|
- According to the news, Phillip Tucker denies being an accomplice of the politician in prison.
- Haberlere göre Phillip Tucker cezaevindeki siyasetçinin suç ortağı olduğunu reddediyor.
- At the end of the day, failing to prevent murderers from committing their crimes makes us their accomplice.
- Günün sonunda, katillerin suç işlemesini engelleyememek bizi onların suç ortağı yapar.
- That means all you had was an accomplice in the same costume.
- Demek ki aynı kostümü giymiş bir suç ortağın vardı.
- That means all you had was an accomplice in the same costume.
- Yani tek yaptığın aynı kostümde bir suç ortağına sahip olmaktı.
- They thought that he was an accomplice.
- Onun suç ortağı olduğunu düşündüler.
- Tom refused to tell the police who his accomplice was.
- Tom suç ortağının kim olduğunu polise söylemeyi reddetti.
- Tom refused to tell the police who his accomplice was.
- Tom polise suç ortağının kim olduğunu söylemeyi reddetti.
- He was considered to be an accomplice.
- Onun bir suç ortağı olduğu düşünülüyordu.
- You were Tom's accomplice, weren't you?
- Tom'un suç ortağıydın, değil mi?
- Fadil didn't want to be an accomplice to the murder.
- Fadıl, cinayet için bir suç ortağı olmak istemedi.
- He was considered to be an accomplice.
- Suç ortağı olduğu düşünülüyordu.
- He was considered an accomplice.
- Suç ortağı olarak görülüyordu.
- Tom was Mary's alleged accomplice.
- Tom, Mary'nin sözde suç ortağıydı.
- The police say they know you had an accomplice.
- Polis bir suç ortağın olduğunu bildiğini söylüyor.
- They thought that he was an accomplice.
- Onun bir suç ortağı olduğunu düşündüler.
- You were Tom's accomplice, weren't you?
- Sen Tom'un suç ortağıydın, değil mi?
- Tom was Mary's alleged accomplice.
- Tom Mary'nin sözde suç ortağıydı.
- The police say they know you had an accomplice.
- Polisler bir suç ortağın olduğunu bildiklerini söylüyor.
Show More (15)
|
