with time - Turkish English Dictionary
History

with time

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "with time" with other terms in English Turkish Dictionary : 128 result(s)

English Turkish
General
make time with v. biriyle flört etmek
pass time with v. ile vakit geçirmek
spend time with one's friends v. arkadaşları ile vakit geçirmek
spend time with the kids v. çocuklarla vakit geçirmek
spend time with the children v. çocuklarla vakit geçirmek
spend time with somebody v. biriyle vakit geçirmek
book time with (someone) v. (özellikle bir toplantı yapmak amacıyla birisiyle) tarih ve saat belirlemek/randevulaşmak
with the passing of time adv. zaman ilerledikçe
with the passing of time adv. zaman geçtikçe
Phrases
as the hands would turn with time expr. zaman geçtikçe
with the lapse of time expr. zamanla
with (someone) for (some amount of time) expr. (bir süredir biriyle) birlikte yaşayan
with (someone) for (some amount of time) expr. (bir süredir biriyle) birlikte oturan
with (someone) for (some amount of time) expr. (bir süredir biriyle) aynı evi paylaşan
with (someone) for (some amount of time) expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle çalışan
with (someone) for (some amount of time) expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle iş yapan
in time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı ritimde
in time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmine uyan
in time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutan
in time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) senkronize
in time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada
in time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamış
with time to spare expr. erkenden
with time to spare expr. zamanından önce
with time to spare expr. zaman artırarak
Proverb
times change and we with time zamanla beraber biz de değişiriz
times change and we with time zaman değişir insanlar değişir
Colloquial
with (someone or something) for (some amount of time) expr. (bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) çalışan
with (someone or something) for (some amount of time) expr. (bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) iş yapan
with for some time expr. bir süredir birlikte
with for some time expr. bir süredir beraber
with for some time expr. bir süredir biriyle
Idioms
have money, time to play with v. bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak
have money, time to play with v. bir şey yapmak için elinde bolca para, vakit olmak
have money, time to play with v. bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak
have money, time to play with v. yapmak için kullanacak çok parası, vakti olmak
get out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) zamanlamayı tutturamamak
get out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronu tutturamamak
get out of time (with someone or something) v. ritme uyum sağlayamamak
get out of time (with someone or something) v. tempoya uyum sağlayamamak
get out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) uyum sağlayamamak
get out of time (with someone or something) v. tempoyu/ritmi tutturamamak
get out of time (with someone or something) v. temponun/ritmin dışına çıkmak
get out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronu kaybetmek
get out of time (with someone or something) v. ritme/tempoya ayak uyduramamak
keep in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
keep in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) zamanına uymak
keep in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
keep in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini tutturmak
keep in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) zamanlamasını tutturmak
march in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritminde yürümek
march in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronize yürümek
march in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aynı ritimde yürümek
march in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aynı zamanlamada yürümek
march in time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) ayak uydurmak
march in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) uygun adım yürümek
march in time (with someone or something) v. adımlarını (birine/bir şeye) uydurarak yürümek
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalayamamak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini tutturamamak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) adımlarını kaçırmak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) zamanlamasını kaçırmak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) zamanlamasını tutturamamak
march out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronize olamamak
march out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronu kaçırmak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritminin dışına çıkmak
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini kaçırmak
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) ayak uyduramamak
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) uymamak
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) uymayı reddetmek
march out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) uyumsuz olmak
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) göre hareket etmemek
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) göre hareket etmeyi reddetmek
march out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) uyumlu olmamak
march out of time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) uyumlu olmayı reddetmek
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) aykırı hareket etmek
march out of time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek
march out of time (with someone or something) v. (birinden/bir şeyden) farklı davranmak
march out of time (with someone or something) v. (birine/bir şeye) ayak uydurmayı reddetmek
be in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmine uymak
be in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutmak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronize olmak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aynı ritimde olmak
get into time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmine uymak
get into time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
get in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmine uymak
get in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
have a hard time with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) başı belada olmak
have a hard time with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili zorluk yaşamak/zor durumda olmak
have a hard time with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili sıkıntı çekmek
have time to play with v. çok zamanı olmak
have time to play with v. harcayacak bolca zamanı olmak
make time with (someone) v. (biriyle) flört etmek
make time with (someone) v. (biriyle) birlikte vakit geçirmek
pass the time of day with (someone) v. (biriyle) muhabbet etmek
pass the time of day with (someone) v. (biriyle) hasbıhal etmek
pass the time of day with (someone) v. (biriyle) selamlaşıp hoşbeş etmek
pass the time of day with (someone) v. (biriyle) zaman geçirmek
with someone for some amount of time expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle birlikte
with someone for some amount of time expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle ilişki içerisinde
with someone for some amount of time expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle sevgili
with someone for some amount of time expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle beraber
with someone for some amount of time expr. bir süre boyunca/bir süredir biriyle bir beraberlik içinde
out of time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) zamanlamayı tutturamayan
out of time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) senkronu tutturamayan
out of time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmine uyum sağlayamayan
out of time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) temposuna uyum sağlayamayan
out of time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmine/temposuna ayak uyduramayan
out of time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmini/temposunu kaçıran
out of time (with someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) ritmini/temposunu takip edemeyen
out of time (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı tempoda/ritimde ilerleyemeyen
Speaking
I want to spend time with my family expr. ailem ile vakit geçirmek istiyorum
I want to spend time with my family expr. ailemle vakit geçirmek istiyorum
thank you for taking the time with me expr. bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim
thank you for taking the time with me expr. bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim
when was the last time you got together with a friend of yours? expr. en son ne zaman bir arkadaşınla buluştun?
when was the last time you got together with a friend of yours? expr. en son ne zaman bir arkadaşınla görüştün?
with the time that he's already served expr. hapis yattığı süre ile birlikte
with the time that he's already served expr. içeride kaldığı süre ile birlikte
why are you wasting time with that thing? expr. niye zamanını o şeyle harcıyorsun?
I don't have time to waste with you expr. seninle uğraşamam
I don't want to spend time with you expr. seninle zaman geçirmek istemiyorum
I spent time with my friends expr. arkadaşlarımla vakit geçirdim
Trade/Economic
event which with notice or lapse of time or both would become a default n. ihbar üzerine, zamanın geçmesiyle veya her ikisi sonucunda bir temerrüt teşkil edecek durum
Law
inability to comply with time limitation n. mehle riayet imkansızlığı
Technical
single input energizing quantity measuring relays with dependent or independent time n. bağımlı veya bağımsız zamanlı tek girişli enerjileme büyüklüğü ölçme röleleri
Math
nonlinear system with time-varying delay n. zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem
Slang
do time with someone v. hapiste beraber/birlikte olmak/yatmak