|
- Could you please set the plates for lunch?
- Öğle yemeği için tabakları hazırlar mısın lütfen?
- He ate three plates of macaroni and cheese.
- Üç tabak peynirli makarna yedi.
- When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
- Masadan kaldırıldığında, tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?
- Imagine that you have a large lobster on a plate in front of you.
- Önünüzdeki tabakta büyük bir ıstakoz olduğunu düşünün.
- Imagine that you have a large lobster on a plate in front of you.
- Önünüzdeki tabakta büyük bir ıstakoz olduğunu hayal edin.
- When it is cleared away from the table, does the meal on the plate suddenly become special category waste?
- Masadan kalktığında tabaktaki yemek birdenbire özel kategori atığı haline mi geliyor?
- Tom Thumb leaped up, took a big bite from the first plate, and broke his tooth.
- Parmak Çocuk ayağa fırladı, ilk tabaktan büyük bir ısırık aldı ve dişini kırdı.
- Finish off your plate before going out.
- Dışarı çıkmadan önce tabağınızı bitirin.
- He made sure that his son ate everything on his plate.
- Oğluna tabağındaki tüm yemeği bitirtti.
- There were some green beans on the plate.
- Tabakta biraz yeşil fasulye vardı.
- This is Tom's plate.
- Bu Tom'un tabağı.
- Tom stared at the food on his plate.
- Tom tabağındaki yemeğe baktı.
- Which side of the plate is the spoon supposed to be on?
- Kaşığın tabağın hangi tarafında olması gerekir?
- Susan eats like a bird and leaves most of the food on her plate.
- Susan bir kuş kadar yer ve yemeğinin çoğunu tabakta bırakır.
- What's that on the plate?
- Tabaktaki ne?
- I couldn't eat everything on my plate.
- Tabağımdaki her şeyi yiyemedim.
- Will you please pass me your plate?
- Lütfen tabağınızı bana uzatır mısınız?
- Tom left some food on his plate.
- Tom tabağında biraz yemek bıraktı.
- Mary used her fork to play with the food on her plate.
- Mary tabağındaki yemekle oynamak için çatalını kullandı.
- Which side of the plate is the spoon supposed to be on?
- Kaşığın tabağın hangi tarafında olması gerekiyor?
- This plate isn't clean.
- Bu tabak temiz değil.
- The waiter brought a new plate.
- Garson yeni bir tabak getirdi.
- Finish off your plate before going out.
- Dışarı çıkmadan önce tabağını bitir.
- Tom filled his plate with food.
- Tom tabağını yemekle doldurdu.
- Place the bread and butter plate above the fork.
- Ekmek ve tereyağı tabağını çatalın üzerine yerleştirin.
- This is not my plate.
- Bu benim tabağım değil.
- I thought Tom wouldn't eat everything on his plate.
- Tom'un tabağındaki her şeyi yemeyeceğini düşünmüştüm.
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Çocukken annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- Place the fork on the left side of the plate, and the knife on the right side.
- Çatalı tabağın sol tarafına, bıçağı da sağ tarafına yerleştirin.
- I ate all the cookies that were on the plate.
- Tabaktaki bütün kurabiyeleri yedim.
- The plate is made of plastic.
- Tabak, plastikten yapılmış.
- Bring me a clean plate and take the dirty one away.
- Bana temiz bir tabak getir ve kirli olanı götür.
- Place the fork on the left side of the plate, and the knife on the right side.
- Çatalları tabağın sol tarafına ve bıçakları sağ tarafa koy.
- The boy pushed his plate away.
- Çocuk tabağını itti.
- Clean your plate!
- Tabağını temizle!
- The only thing on the table that I normally wouldn't eat is that stuff on the yellow plate.
- Masada normalde yemediğim tek şey sarı tabaktaki şey.
- On the table there's a plate, a fork, and a knife.
- Masanın üzerinde bir tabak, bir çatal ve bir bıçak var.
- Was Tom really able to eat everything on his plate?
- Tom gerçekten tabağındaki her şeyi yiyebildi mi?
- We forgot to bring one plate.
- Biz bir tabak getirmeyi unuttuk.
- It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
- Görkemli planlar yapmakta sorun yok, ama tabağınızda ne varsa onunla başlamanızı istiyorum.
- Tom told his son that he had to eat everything that was on his plate.
- Tom oğluna tabağındaki her şeyi yemesi gerektiğini söyledi.
- I took a cookie off the plate and ate it.
- Tabaktan bir kurabiye aldım ve yedim.
- Cover it with a plate.
- Bir tabakla kapat.
- Mary used her fork to play with the food on her plate.
- Mary çatalını tabağındaki yemekle oynamak için kullandı.
- Tom cut off a piece of meat and put it on his plate.
- Tom bir parça et kesti ve onu tabağının üzerine koydu.
- Tom took half of the cookies and put them on his plate.
- Tom kurabiyelerin yarısını aldı ve tabağına koydu.
- After Tom had eaten everything on his plate, he asked Mary if he could eat her salad.
- Tom tabağındaki her şeyi yedikten sonra Mary'ye salatasını yiyip yiyemeyeceğini sordu.
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Başkaları izliyor olsaydı tabaktaki son kurabiyeyi yer miydiniz?
- Fold the napkins and put one by each plate.
- Peçeteleri katla ve her tabağın yanına bir tane koy.
- The plate slipped from her hand and crashed to the floor.
- Tabak elinden kaydı ve yere düştü.
- I put a plate out for Tom.
- Tom için bir tabak koydum.
- He ate everything that was on his plate.
- Tabağındaki her şeyi yedi.
- Tom shoved his plate of food toward Mary.
- Tom yemek tabağını Mary'ye doğru itti.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça tavuk, bir patates ve biraz bezelye vardı.
- Fold the napkins and put one by each plate.
- Peçeteleri katlayın ve her tabağın yanına bir tane koyun.
- She heaped her plate with salad.
- Tabağını salatayla tamamen doldurdu.
- Tom pushed his plate away.
- Tom tabağını itti.
- On the table there's a plate, a fork, and a knife.
- Masada bir tabak, bir çatal ve bir bıçak var.
- Where is my plate?
- Tabağım nerede?
- I don't need a plate.
- Bir tabağa ihtiyacım yok.
- Tom took half of the cookies and put them on his plate.
- Tom kurabiyelerin yarısını aldı ve onları tabağına koydu.
- Tom pushed the food around his plate.
- Tom tabağındaki yemeği itti.
- A plate of pulao with some kebabs is heaven on earth.
- Kebaplarla birlikte bir tabak pulao yeryüzündeki cennettir.
- The second combination plate contains meat.
- İkinci kombinasyon tabağı et içeriyor.
- On the table, there was a plate with three fried eggs on it.
- Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.
- Tom put some salad on his plate.
- Tom tabağına biraz salata koydu.
- Susan eats like a bird and leaves most of the food on her plate.
- Susan bir kuş gibi yer ve yemeğin çoğunu tabağında bırakır.
- Wash your plate, please.
- Tabağını yıka, lütfen.
- I dropped the plate accidentally.
- Yanlışlıkla tabağı düşürdüm.
- She likes the design on the plate.
- Tabak üzerindeki deseni seviyor.
- I don't need a plate.
- Tabağa ihtiyacım yok.
- The plate is not clean.
- Tabak temiz değil.
- Pass your plate and I'll give you some more meat.
- Bana tabağını uzat ve sana biraz daha et vereceğim.
- On the table, there was a plate with three fried eggs on it.
- Masada, üzerinde üç kızarmış yumurta olan bir tabak vardı.
- I feel bloated after eating a plate of Pad Thai.
- Bir tabak Pad Thai yedikten sonra şişmiş hissediyorum.
- Bring me a clean plate and take the dirty one away.
- Bana temiz bir tabak getir ve bu kirli tabağı alıp götür.
- Tom looked down at the plate of food in front of him.
- Tom önündeki yemek tabağına baktı.
- She completely cleaned her plate.
- Tabağını tamamen temizledi.
- I ate about half of it and left the rest on my plate.
- Yaklaşık onun yarısını yedim ve geriye kalanını tabağımda bıraktım.
- What's on your plate?
- Tabağındaki nedir?
- Eat all the food on your plate because there are starving children in the world.
- Tabağınızdaki tüm yemeği yiyin çünkü dünyada açlıktan ölen çocuklar var.
- The plate slipped from my hands.
- Tabak elimden kaydı.
- Who broke the plate?
- Tabağı kim kırdı?
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- I almost dropped a plate.
- Neredeyse bir tabak düşürüyordum.
- My sister dropped her plate on the floor.
- Kız kardeşim tabağını yere düşürdü.
- There was a plate of uneaten food on the table.
- Masada yenmemiş bir tabak yemek vardı.
- He ate everything that was on his plate.
- O, tabağındaki her şeyi yedi.
- What's on your plate?
- Tabağında ne var?
- The plate slipped from my hands and fell to the floor.
- Tabak elimden kayarak yere düştü.
- If you don't finish your plate in three minutes, you won't get dessert.
- Tabağını üç dakika içinde bitirmezsen, tatlı alamazsın.
- Wash your plate, please.
- Tabağınızı yıkayın, lütfen.
- The young couple ate off the same plate.
- Genç çift aynı tabaktan yedi.
- Please use a plate.
- Lütfen bir tabak kullanın.
- The plate slipped from my hands and fell to the floor.
- Tabak ellerimden kaydı ve yere düştü.
- The dog licked the plate with its tongue.
- Köpek, diliyle tabağı yaladı.
- Please give me the plate of potatoes.
- Lütfen patates tabağını bana ver.
- I ate about half of it and left the rest on my plate.
- Yarısını yedim ve kalanını tabağımda bıraktım.
- Keiichi, the tempura's done, so bring a plate.
- Keiichi, tempura hazır, bir tabak getir.
- Tom ate everything on his plate.
- Tom tabağındaki her şeyi yedi.
- Tom cut off a piece of meat and put it on his plate.
- Tom bir parça et kesti ve tabağına koydu.
- Forks go to the left side of the plate, and knives go to the right.
- Çatallar tabağın sol tarafına gidecek ve bıçaklar sağa gidecek.
- Did Tom eat everything on his plate?
- Tom tabağındaki her şeyi yedi mi?
- Tom finished everything on his plate.
- Tom tabağındaki her şeyi bitirdi.
- I dropped the plate accidentally.
- Tabağı yanlışlıkla düşürdüm.
- I took a cookie off the plate and ate it.
- Tabaktan bir kurabiye aldım ve onu yedim.
- If you don't finish your plate in three minutes, you won't get dessert.
- Tabağını üç dakika içinde bitirmezsen tatlı almayacaksın.
- She heaped her plate with salad.
- Tabağını salatayla tepeleme doldurdu.
- Tom put some mashed potatoes on his plate.
- Tom tabağına biraz patates püresi koydu.
- Eat everything on your plate.
- Tabağındaki her şeyi ye.
- I thought Tom wouldn't eat everything on his plate.
- Tom'un tabağındaki her şeyi yemeyeceğini düşündüm.
- Eat everything on your plate, or you won't get any dessert.
- Tabağındaki her şeyi ye, yoksa tatlı alamazsın.
- Tom told Mary to eat everything on her plate.
- Tom, Mary'ye tabağındaki her şeyi yemesini söyledi.
- Tom stared at the food on his plate.
- Tom tabağında duran yemeğe baktı.
- We forgot to bring one plate.
- Bir tabak getirmeyi unuttuk.
- Tom licked his plate clean.
- Tom tabağını yalayıp temizledi.
- I ate everything on the plate.
- Tabaktaki her şeyi yedim.
- Will you please pass me your plate?
- Tabağınızı uzatır mısınız?
- The plate slipped from my hands.
- Tabak ellerimden kaydı.
- She took some meat from the plate.
- Tabaktan biraz et aldı.
- Pass your plate and I'll give you some more meat.
- Tabağını uzat da sana biraz daha et vereyim.
- You'd better eat everything that's on your plate.
- Tabağındaki her şeyi yesen iyi olur.
- Bring her a plate of salad.
- Ona bir tabak salata getir.
- Tom played with the food on his plate with his fork.
- Tom çatalıyla tabağındaki yemekle oynadı.
- I couldn't eat everything on my plate.
- Tabağımdaki her şeyi yiyemem.
- Don't eat from this plate and don't drink from that cup.
- Bu tabaktan yeme ve o bardaktan içme.
- I ate everything on my plate.
- Tabağımdaki her şeyi yedim.
- She likes the design on the plate.
- Tabaktaki tasarımı beğendi.
- This plate isn't very clean.
- Bu tabak pek temiz değil.
- Forks go to the left side of the plate, and knives go to the right.
- Çatallar tabağın sol tarafına, bıçaklar sağ tarafına konur.
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Diğer insanlar onu izliyor olsa tabaktaki son kurabiyeyi yer misin?
- When eating, the largest plate is always the table.
- Yemek yerken en büyük tabak her zaman masadır.
- I ate all the cookies that were on the plate.
- Tabağın üzerindeki bütün kurabiyeleri yedim.
- Tom put the plate of sandwiches on the table in front of Mary.
- Tom sandviç tabağını Mary'nin önündeki masaya koydu.
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Ben bir çocukken, annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- Tom played with the food on his plate with his fork.
- Tom da çatalıyla tabağındaki yemekle oynadı.
- The plate is dirty.
- Tabak kirli.
- Tom looked down at his plate.
- Tom tabağına baktı.
- He made sure that his son ate everything on his plate.
- Oğlunun tabağındaki her şeyi yediğinden emin oldu.
- Don't eat from this plate and don't drink from that cup.
- Bu tabaktan yemeyin ve o bardaktan içmeyin.
- Tom told Mary to eat everything on her plate.
- Tom Mary'ye tabağındaki her şeyi yemesini söyledi.
Show More (138)
|
