1 |
fix |
tamir etmek |
v. |
|
- He was able to fix the leaking faucet.
- Sızdıran musluğu tamir etmeyi başardı.
- Our truck broke down and it took a whole day to fix.
- Kamyonumuz bozuldu ve tamir edilmesi bütün bir gün sürdü.
- Our truck broke down and it took a whole day to fix.
- Kamyonumuz bozuldu ve tamir edilmesi tam bir gün sürdü.
- Get that prop fixed, and check out the tail.
- Pervaneyi tamir ettirin ve kuyruğu kontrol edin.
- Tom will fix that for you.
- Tom bunu senin senin için tamir edecek.
- I can fix that.
- Onu tamir edebilirim.
- Tom is going to fix Mary's bicycle.
- Tom Mary'nin bisikletini tamir edecek.
- I don't know when it'll be fixed, but I'm sure either Tom or Mary will fix it fairly soon.
- Ne zaman tamir edileceğini bilmiyorum ama Tom ya da Mary'nin çok yakında tamir edeceğinden eminim.
- Why should we bother fixing it?
- Neden tamir etmekle uğraşalım ki?
- Are you going to fix it?
- Onu tamir edecek misin?
- I can't fix the seat.
- Koltuğu tamir edemiyorum.
- Tom will have that fixed in no time.
- Tom bunu hiçbir zaman tamir ettirmeyecek.
- I wasn't able to fix it.
- Tamir edemedim.
- He had the old machine fixed.
- Eski makineyi tamir ettirdi.
- Is there someplace around here that can fix a flat tire?
- Buralarda patlak lastiği tamir edebilecek bir yer var mı?
- She fixed a computer.
- Bir bilgisayarı tamir etti.
- Can you fix my phone?
- Telefonumu tamir edebilir misin?
- Tom is the only one who knows how to fix this.
- Tom bunu nasıl tamir edeceğini bilen tek kişi.
- I think I've figured out how to fix this.
- Sanırım bunu nasıl tamir edeceğimi çözdüm.
- I hope Tom knows how fix this.
- Umarım Tom bunu nasıl tamir edeceğini biliyordur.
- We fixed that.
- Onu tamir ettik.
- Tom fixed my computer.
- Tom bilgisayarımı tamir etti.
- I have to fix the washing machine.
- Çamaşır makinesini tamir etmeliyim.
- I still have to fix the washing machine.
- Hâlâ çamaşır makinesini tamir etmem gerekiyor.
- I want everything that's not working fixed.
- Çalışmayan her şeyin tamir edilmesini istiyorum.
- I hope Tom knows how to fix this.
- Umarım Tom bunu nasıl tamir edeceğini bilir.
- Why didn't you tell me you knew how to fix this?
- Bunu nasıl tamir edeceğini bildiğini neden bana söylemedin?
- Tom fixed his car himself.
- Tom arabasını kendisi tamir etti.
- Tom wants to fix that.
- Tom onu tamir etmek istiyor.
- Dan didn't even use a hammer to fix the chair.
- Dan sandalyeyi tamir etmek için çekiç bile kullanmadı.
- I can fix this.
- Bunu tamir edebilirim.
- He fixed the watch for me.
- O, saati benim için tamir etti.
- As she's a very practical person, she often fixes her friends' cars.
- Çok pratik bir insan olduğu için sık sık arkadaşlarının arabalarını tamir eder.
- I thought you had fixed it.
- Tamir ettiğini sanmıştım.
- How much do you charge to fix a flat tire?
- Patlak bir lastiği tamir etmek için ne kadar ücret alıyorsunuz?
- Maybe we can fix it.
- Belki tamir edebiliriz.
- Tom might be able to fix this.
- Tom bunu tamir edebilir.
- I didn't think anyone could fix this watch.
- Kimsenin bu saati tamir edebileceğini sanmıyordum.
- I fixed it.
- Onu tamir ettim.
- I hope Tom can fix it.
- Tom'un onu tamir edebileceğini umuyorum.
- The electrician will come and fix the cable next week.
- Elektrikçi gelecek hafta gelip kabloyu tamir edecek.
- Could you please fix this flat tire?
- Lütfen şu patlak lastiği tamir eder misiniz?
- We must fix that.
- Bunu tamir etmeliyiz.
- I'm trying to fix it.
- Bunu tamir etmeye çalışıyorum.
- When did Tom tell Mary to fix the broken chair?
- Tom Mary'ye kırık sandalyeyi tamir etmesini ne zaman söyledi?
- I am able to fix the sink this afternoon.
- Bu öğleden sonra lavaboyu tamir edebilirim.
- I need to fix it.
- Onu tamir etmem lazım.
- Please fix the iron.
- Lütfen ütüyü tamir edin.
- My camera doesn't need to be fixed.
- Benim fotoğraf makinemin tamir edilmesine gerek yok.
- Tom wasn't able to fix his car by himself.
- Tom arabasını kendi başına tamir edemedi.
- I've got to get my car fixed.
- Arabamı tamir ettirmek zorundayım.
- Let me fix the switch.
- Şalteri tamir edeyim.
- Tom helped Mary fix the broken chair.
- Tom, Mary'nin kırık sandalyeyi tamir etmesine yardım etti.
- Why should we bother fixing it?
- Bunu tamir etmekle neden uğraşalım ki?
- I must get the television fixed.
- Televizyonu tamir ettirmeliyim.
- We can fix the heater.
- Isıtıcıyı tamir edebiliriz.
- I need to fix it.
- Tamir etmem lazım.
- Who can I call to fix my leaky ceiling?
- Sızdıran tavanımı tamir ettirmek için kimi arayabilirim?
- How much did you have to pay to get your truck fixed?
- Kamyonunu tamir ettirmek için ne kadar ödemek zorunda kaldın?
- Tom stopped by occasionally to fix things for Mary.
- Tom ara sıra Mary'nin eşyalarını tamir etmek için uğruyordu.
- Who should I call to fix my plumbing?
- Tesisatımı tamir ettirmek için kimi aramalıyım?
- Who should I call to fix my plumbing?
- Su tesisatımı tamir etmek için kimi aramalıyım?
- Tom will fix the latch.
- Tom mandalı tamir edecek.
- I won't be able to fix it without my tools.
- Aletlerim olmadan tamir edemem.
- If it ain't broke, don't fix it.
- Bozuk değilse tamir etme.
- I'm the only one other than Tom who knows how to fix this.
- Tom'un haricinde bunu tamir etmeyi bilen tek kişi benim.
- Let me fix that.
- Onu tamir edeyim.
- Tom fixed his clock.
- Tom saatini tamir etti.
- When's Tom coming over to fix that?
- Tom bunu tamir etmek için ne zaman gelecek?
- I'm confident Tom can fix it.
- Tom'un bunu tamir edebileceğine eminim.
- Can you fix my broken tire now?
- Kırık lastiğimi tamir edebilir misin?
- I need to get this car fixed.
- Bu arabayı tamir ettirmem lazım.
- Sami helped Layla fix her car.
- Sami, Leyla'nın arabasını tamir etmesine yardımcı oldu.
- How will you fix it?
- Bunu nasıl tamir edeceksin?
- He knows how to break a computer but he doesn't know how to fix it.
- Bir bilgisayarın nasıl bozulacağını biliyor ama nasıl tamir edileceğini bilmiyor.
- The plumber used many tools to fix our sink.
- Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.
- Tom found the leak and fixed it.
- Tom sızıntıyı buldu ve tamir etti.
- Sami fixed Layla's car for the bargain price of 60 dollars.
- Sami, Layla'nın arabasını 60 dolar gibi ucuz bir fiyata tamir etti.
- I need to get that fixed.
- Bunu tamir ettirmem lazım.
- Who can I call to fix my leaky ceiling?
- Sızdıran tavanımı tamir etmek için kimi çağırabilirim?
- Tom fixed it with a hammer.
- Tom çekiçle tamir etti.
- He got his computer fixed.
- Bilgisayarını tamir ettirdi.
- Tom won't be able to fix the car by himself.
- Tom, arabayı kendi başına tamir edemeyecek.
- Tom wasn't able to fix his car by himself.
- Tom arabasını kendi başına tamir edemiyordu.
- We must fix this.
- Bunu tamir etmeliyiz.
- I'll fix my bicycle in the house.
- Bisikletimi evde tamir edeceğim.
- Darn it, it cost me two hundred bucks to get my car fixed.
- Lanet olsun, arabamı tamir ettirmek bana 200 dolara mal oldu.
- The mechanic fixed my car without charging me a dime.
- Tamirci benden tek kuruş almadan arabamı tamir etti.
- Tom can fix just about anything.
- Tom neredeyse her şeyi tamir edebilir.
- Tom is fixing that.
- Tom onu tamir ediyor.
- Can you fix my keyboard?
- Klavyemi tamir edebilir misin?
- I've been meaning to fix that leak.
- O sızıntıyı tamir etmek istiyordum.
- Tom didn't think Mary could fix his watch.
- Tom, Mary'nin saatini tamir edebileceğini düşünmedi.
- That's pretty easy to fix.
- Bunu tamir etmek oldukça kolay.
- I fixed the house for the disabled man.
- Engelli adam için evi tamir ettim.
- I'll fix your sink for you if you want.
- İstersen lavabonu tamir edebilirim.
- Sami never actually fixed the car.
- Sami aslında arabayı hiç tamir etmedi.
- I'll only buy the car if they fix the brakes first.
- Eğer önce frenleri tamir ederlerse arabayı alacağım.
- Tom said he could fix it.
- Tom tamir edebileceğini söyledi.
- We spent hours trying to figure out how to fix it.
- Nasıl tamir edeceğimizi bulmak için saatlerimizi harcadık.
- Yanni fixed the windshield crack very quickly.
- Yanni ön camdaki çatlağı çok çabuk tamir etti.
- I think I'll be able to fix it.
- Sanırım tamir edebilirim.
- We're fixing it up.
- Biz onu tamir ediyoruz.
- Sami fixed the engine seconds after opening the hood.
- Sami kaputu açtıktan saniyeler sonra motoru tamir etti.
- Sami was fixing an escalator.
- Sami yürüyen merdiveni tamir ediyordu.
- I was going to buy a new table, but my husband fixed the broken leg.
- Yeni bir masa alacaktım ama kocam kırık bacağı tamir etti.
- Can you help me fix this?
- Bunu tamir etmeme yardım edebilir misin?
- I'll get it fixed.
- Tamir ettiririm onu.
- He wanted to get his computer fixed.
- Bilgisayarını tamir ettirmek istedi.
- What else needs fixing?
- Başka neyin tamir edilmeye ihtiyacı var?
- Can we fix it?
- Tamir edebilir miyiz?
- Can you send someone to fix it as soon as possible?
- En kısa zamanda tamir etmesi için birini gönderebilir misiniz?
- I'm fixing it up.
- Tamir ediyorum.
- The chair can't be fixed.
- Sandalye tamir edilemez.
- My father fixed a broken chair.
- Babam kırık bir sandalyeyi tamir etti.
- I fixed the fence.
- Çiti tamir ettim.
- Tom did a really good job fixing my car.
- Tom arabamı tamir ederken gerçekten iyi iş çıkardı.
- I had him fix my watch.
- Ona saatimi tamir ettirdim.
- Sami fixed Layla's car.
- Sami, Leyla'nın arabasını tamir etti.
- Why bother fixing it?
- Neden tamir etmeye zahmet ediyorsun?
- I can fix the heater.
- Isıtıcıyı tamir edebilirim.
- Tom is fixing the latch.
- Tom mandalı tamir ediyor.
- You can fix it, can't you?
- Bunu tamir edebilirsin, değil mi?
- Mary will fix it.
- Mary tamir edecek.
- It'll get fixed.
- Tamir edilecek.
- Can you help me fix it?
- Tamir etmeme yardım eder misin?
- Tom will fix that for us.
- Tom bunu bizim için tamir eder.
- Can you fix my TV?
- Televizyonumu tamir edebilir misin?
- Can you fix a toilet?
- Tuvaleti tamir edebilir misin?
- I need to take my car to the mechanic's to get it fixed.
- Arabamı tamir ettirmek için tamirciye götürmem gerekiyor.
- My camera doesn't need to be fixed.
- Kameramın tamir edilmesine gerek yok.
- There I fixed it.
- İşte tamir ettim.
- Can you please come fix it?
- Lütfen gelip tamir eder misin?
- Have you ever fixed your car by yourself?
- Hiç arabanızı kendi başınıza tamir ettiniz mi?
- Can we fix it?
- Bunu tamir edebilir miyiz?
- Did Tom say who was going to help him fix his car?
- Tom arabasını tamir etmesine kimin yardım edeceğini söyledi mi?
- How long will it take to fix this?
- Bunu tamir etmek ne kadar sürer?
- Can you fix this or not?
- Bunu tamir edebilir misin, edemez misin?
- Tom will fix that for us.
- Tom bunu bizim için tamir edecek.
- It needs to be fixed.
- Bunun tamir edilmesi gerekiyor.
- Tom tried to fix that.
- Tom bunu tamir etmeye çalıştı.
- I think I can fix this.
- Sanırım bunu tamir edebilirim.
- I'll fix that.
- Onu tamir edeceğim.
- Tom fixes things.
- Tom bir şeyleri tamir eder.
- He can fix the heater.
- Isıtıcıyı tamir edebilir.
- We could fix it.
- Tamir edebiliriz.
- We're fixing it up.
- Tamir ediyoruz.
- We can fix this.
- Bunu tamir edebiliriz.
- I offered to fix Tom's flat tire.
- Tom'un patlak lastiğini tamir etmeyi teklif ettim.
- I got my car fixed.
- Arabamı tamir ettirdim.
- We want to fix that.
- Onu tamir etmek istiyoruz.
- You should get your car fixed.
- Arabanı tamir ettirmelisin.
- Tom will have that fixed right away.
- Tom bunu hemen tamir ettirecek.
- Can we get it fixed?
- Tamir ettirebilir miyiz?
- Can this windshield crack be fixed?
- Bu ön cam çatlağı tamir edilebilir mi?
- You've got to fix it.
- Onu tamir etmek zorundasın.
- Tom helped Mary fix the broken chair.
- Tom, Mary'nin kırık sandalyeyi tamir etmesine yardımcı oldu.
- He fixed the broken table.
- Kırık masayı tamir etti.
- I fixed the flashlight using a small tool.
- El fenerini küçük bir aletle tamir ettim.
- Don't worry, I have already fixed it.
- Merak etme, çoktan tamir ettim.
- Sami could fix almost anything.
- Sami neredeyse her şeyi tamir edebilirdi.
- I can't let them leave before the watch is fixed.
- Saat tamir edilmeden önce onların gitmesine izin veremem.
- I've got to get this fixed right away.
- Bunu hemen tamir ettirmeliyim.
- I'm going to fix it myself.
- Kendim tamir edeceğim.
- It'll cost about 2,000 yen to fix it.
- Onu tamir etmek yaklaşık 2,000 yene mal olacaktır.
- Tom is trying to fix his car.
- Tom arabasını tamir etmeye çalışıyor.
- I am able to fix the sink this afternoon.
- Lavaboyu bu öğleden sonra tamir edebilirim.
- I thought you were going to fix the sink.
- Lavaboyu tamir edeceğini düşündüm.
- I won't be able to fix that.
- Bunu tamir edemeyeceğim.
- I spent two hours yesterday trying to fix that broken radio.
- Dün bozuk radyoyu tamir etmek için iki saat harcadım.
- How much do you charge to fix a flat tire?
- Patlak lastiği tamir etmek için ne kadar istiyorsunuz?
- He had the old machine fixed.
- O, eski makineyi tamir ettirdi.
- My clock needs to be fixed.
- Saatimin tamir edilmesi gerekiyor.
- Tom is going to get it fixed.
- Tom tamir ettirecek.
- Can you fix our sink?
- Lavabomuzu tamir edebilir misin?
- Tom knows how to fix everything.
- Tom her şeyi tamir etmeyi bilir.
- I fixed my watch, but it broke again.
- Saatimi tamir ettim ama yine bozuldu.
- Can you fix my broken tire now?
- Şimdi hasarlı lastiğimi tamir edebilir misin?
- Why bother fixing it?
- Onu tamir etmeye ne gerek var?
- Aren't you going to fix it?
- Onu tamir etmeyecek misin?
- I'm sure that Tom can fix this.
- Tom'un bunu tamir edebileceğine eminim.
- Can you fix a toilet?
- Bir tuvaleti tamir edebilir misin?
- I can't let them leave before the watch is fixed.
- Saat tamir edilmeden gitmelerine izin veremem.
- Do you think Tom would know how to fix this?
- Tom'un bunu tamir etmeyi bileceğini düşünüyor musun?
- My uncle Bob fixed my clock and now it tells the time correctly.
- Bob amcam saatimi tamir etti ve artık zamanı doğru gösteriyor.
- I must get it fixed.
- Onu tamir ettirmeliyim.
- I've got to get this fixed.
- Bunu tamir ettirmem lazım.
- They can fix the heater.
- Isıtıcıyı tamir edebilirler.
- Can it be fixed?
- Tamir edilebilir mi?
- I don't think I can fix it.
- Bunu tamir edebileceğimi sanmıyorum.
- I fix things.
- Bir şeyleri tamir ederim.
- Tom helped Mary fix her car.
- Tom, Mary'nin arabasını tamir etmesine yardım etti.
- Tom knows how to fix everything.
- Tom her şeyi nasıl tamir edeceğini biliyor.
- How do I fix that?
- Onu nasıl tamir ederim?
- I spent two hours yesterday trying to fix that broken radio.
- Dün o kırık radyoyu tamir etmeye çalışarak iki saat harcadım.
- Tom got his watch fixed.
- Tom saatini tamir ettirdi.
- I let Tom borrow my wrenches to fix his car.
- Arabasını tamir etmesi için Tom'a anahtarlarımı ödünç verdim.
- It'll cost $300 to fix it.
- Tamir etmek 300 dolara mal olacak.
- He can fix the heater.
- O, ısıtıcıyı tamir edebilir.
- I want to have this cassette recorder fixed.
- Bu teybi tamir ettirmek istiyorum.
- Tom is fixing it.
- Tom tamir ediyor.
- We think we've got that fixed.
- Onu tamir ettirdiğimizi düşünüyoruz.
- You can fix the heater, can't you?
- Isıtıcıyı tamir edebilirsin, değil mi?
- How do we fix it?
- Bunu nasıl tamir ederiz?
- I want this fixed as soon as possible.
- En kısa sürede bunu tamir ettirmek istiyorum.
- We fix all kinds of clocks here.
- Burada her türlü saati tamir ediyoruz.
- He helped me fix my watch.
- Saatimi tamir etmeme yardım etti.
- I fixed their wagon.
- Onların vagonunu tamir ettim.
- Can't someone fix this?
- Biri bunu tamir edemez mi?
- Maybe I can fix it.
- Belki tamir edebilirim.
- Do you think you can fix this?
- Bunu tamir edebileceğini düşünüyor musun?
- I have to fix it.
- Tamir etmek zorundayım.
- Can you fix my laptop?
- Dizüstü bilgisayarımı tamir edebilir misin?
- The television set needs to be fixed.
- Televizyonun tamir edilmesi gerekiyor.
- Can you fix this?
- Bunu tamir edebilir misiniz?
- I wanted to fix that.
- Bunu tamir etmek istedim.
- Sami can fix this window.
- Sami bu pencereyi tamir edebilir.
- I'm fixing something.
- Bir şey tamir ediyorum.
- I have to fix it.
- Onu tamir etmek zorundayım.
- I can't fix this computer.
- Bu bilgisayarı tamir edemem.
- Tom will fix that.
- Tom bunu tamir edecek.
- How much did Tom charge you for fixing your car?
- Tom arabanızı tamir etmek için sizden ne kadar ücret aldı?
- Tom fixed my umbrella for me.
- Tom şemsiyemi benim için tamir etti.
- Tom fixed Mary's bicycle for her.
- Tom, Mary'nin bisikletini onun için tamir etti.
- I'm fixing the washing machine.
- Çamaşır makinesini tamir ediyorum.
- We fix all kinds of clocks here.
- Burada her çeşit saati tamir ederiz.
- Can you fix my car?
- Arabamı tamir edebilir misin?
- I just wasted three hours trying to get this thing fixed.
- Bu şeyi tamir ettirmek için üç saatimi harcadım.
- Tom figured out how to fix the engine on his own.
- Tom motoru nasıl tamir edeceğini kendi başına buldu.
- Tom can't fix everything by himself.
- Tom her şeyi tek başına tamir edemez.
- Tom fixed my umbrella for me.
- Tom benim için şemsiyemi tamir etti.
- I'll only buy the car if they fix the brakes first.
- Önce frenleri tamir ederlerse arabayı alırım.
- I'm fixing the radio I found on my way home.
- Eve giderken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- Sami helped Layla fix her car.
- Sami, Layla'nın arabasını tamir etmesine yardım etti.
- If it's not broken, don't fix it.
- Eğer bozuk değilse, tamir etme.
- It's impossible to fix it.
- Bunu tamir etmek imkansız.
- Don't worry, I have already fixed it.
- Merak etmeyin, onu zaten tamir ettik.
- Do you know how to fix this?
- Bunu nasıl tamir edeceğini biliyor musun?
- Tom will fix that for Mary.
- Tom bunu Mary için tamir edecek.
- We need to fix that.
- Onu tamir etmeliyiz.
- My car is being fixed now.
- Arabam şu an tamir ediliyor.
- Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
- He will fix it.
- O tamir edecek.
- Sami is fixing the lighting.
- Sami aydınlatmayı tamir ediyor.
- I've got to get this fixed.
- Bunu tamir ettirmem gerekiyor.
- Could you please fix this?
- Lütfen bunu tamir eder misin?
- Maybe we can fix this.
- Belki bunu tamir edebiliriz.
- Fadil helped Layla fix her tire.
- Fadıl, Layla'nın lastiğini tamir etmesine yardım etti.
- Tom can fix the heater.
- Tom ısıtıcıyı tamir edebilir.
- I don't remember how I fixed it.
- Nasıl tamir ettiğimi hatırlamıyorum.
- Mary can fix the heater.
- Mary ısıtıcıyı tamir edebilir.
- We fix things.
- Bir şeyleri tamir ediyoruz.
- Tom knows how to fix things.
- Tom eşyaları nasıl tamir edeceğini biliyor.
- I'm fixing the radio I found on my way home.
- Eve dönerken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- We do not fix computers here.
- Burada bilgisayar tamir etmiyoruz.
- I've got to get my car fixed.
- Arabamı tamir ettirmem lazım.
- I've fixed the radio for him.
- Radyoyu onun için tamir ettim.
- My back door needs to be fixed.
- Arka kapımın tamir edilmesi gerekiyor.
- He had the car fixed in no time at all.
- Arabayı kısa sürede tamir etti.
- Tom wants me to fix this for him.
- Tom bunu onun için tamir etmemi istiyor.
- I really have to fix my leaky ceiling.
- Sızdıran tavanımı gerçekten tamir ettirmeliyim.
- That got fixed.
- O tamir edildi.
- You know how to fix computers.
- Bilgisayarları nasıl tamir edeceğini biliyorsun.
- It cost $300 to get the car fixed.
- Arabayı tamir ettirmek 300 dolara mal oldu.
- Tom said he could fix it.
- Tom bunu tamir edebileceğini söyledi.
- I have to fix my leaky ceiling.
- Sızdıran tavanımı tamir etmeliyim.
- Are you saying you can't fix it?
- Tamir edemeyeceğini mi söylüyorsun?
- Tom tried to fix the broken radio.
- Tom bozuk radyoyu tamir etmeye çalıştı.
- Tom's idea on how to fix the broken chair didn't work.
- Tom'un kırık sandalyeyi tamir etme fikri işe yaramadı.
- Mary wants me to fix this for her.
- Mary bunu onun için tamir etmemi istiyor.
- I can fix it.
- Onu tamir edebilirim.
- You should've fixed it right away.
- Onu hemen tamir etmeliydin.
- We need to fix this.
- Bunu tamir etmeliyiz.
- I fixed the clocks.
- Saatleri tamir ettim.
- Tom fixed Mary's car.
- Tom, Mary'nin arabasını tamir etti.
- She can fix the heater.
- O ısıtıcıyı tamir edebilir.
- Tom found the leak and fixed it.
- Tom sızıntıyı buldu ve onu tamir etti.
- Tom can probably fix that for you.
- Tom muhtemelen onu senin için tamir edebilir.
- Mary fixed it.
- Mary tamir etti.
- Do you know how to fix this TV?
- Bu televizyonu nasıl tamir edeceğini biliyor musun?
- Tom fixed the flat tire by himself.
- Tom patlak lastiği kendi kendine tamir etti.
- I think we got it fixed.
- Onu tamir ettirdiğimizi düşünüyorum.
- I think they'll fix the radio this afternoon.
- Sanırım öğleden sonra radyoyu tamir edecekler.
- My father fixes broken chairs.
- Babam kırık sandalyeleri tamir eder.
- I've got to get this fixed right away.
- Bunu derhal tamir ettirmek zorundayım.
- Where can I have the car fixed?
- Arabayı nerede tamir ettirebilirim?
- Should I fix it then?
- Öyleyse tamir edeyim mi?
- Yanni needs to fix these windshield chips.
- Yanni'nin ön cam çiziklerini tamir etmesi gerekiyor.
- I am fixing the clock.
- Saati tamir ediyorum.
- Yanni needs to fix his windshield properly.
- Yanni'nin ön camını iyice tamir etmesi gerekiyor.
- I need to take my car to the mechanic's to get it fixed.
- Arabamı tamirciye götürüp tamir ettirmem lazım.
- I'll do whatever it takes to fix this.
- Bunu tamir etmek için ne gerekiyorsa yapacağız.
- Tom fixed a watch.
- Tom bir saati tamir etti.
- What's been fixed?
- Ne tamir edildi?
- Ted is good at fixing watches.
- Ted saatleri tamir etmede iyidir.
- Tom wants me to fix this for Mary.
- Tom bunu Mary için tamir etmemi istiyor.
- Tom fixed the leaky faucet.
- Tom sızdıran musluğu tamir etti.
- I couldn't fix it.
- Tamir edemedim.
- Son, help me fix my car.
- Oğlum, arabamı tamir etmeme yardım et.
- Tom still has to fix this somehow.
- Tom hâlâ bir şekilde bunu tamir etmek zorunda.
- Tom is going to get it fixed.
- Tom bunu tamir ettirecek.
- I haven't finished fixing this yet.
- Bunu tamir etmeyi henüz bitirmedim.
- Sami is fixing the lighting.
- Sami ışıklandırmayı tamir ediyor.
- Maybe it can be fixed.
- Belki tamir edilebilir.
- I hope they get it fixed soon.
- Umarım yakında tamir ederler.
- I'm here to fix the broken window.
- Kırık pencereyi tamir etmek için buradayım.
- Darn it, it cost me two hundred bucks to get my car fixed.
- Of ya, arabamı tamir ettirmek bana iki yüz kâğıda mal oldu.
- I've got to get this fixed.
- Bunu tamir ettirmeliyim.
- We fixed it.
- Biz tamir ettik.
- My uncle Bob fixed my clock and now it tells the time correctly.
- Amcam Bob saatimi tamir etti ve o artık zamanı doğru söylüyor.
- Take it to a mechanic, and get it fixed.
- Bir tamirciye götürün ve tamir ettirin.
- Can we get it fixed?
- Onu tamir ettirebilir miyiz?
- We've got to fix it.
- Bunu tamir etmek zorundayız.
- How can you fix it?
- Onu nasıl tamir edebilirsin?
- Fadil was fixing his bike in the backyard.
- Fadıl arka bahçede bisikletini tamir ediyordu.
- They're here to fix the heating system.
- Isıtma sistemini tamir etmek için buradalar.
- I asked them to fix my car.
- Onlardan arabamı tamir etmelerini istedim.
- Have you fixed the thermostat?
- Termostatı tamir ettin mi?
- Can it be fixed?
- Bu tamir edilebilir mi?
- She's fixing the machine.
- Makineyi tamir ediyor.
- I'm fixing the radio which I found on my way home.
- Eve giderken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- Can you fix this or should I call a plumber?
- Bunu tamir edebilir misin yoksa bir tesisatçı çağırmam mı gerekiyor?
- Tom fixed the latch.
- Tom mandalı tamir etti.
- I'm fixing the radio that I found on my way home.
- Eve giderken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- Tom got his car fixed.
- Tom arabasını tamir ettirdi.
- We do not fix computers here.
- Biz burada bilgisayar tamir etmiyoruz.
- We can fix anything.
- Her şeyi tamir edebiliriz.
- I've got to get it fixed.
- Bunu tamir ettirmek zorundayım.
- I'll fix your sink for you if you want.
- İstersen, senin için lavabonu tamir edeceğim.
- The mechanic fixed my car without charging me a dime.
- Tamirci bana on sent ödetmeden arabamı tamir etti.
- I fixed their wagon.
- Arabalarını tamir ettim.
- This watch needs to be fixed.
- Bu saatin tamir edilmesi gerekiyor.
- I'm sure that this can be fixed.
- Bunun tamir edilebileceğinden eminim.
- Can you fix my sink?
- Lavabomu tamir edebilir misin?
- Can you fix this broken radio?
- Bu bozuk radyoyu tamir edebilir misin?
- Don't you know how to fix it?
- Nasıl tamir edeceğini bilmiyor musun?
- Please fix my toy.
- Lütfen oyuncağımı tamir edin.
- I have to fix my leaky ceiling.
- Sızdıran tavanımı tamir etmek zorundayım.
- Will you send someone to fix it as soon as possible?
- En kısa zamanda tamir etmesi için birini gönderecek misiniz?
- Tom spent all day trying to fix the leak in the roof.
- Tom bütün gününü çatıdaki sızıntıyı tamir etmeye çalışarak geçirdi.
- I'm fixing the radio which I found on my way home.
- Eve gelirken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- So you can fix computers as well!
- Yani sen de bilgisayar tamir edebiliyorsun!
- Tom can fix anything.
- Tom her şeyi tamir edebilir.
- You should get his car fixed.
- Arabasını tamir ettirmelisin.
- I'm fixing the radio that I found on my way home.
- Eve dönerken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- My car is being fixed now.
- Arabam şimdi tamir ediliyor.
- Was Tom able to get your car fixed?
- Tom arabanızı tamir ettirebildi mi?
- I'll fix it now.
- Şimdi tamir edeceğim.
- Tom says you can fix anything.
- Tom senin her şeyi tamir edebileceğini söylüyor.
- I'm fixing it up.
- Ben onu tamir ediyorum.
- Who can I call to fix my plumbing?
- Tesisatımı tamir ettirmek için kimi arayabilirim?
- Is there anyone I can call to fix my leaky ceiling?
- Sızdıran tavanımı tamir etmesi için arayabileceğim biri var mı?
- We could fix it.
- Onu tamir edebiliriz.
- Tom fixed it.
- Tom tamir etti.
- Can you please come fix it?
- Lütfen bunu tamir etmeye gelebilir misin?
- Tom fixed the dripping tap.
- Tom damlatan musluğu tamir etti.
- Take it to a mechanic, and get it fixed.
- Bunu bir tamirciye götürün ve tamir ettirin.
- Didn't you fix the pump?
- Pompayı tamir etmedin mi?
- He fixed it.
- O tamir etti.
- Can't you just fix it?
- Tamir edemez misin şunu?
- Yanni needs to fix his windshield properly.
- Yanni'nin ön camını doğru düzgün tamir etmesi gerekiyordu.
- Is there anything you can't fix?
- Tamir edemeyeceğin bir şey var mı?
- There's no reason to fix something that isn't broken.
- Bozuk olmayan bir şeyi tamir etmeye gerek yok.
- Has it been fixed yet?
- Şu tamir edildi mi artık?
- It cost me one thousand yen to get the bicycle fixed.
- Bisikleti tamir ettirmek bana bin yene mal oldu.
- Thanks for helping me fix my car.
- Arabamı tamir etmeme yardım ettiğin için teşekkürler.
- This can be fixed.
- Bu tamir edilebilir.
- Tom likes to fix things.
- Tom bir şeyleri tamir etmeyi sever.
- Who says it isn't fixed?
- Tamir edilmediğini kim söyledi?
- I've got to get this fixed.
- Bunu tamir ettirmek zorundayım.
- You said you were going to fix it.
- Onu tamir edeceğini söyledin.
- It's no use trying to fix it now.
- Artık onu tamir etmeye çalışmanın bir faydası yok.
- Tom figured out how to fix the engine on his own.
- Tom, motoru tek başına nasıl tamir edeceğini anladı.
- I want Tom to fix the damage.
- Tom'un hasarı tamir etmesini istiyorum.
- Maybe it can be fixed.
- Bu belki tamir edilebilir.
- Can you fix my bike?
- Bisikletimi tamir edebilir misin?
- Can you fix the broken radio?
- Bozuk radyoyu tamir edebilir misin?
- I'm going to fix it as soon as I can.
- Elimden geldiğince çabuk tamir edeceğim.
- He fixed my umbrella for me.
- Benim için şemsiyemi tamir etti.
- I hope we can get that fixed soon.
- Umarım çok geçmeden tamir ettirebiliriz.
- Who do you think can fix this?
- Sizce bunu kim tamir edebilir?
- I need my tools to fix it.
- Tamir etmek için aletlerime ihtiyacım var.
- We'll get it fixed.
- Onu tamir ettireceğiz.
- I'll try to fix it.
- Tamir etmeye çalışacağım.
- I offered to fix Tom's flat tire.
- Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- Tom can fix just about anything.
- Tom hemen hemen her şeyi tamir edebilir.
- I wanted to fix that.
- Onu tamir etmek istedim.
- Can you help me fix my flat tire?
- Patlak lastiğimi tamir etmeme yardım eder misin?
- It'll cost you more to fix it than to it would cost you to buy a new one.
- Onu tamir etmek sana yeni bir tane almaktan daha fazlaya mal olacak.
- Tom helped Mary fix the broken table.
- Tom, Mary'nin kırık masayı tamir etmesine yardım etti.
- Are you saying you can fix it?
- Tamir edebileceğini mi söylüyorsun?
- Tom fixed the roof of his house just yesterday.
- Tom daha dün evinin çatısını tamir etti.
- Can you fix my faucet?
- Musluğumu tamir edebilir misin?
- We'll fix it.
- Bunu tamir edeceğiz.
- I know I can fix it.
- Tamir edebileceğimi biliyorum.
- There's a problem with the printer, I'm gonna try and fix it.
- Yazıcıda bir sorun var, tamir etmeye çalışacağım.
- I am fixing the washing machine.
- Çamaşır makinesini tamir ediyorum.
- I wasn't able to fix it.
- Bunu tamir edemedim.
- I need to fix it.
- Onu tamir etmem gerek.
- We'll fix that.
- Onu tamir edeceğiz.
- Let's fix this.
- Bunu tamir edelim.
- While Tom is here, you might want to have him fix your leaky faucet.
- Tom buradayken, sızdıran musluğunuzu tamir ettirmek isteyebilirsiniz.
- This is the first time I've ever fixed this machine.
- Bu makineyi ilk kez tamir ediyorum.
- I can't fix the seat.
- Koltuğu tamir edemem.
- Tom did a really good job fixing my car.
- Tom arabamı tamir ederek gerçekten çok iyi bir iş yaptı.
- I helped Tom fix his car.
- Tom'un arabasını tamir etmesine yardım ettim.
- My car is being fixed.
- Arabam tamir ediliyor.
- Tom fixed a watch.
- Tom bir saat tamir etti.
- He fixed the watch for me.
- Benim için saati tamir etti.
- I'll get it fixed.
- Bunu tamir ettireceğim.
- I'm sure that this can be fixed.
- Bunun tamir edilebileceğine eminim.
- I'll try to fix it later.
- Onu daha sonra tamir etmeye çalışacağım.
- Please fix this.
- Lütfen bunu tamir edin.
- Tom won't be able to fix the car by himself.
- Tom arabayı kendi başına tamir edemeyecek.
- Yanni started fixing the windshield.
- Yanni ön camı tamir etmeye başladı.
- We're fixing it.
- Biz onu tamir ediyoruz.
- How would you fix it?
- Onu nasıl tamir edersin?
- Tom is fixing the refrigerator.
- Tom buzdolabını tamir ediyor.
- Yanni needs to fix these windshield chips.
- Yanni'nin bu ön cam kırıklarını tamir etmesi gerekiyor.
- I've got to get it fixed.
- Tamir ettirmem lazım.
- Are you the guy who's going to help us fix our plumbing?
- Tesisatımızı tamir etmemize yardım edecek adam sen misin?
- Tom fixed his bicycle.
- Tom bisikletini tamir etti.
- It should be fixed now.
- Şimdi tamir edilmeli.
- I'm going to fix it myself.
- Bunu kendim tamir edeceğim.
- Can you fix it?
- Onu tamir edebilir misin?
- Tom is going to fix Mary's bicycle.
- Tom, Mary'nin bisikletini tamir edecek.
- It's going to cost $300 to fix it.
- Tamir etmek 300 dolara mal olacak.
- Tom fixed the circuit breaker.
- Tom devre kesiciyi tamir etti.
- Can you fix my truck?
- Kamyonumu tamir edebilir misin?
- I had to fix the toaster.
- Tost makinesini tamir etmem gerekti.
- How can you fix it?
- Nasıl tamir edebilirsin?
- I had my watch fixed.
- Saatimi tamir ettirdim.
- It cost me 50 dollars to have my watch fixed.
- Saatimi tamir ettirmek bana 50 dolara mal oldu.
- Who can I call to fix my plumbing?
- Su tesisatımı tamir etmek için kimi arayabilirim?
- I really have to fix my leaky ceiling one of these days.
- Bu günlerde sızdıran tavanımı gerçekten tamir etmeliyim.
- The car broke down and I brought it to the garage to get fixed.
- Araba bozuldu ve tamir ettirmek için garaja götürdüm.
- Hopefully, Tom can tell us how to fix this.
- İnşallah, Tom bize bunu nasıl tamir edeceğimizi söyleyebilir.
- Can you fix this or should I call a plumber?
- Bunu tamir edebilir misin yoksa tesisatçı mı çağırmalıyım?
- Tom is fixing that, isn't he?
- Tom bunu tamir ediyor, değil mi?
- Can you help me fix that?
- Onu tamir etmeme yardım edebilir misin?
- I thought you were going to fix the sink.
- Lavaboyu tamir edeceğini sanıyordum.
- It'll cost about 2,000 yen to fix it.
- Tamir etmek 2,000 yen tutacak.
- You've got to fix it.
- Onu tamir etmelisin.
- I might be able to fix that.
- Onu tamir edebilirim.
- Tom fixed Mary's satellite receiver.
- Tom Mary'nin uydu alıcısını tamir etti.
- If it's not broken, don't fix it.
- Eğer bozuk değilse onu tamir etme.
- Would you have time to fix this flat tire now?
- Patlak lastiği şimdi tamir edecek vaktiniz var mı?
- Is there someplace around here that can fix a flat tire?
- Buralarda patlak bir lastiği tamir edebilecek bir yer var mı?
- Can you fix this?
- Bunu tamir edebilir misin?
- Tom helped Mary fix the broken lamp.
- Tom, Mary'nin kırık lambayı tamir etmesine yardım etti.
- I haven't fixed that yet.
- Onu henüz tamir etmedim.
- I had my bicycle fixed yesterday.
- Dün bisikletimi tamir ettirdim.
- Can you fix my motorcycle?
- Motosikletimi tamir edebilir misin?
- I must fix it.
- Onu tamir etmeliyim.
- How can I fix my leaky faucet?
- Sızdıran musluğumu nasıl tamir edebilirim?
- He got his watch fixed.
- O, saatini tamir ettirdi.
- Tom fixed the broken radio.
- Tom bozuk radyoyu tamir etti.
- How much did you charge Tom to fix his car?
- Tom'un arabasını tamir etmek için ne kadar ücret aldınız?
- Do you want me to fix your broken shovel or don't you?
- Kırık küreğini tamir etmemi istiyor musun, istemiyor musun?
- It cost me 50 dollars to have my watch fixed.
- Saatimi tamir ettirmem 50 dolara mal oldu.
- Have you ever fixed your car by yourself?
- Hiç arabanı kendin tamir ettin mi?
- Tom didn't think Mary could fix his watch.
- Tom Mary'nin onun saatini tamir edebileceğini düşünmedi.
- Tom fixed the flat tire by himself.
- Tom patlak lastiği kendi başına tamir etti.
- Sami fixed Layla's car.
- Sami, Layla'nın arabasını tamir etti.
- I need to fix it.
- Bunu tamir etmeliyim.
- I've already fixed that.
- Onu çoktan tamir ettim.
- They'd better fix it soon.
- Bir an önce tamir etseler iyi olur.
- Tom is fixing it.
- Tom bunu tamir ediyor.
- He got his watch fixed.
- Saatini tamir ettirdi.
- He knows how to break a computer but he doesn't know how to fix it.
- O, bir bilgisayarı nasıl bozacağını bilir fakat nasıl tamir edeceğini bilmez.
- I have to fix the washing machine.
- Çamaşır makinesini tamir etmek zorundayım.
- Tom is fixing that, isn't he?
- Tom onu tamir ediyor, değil mi?
- Should I fix it then?
- Tamir edeyim mi bunu madem?
- Can you fix my faucet?
- Musluğumu tamir edebilir misiniz?
- We've fixed all the leaks.
- Tüm sızıntıları tamir ettik.
- I can fix the heater.
- Ben ısıtıcıyı tamir edebilirim.
- Tom will fix it.
- Tom onu tamir edecek.
- Tom knows how to fix things.
- Tom bir şeyleri nasıl tamir edeceğini bilir.
- Let's hope Tom can fix this.
- Tom'un bunu tamir edebileceğini umalım.
- Tom fixed Mary's satellite receiver.
- Tom, Mary'nin uydu alıcısını tamir etti.
- I want to have this cassette recorder fixed.
- Bu kaset kaydediciyi tamir ettirmek istiyorum.
- I'll fix it.
- Bunu tamir edeceğim.
- Should I fix it then?
- O zaman tamir edeyim mi?
- Tom says he can fix anything.
- Tom her şeyi tamir edebileceğini söylüyor.
- Have you fixed the thermostat?
- Termostatı tamir ettiniz mi?
- Did you fix it?
- Tamir ettiniz mi?
- I thought Tom had fixed this.
- Bunu Tom'un tamir ettiğini düşündüm.
- My father fixed the broken chair.
- Babam kırık sandalyeyi tamir etti.
- The plumber used many tools to fix our sink.
- Tesisatçı lavabomuzu tamir etmek için birçok alet kullandı.
- I won't be able to fix it without my tools.
- Araç gerecim olmadan bunu tamir edemeyeceğim.
- We just fixed a couple things.
- Biz sadece birkaç şeyi tamir ettik.
- You fixed it.
- Tamir ettin.
- I'll fix it right away.
- Hemen tamir edeceğim.
- They've already fixed it.
- Çoktan tamir ettiler.
- While Tom is here, you might want to have him fix your leaky faucet.
- Tom buradayken ona sızdıran musluğunu tamir ettirmek isteyebilirsin.
- Can you fix my lamp?
- Lambamı tamir edebilir misin?
- Did you fix the scanner?
- Tarayıcıyı tamir ettin mi?
- I had to fix the toaster.
- Ben, tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.
- Let me see if I can fix that for you.
- Bakalım senin için tamir edebilecek miyim.
- This probably can be fixed.
- Bu muhtemelen tamir edilebilir.
- I must get it fixed.
- Tamir ettirmeliyim.
- I need to get this car fixed.
- Bu arabayı tamir ettirmem gerek.
- Andrew is fixing some shelves in the bedroom.
- Andrew yatak odasında bazı rafları tamir ediyor.
- How much did you charge Tom to fix his car?
- Arabasını tamir etmek için Tom'dan ne kadar para aldın?
- Can you fix the flat tire now?
- Patlak lastiği şimdi tamir edebilir misin?
- You will be better off buying a new one than trying to fix it.
- Tamir etmeye çalışmaktansa yeni bir tane almanız daha iyi olacaktır.
- We will fix this.
- Bunu tamir edeceğiz.
- Tom knows how to fix that, I think.
- Sanırım Tom onu nasıl tamir edeceğini biliyor.
- It was easy to fix.
- Bunu tamir etmek kolaydı.
- I wish there was an easy way to fix this.
- Keşke bunu tamir etmek için kolay bir yol olsa.
- Was Tom able to get your car fixed?
- Tom arabanı tamir ettirebildi mi?
- I've fixed the radio for him.
- Onun için radyoyu tamir ettim.
- It'll cost you more to fix it than to it would cost you to buy a new one.
- Tamir etmek, yeni bir tane almaktan daha pahalıya mal olacak.
- Do you know how to fix this TV?
- Sen bu TV'yi nasıl tamir edeceğini bilir misin?
- Tom can fix this.
- Tom bunu tamir edebilir.
- We can fix this.
- Biz bunu tamir edebiliriz.
- Can you fix my computer?
- Bilgisayarımı tamir edebilir misin?
- This watch needs to be fixed.
- Bu saat tamir edilmeli.
- Tom fixed the fence.
- Tom çiti tamir etti.
- Can you fix my toilet?
- Tuvaletimi tamir edebilir misin?
- As she's a very practical person, she often fixes her friends' cars.
- O çok pratik bir insan olduğu için, sık sık onun arkadaşlarının arabalarını tamir eder.
- Thanks for fixing it.
- Tamir ettiğin için teşekkürler.
- He has to fix the clock.
- Saati tamir etmek zorunda.
- You should get his car fixed.
- Onun arabasını tamir ettirmelisin.
- I can't fix this.
- Bunu tamir edemem.
- If it ain't broke, don't fix it.
- Bozulmadıysa, tamir etme.
- Tom helped me fix my watch.
- Tom saatimi tamir etmeme yardım etti.
- I fix broken radios.
- Bozuk radyoları tamir ederim.
- Can you fix the flat tire now?
- Şimdi patlak lastiği tamir edebilir misin?
- Can you fix the latch on my front door?
- Ön kapımın mandalını tamir edebilir misin?
- We're going to fix it.
- Onu tamir edeceğiz.
- I think we've fixed it.
- Sanırım biz onu tamir ettik.
- I can fix almost anything.
- Neredeyse her şeyi tamir edebilirim.
- I know how to fix this.
- Bunun nasıl tamir edileceğini biliyorum.
- This chair needs to be fixed.
- Bu sandalyenin tamir edilmesi lazım.
- Can you fix the latch on my front door?
- Sokak kapımın sürgüsünü tamir edebilir misin?
- I don't think I'll be able to fix it.
- Sanırım onu tamir edemem.
- I'll fix it by myself.
- Kendim tamir edeceğim.
- They will fix it.
- Onlar tamir edecek.
- I'll fix this.
- Bunu tamir edeceğim.
- We'll get it fixed.
- Tamir ettireceğiz.
- Tom will fix that for me.
- Tom bunu benim için tamir edecek.
- I've fixed everything.
- Her şeyi tamir ettim.
- You need to fix this.
- Bunu tamir etmelisin.
- Will you send someone to fix it as soon as possible?
- Mümkün olduğunca kısa sürede onu tamir etmesi için birini gönderir misin?
- Tom fixed Mary's bicycle for her.
- Tom, Mary'nin bisikletini tamir etti.
- He fixed the net.
- Ağı tamir etti.
Show More (544)
|
2 |
fix |
düzeltmek |
v. |
|
- He got a plumber to fix the problem.
- Sorunu düzeltmesi için bir tesisatçı çağırdı.
- She went to the ladies room to fix her hair.
- Saçını düzeltmek için kadınlar tuvaletine gitti.
- It is an odd matter that we have to fix.
- Bu düzeltmemiz gereken garip bir konu.
- You can fix it, can't you?
- Bunu düzeltebilirsin, değil mi?
- Tom might be able to fix this.
- Tom bunu düzeltebilir.
- This annoying bug has finally been fixed.
- Bu sinir bozucu hata nihayet düzeltildi.
- If you realize you've done something wrong, then you should listen to your conscience and fix it as much as possible.
- Eğer yanlış bir şey yaptığınızı fark ederseniz, vicdanınızı dinlemeli ve onu olabildiğince düzeltmelisiniz.
- I want to fix that.
- Onu düzeltmek istiyorum.
- Tom is going to fix this.
- Tom bunu düzeltecek.
- Tom and Mary wanted to fix their marriage.
- Tom ve Mary evliliklerini düzeltmek istediler.
- How many times have you tried to fix this?
- Bunu kaç kez düzeltmeye çalıştın?
- My sister fixed me with an angry stare.
- Kız kardeşim öfkeli bir bakışla beni düzeltti.
- Tom will fix that.
- Tom bunu düzeltecektir.
- We've got to fix this system.
- Bu sistemi düzeltmeliyiz.
- Don't waste time trying to fix it.
- Onu düzeltmeye çalışarak boşa zaman harcama.
- I thought you were going to fix that.
- Onu düzelteceğini düşündüm.
- I'm the only one other than Tom who knows how to fix this.
- Tom'dan başka bunu nasıl düzelteceğini bilen tek kişi benim.
- I'm sure that Tom can fix this.
- Tom'un bunu düzeltebileceğinden eminim.
- Can we fix this?
- Bunu düzeltebilir miyiz?
- There must be some way we can fix this.
- Bunu düzeltebilmemizin bir yolu olmalı.
- Lots of things need fixing.
- Düzeltilmesi gereken çok şey var.
- We can fix that.
- Bunu düzeltebiliriz.
- can you fix this or not?
- Bunu düzeltebilir misin, düzeltemez misin?
- It only took Tom a few minutes to fix that.
- Tom'un bunu düzeltmesi sadece birkaç dakikasını aldı.
- I don't expect any quick fixes.
- Herhangi bir hızlı düzeltme beklemiyorum.
- They fixed it.
- Düzelttiler.
- We're going to fix this.
- Bunu düzelteceğiz.
- I don't think I'll be able to fix it.
- Düzeltebileceğimi sanmıyorum.
- I'm going to fix that.
- Bunu düzelteceğim.
- I'll fix this.
- Bunu düzelteceğim.
- Please let me fix that for you.
- Lütfen bunu sizin için düzeltmeme izin verin.
- One way or another, we'll figure out how to fix this.
- Öyle ya da böyle, bunu nasıl düzelteceğimizi bulacağız.
- We'll fix that.
- Bunu düzelteceğiz.
- Let's hope Tom can fix this.
- Tom'un bunu düzeltebileceğini umalım.
- We could fix it.
- Düzeltebiliriz.
- I have to fix a mistake.
- Bir hatayı düzeltmeliyim.
- I've spent a lot of time trying to fix this.
- Bunu düzeltmeye uğraşırken çok zaman harcadım.
- I'll do whatever it takes to fix this.
- Bunu düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- We need to fix this problem now.
- Şimdi bu sorunu düzeltmemiz gerekiyor.
- I can fix that.
- Bunu düzeltebilirim.
- Tom didn't want to fix that.
- Tom bunu düzeltmek istemedi.
- Can you help me fix this?
- Bunu düzeltmeme yardım edebilir misin?
- Have you fixed everything?
- Her şeyi düzelttin mi?
- There's no reason to fix something that isn't broken.
- Bozuk olmayan bir şeyi düzeltmek için bir neden yoktur.
- Tom wants to fix that.
- Tom bunu düzeltmek istiyor.
- Let me fix that for you.
- Dur senin için düzelteyim.
- We fixed that.
- Bunu düzelttik.
- Don't you know how to fix it?
- Onun nasıl düzeltileceğini bilmiyor musun?
- Tom and Mary wanted to fix their marriage.
- Tom ve Mary evliliklerini düzeltmek istiyorlardı.
- We want to fix that.
- Bunu düzeltmek istiyoruz.
- Are you going to fix it?
- Düzeltecek misin?
- I'll fix it right away.
- Onu derhal düzelteceğim.
- Yanni fixed the windshield crack very quickly.
- Yanni, ön cam çatlağını çok çabuk düzeltti.
- I wish there was an easy way to fix this.
- Keşke bunu düzeltmenin kolay bir yolu olsaydı.
- We need to fix this.
- Bunu düzeltmemiz gerek.
- That got fixed.
- Düzeltildi.
- I fixed one.
- Birini düzelttim.
- I won't be able to fix that.
- Bunu düzeltemeyeceğim.
- How are we supposed to fix these issues?
- Bu sorunları nasıl düzeltmemiz gerekir?
- Tom might be able to fix that.
- Tom bunu düzeltebilir.
- My mother visits the dentist's every other day to get her teeth fixed.
- Annem dişlerini düzelttirmek için gün aşırı diş hekimini ziyaret eder.
- Tom doesn't want to fix that.
- Tom bunu düzeltmek istemiyor.
- Can it be fixed?
- Düzeltilebilir mi?
- I don't think I can fix it.
- Düzeltebileceğimi sanmıyorum.
- Tom is going to fix that, isn't he?
- Tom bunu düzeltecek, değil mi?
- I must fix it.
- Bunu düzeltmeliyim.
- I wasn't able to fix that.
- Bunu düzeltemedim.
- It's impossible to fix.
- Düzeltmek imkansız.
- Tom is going to fix that.
- Tom bunu düzeltecek.
- I have to fix this.
- Bunu düzeltmek zorundayım.
- Tom wants me to fix this for him.
- Tom bunu onun için düzeltmemi istiyor.
- I'll fix it by myself.
- Bunu kendim düzelteceğim.
- Tom is still trying to figure out how to fix that.
- Tom hâlâ bunu nasıl düzelteceğini bulmaya çalışıyor.
- Mary got her hair fixed.
- Mary saçını düzelttirdi.
- We need to fix this.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- We've got to fix some things.
- Bazı şeyleri düzeltmek zorundayız.
- This isn't going to fix anything.
- Bu hiçbir şeyi düzeltmeyecek.
- How are you going to fix that?
- Bunu nasıl düzelteceksin?
- We've got a lot of things that need to be fixed.
- Düzeltilmesi gereken bir sürü şey var.
- I know exactly how to fix it.
- Nasıl düzelteceğimi çok iyi biliyorum.
- I'm going to fix it.
- Bunu düzelteceğim.
- I don't think I can fix this.
- Bunu düzeltebileceğimi sanmıyorum.
- I hope we can get that fixed soon.
- Umarım en kısa zamanda bunu düzeltebiliriz.
- I'm going to fix that.
- Onu düzelteceğim.
- It needs to be fixed.
- Düzeltilmesi gerekiyor.
- I'll try to fix this, but I can't make any promises.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım, ancak söz veremem.
- I can't fix every problem.
- Her sorunu düzeltemem.
- Let me fix that.
- Şunu düzelteyim.
- I want Tom to fix the damage.
- Tom'un hasarı düzeltmesini istiyorum.
- Are you saying you can fix it?
- Onu düzeltebileceğini mi söylüyorsun?
- You should fix your tie.
- Sen kravatını düzeltmelisin.
- I wouldn't waste any more time trying to fix that.
- Ben olsam bunu düzeltmeye çalışarak daha fazla zaman kaybetmezdim.
- We are working to fix this bug.
- Bu hatayı düzeltmeye çalışıyoruz.
- I wasn't able to fix that.
- Düzeltemedim.
- Tom has fixed everything.
- Tom her şeyi düzeltti.
- Sami is gonna fix that.
- Sami bunu düzeltecek.
- I'll fix it.
- Düzelteceğim.
- Who can fix this mess?
- Bu karmaşayı kim düzeltebilir?
- I've fixed everything.
- Her şeyi düzelttim.
- Laser surgery can fix some kinds of vision problems.
- Lazer ameliyatı bazı görme sorunlarını düzeltebilir.
- Sysko, will you fix the Uzbek transliteration tomorrow?
- Sysko, Özbekçe transliterasyonu yarın düzeltir misin?
- Tom fixed everything.
- Tom her şeyi düzeltti.
- Please fix it.
- Lütfen düzeltin.
- Time will fix this.
- Zaman bunu düzeltecek.
- Some things can't be fixed.
- Bazı şeyler düzeltilemez.
- I can fix it.
- Bunu düzeltebilirim.
- I can't fix everything by myself.
- Her şeyi tek başıma düzeltemem.
- Tom still has to fix this somehow.
- Tom hala bunu bir şekilde düzeltmek zorunda.
- Can you help me fix that?
- Bunu düzeltmeme yardım eder misin?
- We have to fix this.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- Sami could fix that quickly.
- Sami onu çabucak düzeltebilir.
- Hopefully, Tom can tell us how to fix this.
- Umarım, Tom bize bunu nasıl düzelteceğimizi söyleyebilir.
- I'd really appreciate it if you could fix that problem.
- O sorunu düzeltebilirseniz bundan gerçekten memnun olurum.
- I could fix that easily.
- Bunu kolayca düzeltebilirim.
- I'll fix that.
- Bunu düzelteceğim.
- They're fixing that.
- Onu düzeltiyorlar.
- Don't you think you can fix it?
- Onu düzeltebileceğini düşünmüyor musun?
- I'll try to fix this, but I might not be able to.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım, ancak yapamayabilirim.
- Now fix that.
- Şimdi bunu düzelt.
- We are working to fix this bug.
- Bu hatayı düzeltmek için çalışıyoruz.
- Don't you think you can fix this?
- Bunu düzeltebileceğini düşünmüyor musun?
- You will fix it, won't you?
- Düzelteceksin, değil mi?
- I'm going to fix this.
- Ben bunu düzelteceğim.
- We're going to fix it.
- Bunu düzelteceğiz.
- Some bugs were fixed.
- Bazı hatalar düzeltildi.
- The bug has been fixed.
- Hata düzeltildi.
- We must fix that.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- The developers quickly fixed the bug.
- Geliştiriciler hatayı çabucak düzeltti.
- How would you fix that?
- Bunu nasıl düzelteceksin?
- Tom can't fix everything by himself.
- Tom her şeyi kendi başına düzeltemez.
- How would you fix it?
- Bunu nasıl düzeltirdin?
- We can fix this.
- Biz bunu düzeltebiliriz.
- I think we've fixed it.
- Düzelttiğimizi düşünüyorum.
- Please let me fix that for you.
- Lütfen onu senin için düzeltmeme izin ver.
- You've got to fix it.
- Düzeltmek zorundasın.
- Please fix that.
- Lütfen bunu düzelt.
- We need to fix that.
- Onu düzeltmeliyiz.
- It's impossible to fix.
- Bunu düzeltmek imkansız.
- I want to fix that.
- Bunu düzeltmek istiyorum.
- I know how to fix this.
- Bunun nasıl düzeltileceğini biliyorum.
- That's pretty easy to fix.
- Bunu düzeltmek oldukça kolay.
- Tom will have that fixed right away.
- Tom bunu derhal düzelttirecek.
- We need to fix this.
- Bunu düzeltmemiz gerekiyor.
- Maybe we can fix this.
- Belki bunu düzeltebiliriz.
- We have to fix this.
- Bunu düzeltmek zorundayız.
- Tom is going to fix this, isn't he?
- Tom bunu düzeltecek, değil mi?
- We've got a lot of things that need to be fixed.
- Düzeltilmesi gereken bir sürü şeyimiz var.
- That'll require fixing.
- Bunu düzeltmek gerekecek.
- I wish I could figure out how to fix this.
- Keşke bunu nasıl düzelteceğimi bulabilseydim.
- You need to fix it right away.
- Bunu hemen düzeltmelisin.
- Tom and I are the only ones who know how to fix this.
- Bunu nasıl düzelteceğimizi sadece Tom ve ben biliyoruz.
- I'm obligated to fix this.
- Bunu düzeltmek zorundayım.
- I know how to fix that.
- Bunu nasıl düzelteceğimi biliyorum.
- They're fixing that.
- Bunu düzeltiyorlar.
- Have you figured out how to fix that?
- Onu nasıl düzelteceğini anladın mı?
- I know how to fix this.
- Bunu nasıl düzelteceğimi biliyorum.
- I've already fixed that.
- Ben onu zaten düzelttim.
- I hope we can fix that.
- Onu düzeltebileceğimizi umuyorum.
- They've already fixed it.
- Zaten onu düzelttiler.
- Time will fix this.
- Zaman bunu düzeltecektir.
- We must figure out how to fix this.
- Bunu nasıl düzelteceğimizi bulmalıyız.
- There must be some way we can fix this.
- Bunu düzeltmenin bir yolu olmalı.
- I fix things.
- İşleri düzeltirim.
- I'll figure out a way to fix this.
- Bunu düzeltmenin bir yolunu bulacağım.
- Maybe Tom can help you fix that.
- Belki Tom bunu düzeltmene yardım edebilir.
- Some things just can't be fixed.
- Bazı şeyler düzeltilemez.
- Don't waste time trying to fix it.
- Düzeltmeye çalışarak zaman kaybetmeyin.
- Could you please fix this?
- Lütfen bunu düzeltebilir misiniz?
- We're going to fix that.
- Bunu düzelteceğiz.
- I could fix that, I think.
- Sanırım bunu düzeltebilirim.
- I fixed everything.
- Her şeyi düzelttim.
- I know how to fix this.
- Nasıl düzelteceğimi biliyorum.
- Duct tape fixes everything.
- Koli bandı her şeyi düzeltir.
- This can be fixed.
- Bu düzeltilebilir.
- You're the only one who knows how to fix that, aren't you?
- Bunu nasıl düzelteceğini bilen tek kişi sensin, değil mi?
- We're going to fix that.
- Biz onu düzelteceğiz.
- I need you to fix this.
- Bunu düzeltmeni istiyorum.
- I think we got it fixed.
- Düzelttiğimizi düşünüyorum.
- Any ideas on how to fix this?
- Bunu nasıl düzelteceğimize dair bir fikrin var mı?
- I think I can fix this.
- Bunu düzeltebileceğimi düşünüyorum.
- It's impossible to fix it.
- Bunu düzeltmek imkansız.
- I might be able to fix that.
- Bunu düzeltebilirim.
- Are you saying you can't fix it?
- Onu düzeltemeyeceğini mi söylüyorsun?
- There are lots of things we've got to fix.
- Düzeltmemiz gereken çok şey var.
- I thought you were going to fix that.
- Bunu düzelteceğini sanıyordum.
- I will fix it.
- Düzelteceğim.
- Sami could fix almost anything.
- Sami neredeyse her şeyi düzeltebilirdi.
- You can fix this.
- Bunu düzeltebilirsin.
- Let me fix that for you.
- Onu senin için düzelteyim.
- Sami is gonna fix that.
- Sami onu düzeltecek.
- We've got to fix this system.
- Bu sistemi düzeltmek zorundayız.
- Tom is still trying to figure out how to fix that.
- Tom hala bunu nasıl düzelteceğini anlamaya çalışıyor.
- Tom knows how to fix this, I think.
- Tom bunu nasıl düzelteceğini biliyor, sanırım.
- I helped fix the leak.
- Sızıntıyı düzeltmek için yardım ettim.
- It was easy to fix.
- Düzeltmesi kolay oldu.
- How long will it take to fix this?
- Bunu düzeltmek ne kadar sürer?
- You need to fix it.
- Bunu düzeltmeniz gerek.
- We spent hours trying to figure out how to fix it.
- Onu nasıl düzelteceğimizi çözmeye çalışırken saatler harcadık.
- I can't fix this.
- Bunu düzeltemem.
- Maybe Tom can figure out how to fix this.
- Belki Tom bunu nasıl düzelteceğini bulabilir.
- Can you do anything to fix it?
- Düzeltmek için bir şey yapabilir misin?
- I assume you know how to fix the problem.
- Sanırım sorunu nasıl düzelteceğini biliyorsun.
- Trying to fix this is a waste of time.
- Bunu düzeltmeye çalışmak bir zaman kaybı.
- We need help in fixing our broken marriage.
- Yıpranmış evliliğimizi düzeltmek için yardıma ihtiyacımız var.
- I don't remember how I fixed it.
- Bunu nasıl düzelttiğimi hatırlamıyorum.
- You need to fix it.
- Düzeltmeniz gerek.
- I'm going to fix this.
- Bunu düzelteceğim.
- Maybe Tom can help you fix that.
- Belki de Tom onu düzeltmenize yardım edebilir.
- It's no use trying to fix it now.
- Şimdi düzeltmeye çalışmanın faydası yok.
- There are lots of things we've got to fix.
- Düzeltmemiz gereken bir sürü şey var.
- You can't fix that now.
- Onu şimdi düzeltemezsin.
- I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ben kusurlu bir insanım fakat bunlar kolaylıkla düzeltilebilen kusurlar.
- We could fix that.
- Bunu düzeltebiliriz.
- You can fix all this.
- Bütün bunları düzeltebilirsin.
- We will fix this.
- Bunu düzelteceğiz.
- I don't know how to fix this.
- Bunu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum.
- I think Tom could fix this.
- Tom'un bunu düzeltebileceğini düşünüyorum.
- We must figure out how to fix this.
- Bunu nasıl düzeltebileceğimizi çözmeliyiz.
- We need to fix this problem right away.
- Bu sorunu derhal düzeltmemiz gerekiyor.
- It's only a temporary fix.
- O sadece geçici bir düzeltme.
- Don't you think you can fix it?
- Bunu düzeltebileceğini düşünmüyor musun?
- It was difficult to fix.
- Düzeltmek zordu.
- I think Tom could fix this.
- Bence Tom bunu düzeltebilir.
- Linda is fixing her hair.
- Linda saçını düzeltiyor.
- I think I could fix that.
- Sanırım bunu düzeltebilirim.
- You need to fix this.
- Bunu düzeltmen gerekiyor.
- We've got to fix it.
- Düzeltmek zorundayız.
- How can I fix the lag?
- Gecikmeyi nasıl düzeltebilirim?
- I'm confident Tom can fix it.
- Tom'un bunu düzeltebileceğine eminim.
- Don't you think you can fix that?
- Onu düzeltebileceğini düşünmüyor musun?
- Tom wanted to fix that.
- Tom bunu düzeltmek istedi.
- We just fixed a couple things.
- Sadece birkaç şeyi düzelttik.
- I can fix this.
- Bunu düzeltebilirim.
- Tom's father tried very hard to fix his son and turn him to the right path, but all efforts are destined to fail when God has other plans.
- Tom'un babası oğlunu düzeltmek ve doğru yola getirmek için çok uğraştı ama Tanrı'nın başka planları varken tüm çabalar başarısız olmaya mahkumdur.
- I couldn't fix it.
- Bunu düzeltemedim.
- Tom is going to fix that.
- Tom onu düzeltecek.
- If you realize you've done something wrong, then you should listen to your conscience and fix it as much as possible.
- Yanlış bir şey yaptığınızı fark ederseniz, vicdanınızı dinlemeli ve mümkün olduğunca düzeltmelisiniz.
- I wasn't able to fix that.
- Onu düzeltemedim.
- We're fixing it.
- Düzeltiyoruz.
- We'll fix it.
- Bunu düzelteceğiz.
- The programmer is fixing a technical problem with the computer server.
- Programcı, bilgisayar sunucusu ile ilgili teknik bir problemi düzeltiyor.
- I'll try to fix it.
- Onu düzeltmeye çalışacağım.
- We can't fix this by selling stuff!
- Bunu mal satarak düzeltemeyiz!
- How will you fix it?
- Onu nasıl düzelteceksin?
- This is something you can fix.
- Bu düzeltebileceğin bir şey.
- Tom is the only one who knows how to fix this.
- Bunu nasıl düzelteceğini bilen tek kişi Tom.
- Can't someone fix this?
- Birisi bunu düzeltemez mi?
- I'll try to fix this, but I can't make any promises.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım ama söz veremem.
- I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ben kusurlu bir insanım ama bunlar kolayca düzeltilebilecek kusurlar.
- I've got to fix my hair.
- Saçımı düzeltmeliyim.
- Have you figured out how to fix that?
- Bunu nasıl düzelteceğini buldun mu?
- Let's fix this.
- Şunu düzeltelim.
- Trying to fix this is a waste of time.
- Bunu düzeltmeye çalışmak zaman kaybı.
- We've got to fix some things.
- Bazı şeyleri düzeltmeliyiz.
- Sami could fix that quickly.
- Sami bunu çabucak düzeltebilirdi.
- I could fix that, I think.
- Bunu düzeltebilirim, sanırım.
- Mary will fix it.
- Mary bunu düzeltecek.
- Aren't you going to fix it?
- Düzeltmeyecek misin?
- Can you fix it?
- Düzeltebilir misin?
- Can this windshield crack be fixed?
- Bu ön cam çatlağı düzeltilebilir mi?
- We need to fix that.
- Bunu düzeltmemiz gerek.
- You said you were going to fix it.
- Düzelteceğini söylemiştin.
- I can fix almost anything.
- Neredeyse her şeyi düzeltebilirim.
- We must fix this.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- It's a truly difficult problem to fix.
- Düzeltilmesi gerçekten zor bir mesele.
- Let me fix that.
- Onu düzelteyim.
- What's been fixed?
- Ne düzeltildi?
- Surely, there is some way we can fix this.
- Şüphesiz, bunu düzeltebileceğimiz bir yol var.
- We need to fix that.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- Some bugs were fixed.
- Bazı yanlışlar düzeltildi.
- We're going to fix that.
- Düzelteceğiz.
- If anyone can fix this, it's Tom.
- Bunu düzeltebilecek biri varsa, o da Tom'dur.
- I'm trying to fix it.
- Düzeltmeye çalışıyorum.
- Tom tried to fix that.
- Tom bunu düzeltmeye çalıştı.
- Mary wants me to fix this for her.
- Mary, bunu onun için düzeltmemi istiyor.
- I will fix it.
- Bunu düzelteceğim.
- This probably can be fixed.
- Bu muhtemelen düzeltilebilir.
- Tom will get it fixed.
- Tom düzeltecek.
- I've spent a lot of time trying to fix this.
- Bunu düzeltmeye çalışmak için çok zaman harcadım.
- Aren't you going to fix it?
- Bunu düzeltmeyecek misin?
- We need to fix this problem.
- Bu sorunu düzeltmemiz gerek.
- You've got to fix it.
- Bunu düzeltmelisin.
- I need to fix it.
- Bunu düzeltmeliyim.
- Tom can fix this.
- Tom bunu düzeltebilir.
- Don't you think you can fix that?
- Bunu düzeltebileceğini düşünmüyor musun?
- Aren't you going to fix it?
- Onu düzeltmeyecek misin?
- How does Tom intend to fix this?
- Tom bunu nasıl düzeltmeyi düşünüyor?
- There is no short-term fix.
- Kısa vadeli düzeltme yoktur.
- Why don't we fix this?
- Neden bunu düzeltmiyoruz?
- I hope Tom knows how to fix this.
- Umarım Tom bunu nasıl düzelteceğini biliyordur.
- I'm going to fix myself up.
- Kendim düzelteceğim.
- I think I've figured out how to fix this.
- Sanırım bunu nasıl düzelteceğimi buldum.
- I hope Tom can fix it.
- Umarım Tom bunu düzeltebilir.
- Can you please come fix this?
- Lütfen gelip bunu düzeltebilir misin?
- I still have to fix this.
- Hala bunu düzeltmem gerekiyor.
- Tom will fix it.
- Tom bunu düzeltecek.
- We could fix it.
- Onu düzeltebiliriz.
- Tom wanted to fix that.
- Tom onu düzeltmek istedi.
- You can't fix that now.
- Bunu şimdi düzeltemezsin.
- Can you fix that for me?
- Bunu benim için düzeltebilir misin?
- How are we going to fix that?
- Bunu nasıl düzelteceğiz?
- Please fix this.
- Lütfen bunu düzeltin.
- You should fix your tie.
- Kravatını düzeltmelisin.
- Surely, there is some way we can fix this.
- Bunu düzeltmenin elbet bir yolu olmalı.
- I still have to fix this.
- Ben hala bunu düzeltmek zorundayım.
- How are we going to fix this?
- Bunu nasıl düzelteceğiz?
- The programmer fixed the bug.
- Programcı arızayı düzeltti.
- The programmer fixed the bug.
- Programcı hatayı düzeltti.
- Tom knows how to fix everything.
- Tom her şeyin nasıl düzeltileceğini biliyor.
- We have to work hard to fix this problem.
- Bu sorunu düzeltmek için çok çalışmak zorundayız.
- Why didn't you tell me you knew how to fix this?
- Neden bana bunu nasıl düzelteceğini bildiğini söylemedin?
- I don't think that can be fixed.
- Bunun düzeltilebileceğini sanmıyorum.
- Who can fix this mess?
- Bu karışıklığı kim düzeltebilir?
- Let me fix that.
- Bunu düzeltmeme izin ver.
- I'm sure you two will figure out how to fix that.
- Eminim ikiniz bunu nasıl düzelteceğinizi bulursunuz.
- You need to fix this.
- Bunu düzeltmelisin.
- I hope we can fix that.
- Umarım bunu düzeltebiliriz.
- If anybody can fix it, it's Tom.
- Bunu düzeltebilecek biri varsa, o da Tom'dur.
- I wanted to fix that.
- Bunu düzeltmek istedim.
- We haven't fixed the final details of the budget.
- Bütçenin nihai ayrıntılarını düzeltmedik.
- I'll try to fix this, but I might not be able to.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım ama yapamayabilirim.
Show More (321)
|
3 |
fix |
onarmak |
v. |
|
- I'm fixing something.
- Bir şey onarıyorum.
- Can you do anything to fix it?
- Bunu onarmak için bir şey yapabilir misin?
- They will fix it.
- Onlar bunu onaracak.
- I need to fix it.
- Bunu onarmalıyım.
- Can you fix my keyboard?
- Klavyemi onarabilir misin?
- Can you help me fix my flat tire?
- Patlak lastiğimi onarmama yardım edebilir misin?
- Mary fixed it.
- Mary onu onardı.
- Did you fix it?
- Onu onardın mı?
- He fixed my umbrella for me.
- O benim için şemsiyemi onardı.
- Can you fix this broken radio?
- Bu arızalı radyoyu onarabilir misin?
- One way or another, we'll figure out how to fix this.
- Öyle ya da böyle, bunu nasıl onaracağımızı düşünerek bulacağız.
- The aerial on our radio needs fixing.
- Radyomuzun anteninin onarılması gerekiyor.
- Sami could fix almost anything.
- Sami neredeyse her şeyi onarabilirdi.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
- İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Tom wants me to fix this for Mary.
- Tom, bunu Mary için onarmamı istiyor.
- I've fixed the radio for him.
- Onun için radyoyu onardım.
- I was going to buy a new table, but my husband fixed the broken leg.
- Yeni bir masa alacaktım ama kocam kırık bacağı onardı.
- Tom is fixing that.
- Tom bunu onarıyor.
- I could easily fix that.
- Onu kolayca onarabilirim.
- Fadil helped Layla fix her tire.
- Fadıl, Leyla'nın lastiğini onarmasına yardımcı oldu.
- Tom helped Mary fix the broken lamp.
- Tom, Mary'nin kırık lambayı onarmasına yardımcı oldu.
- Dan didn't even use a hammer to fix the chair.
- Dan sandalyeyi onarmak için bir çekiç bile kullanmadı.
- Tom fixed his bicycle.
- Tom bisikletini onardı.
- How many times have you tried to fix this?
- Kaç kez bunu onarmayı denediniz?
- They'd better fix it soon.
- Bunu kısa sürede onarsalar iyi olur.
- We fixed it.
- Biz onu onardık.
- Tom fixed the circuit breaker.
- Tom devre kesiciyi onardı.
- Laser surgery can fix some kinds of vision problems.
- Lazer cerrahisi bazı görme sorunu türlerini onarabilir.
- You know how to fix computers.
- Bilgisayarları onarmayı biliyorsun.
- Can you fix my lamp?
- Lambamı onarabilir misin?
- They can fix the heater.
- Onlar ısıtıcıyı onarabilirler.
- Do you want me to fix your broken shovel or don't you?
- Kırık küreğini onarmamı istiyor musun yoksa istemiyor musun?
- This is something you can fix.
- Bu onarabileceğin bir şey.
- Do you know anything about fixing computers?
- Bilgisayarları onarma hakkında bir şey biliyor musun?
- I know I can fix it.
- Onu onarabileceğimi biliyorum.
- Tom might be able to fix that.
- Tom bunu onarabilir.
- I don't think I'll be able to fix it.
- Onu onarabileceğimi sanmıyorum.
- My back door needs to be fixed.
- Arka kapımın onarılması gerekiyor.
- Tom can fix the heater.
- Tom ısıtıcıyı onarabilir.
- Maybe Tom can figure out how to fix this.
- Belki de Tom bunun nasıl onarılacağını anlayabilir.
- It'll cost $300 to fix it.
- Bunu onarmak 300 dolara mal olacak.
- I think they'll fix the radio this afternoon.
- Ben onların bu öğleden sonra bu radyoyu onaracaklarını düşünüyorum.
- Tom knows how to fix this, I think.
- Sanırım Tom bunu nasıl onaracağını biliyor.
- Tom fixed it.
- Tom onu onardı.
- Tom fixed my computer.
- Tom benim bilgisayarımı onardı.
- They're here to fix the heating system.
- Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
- Now fix that.
- Şimdi onu onar.
- I need to fix it.
- Onu onarmam gerek.
- Tom is fixing the refrigerator.
- Tom buzdolabını onarıyor.
- I still have to fix the washing machine.
- Hâlâ çamaşır makinesini onarmak zorundayım.
- He fixed the net.
- O ağı onardı.
- How would you fix that?
- Sen onu nasıl onarırdın?
- Please fix it.
- Lütfen onu onarın.
- I think I'll be able to fix it.
- Bunu onarabileceğimi düşünüyorum.
- I'm fixing the washing machine.
- Çamaşır makinesini onarıyorum.
- I'll fix it now.
- Onu şimdi onarırım.
- Some things can't be fixed.
- Bazı şeyler onarılamaz.
- I still have to fix this.
- Ben hala bunu onarmak zorundayım.
- Can you fix my computer?
- Bilgisayarımı onarabilir misin?
- My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
- Who do you think can fix this?
- Bunu kimin onarabileceğini düşünüyorsun?
- I wasn't able to fix that.
- Ben onu onaramadım.
- I need you to fix this.
- Bunu onarmanı istiyorum.
- The car broke down and I brought it to the garage to get fixed.
- Araba bozuldu ve onarmak için onu garaja getirdim.
- Maybe I can fix it.
- Belki bunu onarabilirim.
- Tom fixed it with a hammer.
- Tom onu bir çekiçle onardı.
- He has to fix the clock.
- O saati onarmak zorunda.
- Can it be fixed?
- Bu onarılabilir mi?
- I know exactly how to fix it.
- Onu nasıl onaracağımı tam olarak biliyorum.
- What have you done about fixing the car?
- Arabayı onarmak için ne yaptın?
- She fixed a computer.
- O bir bilgisayarı onardı.
- I don't know how to fix this.
- Bunu nasıl onaracağımı bilmiyorum.
- My bicycle needs fixing.
- Bisikletimin onarılmaya ihtiyâcı var.
- If anybody can fix it, it's Tom.
- Eğer biri bunu onarabiliyorsa, bu Tom'dur.
- I didn't think anyone could fix this watch.
- Birinin bu saati onarabileceğini sanmıyordum.
- I need my tools to fix it.
- Onu onarmak için aletlerime ihtiyacım var.
- I could fix that easily.
- Onu kolayca onarabilirim.
- The electrician will come and fix the cable next week.
- Elektrikçi önümüzdeki hafta gelip bu kabloyu onaracak.
- You can fix the heater, can't you?
- Isıtıcıyı onarabilirsin, değil mi?
- Sami had cars that needed fixing.
- Sami'nin onarılması gereken arabaları vardı.
- We're going to fix this.
- Biz bunu onaracağız.
- I'm not able to fix the computer.
- Bilgisayarı onaramam.
- I fixed the clocks.
- Ben saatleri onardım.
- You will fix it, won't you?
- Bunu onaracaksın, değil mi?
- Tom will fix that for me.
- Tom onu benim için onaracak.
- All bugs should be fixed today before we leave.
- Bugün biz ayrılmadan önce tüm hataların onarılması gerekir.
- He was very glad when she offered to help him fix his roof.
- Kız çatısını onarmasına yardım etmeyi teklif ettiğinde çok memnun oldu.
- I know how to fix that.
- Bunu nasıl onaracağımı biliyorum.
- I don't think I can fix this.
- Bunu onarabileceğimi sanmıyorum.
- Is there anyone I can call to fix my leaky ceiling?
- Sızdıran tavanımı onarmak için çağırabileceğim biri var mı?
- Can you fix my car?
- Arabamı onarabilir misin?
- Sami can fix this window.
- Sami bu pencereyi onarabilir.
- Don't you know how to fix it?
- Onun nasıl onarılacağını bilmiyor musun?
- I'm here to fix the broken window.
- Kırık camı onarmak için buradayım.
- It's going to cost $300 to fix it.
- Bunu onarmak 300 dolara mal olacak.
- My father fixes broken chairs.
- Babam kırık sandalyeleri onarıyor.
- You can fix this.
- Bunu onarabilirsin.
- He helped me fix my watch.
- Saatimi onarmama yardımcı oldu.
- This chair needs to be fixed.
- Bu sandalyenin onarılması gerekiyor.
- I haven't fixed that yet.
- Onu henüz onarmadım.
- Can you fix that for me?
- Onu benim için onarabilir misin?
- You should've fixed it right away.
- Bunu hemen onarmalıydınız.
- Tom fixed his clock.
- Tom saatini onardı.
- It's a truly difficult problem to fix.
- Onarılması gerçekten zor bir problem.
- I fixed one.
- Ben bir tane onardım.
- We're going to fix that.
- Biz onu onaracağız.
- I wish I could figure out how to fix this.
- Keşke bunu nasıl onaracağımı anlayabilsem.
- We can fix that.
- Bunu onarabiliriz.
- Andrew is fixing some shelves in the bedroom.
- Andrew yatak odasındaki bazı rafları onarıyor.
- I hope Tom knows how fix this.
- Umarım Tom bunu nasıl onaracağını bilir.
- We've fixed all the leaks.
- Tüm sızıntıları onardık.
- Let me fix the switch.
- Anahtarı onarayım.
- You need to fix it.
- Bunu onarman gerekiyor.
- The chair can't be fixed.
- Sandalye onarılamaz.
- I can't fix everything by myself.
- Her şeyi kendi başıma onaramam.
- We could fix that.
- Onu onarabiliriz.
- I fixed my watch, but it broke again.
- Saatimi onardım ama yine bozuldu.
- Tom fixed the dripping tap.
- Tom damlayan musluğu onardı.
- Fadil was fixing his bike in the backyard.
- Fadıl arka bahçede bisikletini onarıyordu.
- My cassette tape recorder needs fixing.
- Benim teybin onarılmaya ihtiyacı var.
- I need to fix it.
- Onu onarmam lazım.
- He fixed the broken table.
- O kırık masayı onardı.
- I'm going to fix it.
- Onu onaracağım.
- I thought you had fixed it.
- Senin onu onardığını düşündüm.
- I fix broken radios.
- Ben bozuk radyoları onarırım.
- Can you fix my motorcycle?
- Motosikletimi onarabilir misin?
- I'll try to fix it later.
- Daha sonra onarmaya çalışacağım.
- You fixed it.
- Onu onardın.
- Tom helped me fix my watch.
- Tom saatimi onarmama yardım etti.
- I have to fix this.
- Bunu onarmalıyım.
- Can you fix my phone?
- Telefonumu onarabilir misin?
- I helped fix the leak.
- Sızıntıyı onarmaya yardım ettim.
Show More (129)
|
4 |
fix |
hazırlamak |
v. |
|
- Let me fix us a couple of drinks first.
- Önce kendimize birkaç içki hazırlayayım.
- I'll fix a sandwich or something for your lunch.
- Öğle yemeği için sandviç falan hazırlarım.
- I'm fixing dinner.
- Akşam yemeğini hazırlıyorum.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- I am fixing a meal.
- Yemek hazırlıyorum.
- Let me fix us a couple of drinks first.
- Önce bize birkaç içki hazırlayayım.
- I'm going to fix some dinner.
- Biraz akşam yemeği hazırlayacağım.
- Can I fix you a hot drink?
- Sana sıcak bir içecek hazırlayayım mı?
- I am fixing a meal.
- Ben yemek hazırlıyorum.
- Tom fixed Mary something to eat.
- Tom, Mary'ye yiyecek bir şeyler hazırladı.
- I'll fix you up for the night.
- Seni bu gece için hazırlayacağım.
- Tom fixed us a snack.
- Tom bize bir aperatif hazırladı.
- I'm going to fix some dinner.
- Akşam yemeği hazırlayacağım.
- I'll fix us some coffee.
- Bize kahve hazırlayacağım.
- I fixed myself something to eat.
- Kendime yiyecek bir şeyler hazırladım.
- I'll fix you some coffee.
- Sana biraz kahve hazırlayacağım.
- I'll fix a sandwich or something for your lunch.
- Öğle yemeğin için bir sandviç falan hazırlayacağım.
- I'm going to fix you a drink.
- Sana bir içki hazırlayacağım.
- Tom fixed us a snack.
- Tom bize atıştırmalık bir şeyler hazırladı.
- Shall I fix you supper?
- Sana akşam yemeği hazırlayayım mı?
- I'll fix a drink.
- Bir içki hazırlayacağım.
- She fixed us a snack.
- O bize bir aperatif hazırladı.
- Tom began fixing himself a drink.
- Tom kendine bir içki hazırlamaya başladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlı bir yemek hazırladı.
- I'll fix a drink.
- Ben bir içki hazırlayayım.
- I'll fix us some coffee.
- Bize biraz kahve hazırlayacağım.
- Can I fix you a hot drink?
- Sana sıcak bir içecek hazırlayabilir miyim?
- I came to fix you a decent meal.
- Sana güzel bir yemek hazırlamaya geldim.
- Tom fixed himself a cocktail.
- Tom kendine bir kokteyl hazırladı.
- Tom began fixing dinner.
- Tom akşam yemeğini hazırlamaya başladı.
- Can I fix you a drink?
- Sana bir içki hazırlayabilir miyim?
- I fixed us a snack.
- Atıştırmalık bir şeyler hazırladım kendimize.
- I fixed us a snack.
- Bize atıştırmalık bir şeyler hazırladım.
- I'll fix you a cup of tea.
- Sana bir fincan çay hazırlayacağım.
- Tom is fixing something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler hazırlıyor.
- Mom is fixing supper now.
- Annem şimdi akşam yemeğini hazırlıyor.
- Have you fixed everything?
- Her şeyi hazırladın mı?
- I'll fix you some coffee.
- Sana kahve hazırlayayım.
- She fixed us a snack.
- Bize atıştırmalık bir şeyler hazırladı.
- I fixed myself something to eat.
- Kendime yiyecek bir şey hazırladım.
- I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
Show More (38)
|
5 |
fix |
belirlemek |
v. |
|
- My rent was fixed at 780 pounds a month.
- Kiram aylık 780 pound olarak belirlenmişti.
- Turkey has not even fixed a precise timetable for fulfilling the political criteria of Copenhagen.
- Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek için kesin bir takvim bile belirlememiştir.
- They fix clear rules regarding the relationship between military and humanitarian actors in UN humanitarian operations.
- BM insani yardım operasyonlarında askeri ve insani yardım aktörleri arasındaki ilişkiye dair net kurallar belirlerler.
- However, the Union has fixed a ceiling for the loans it guarantees.
- Ancak Birlik, garanti ettiği krediler için bir tavan belirlemiştir.
- We haven't fixed the final details of the budget.
- Bütçenin son detaylarını belirlemedik.
- We fixed the price at $15.
- Fiyatı 15 dolar olarak belirledik.
Show More (3)
|
6 |
fix |
sabitlemek |
v. |
|
- Nor should the candidate countries fix the measuring rod so high up that it is no longer possible to jump over it.
- Aday ülkeler ölçüm çubuğunu üzerinden atlanamayacak kadar yükseğe de sabitlememelidir.
- It will fix the de facto external border of the Union at the green line.
- Birliğin fiili dış sınırını yeşil hatta sabitleyecektir.
- You had better fix the bookcase to the wall.
- Kitaplığı duvara sabitleseniz iyi olur.
- You had better fix the bookcase to the wall.
- Kitaplığı duvara sabitlesen iyi olur.
Show More (1)
|
7 |
fix |
çıkmaz |
n. |
|
- Tom found himself in a terrible fix.
- Tom kendini berbat bir çıkmazda buldu.
- I found myself in a terrible fix.
- Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.
- If you had followed my advice, you wouldn't be in such a fix now.
- Tavsiyeme uysaydın şu anda böyle bir çıkmazda olmazdın.
- If you had followed my advice, you wouldn't be in such a fix now.
- Eğer benim tavsiyemi dinleseydin böyle bir çıkmaz içinde olmazdın.
Show More (1)
|
8 |
fix |
(fotoğrafı) sabitlemek |
v. |
|
- The handrails were fixed to the wall with screws.
- Tırabzanlar duvara vidalarla sabitlenmiştir.
- He used a solution of table salt to fix the image permanently.
- Görüntüyü kalıcı olarak sabitlemek için bir sofra tuzu çözeltisi kullandı.
Show More (-1)
|
9 |
fix |
zor durum |
n. |
|
- That would leave me in a fix.
- Bu beni zor durumda bırakırdı.
- I'm in a fix.
- Zor durumdayım.
Show More (-1)
|
10 |
fix |
takmak |
v. |
|
- She tried again to fix the earring into her ear.
- Küpeyi kulağına takmak için tekrar denedi.
- She tried again to fix the earring into her ear.
- O tekrar küpeyi kulağına takmaya çalıştı.
Show More (-1)
|
11 |
fix |
çözüm |
n. |
|
- They needed a quick fix for plummeting sales.
- Düşen satışlar konusunda hızlı bir çözüme ihtiyaçları vardı.
Show More (-2)
|
12 |
fix |
hile karıştırmak |
v. |
|
- They were paid to fix the election.
- Seçimlere hile karıştırmak için para almışlar.
Show More (-2)
|
13 |
fix |
şike |
n. |
|
- Everyone thinks his promotion was a fix.
- Herkes onun terfiinin şike olduğunu düşünüyor.
Show More (-2)
|
14 |
fix |
(birkaç üretici) ortak fiyat belirlemek |
v. |
|
- These companies are accused of fixing service prices.
- Bu şirketler hizmet fiyatlarını ortak belirlemekle suçlanıyor.
Show More (-2)
|
15 |
fix |
sağlamak |
v. |
|
- We fixed for the journalists to visit our manufacturing facilities.
- Gazetecilerin üretim tesislerimizi ziyaret etmelerini sağladık.
Show More (-2)
|
16 |
fix |
hazırlamak (kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği) |
v. |
|
- I put on some music while he fixed us drinks.
- O bize içkileri hazırlarken ben de müzik açtım.
Show More (-2)
|
17 |
fix |
(hayvan) kısırlaştırmak |
v. |
|
- Cute dog. Is he fixed?
- Sevimli köpekmiş. Kısırlaştırıldı mı?
Show More (-2)
|
18 |
fix |
ayar çekmek |
v. |
|
- Don't worry; I'll fix him so that he never upsets you again.
- Endişelenme; seni bir daha üzmesin diye ben ona bir ayar çekerim.
Show More (-2)
|
19 |
fix |
doz. |
n. |
|
- I'm lousy without a fix of coffee in the morning.
- Sabahları bir doz kahve içmezsem çok fena oluyorum.
Show More (-2)
|
20 |
fix |
yapmak |
v. |
|
- I'll fix you a cup of tea.
- Sana bir bardak çay yapacağım.
Show More (-2)
|
21 |
fix |
tespit etmek |
n. |
|
- Fix a date for the meeting.
- Toplantı için bir tarih tespit et.
Show More (-2)
|