vb)
be suspicious that one's spouse is cheating on someone v. (eşinin) aldattığından şüphelenmek
be on the hook v. zor durumda olmak
be sighted on horizon v. ufukta görünmek
be on the point of doing v. yapmak üzere olmak
be kept on hand v. yedekte bulundurulmak
be featured on v. (televizyonda vb) gösterilmek
be on the telephone v. telefonda olmak
be on the phone v. telefon ile görüşmek
be on the phone v. telefonda görüşüyor olmak
be featured on v. (televizyonda vb) yayınlanmak
be on the telephone v. telefon ile görüşmek
be on the telephone v. telefonda görüşüyor olmak
be on bad terms with someone v. birisiyle ilişkileri kötü olmak
be on good terms with someone v. birisiyle iyi ilişkiler içinde olmak
be up on v. haberdar olmak
be based on v. bir şeye dayanmak
be placed on the top v. ilk sırada yer almak
be based on the principal of v. esasına dayalı olmak
be based on the basis of v. esasına dayalı olmak
be on the highest position v. üst sırada yer almak
rely on the law to be enacted v. çıkacak yasaya bel bağlamak
be on the top v. üst sırada yer almak
be on the shelf v. kısmeti kapanmak
be built on a strong foundation v. sağlam temeller üzerine kurulmak
be on one's turf v. kendi çöplüğünde olmak
be on the shelf v. kısmeti bağlanmak
be on a par with someone v. aynı kulvarda olmak
be on the computer v. bilgisayar başında olmak
be on the move v. hareket halinde olmak
be on duty v. görevde bulunmak
be on the right track v. rayına oturmak
be on the track v. rayına oturmak
be on a drip v. serumda olmak
be on a drip v. seruma bağlı olmak
be on bad terms v. dargın olmak
be on the market v. pazarda olmak
be on the market v. satılmakta olmak
be based on a lie v. yalana dayanmak
be on good terms v. dost olmak
be concentrated on v. temerküz etmek
be on someone's side v. tarafında yer almak
be on someone's side v. yanında yer almak
be focused on v. üzerine odaklanılmış olmak
be experimented on v. üzerinde deney yapılmak
be on a diet v. rejimde olmak
be on a diet v. diyette olmak
be fixated on someone v. (birisine) kafayı takmak
be fixated on someone v. (birisiyle) kafayı bozmak
be high on drugs v. uyuşturucu etkisinde olmak
be high on drugs v. uyuşturucunun etkisinde olmak
be on silent v. telefon sessizde olmak
be on silent v. (telefon) sessizde olmak
be on one's way v. yolu üzerinde bulunmak
be on a leave of absence v. izinde olmak
be on a leave of absence v. izne ayrılmış olmak
be published on the internet v. internette yayınlanmak
be published on the internet v. internette yayımlanmak
be on the way from v. -den geliyor/dönüyor olmak
be on the rise v. artış eğiliminde olmak
be on the lookout v. gözcülük etmek
be on the alert (for someone or something) v. tetikte olmak
be intent on doing something v. bir şeyi yapmaya kararlı olmak
be intent on doing something v. bir şeyi yapmaya kafayı takmak
be on the same flight v. aynı uçakta/uçuşta olmak
(one's fingerprints) be on the murder weapon v. cinayet silahında parmak izleri olmak
be on a different date from year to year v. her sene değişik/farklı tarihlere rastlamak
be spotted on a security camera v. güvenlik kamerasına yakalanmak
be stacked up on top of each other v. üst üste olmak
be banging on the door v. kapıyı yumruklamak
be on the same wavelength v. aynı kafadan olmak
be on bed rest v. yatak istirahatinde olmak
be pushy and obnoxious on something v. bir konuda ısrarcı ve itici olmak
be surrounded on three sides by the sea v. üç tarafı denizlerle çevrili olmak
be new on the job v. işte yeni olmak
be down on one's uppers v. müşkül duruma düşmek
be influence on v. üzerinde etkisi olmak
be on the first rank v. birinci sırada olmak
be on the first rank v. ilk sırada olmak
be on a load of medication v. çok fazla ilaç alıyor olmak
be put on trial v. yargılanmak
be on the brink of war v. savaş eşiğine gelmek
be on the brink of war v. savaşın eşiğinde olmak
be on the brink of war v. savaşın eşiğine gelmek
be on one's way home from one's shift v. vardiyasından evine dönüyor olmak
be put on par with v. eşdeğer tutulmak
be in a head-on collision v. bir araçla kafa kafaya çarpışmak
be on the birth control pills v. doğum kontrol hapı kullanmak
be on annual leave v. senelik izinde olmak
be on annual leave v. yıllık izinde olmak
be on a guilt trip v. vicdan azabı çekmek
be on a guilt trip v. vicdan azabı duymak
be a comment on something v. bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak
be clear on something v. (bir şey hakkında) açık/net olmak
be/put on probation v. göz hapsinde tutulmak
be/put on probation v. gözlem altında tutulmak
be photographed on their way out of a movie v. sinema çıkışı görüntülenmek
be on the wane v. azalmak
be on the wane v. küçülmek
be on the wane v. zayıflamak
be on the wane v. sönmek
be on the wane v. batmak
be put on public display v. halkın/umumun teşhirine sunulmak
be/go out on the town v. şehre eğlenmeye gitmek
be on the phone to someone v. biri ile telefonda olmak (görüşmek)
be on the phone v. telefona sahip olmak (evde veya işyerinde)
be on the point of finishing v. bitirmek üzere olmak
be still on the loose v. kayıp olmak
be still on the loose v. sırra kadem basmak
be still on the loose v. hala/henüz yakalanmamış olmak
be still on the loose v. kayıplara karışmak
be hard on yourself v. kendine haksızlık etmek
be stuck on a teacher's salary v. bir öğretmen maaşına talim etmek
be an expert on a field v. bir alanda uzman olmak
be an expert on a field v. bir şeyde uzman olmak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayarda olmak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak
be on the computer all day v. bütün gün bilgisayarda takılmak
be found guilty on all charges v. tüm suçlamalardan suçlu bulunmak
be based on v. dayandırılmak
be on a steep learning curve v. zor olan bir şeyi/şeyleri kısa sürede öğrenmek durumunda kalmak
be on exile v. sürgünde olmak
be on exile v. sürgün olmak
be not on speaking terms v. biriyle dargın olmak
be not on speaking terms v. biriyle küs olmak
be still on the decline v. düşüşünü sürdürmek
be based on v. köken almak
be influence on v. üzerinde etkili olmak
be based on something v. bir temele dayanmak
be built on a foundation v. bir temele dayanmak
be put on notice v. uyarı almak
be put on notice v. uyarılmak
be on an emotional rollercoaster v. duygusal gelgitler yaşamak
be on the shelves v. raflarda olmak
be on disability v. engelli ödeneği almak
be on disability v. engelli ödeneğine tabi olmak
be on a quest v. bir arayış içinde olmak
be put on a drip v. serum takılmak
be put on a drip v. serum bağlatmak
be on the defensive v. karşı koymak
be on speaking terms v. birbirini az tanımak
be on a foundation v. burslu olmak
be on speaking terms v. merhaba-merhaba düzeyinde olmak
be on v. televizyonda veya radyoda çıkmak
be on v. televizyonda veya radyoda yayınlanmak

Meanings of "be on..." with other terms in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
be on the wrong track yanlışa düşmek v.
be on the wrong track pusulayı şaşırmak v.