|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
make time with v.
|
biriyle flört etmek |
|
2 |
General |
pass time with v.
|
ile vakit geçirmek |
|
3 |
General |
spend time with one's friends v.
|
arkadaşları ile vakit geçirmek |
|
4 |
General |
spend time with the kids v.
|
çocuklarla vakit geçirmek |
|
5 |
General |
spend time with the children v.
|
çocuklarla vakit geçirmek |
|
6 |
General |
spend time with somebody v.
|
biriyle vakit geçirmek |
|
7 |
General |
book time with (someone) v.
|
(özellikle bir toplantı yapmak amacıyla birisiyle) tarih ve saat belirlemek/randevulaşmak |
|
8 |
General |
with the passing of time adv.
|
zaman ilerledikçe |
|
9 |
General |
with the passing of time adv.
|
zaman geçtikçe |
|
Phrases |
|
10 |
Phrases |
as the hands would turn with time expr.
|
zaman geçtikçe |
|
11 |
Phrases |
with the lapse of time expr.
|
zamanla |
|
12 |
Phrases |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) birlikte yaşayan |
|
13 |
Phrases |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) birlikte oturan |
|
14 |
Phrases |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) aynı evi paylaşan |
|
15 |
Phrases |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle çalışan |
|
16 |
Phrases |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle iş yapan |
|
17 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde |
|
18 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine uyan |
|
19 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutan |
|
20 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronize |
|
|
21 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada |
|
22 |
Phrases |
in time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamış |
|
23 |
Phrases |
with time to spare expr.
|
erkenden |
|
24 |
Phrases |
with time to spare expr.
|
zamanından önce |
|
25 |
Phrases |
with time to spare expr.
|
zaman artırarak |
|
Proverb |
|
26 |
Proverb |
times change and we with time
|
zamanla beraber biz de değişiriz |
|
27 |
Proverb |
times change and we with time
|
zaman değişir insanlar değişir |
|
Colloquial |
|
28 |
Colloquial |
with (someone or something) for (some amount of time) expr.
|
(bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) çalışan |
|
29 |
Colloquial |
with (someone or something) for (some amount of time) expr.
|
(bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) iş yapan |
|
30 |
Colloquial |
with for some time expr.
|
bir süredir birlikte |
|
31 |
Colloquial |
with for some time expr.
|
bir süredir beraber |
|
32 |
Colloquial |
with for some time expr.
|
bir süredir biriyle |
|
Idioms |
|
33 |
Idioms |
have money, time to play with v.
|
bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak |
|
34 |
Idioms |
have money, time to play with v.
|
bir şey yapmak için elinde bolca para, vakit olmak |
|
35 |
Idioms |
have money, time to play with v.
|
bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak |
|
36 |
Idioms |
have money, time to play with v.
|
yapmak için kullanacak çok parası, vakti olmak |
|
37 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) zamanlamayı tutturamamak |
|
38 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronu tutturamamak |
|
39 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
ritme uyum sağlayamamak |
|
40 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
tempoya uyum sağlayamamak |
|
|
41 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) uyum sağlayamamak |
|
42 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
tempoyu/ritmi tutturamamak |
|
43 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
temponun/ritmin dışına çıkmak |
|
44 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronu kaybetmek |
|
45 |
Idioms |
get out of time (with someone or something) v.
|
ritme/tempoya ayak uyduramamak |
|
46 |
Idioms |
keep in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak |
|
47 |
Idioms |
keep in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) zamanına uymak |
|
48 |
Idioms |
keep in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak |
|
49 |
Idioms |
keep in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini tutturmak |
|
50 |
Idioms |
keep in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) zamanlamasını tutturmak |
|
51 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritminde yürümek |
|
52 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronize yürümek |
|
53 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde yürümek |
|
54 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada yürümek |
|
55 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) ayak uydurmak |
|
56 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) uygun adım yürümek |
|
57 |
Idioms |
march in time (with someone or something) v.
|
adımlarını (birine/bir şeye) uydurarak yürümek |
|
58 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalayamamak |
|
59 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini tutturamamak |
|
60 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) adımlarını kaçırmak |
|
61 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) zamanlamasını kaçırmak |
|
62 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) zamanlamasını tutturamamak |
|
63 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronize olamamak |
|
64 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronu kaçırmak |
|
65 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritminin dışına çıkmak |
|
66 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini kaçırmak |
|
67 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) ayak uyduramamak |
|
68 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) uymamak |
|
69 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) uymayı reddetmek |
|
70 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) uyumsuz olmak |
|
71 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) göre hareket etmemek |
|
72 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) göre hareket etmeyi reddetmek |
|
73 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) uyumlu olmamak |
|
74 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) uyumlu olmayı reddetmek |
|
75 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) aykırı hareket etmek |
|
76 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek |
|
77 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) farklı davranmak |
|
78 |
Idioms |
march out of time (with someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) ayak uydurmayı reddetmek |
|
79 |
Idioms |
be in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine uymak |
|
80 |
Idioms |
be in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak |
|
|
81 |
Idioms |
be in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutmak |
|
82 |
Idioms |
be in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronize olmak |
|
83 |
Idioms |
be in time (with someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı ritimde olmak |
|
84 |
Idioms |
get into time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine uymak |
|
85 |
Idioms |
get into time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak |
|
86 |
Idioms |
get in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine uymak |
|
87 |
Idioms |
get in time (with someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak |
|
88 |
Idioms |
have a hard time with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) başı belada olmak |
|
89 |
Idioms |
have a hard time with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili zorluk yaşamak/zor durumda olmak |
|
90 |
Idioms |
have a hard time with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili sıkıntı çekmek |
|
91 |
Idioms |
have time to play with v.
|
çok zamanı olmak |
|
92 |
Idioms |
have time to play with v.
|
harcayacak bolca zamanı olmak |
|
93 |
Idioms |
make time with (someone) v.
|
(biriyle) flört etmek |
|
94 |
Idioms |
make time with (someone) v.
|
(biriyle) birlikte vakit geçirmek |
|
95 |
Idioms |
pass the time of day with (someone) v.
|
(biriyle) muhabbet etmek |
|
96 |
Idioms |
pass the time of day with (someone) v.
|
(biriyle) hasbıhal etmek |
|
97 |
Idioms |
pass the time of day with (someone) v.
|
(biriyle) selamlaşıp hoşbeş etmek |
|
98 |
Idioms |
pass the time of day with (someone) v.
|
(biriyle) zaman geçirmek |
|
99 |
Idioms |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle birlikte |
|
100 |
Idioms |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle ilişki içerisinde |
|
101 |
Idioms |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle sevgili |
|
102 |
Idioms |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle beraber |
|
103 |
Idioms |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle bir beraberlik içinde |
|
104 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) zamanlamayı tutturamayan |
|
105 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) senkronu tutturamayan |
|
106 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine uyum sağlayamayan |
|
107 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) temposuna uyum sağlayamayan |
|
108 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmine/temposuna ayak uyduramayan |
|
109 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini/temposunu kaçıran |
|
110 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) ritmini/temposunu takip edemeyen |
|
111 |
Idioms |
out of time (with someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) aynı tempoda/ritimde ilerleyemeyen |
|
Speaking |
|
112 |
Speaking |
I want to spend time with my family expr.
|
ailem ile vakit geçirmek istiyorum |
|
113 |
Speaking |
I want to spend time with my family expr.
|
ailemle vakit geçirmek istiyorum |
|
114 |
Speaking |
thank you for taking the time with me expr.
|
bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim |
|
115 |
Speaking |
thank you for taking the time with me expr.
|
bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim |
|
116 |
Speaking |
when was the last time you got together with a friend of yours? expr.
|
en son ne zaman bir arkadaşınla buluştun? |
|
117 |
Speaking |
when was the last time you got together with a friend of yours? expr.
|
en son ne zaman bir arkadaşınla görüştün? |
|
118 |
Speaking |
with the time that he's already served expr.
|
hapis yattığı süre ile birlikte |
|
119 |
Speaking |
with the time that he's already served expr.
|
içeride kaldığı süre ile birlikte |
|
120 |
Speaking |
why are you wasting time with that thing? expr.
|
niye zamanını o şeyle harcıyorsun? |
|
121 |
Speaking |
I don't have time to waste with you expr.
|
seninle uğraşamam |
|
122 |
Speaking |
I don't want to spend time with you expr.
|
seninle zaman geçirmek istemiyorum |
|
123 |
Speaking |
I spent time with my friends expr.
|
arkadaşlarımla vakit geçirdim |
|
Trade/Economic |
|
124 |
Trade/Economic |
event which with notice or lapse of time or both would become a default n.
|
ihbar üzerine, zamanın geçmesiyle veya her ikisi sonucunda bir temerrüt teşkil edecek durum |
|
Law |
|
125 |
Law |
inability to comply with time limitation n.
|
mehle riayet imkansızlığı |
|
Technical |
|
126 |
Technical |
single input energizing quantity measuring relays with dependent or independent time n.
|
bağımlı veya bağımsız zamanlı tek girişli enerjileme büyüklüğü ölçme röleleri |
|
Math |
|
127 |
Math |
nonlinear system with time-varying delay n.
|
zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem |
|
Slang |
|
128 |
Slang |
do time with someone v.
|
hapiste beraber/birlikte olmak/yatmak |
|